• Sonuç bulunamadı

AVRUPA BĠRLĠĞĠ‟NE ÜYELĠK SÜRECĠNDE TÜRKĠYE

2. BÖLÜM

2.1. AVRUPA BĠRLĠĞĠ‟NE ÜYELĠK SÜRECĠNDE TÜRKĠYE

AB‟ye giden sürecin oluĢum aĢamalarına bakılacak olunursa, Ġkinci Dünya SavaĢı sonrası Avrupa‟da kalıcı barıĢın sağlanması için, ülkeler arası eĢitlik ve hukukun üstünlüğü ilkeleri üzerine inĢa edilmiĢ bir yapıya ihtiyaç duyulduğu görülmüĢtür. Bu amaçla AB‟nin temeli olan Avrupa Kömür Çelik Topluluğu‟nun kurulmasını sağlayan Paris AnlaĢması 18 Nisan 1951 tarihinde imzalanmıĢ ve daha sonra Federal Almanya Cumhuriyeti, Fransa, Ġtalya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg‟un imzalamıĢ olduğu 25 Mart 1957 tarihli Roma AnlaĢması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu kurulmuĢtur.

Avrupa Toplulukları adını alan bu üç kuruluĢ 1957 yılında birleĢmiĢ ve aynı organla iĢletilmeye baĢlanmıĢtır. Avrupa‟da tek pazar kurmak, üye devletlerin insanlarına daha fazla refah sağlamak, barıĢ ve özgürlüğün korunup güçlendirilmesi birincil hedefler olarak belirlenmiĢtir (Erol, 1995: 80 akt. Ökmen ve Canan, 2009: 141).

AB‟de yaĢanan geniĢleme hareketlerine paralel olarak, Türkiye AET‟ye 31 Temmuz 1959 tarihinde müracaat etmiĢtir. AET Bakanlar Konseyi, Türkiye‟nin 31 Temmuz 1959 tarihinde yapmıĢ olduğu baĢvuruyu kabul etmiĢ ve üyelik koĢulları gerçekleĢinceye kadar geçerli olacak olan ortaklık rejimi, 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanan Ankara AnlaĢması ile oluĢturulmuĢtur (Ökmen ve Canan, 2009: 141).

Ankara AnlaĢması; Türkiye ve Avrupa Topluluğu ortaklığının genel ilke ve esaslarını belirlemiĢtir. Ankara AnlaĢması, içerisinde malların, hizmetlerin, sermayenin ve kiĢilerin ortak bir rekabet düzeni çerçevesinde serbestçe dolaĢabileceği „ekonomik alan‟ yaratılması için bir program tespit etmekte ve aynı

zamanda kademeli olarak kurulması öngörülen “Gümrük Birliği”, Ankara AnlaĢması‟nın temelini oluĢturmaktadır (Ökmen ve Canan, 2009: 141).

“Türkiye-AET arasındaki ortaklık ilişkisi; taraflar arasında ekonomik ilişkilerin arttırılarak, ekonomik bütünleşmenin sağlanması ve ardından siyasi bütünleşmeye giden süreç olarak düşünülmüştür” (Ökmen ve Canan, 2009: 141).

Türkiye-AB iliĢkileri, Ankara AnlaĢması‟nın öngördüğü hazırlık, geçiĢ ve son dönem aĢamalarından geçmiĢtir. Hazırlık aĢaması 1963-1970 arasında daha çok AB ile ilgili müktesebata uyum konusunda hazırlık çalıĢmaları ile geçmiĢtir. 23 Kasım 1970 tarihinde imzalanan ve 1 Ocak 1973 tarihinde yürürlüğe giren Katma Protokol ise geçiĢ dönemini düzenlemiĢtir. Bu protokol ile taraflar arasında sanayi ürünlerini konu alan bir gümrük birliğinin zamanla oluĢturulması, iĢçilerin karĢılıklı olarak serbest dolaĢımının sağlanması, tarım ürünlerinde giderek geniĢleyecek bir tercihli ticaret rejiminin uygulanması, belirlenen alanlarda Türkiye ile Topluluk arasında mevzuat ve politikaların yaklaĢtırılması ve hizmetlerin serbest dolaĢımı süreçlerinin baĢlatılması öngörülmüĢtür (Özer, 2009: 92). Türkiye‟nin AB ile olan iliĢkileri 1970‟lerden 1980‟li yılların baĢlarına kadar ekonomik ve siyasi olarak düzenli bir seyir izleyememiĢ, 12 Eylül 1980 askeri darbesi ile iliĢkiler tamamen durmuĢtur.

