• Sonuç bulunamadı

YÖNETĠġĠM KAVRAMININ ORTAYA ÇIKIġINDA VE GELĠġĠMĠNDE

GELĠġĠMĠNDE ETKĠLĠ OLAN KAVRAMLAR

YönetiĢim kavramı temellerini çeĢitli teorilerden alarak biçimlenmiĢ bir kavramdır. Bunlar arasında rasyonel tercih teorisi, yeni kurumsalcılık yaklaĢımı, sistem teorisi, düzenleme teorisi, kurumsalcı iktisat yaklaĢımı ve yeni kamu iĢletmeciliği teorisi sayılabilir.

Rasyonel tercih teorisi, tüm sosyal olayları açıklarken mikro düzeydeki bireysel tercihleri referans almaktadır. Sosyal olguları, kurumları ve kural modellerini bireysel davranıĢ analizlerine göre açıklamaktadır. Rasyonel tercih teorisyenleri bireylerin çoğunlukla kendi tercihleri ile uyumlu olarak eyleme geçtikleri varsayımdan hareketle modellemektedir. Bazen de eylemi gerçekleĢtiren kiĢilerin seçtikleri davranıĢların neticesinde neler olacağı hakkında tamamen bilgi sahibi oldukları varsayımında bulunmaktadır. (Bevir, 2009: 17).

Yeni kurumsalcılık yaklaĢımı incelenecek olunduğunda, kamu yönetimi ve siyasetin 1940‟lardaki çalıĢmalarını incelemektedir. Resmi kurallar, prosedürler, organizasyonlar, anayasalar, seçim sistemleri ve siyasal partiler üzerine çalıĢmaktadır. Yeni kurumsal yaklaĢım teorisyenleri genellikle kurumları yöneten resmi kuralların önemini vurgulasa da aynı zamanda bireyin davranıĢlarına da önem vermektedir (Bevir, 2009: 17-18). Yeni kurumsalcı yaklaĢım mevcut olan bilgi birikimine yeni bir bakıĢ açısı getirmiĢ, fakat onlardan bağımsız olarak doğmamıĢtır. Yeni kurumsalcılar, kurumsal yapılar ile kurumların içinde bulunduklarından daha geniĢ bir sosyal çevre arasındaki iliĢkinin anlaĢılmasına önem vermiĢlerdir. Kurumların yapıları ve davranıĢları performans sonuçlarını en üst düzeye çıkartma stratejilerine göre değil, büyük ölçüde sosyal gerçekliğin kabul gören ve değer verilen kurallarına bağlı olduğunu belirtmiĢtirler (Beckert, 1999: 778 akt. Seymen ve Bolat, 2006: 241). Yeni kurumsalcılar aynı zamanda ortaya koydukları kuramla kurumların içinde bulundukları kurumsal çevrenin onlara sunmuĢ olduğu kültürel değer, kural ve modellere göre değerlendirmektedirler.

Sistem teorisinde ise, kurallar bağımız unsurların düzenli etkileĢimleri sonucu doğmaktadır. Sistem teorisyenleri, kuralların fonksiyonel iliĢkilerden ve unsurların etkileĢimleri sonucu oluĢması gerektiğini belirtmektedirler. Bu iliĢkiler ve etkileĢimle bilginin transferi sağlanacak ve bu bilgi transferi merkezin kontrolü olmadan kendi kendine üreten ve kendi kendine organize olan Ģekilde oluĢmasına öncülük edecektir. Bir sosyo sibernetik sistem olarak yönetiĢimin içeriğinde devlet tarafından yönetilmenin sınırlarının altını çizer. Tek bir egemen devletin olamayacağına vurgu yapar. Sistem teorisyenleri, yönetim ile yönetiĢimi birbirinden ayırır. Bu yaklaĢıma göre, yönetim bireylerin davranıĢlarından doğan, bireysel olarak organize olmuĢ bir sistemdir. YönetiĢimse, merkezsiz bir toplumda veya çok merkezli bir toplumda yaĢamanın neticesi olarak doğmuĢtur. Kurallar da, çok merkezli toplumların veya organizasyonların etkileĢimleri sonucunda doğmaktadır. Devletin rolü kural yaratmak değil, sosyo politik etkileĢime olanak sağlamaktır. Problemlerle baĢa çıkabilmek amacıyla çeĢitli toplantı yapmak ve çok sayıda organizasyon arasında hizmetlerin dağılımını sağlamaktır (Bevir, 2009: 19).

