• Sonuç bulunamadı

wanted to know why he disagreed.

YİYECEKLERİN KORUNMAS

1 wanted to know why he disagreed.

He vvondered why people made avoidable errors. They asked which books I enjoyed reading most. 1 H7 1

2

3

Terziye, elbisesinin yarına kadar hazır olup olamnyııcıığıııı sonlu Londra'da bulunup huluttliuıdtğıını sordıı.

Asansörün çalışıp udışmsuliljıiıı öğrenmek isledi

1 8 8 1 8 9 1 9 0 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 •12 13 14 15 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 2 3 4 5

Ona araştırmasının bu yılın sonuna kadar tamam olup olmayacağını sor­ dum.

Ona her gün falını okuyup okumadığını sordum.

Yeni döviz kurlarının fiyatlarınızı etkileyebileceğini hesaba katıp kat­ madığınızı sizden öğrenmemi rica etti.

Onlara, ülkelerinde fiyatların giderek artıp artmadığını sordum. 'Gelir vergisi ödeyip ödemediğimi sordu.

Babam bana gelecek ay maaşında artış olup olmayacağını sordu. Söylediği her şeyi anlayıp anlamadığımı bilmek istedi.

He asked if I knew how far it was to the station. The teacher asked if we understood the instruction. She asked ıf I minded if she closed the window.

The lavvyer asked if this was the spot vvhere the murder was committed. He asked if I could remember when 1 had last heard that melody. They vvanted to know if we had seen the fire last night.

He asked the electrician if they would be able to use the tape-recorder the follovving day.

I asked if she was worried about anything. My father asked if the telephone bili had come. They asked me if 1 wanted to see a doctor about it.

He vvanted to knovv if an artist had any thing to do with politics I vvondered if there was any interdependence betvveen linguistics and lite­ ratüre.

The student asked if Science vvould contribute to international coopera- tion.

The economists vvondered if the rate of inflation could be lovvered soon. Everyone vvonders if a cure could be found for cancer in the near luture. Soyguncu, yaşlı adama polise telefon etmemesini söyledi.

Ondan kendisini dinlemesini rica etti. Annem bana radyoyu kısmamı söyledi. Doktor otıa yataktan kalkmamasını önerdi. Ondan kendisini rahat bırakmasını rica ediyor.

Kocasından, ev masrafları için kendine biraz daha para vermesini rica etti. Duyuru, halka kırmızı bayrak çekili iken suya girmemelerini hatırlatıyordu.

Arkadaşından, kocasına söylememesini rica etti.

Öğretmen, öğrenciye yaptıklarına dikkat etmesini söyledi. Doktor bana nişastalı yiyecekler yemekten vazgeçmemi önerdi. He advised me to see a specialist immediately.

Father told me not to be late.

Mother told me to put everything in its place. The nurse asked the old man to raise his arms.

The stevvardess asked the passangcrs to rcmain scated vvlıilc the aiırraiı was in motion.

The teacher asked tlıc childrcıı lo keep t|ulel

7 The poliçe told us not to touch anything in the room.

8 One ot my friends advised me to gel my teeth seen to.

9 Father told his son to take avvay his books.

10 The lieutenant ordered the soldiers to clean the barracks. 1 9 1 1 9 2 . 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 1 1 2 13 14 15 16 17 18 19 20 1 2 3 4 5‘ 8 9 1 0 I I 12 13 14

You are not going to wear that funny hat, are.you? On cannot learn a foreign language in a year, can he? It is possible to prevent air-pollution, isn't it? Cancer will be cured one day, won't it? l'm right, aren't?

He Avasn't tired, was he?

We'II have. eaten dinner by then, won't we? They answered your questions, didn't they? He has finished his school, hasn't he? They vveren't listening to you, were they? Be çareful, will you?

There is no problem, is there? You can't lie to your teacher, can you? I ought to smoke less, oughtn't I? You had to be there early, didn't you?

When you savv them, they hadn't been vvorking, had they? Don't forget to do your assignment, will you?

