• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM

3.1. TÜRK KAMU YÖNETĠMĠNĠN SORUNLARI

Türk kamu yönetimin baĢlıca sorunlarına bakıldığında bunların çeĢitlilik gösterdiği görülmektedir. Türkiye‟nin Tanzimat‟tan itibaren en önemli sorunlarından biri merkeziyetçilik olmuĢtur. Merkeziyetçilik kelime anlamı olarak, temel politikaların merkezdeki birimlerce kararlaĢtırılması, kamusal yetkilerin ve kaynakların baĢkent örgütlerinin elinde toplanması ve onlar tarafından kullanılmasını ifade etmektedir. Merkeziyetçilik iki Ģekilde ortaya çıkmaktadır. Birincisi, coğrafi merkeziyetçiliktir. Bu, merkezi yönetimin taĢra kuruluĢlarına ve yerel yönetimlere verilen yetki ve görevlerin dar tutulması Ģeklinde olmaktadır; ikincisi ise, örgütsel merkeziyetçiliktir. Örgütsel merkeziyetçilik, bir kurumda karar alma ve alınan kararın uygulanma yetkisinin en üst otorite ve kurumda toplanmasıdır (Eryılmaz, 2010: 94).

Tanzimat‟tan bu yana devam eden merkeziyetçi yaklaĢım beraberinde kırtasiyeciliği de getirmiĢ ve yönetimin iĢleyiĢi hizmetlerin etkin verimli yürütülmesini yavaĢlatan ayrıntılı kurallara bağlanmıĢtır. Yönetsel ve mali merkeziyetçilik, yönetim sistemimizin bütün zamanlarda kaos ve kriz içinde kalmasına, yapısının ve süreçlerinin yozlaĢmasına, aĢırı büyümeye, kırtasiyeciliğin artmasına, zaman ve kaynak israfına neden olmaktadır (Yılmaz, 2007: 219).

Türkiye‟de kamu yönetimi yapısına genel olarak bakıldığında, bürokrasi hantal bir yapıya sahiptir ve sahip olduğu iĢ görme zihniyeti vatandaĢ beklentilerinden uzaktır (Balcı, 2005: 31).

Yönetim sistemimizin sahip olduğu yapı gereği ayrıntılı kurallara bağlılığı ve

formalite düĢkünlüğü, iĢlemlerde gecikmelere yol açmaktadır. ĠĢlemlerin gereğinden fazla uzatılması, aĢırı kırtasiyeciliğe ve sistemin ağır iĢlemesine neden olmakta bu da

iĢin özündeki problemin çözülmesi yerine sadece Ģekle uygunluğu ön plana çıkmaktadır (Erbay,1997: 406-407 akt. Gökçe ve ġahin, 2002: 14).

Kırtasiyecilik, yetki devretmeden, yetkiyi kendinde toplayarak hizmetleri yürütme anlayıĢının bir sonucudur. Yönetimde yetki devri ve imza yetkisi aktarılması çok sınırlı düzeyde ve genellikle üst kademelerin kendi içinde uygulanan bir yönetim ilkesi olmakla kalmaktadır. Genellikle üst kademe yöneticileri, otoriteyi paylaĢmamak ve astlarının kendilerine potansiyel rakip olmasını önlemek için yetki devrinde pek istekli hareket etmemektedirler. Bu sebeple, üst düzey yöneticiler zamanlarının büyük bir kısmını alt birimlerden gelen yazıları imzalamak ve onlara cevap yazmakla geçirirler. Yöneticilerin en önemli sermayesi ve kıt kaynağı “zaman” olduğu düĢünüldüğünde, rutin iĢlerden vakit bulup da, örgütün hizmetlerini daha iyi değerlendirmek ve sağlıklı kararlar almak olanakları ortadan kalacaktır (Eryılmaz, 2010: 248).

Türk kamu yönetiminin diğer bir sorunu olan kapalılık ve kurallara aĢırı bağlılık biçimindeki uygulamalar, demokratik kamu yönetimi bakımından önemli bir konu olan halkın, kamu kurumlarının kamu alımı sürecine etkin olarak katılımını olanaksızlaĢtırmaktadır. Sadece yerel sorunların çözümünde değil, ülkenin genel sorunlarına dair politika belirlenirken halkın görüĢüne baĢvurulması esastır (Balcı, 2005: 32). Türkiye‟de kamu bürokrasisi, yapı ve iĢleyiĢ bakımından gelenek olarak “gizlilik” ve “ resmi sır” esasına göre örgütlenmiĢtir. Yönetimde gizliliğin en önemli sebebi, yönetici ve memurların kendilerini kamuoyu ve halkın eleĢtirilerine karĢı korumak istemeleridir. Bu durum, yönetimin içine girilmez, dıĢa kapalı ve halkın üzerinde otoriter bir güç olarak algılanması sonucunu doğurmuĢtur. Yasalarda gizliliğin kapsamı belli olmamakla birlikte neyin gizli neyin açık olması gerektiğine, o kurumun yöneticisi veya personeli karar vermektedir (Eryılmaz, 2010: 250). Bu da vatandaĢların kamu yönetiminin iĢleyiĢi hususunda bilgi sahibi olmasını engellemektedir.