Kurumsalcılık, sistem teorisi ve rasyonel tercih teorilerinin hepsi yönetiĢimden ilham almıĢlardır. Bunlardan farklı olarak yorumlayıcı kuram var olan manasından daha fazlasını içermektedir. Yorumlayıcı kuram neo liberal yazından ve ağ olarak yönetiĢimden ayrılmaktadır. Ġlk olarak yönetiĢimi politik bir oyun içerisinde yarıĢan inançlara göre daha sonra bu inançları geleneklerden ve ikilemlerden ilham alarak açıklamaktadır (Bevir, 2011: 59).

Düzenleme teorisine bakılacak olunduğunda ise bu teori, kurumsal değiĢimlerin analizinin yapılmasını, hızlı ve düzenli büyüme dönemlerinin anlaĢılmasını sağlamaktadır. Üst yapı düzenleme tarzı olarak adlandırılır ve alt yapı ise birikim rejimi olarak kabul edilerek, ikili bir iliĢkiden yararlanarak bir yöntem oluĢturur. Ayrıca bu yöntemini oluĢtururken, tarih, sosyoloji, siyaset bilimi gibi iliĢkin disiplinlerin, çalıĢılan hipoteze sonuç getirebilecek katkılarından faydalanılır. Böylelikle, ortaya çıkmıĢ olan genel ilintili durumu değerlendirmek için temel kavramlarından, araçlarından, uzun tarihsel dönemlere ait sonuçlardan, yayıldığı coğrafik alanlardan ve değiĢen koĢullardan yararlanır. Teorinin bir baĢka ele aldığı önemli durum ise kapitalist ekonomide meydana gelen temel geliĢim tarihidir. Kapitalist üretim tarzında, bazen yavaĢ ve kontrollü, fakat baĢka zamanda Ģiddetli, çağın kontrolünün ve analizinin ötesinde değiĢimler yaĢanır. Bu yüzden sosyoekonomik değiĢimlerin yardımıyla bir yöntem yaratmada organizasyonel, sosyal ve teknolojik değiĢimler sürekli bir nitelik kazanır. Tarihsel olarak oluĢan düzenleme teorisi gelecekte oluĢacak olan koĢulların, günümüzdeki tasarlanmayan stratejilere bağlı olduğu belirtilir (Boyer, 2002a: 5-6 akt. Ünal, 2012: 34).

ÇeĢitli kaynaklarda yönetiĢim bakıĢının farklı disiplinlerden beslenerek geliĢtiği saptanmaktadır. YaklaĢıma en büyük destek ekonomi alanında “kurumsalcı iktisat yaklaĢımı” üzerinden gelirken, kamu yönetimi disiplininden gelen destek 1980‟li yılların egemen bakıĢ açısı olan “yeni kamu iĢletmeciliği” akımı üzerinden sağlanmaktadır. Bunlara ek olarak, örgüt bilimi disiplininde hiyerarĢik, Weberyen örgüt kuramlarının yerini alan yatay, esnek, ağ tipi örgüt kuramları, yönetiĢim bakıĢının beslendiği üçüncü ana kaynağı oluĢturmuĢtur. Uluslararası iliĢkiler alanının, yönetiĢim bakıĢının doğduğu küreselleĢme döneminde destek alınan

dördüncü alan olarak öne çıktığı görülmüĢ (Güler, 2005: 133) ve 1990‟lı yıllarla birlikte iĢletmecilik anlayıĢının daha çok göz önüne çıkmasıyla birlikte yönetiĢim kavramı kendi baĢına baĢka kavramlara kaynak olabilecek kıvama gelmiĢtir.