Modern Science is objective and descriptive, isn't it? You vvould prefer coffee vvouldn't you?

A hypothesis was formed earlier, wasn't it?

Ödevimi yapmaya çalıştığım zaman onlar hep gürültü yaparlar. Ne zaman alıştırma yapsa, ne kadar çaba gösterse de, yanlış yapar. Yolculuk eden kimse, nereye gitse, ev gibi yer bulamaz.

Bu yaramaz çocuklara bakacak kimse adına üzülüyorum.

Ne söylerse, nasıl söylersem söyliyeyim, o hep haksız olduğııı düşünür.

Ne kadar az kazanırsanız kazanın, her ay birşeyler biriktirmeye çnlııı göstermelisiniz.

Ne yanlış yapmış olursanız olun, kaygılanacak birşey olacağım sanmıyorum.

Ne kadar iyi eğitilmiş olursanız olun, daha öğreneceğiniz çok şey vaı Ne kadar çaba gösterirseniz . gösterin, Türkçe aksanını/ı oıı.nl,m

kaldıramazsınız. ,

Ne söylediği ya da ne yaptığı önemli değil.

Ne zaman Londra'ya gitsem. Buckingham Sarayını gezerim. Ona ne söylerseniz söyleyin, gülmesini sürdürür.

İnsan ne kadar sağlıklı olursa olsun, her an hastalanabilir.

Miı ülkenin ne tür kaynakları olursa olsun, yeterli insan gllcil nlm.ı/ .ı

başarıya ulaşamaz.

1 9 3

1 9 4

195

1 However much advice you give hem. he does exactly what he wants. 2 Whatever your opinions are, you are vvelcome to join the society. 3 No matter hovv hard I try, I can ııever catch up with him.

4 She looks pretty whatever she wears.

5 However great the diffıculties are, we must do our best to succeed.

6 You can learn whichever poem you find most interesting.

7 They agreed that whoever arrived first should save seats for the others.

8 They were warmly welcomed wherever they went.

9 We shall be pleased to see you whenever you çare to come. 10 Whoever smashed my glasses shall pay for them.

11 Wherever I stay in İstanbul, I meet an old friend of mine. 12 You can take vvhichever one you want.

13 I'II seli it to whoever arrives first. 14 Students cannot dress however they like.

15 You can give these books. to vvhoever vvould read them.

1 Biz, yasalarını ve türlerini anlayacak zekâya ulaşana kadar, insan yaşamının temel olguları anlaşılmaz olarak kalacaktır.

2 O saçma bir öneri gibi görünüyor ama ilk kuramlarda benimsenen

düşünce buydu. / *

3 Endüstri ve maliye ona, beyefendilere yakışmayan etkinlikler gibi görünüyor.

4 Trafik çok yavaş hareket ederken insanlar öfke ve kızgınlık duyarlar. 5 Adayın yeteneklerinden etkilenmiş görünüyorduk.

6 Bu sabah berbat göründüğümü söyledi. 7 Çorba nefis.

8 Tartışmayı sürdürmenin anlamı kalmadığı görülüyor. 9 Önerileri çok ilginç ve çekici geliyor.

10 Herkes bu güçlükleri ilk kez yaşar görünüyor.

I 1 Bilim, devlet adamlarının tek dünya yaratılmasına ilişkin düşlerinde baş rolü oynar görünüyor.

1 I seem to be unable to find my glasses anyvvhere.

2 He is looking very unhappy. 3 The soup tastes wonderful.

4 You don't seem to have looked into the matter. 5 He appears to be studying the figures now.

6 The leaves-turn yellovv in autumn. 7 The new technique seems promising.

8 She appears (to be) a very religious person. 9 There appears to be a misunderstanding. 10 The valley lies peaceful in the sun.

II She felt cold after staying out late at night. 12 You must remain calm when facing danger. 13 What she says sounds quile interesting. 14 The clıiltl fell ili after luııd wotK

! ‘i Medltcmıııeaıı c oast sprnıs tın idi al (thııt tut löllday

196 1 Öylesine yorgunki çocuk, neredeyse hemen uyudu.