Türk kamu yönetiminin önemli sorunlarından biri de günümüz ihtiyaç ve Ģartlarına cevap veremeyen eskimiĢ gelenek ve alıĢkanlıkları yansıtan mevzuatın aĢırı

ayrıntıcı katı kurallardır. Bunlar, kamu hizmetlerinin yerine getirilmesini güçleĢtirmekte, kamu yönetiminin çağdaĢ geliĢmelere uymasını engellemektedir. Aynı amacı gerçekleĢtirmek suretiyle var olan kuruluĢlar arasında, iĢbirliği sağlama, yol gösterme ve koordinasyonun gerçekleĢtirilmesi konusunda sorunların yaĢanması, bir takım hizmetlerin ortada kalmasına aksamasına sebep olmaktadır (Yılmaz, 2007: 219). Yönetimin iyileĢtirilmesi ve bürokratik iĢlemlerin basitleĢtirilmesi konusunda mevzuattan kaynaklanan aksaklıkların giderilmesi için yapılan çalıĢmalarda istenilen sonuçlara üst düzey yöneticilerin kendilerinden beklenen duyarlılığı göstermemeleri veya eski alıĢkanlıklar ve uygulamalara bağlılıklar devam etmekte bu sebeple, kamu yönetimi toplumun ihtiyaçlarını karĢılamakta yetersiz kalmaktadır (Eryılmaz, 2010: 251).

Kamu yönetiminde aksayan yönlerden bir diğeri de, kaynakların etkili bir biçimde kullanılmamasına paralel olarak ortaya çıkan, hizmetleri kaliteli, hızlı, verimli ve etkili bir biçimde yerine getirememe sorunudur. Kuralcılık, aĢırı mevzuatçılık iĢlerin amacından uzaklaĢmasına ve biçimsel muhteva kazanmasına neden olmakta böylelikle personel ve yöneticilerin bireysel insiyatiflerini kullanmak yerine, pasif kalmayı tercih ederek var olan düzeni sürdürerek kurumsallaĢtırmaktadırlar (Ökmen ve Canan, 2009: 158). Kuralcılık, bürokratların ya da memurların genellikle kendilerini denetim riskine karĢı korumak amacıyla kullandıkları bir yöntemdir. Yönetimin değerlendirilmesi aĢamasında yöneticilerin sorumluluğu, hizmetlerin verimli olarak yürütülmesine göre değil, iĢlemlerin kurallara uygun olarak yapılıp yapılmamasına göre değerlendirilmektedir. Aynı zamanda, ayrıntılı kurallar zamana ve değiĢen yeni Ģartlara karĢı fazla dayanamamakta, kısa sürede eskimekte ve buna bağlı olarak da sık sık kanun ve yönetmelik değiĢiklikleri zorunlu hale gelmektedir (Eryılmaz, 2010: 252).

Çok partili rejimlerde seçim yoluyla gelen siyasiler kendi programlarını uygulayabilmek için bürokrasi üzerinden denetim kurmak ve destek sağlamak isterler (Çulpan, 1983: 19 akt. Acar ve Sevinç, 2005: 22). Yönetimde siyasallaĢma olarak kendisini gösteren bu sorun, yönetimdeki yozlaĢmanın temel göstergelerinden birisidir. Türk kamu personel rejiminin temel ilkeleri, liyakat ve siyasi tarafsızlık

olmasına rağmen, uygulamada siyasallaĢma yaygın olarak kullanıldığı görülmektedir (Eryılmaz, 2010: 253) Bu da bağımsız bir kamu yönetimi yapısını engellemektedir.

Kamu kurumlarında öncelikli amaç görevlerin yürütülmesidir, buna bağlı olarak yurttaĢın yürütülen hizmetten memnun olup olmaması ikinci planda kalmaktadır. Sonuç olarak kamu hizmetlerinin kalitesi düĢük ve maliyeti yüksek olarak gerçekleĢmektedir. Örgüt büyüdükçe; eĢgüdüm azalmakta, kırtasiyecilik artmakta, iĢlemler yavaĢlamakta, iletiĢim ve uzmanlaĢma alanı daralmakta, biçimsel denetim yoğunlaĢmakta, iĢ görenler arası iliĢkiler azalmakta ve yenilikçilik yok olmaktadır (Gökbunar ve Kayalı, 2002 akt. Çukurçayır ve EĢki, 2001: 93).

Bütün bu sorunlar Türk kamu yönetiminde problem teĢkil etmekte, yönetimde aksamalara neden olmakta ve yeniden yapılanma arayıĢlarını ortaya çıkarmaktadır. Bu sorunlar neticesinde küresel dünya düzeni gereği mevcut geliĢmelere uyum sağlamak ve aynı zamanda Türk kamu yönetimi sisteminin yükünü hafifletmek amacıyla çeĢitli uygulamalar, reformlar yapılmıĢtır.