Kurumsalcı iktisat yaklaĢımına göre piyasa „doğal‟ değil niteliği gereği „toplumsal‟ dır. Bireyci değil kolektivisttir. Piyasa, kaynak tahsisini yapan bir doğal düzen değil, kaynak tahsisini yapacak kurumları harekete geçiren bir kurumdur. Piyasanın kendisi de, içinde bulunan bireylerin istek, tercih ve seçimlerini biçimlendirir. Bireylerin biliĢ süreçlerini oluĢturur. Bireyleri belli bir biçimde davranmaya zorlar. Bu yüzden piyasa tümüyle „özgür‟ olamaz; özgürleĢmenin temelini oluĢturamaz. Kurumsalcı iktisatçılar, piyasa-devlet ikilemini, iktisadın kurumsal örgütleniĢi kavramı sayesinde aĢmaktadırlar. Kapitalizmin tekelleĢme aĢamasında ortaya çıkan yapı ve süreçleri açıklamak üzere ortaya çıkan kurumcu iktisat, “yeni kurumcu iktisat” adı verilen yeni yaklaĢımlar ile piyasa ekonomisinin sonsuz özgürlüğü iddiasındaki eleĢtirileri terk etmiĢtir. Rasyonel bireyi temel alarak, kurumsalcı iktisat yaklaĢımıyla neo iberal iktisat kuramlarını sentezleyerek açıklamıĢtır (Güler, 2005: 134).

Yeni kurumsalcı iktisat yaklaĢımı, toplumsal iĢlemlerin yürütülmesinde kuralların koyulmasını ve bunlara uyulmasının sağlanmasını, ekonomik geliĢme için vazgeçilmez görmektedir. Hukukun egemenliği ve yargı sisteminin iyi iĢlemesi, iĢlem maliyetlerini düĢürdüğü için üretim ve ticaretin geliĢmesi anlamına gelir. Aynı Ģekilde, mülkiyet haklarının korunması ve geliĢtirilmesi devletin görevidir; tarafların sözleĢmelerin yükümlülüklerini yerine getirmelerini sağlayabilen etkili bir devlet yaptırımının varlığı, iĢlem maliyetlerini düĢürecek ve ekonomik etkinlikleri hızlandıracak (Güler, 2005: 136) aynı zamanda da devletin sahip olduğu mekanizmaların piyasa ekonomisine devrine destek olmaktadır.

YönetiĢim kavramının kurumsalcı iktisattan aldığı desteğinin yanı sıra yeni kamu iĢletmeciliği anlayıĢından da destek görmüĢtür. Geleneksel kamu yönetimi, bürokratik yapı üzerine inĢa edilmiĢtir ve kamu yararı, verimlilik, tanımlanmıĢ görev ve otorite yapısı, hiyerarĢi, idari sorumluluk, kontrol ve sonuçlar önemlidir.

Yeni kamu iĢletmeciliği teorisi ise post bürokratik yapılanmaya dayanır, kamu hizmetinde kalite, misyon ve vizyon, vatandaĢın talep ve beklentileri önemlidir, sorumluluk sahibi, hesap verebilen kamu yöneticileri ile çalıĢır, profesyonel yönetime dayanır, standart ve performans ölçütleri geliĢtirilmiĢtir, özel sektör benzeri yönetim teknikleri kullanmaktadır (Genç; 2010: 148). Böylelikle geleneksel kamu yönetiminin yerini bürokratik yönetim geleneklerinin kırıldığı, katılıma dayalı, etkinliği ön plana çıkaran yönetim biçimi almaktadır. Bu anlamda yeni kamu yönetimi anlayıĢı yönetiĢime kaynaklık etmektedir.