2 Gençler ne kadar çok şey öğrenmeleri gerektiğinin pek az farkındalar. 3 Öylesine eskiydi ki kitap, yapraklan sararmıştı.

4 Gece yansından önce yattığı geceler sayılıdır.

5 Sevgisi o kadar büyüktü ki, herşeyini çocuklarına adadı.

6 Oğlunu övücü sözleri pek azdı.

7 O kadar büyüktü ki şaşkınlığı, neredeyse bayılıyordu.

8 Öylesineydi ki kazanma arzusu, gece gündüz idman yaplı/çalıştı. 9 Birincilik Ödülünü kazandığından pek haberi yoktu.

10 Yorgun olmasaydı partiyi kaçırmazdı.

1 1 Bir miktar ödünç para almasalardı, yeni bir ev satın alamazlardı. 12 Artış olmasaydı, şirketten ayrılacaktı.

I 3 Önemli olmasaydı arkadaşım benden bunu istemezdi. 14 Çok hasta olmasaydı, hastanede olmazdı.

1 5 Ziya'yı görürsen, bana telefon etmesini söyle. 16 Yaşlı adarrv hastalünsa, karnı doktor çağıramazdı. 1 7 Derhal doktora gidebilendi, bugün hayatta olurdu,,. 1 8 Sınavı vermiş olsaydı, şimdi gülümsüyor olurdu. * 19 Gerçek bilinse, o adam hapse girerdi.

20 Bilseydi, gelirdi.

21 Yarasalar mağaradan geceleri ayrılırlar sadece.

22 Bu kadar çok sorunla hiçbir zaman karşılaşmamıştır dünya. 23 Vaktinde gelmiş olsaydı davetiye, partiyi kaçırmazdım. 24 Böylesine kısa sürede d kadar çok yağmuru hiç görmemişti. 25 Gitmekle kalmadılar sadece, sonuna kadar oturdular. 26 Ancak annesi öldükten sonra anladı gerçek yalnızlığı. 27 Hiçbir zaman tehlikede olmadı yolcular.

28 Hamit derse bir kere geç kaldı.

29 Hava kirliliği şimdiki kadar kötü olmadı hiç. 30 Onu bu kadar öfkeli pek az görmüştür ailesi.

3 1 Ancak seviye sınavına girdikten sonra seviyenizi söyleyebiliriz. 32 Telefon çaldığında henüz oturmuşlardı akşam yameğine.

33 Dünyanın hiçbir yerinde Londra'daki kadar değişken değildir hava. 34 Çöllerdeki akasyalar yağmur yağdıktan sonra çiçek açarlar ancak. 35 Sadece polisler değil, itfaiyeciler de geldi.

36 Yaralı (adam) hastaneye gelir gelmez acele ameliyathaneye alındı. 37 O kadar azdı ki kadının öteberisi, tek bir valizde taşıyabilirdi onları 38 Ancak fillerin nesli tükendikten sonra, onların değerini anlayanı! İm

çok insan.

19 Bu kadar çok sayıda yabancı öğrenci hiç gelmemişti Türkiye'ye 10 Araba kullanırken emniyet kemeri takmanın önemini pek az ksıvrıyoıl««ı •I 1 Ynp.ıııııı yağarsa pikniği iptal etmek zorunda kalacağız,

'43 Makina bozulacak olursa, tamirciyi hemen göndeririz. 44 Ağrılar tekrarlarsa, bana telefon etmekte tereddüt gösterme. 45 Fikrini değiştirirsen, yine ilgilenirim.

46 Selda'yı görürsen (mutlaka) en içten dileklerimi ilet.

47 Ahmet sadece evinin depozitosunu bulmakla kalmadı avukatının ücretini

de ödemek zorunda kaldı. •

48 Eve henüz varmıştım ki annemler kapıda belirdi. 49 Eve varır varmaz, yine dışarı çıkmak zorunda kalacağım. 50 Cape Tovvn'dayken gördüğüm kadar berbat insan hiç görmedim. 51 Hava güzel olmuş olsaydı, oraya giderdik.