Türkiye, 14 Nisan 1987 tarihinde, Ankara AnlaĢması'nda öngörülen dönemlerin tamamlanmasını beklemeden, üyelik baĢvurusunda bulunmuĢtur. Komisyon, bu baĢvuru ile ilgili görüĢünü 18 Aralık 1989'da açıklamıĢ ve kendi iç bütünleĢmesini tamamlamadan Topluluğun yeni bir üyeyi kabul edemeyeceğini belirtmiĢtir. Ayrıca, Türkiye'nin Topluluğa katılmaya ehil olmakla birlikte, ekonomik, sosyal ve siyasal alanda geliĢmesi gerektiğini ifade etmiĢtir. Bu nedenle, üyelik müzakerelerinin açılması için bir tarih belirlenmemesi ve Ortaklık AnlaĢması çerçevesinde iliĢkilerin geliĢtirilmesi önerilmiĢtir. Bu öneri Türkiye tarafından da olumlu anlamla değerlendirilmiĢ ve Gümrük Birliği'nin Katma Protokol'de öngörüldüğü Ģekilde 1995 yılında tamamlanması için gerekli hazırlıklara baĢlanmıĢtır. Ġki yıl süren müzakereler sonunda 5 Mart 1995 tarihinde yapılan Ortaklık Konseyi toplantısında alınan karar uyarınca Türkiye ile AB arasındaki

Gümrük Birliği 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir (http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=111 EriĢim Tarihi: 04.03.2013).

Gümrük Birliği‟ne katılımın ardından Türkiye, 1997 yılı Aralık ayında AB‟nin geniĢleme sürecinin görüĢüleceği Lüksemburg Zirvesi‟nden önce bu sürece dahil olmak için temaslarını hızlandırmıĢ ancak On Orta ve Doğu Avrupa ülkesi ile Kıbrıs‟ın aday olarak kabul edilmesine karĢın Türkiye bu gruba dahil edilmemiĢtir. Bu kararın ardından AB ile olan siyasi diyalog kesilmiĢ, daha sonra yapılan Cardiff, Viyana ve Köln Zirveleri‟nde de fazla bir ilerleme sağlanamamıĢtır (http://www.tcmb.gov.tr/yeni/banka/emu/helsinkizirvesi.html EriĢim Tarihi: 09.03.2013).

Dünyada değiĢen ekonomik ve siyasi konjonktürün etkisiyle AB Komisyonu, Birliğe katılmaya aday olan ülkeler için hazırladığı 13 Ekim 1999 tarihli ülke raporlarında Türkiye‟ye adaylık statüsü verilebileceğini, ancak müzakerelerin baĢlaması için (http://www.tcmb.gov.tr/yeni/banka/emu/helsinkizirvesi.html EriĢim Tarihi: 09.03.2013) Türkiye‟nin “demokrasinin güvence altına alındığı istikrarlı bir

kurumsal yapı, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlık haklarına saygı”

(Karluk, 2011: 163) ilkelerine dayanan Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirmesi gerektiğini belirtmiĢtir.

10-11 Aralık 1999 tarihinde Helsinki‟de yapılan AB Devlet ve Hükümet BaĢkanları Zirvesi Türkiye için dönüm noktası niteliğinde olmuĢ ve Türkiye aday ülke statüsü kazanmıĢtır. Böylelikle artık Türkiye-AB iliĢkileri farklı bir boyut kazanmıĢtır.

Türkiye‟nin AB ile iliĢkilerinde çok önemli bir nokta olarak kabul edilen Helsinki Zirvesi, Türkiye‟nin adaylık sürecinin çerçevesini belirlemiĢ, Türkiye‟nin üyelik bakımından gerekli olan reformların gerçekleĢtirilmesine yönelik olarak AB tarafından Türkiye için bir katılım öncesi strateji geliĢtirileceği belirtilmiĢtir. Bunlara ek olarak, Türkiye‟nin AB‟ye katılımında AB müktesebatının üstlenilmesine iliĢkin bir ulusal program hazırlanılması da öngörülmüĢtür (Özer, 2009: 94).