52 Onu unutmuş olsaydım, sana bir tane göndermezdim.

5 3 İlgi çekici olmuş olsalardı (onu) taşıyabilirdim.

54 Haya soğuk olmuş olsaydı, (ona) gereksinme duyardım. 1 9 7 l 2 3 4 5 6 7 8 9 . 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21

Such an enormous crowd has rarely been seen at the airport.

Not only was the cancellation of the concert unfair to me but it was also inconvenie'nt for everybody concerncd.

Little did he think that he would one day be Prime Minister.

Scarcely had the Minister opened his mouth to speak, when shouts were heard from every side.'

Never again shall I offer to help those ungrateîful people.

Only if I am consulted beforehand about the arrangements will 1 agree to take part.

So upset were they that they coııld hardly speak.

Novvhere have 1 ever seen a more wonderful collection of pictures. vSeldom have I seen such a beautilul sunset.

Hardly had I reached the top of the mountain when the shooting began. To such an extent had the river eaten into the protecting dams that there wasa serious danger of floods.

Never before had there been so many people assembled at the shrine ot the saint.

No sooner had he turned the corner of the Street than he was atta.ek.ed by a gang of ruffians. ,

Only after several hours of heated argument did 1 succeed in persuading him to come with me.

Hardly had he begun to speak when the poliçe arrived and dispersed the crovvd.

Less and less did he understand about the plan as time weııt on. At no time has he claimed to be able to do more than he can. In no way is your brother to blame for what has happened.

So tired was 1 at the end of the day’s march that ali 1 wantcd lo do vvır. sleep.

So suddcn and licrcc vvas our attııek ılıtıl the eııonıy wus tüken coıııpleirly by sıırprise.

Kltiely hlld they şeen ’hmi ııuınv !î§h in iheit nel n! mıe lime

198

I 9 9

2 2 Occasionlaly the mental patients were faken for an outing to the seaşide or the country.

23 In no way can the cases be considered paralel.

24 Only when ali the possible remedies had been tried did they give ııp hope of saving the patient.

25 Only by an enormous human effort can the values of civilization be p ır served.

26 So powerful were the waves that the ship was in danger of being overw* helmed.

27 To such an extent were they under his influence that they could scarccly trust their own judgement.

28 Should you come to London, look me up.

29 Had I had a washing machine, I would have used that. 30 Neither have 1 read the book nor seen the play.

1 Çocuğa fikrini açıklama hakkı verilmesi gerekir.

2 Öğretmen, öğrencinin beklemesini istedi/önerdi.

3 Yargıç, teröristin cezalandırılmasında ısrar ediyor. 4 Duruşmanın adil olması esastır.

5 Herşeyi bize anlatsa, ona yardım etmeye çalışırdık.

6 Olabildiğince kısa sürede bir toplantı yapılmasında ısrar ediyorlar.

7 Her üyenin abone ücretini ay Sonuna kadar göndermesi önemlidir.

8 Keşke şimdi evde olsaydım.

9 Zamanında varmanız önemlidir.

1 0 Keşke kitaplar için o kadar çok para harcamasaydım. 1 1 Sema burada olsaydı ne yapacağımızı bize söyleyebilirdi. 1 2 Bana karısıymışım gibi emir veriyor.

I 3 Ayşe'nin Bay Karaduman'a oy vermesini önerdi. 14 Adam, ona erken oy kullanmasını tavsiye etti. 1 5 Onun herşeyi açıklaması olanaksızdır.

1 6 Belediye başkanımn iyi bir izlenim bırakması önem taşımaktadır. 1 7 Öğretmen herkese Hamlet'i okumasını tavsiye etti.

18 Öğretmen herkesin teste girmesini diledi.

1 9 Keşke bütün parasını bana bırakmış olsaydı.

2 0 Keşke yaşam daha basit olsaydı, herşey bizim planladığımız şekilde olın du.