Helsinki Zirvesi'nde, diğer aday ülkeler için olduğu gibi Türkiye için de Katılım Ortaklığı Belgesi hazırlanmasına karar verilmiĢtir. Türkiye için hazırlanan ilk Katılım Ortaklığı Belgesi 8 Mart 2001 tarihinde AB Konseyi tarafından onaylanmıĢtır. Türkiye, Katılım Ortaklığı Belgesi‟nde yer alan önceliklerin hayata geçirilmesine yönelik program ve takvimini içeren bir ulusal programı 19 Mart 2001 tarihinde kabul etmiĢtir (http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=111 EriĢim Tarihi: 04.03.2013). Bu programa göre Türkiye‟de önemli siyasi reformlar gerçekleĢtirilmiĢ, insan hakları ve temel özgürlükler alanlarında hukuki ve idari reformlar yapılmıĢ, düĢünce ve ifade özgürlüğünün geniĢletilmesi gibi konularda önemli adımlar atılmıĢtır (Can, 2007: 286 akt. Ökmen ve Canan, 2009: 142). Bu çerçevede Türkiye sekiz uyum paketini meclisten geçirmiĢtir.

Bu olumlu geliĢmelerin neticesince Aralık 2002‟de Kopenhag‟da yapılan zirvede Türkiye için Ģartlı bir takvim öngörülmüĢ, Türkiye‟nin Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirmek için son eksikliklerini Aralık 2004‟e kadar gidermesi durumunda, 2005 yılından itibaren katılım müzakerelerine geçileceği belirtilmiĢtir. Komisyon, Kopenhag siyasi kriterlerine Türkiye‟nin uyum sağladığını tespit ederek, üye ülkelere Türkiye ile müzakerelerin baĢlatılması yönünde tavsiyede bulunmuĢtur (Ökmen ve Canan, 2009: 143). 17 Aralık 2004 tarihli Brüksel Zirvesi'nde, AB- Türkiye iliĢkilerinde bir dönüm noktası daha yaĢanmıĢ ve Zirve' de Türkiye'nin siyasi kriterleri yeteri ölçüde karĢıladığı belirtilerek 3 Ekim 2005' te müzakerelere baĢlanması kararı alınmıĢtır. 3 Ekim 2005 tarihinde Lüksemburg'da yapılan Hükümetlerarası Konferans ile Türkiye resmi olarak AB' ye katılım müzakerelerine baĢlamıĢtır (http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=111 EriĢim tarihi: 09.03.2013). 3 Ekim 2005 tarihinde baĢlayan müzakere sürecinden evvel 29 Haziran 2005 tarihinde Komisyon, müzakerelerde AB‟nin izleyeceği pozisyonun belirlendiği Müzakere Çerçeve Belgesi‟ni kabul etmiĢtir.

Müzakere Çerçeve Belgesi‟nde belirtilen yükümlülükler Kopenhag Kriterleri‟nde beyan edilen siyasi kriterlerin karĢılamasına yöneliktir. Birlik Türkiye‟den, reform sürecini sürdürmesini ve Avrupa içtihat hukukunu da içermek koĢuluyla, özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve temel

özgürlüklere saygı gibi ilkeler bakımından daha fazla çalıĢmalarda bulunmasını, özellikle iĢkence ve kötü muamele ile mücadelede sıfır tolerans politikalarına yönelik olan uygulamaların güçlendirilmesini ve ifade özgürlüğü, din özgürlüğü, kadın hakları, sendikal haklarını içeren Uluslararası ÇalıĢma Örgütü (ILO) standartları ile ilgili hükümlerin uygulanmasına iliĢkin mevzuatı ve uygulama tedbirlerini geniĢletmesini beklemektedir (DPT, 2005: 3).

Müktesebatın tüm alanlarında Türkiye, müktesebatı etkili bir Ģekilde uygulamak veya duruma göre katılımdan makul bir süre önce etkili bir Ģekilde uygulayabilmek amacıyla, kurumlarını, yönetim kapasitesini, idari ve yargısal sistemlerini, hem ulusal hem de bölgesel düzeyde, Birlik standartlarına yükseltmelidir. Müktesebat aynı zamanda etkin ve tarafsız bir kamu hizmeti üzerine kurulmuĢ iyi iĢleyen ve istikrarlı bir kamu yönetimini ve bağımsız ve etkin bir yargı sistemini gerektirmektedir (DPT, 2005: 6). Bu gerekliliklerinin sağlanmasıyla, AB üyesi devletlerle aynı seviyeye getirilmesi amaçlanan Türk kamu yönetiminin istenilen standartlara ulaĢması sağlanacaktır.