2 1 Keşke bu evi satın almamış olsaydık.

I

1 İl is necessary that he be given the right to express his opinioıı 2 lı is essential that he come on time.

' İl is required that the contractor sign the contract immedialcly. •I İle pıoposed that we should go there tornorrovv.

‘ı There was a suggestion that Brovvn be dropped from the tcıım. fı W ere il lo reveal its secrets, that hoııse wpuid coHapse m slıame

/ lı il weıen'l for (he. rain, vve vvoııld yo om to play banket İni II İt lir Ipoke lo I1IP im il I w rır ılt al

9 10 11 12 13 14 • 15 16 17 18 19 20 21 22 2 0 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19

I wish 1 were you.

He wishes he spoke several languages. I wish I had been more cautious in the past. If only he hadn't eaten so much garlic last night. If only I knew ihe ansvver now.

If only I knew earlier, I'd have seni you a telegram. Come what may we will go ahead.

We insisi that a mecting be held as soon as possiblc.

Were he to teli us everything, we could try to solve his problem. It is essential that everybody have the same educational opportunities. The judge recommended that he not be released for at least live years. It is inıportant that everybody be told about the problem.

The doctor demanded that the patient be brought. I recommend that you read that book.

Öğrenciler her yıl birkaç proje geliştirmeye alıştılar.

Yanlış örneksemeye gelince, bir sorunla Ötekini örneksiyerek uğraşmanın hava basıncı konusunda olduğu gibi, sık sık yararlı sonuçlar verdiği vurgulanmalıdır.

Uygulama sözkonusu olduğunda birinci yöntem pratik görünmektedir. Denizci yemekten yakınmaktan başka birşey yapmadı.

Birinci güçlük sözcüklerin kullanımıyla ilgilidir.

Yerbilim (jeoloji) insanlığın gereksinim ve etkinlikleri açısından pratik önemi olmayan birşey değildir.

Saat 10'da orada olmamız gerekiyor. Mektubu müdüre vermeniz gerekirdi.

Ayda yaşamanın sıkıcı olacağını düşünmekten kendimi alamıyorum. Söz aramızda, Franz'ın durumu ele alış biçimini onaylamıyorum.

Yerbilimciler su sağlanması gibi hayati bir konuyla da doğrudan ilgilidir­ ler.

Kuramsal bilim öncelikle kuramların geliştirilmesi ile ilgilidir. Bu ne­ denle radyoaktivite incelemesi kuramsal araştırmanın bir bölümü olarak başlamıştır; ancak sonuçları bugün çok çeşitli biçimlerde uygulanmak­ tadır.

Kimi roketlerde oksijen ve petrolden oluşan sıvı yakıtlar kullanılır. Hastalığın varlığının, bölgenin dumanlı olmasından ileri geldiği sonucu­ nu çıkardı.

Sözcüklerle ilgili yaygın yanlışlardan birisi de sözcük ya da adı olgu ile karıştırmaktır.

Halkın refahı büyük ölçüde ülkenin ekonomik gücüne ve zenginliğine dayanır.

Bilim adamı bu sorunları gözlem ve deneyle toplanabildi bütün ilgili ol guların ışığında biçimlendirmeye çaba gösterir.

Gelişmekte olan ülkelerin i11snnI|tr111ıt yeterli lıiı yaşam standardı sağlaması zordur.

Ö ğre nd im * kitaplığa gidip ııısltıdıklmı ilk kitabı alnınların! söylemimin bit yanın yoktur

20 Akşam'tyemegı için dışarı gideli yıllar oluyor. 21 Konya otobüste üç saat sürer.

22 Evden ayrılmamızın zamanıdır.

23 Çocuk 20 yaşına gelmeden ölürüm diye, oğlunun eğitimini sigorta ettirdi. 24 Soğuk alması olasılığına karşı çocuğa kalın bir palto giydirdi.

25 Deneyde iyi bilinen yanılgılardan birisi de yeterli denetim olmamasıdır. 26 Öğrenciye verileni yeniden gözden geçirdim.

27 Kirlenmeyi ne ölçüde denetlersek, çevre o ölçüde temiz olur. 28 Hiçbir kitabın daha büyük etkisi olmamıştı.

29 İnsan hiçbir zaman elindekiyle yetinmez.

30 Virüsler canlı ve cansız maddeler arasında bir yer tutan varlıklardır. 31 İnandıklarınız bir yana, Şam'ın hiçkimseyi incitmediğine, en iyi aıLı

daşlarını ise hiç incitmediğine inanıyorum.

32 Öylesine basit insanlardı ki onlardan yararlanmak utanç vericiydi. 33 Hiç - kimse ülkenin gelişmesinde öylesine belirleyici bir rol oyıı.ı

mamıştır.

34 Bursu belirli alanlarla sınırlamamak için çeşitli akademik ilgileri olan kimselerin alınması konusunda direndi.

35 Düşündüğünüzü bana açıkça söylemenizi yeğlerim.

36 Gariptir, ceza sistemi kuralların çiğnenmesinde bir artışa yol açtı. 37 Teknoloji sayesinde bilim toplumun yapısını geliştirir ve insanın çevre

üzerindeki denetiminin artmasına katkıda bulunur.

38 O tür bir eylemin mantıksal bir nedeni var gibi görünüyor. 39 Japonya'nın durumu Ingiltere'ninkiyle karşılaştırıldı.

40 Her çağdaş romancı, öykülerinin Dickens'inkilerle karşılaştırılmasından kıvanç duyacaktır.

41 Amacını gerçekleştirmek için binanın büyük ve pratik olması gerek. , . ! ti.

42 Laboratuarımızı yenileştirmek için gereken aygıt yakında çalışmasa başlayacak.

43 Kuramsal bilimci ile uygulamalı bilimci arasındaki sözde aynın getç't k olmaktan çok görünürde bir ayrımdır.

MY NEW HOUSE

20 1 1 have just moved into a new house and 1 have been vvorking hani ali morning. 1 have been trying to set my new room in order. Tlıis Inıs fmi been easy because I owıı över a thousand books. To makc m a l i n . «m i m the room is rather small, so 1 have temporarily pul my books '"i dn floör. Tlıen 1 carried my old bookcases into the room and placed dİ ılı. books on it.

ON STRIKE

lUıs drivers have decided to go on strike ııext week in Adana Tin ani , is dne to begin on Mornlay. No one knovvs how lotıg il wi11 İnsi Un Inıs driveıs lıave stııiı-d ilmi ılın siıike vvill coııtiımıe ıııılil grim i nl ngıp

2 0 2

1

I

1

I

ment is reached about pay and working conditions. Most people believe that the strike will last for at last a week. Many owners of private cars are going to offer ’free rides' to people on their way to work. This will relieve pressure on the trains to some exten.t. Meanwhile, a number of university students have volunteered to drive buses until the strike lasts. But before they drive any of the buses, they wi 11 have to pass a special

test. The students are going to take the test in two days' time.

1 Anlayışı ağır bir çocuğun uyumlu ve başarılı bir öğrenci olma olasılığı zayıf/zor.

2 Ceza hukuku ile haşır neşir olmadan suç konusunda rapor düzenlemek ner- deyse olanaksızdır.

3 İstikrarlı bir para birimi olmakla birlikte yılda yüzde ikilik bir artış doların alım gücünü 30 yılda yüzde kırkbeş azaltacaktır, öyle ki bir kişinin gençliğindeki emekli ücreti ya da yaşam sigortası kişi emeklilik yaşına gelmeden ahırı gücünün yaklaşık yarısını yitirecektir.

4 Bir işe karışmanın sonuçlarını değerlendirdikten sonra birçok kimse mi­ silleme bir saldırının kurbanı olurum korkusuyla acil bir durumda hareke­ te geçmemeyi yeğlerler.

5 Bakanın ulusu yatıştırmayı amaçlayan konuşması bir dizi ulusal