• Sonuç bulunamadı

II. BAŞKA BİR DİLDE TİYATRO PRATİĞİ

III.IV. VINORA EPP

Vinora, ana dili ingilizce olan, ABD’li genç bir oyuncudur. Bu röportaj 08.04.2018 tari- hinde Saint-Etienne ve Lyon arasında bir skype görüşmesi aracılığıyla gerçekleştirilmiş- tir.

Vinora da Comédie de Saint-Etienne’de fransızca oyunculuk eğitimi almıştır. Lisedey- ken Fransa’ya gelip henüz fransızcası çok iyi değilken bir süre fransızca tiyatro atölye- sine katılmıştır. ABD’de bitirdiği lise sonrası üniversite eğitimini Fransa’da almıştır. Dolayısıyla yaklaşık 6 yıldır Fransa’da yaşayıp, fransızca oyunculuk yapmaktadır.

Vinora : Oyunculuk yaparken bedenimi ve sesimi tanıyorum ama sanki bu benim içer-

de başka bir ruha/ek bir ruha sahip versiyonum gibi. Sahnede dışarıdan kendimi olabil- diğince az izlemeye çalışıyorum. Sanırım bu başıma daha çok geliyordu önceden. Hala kendimden çıktığım ve kendimi yargıladığım zamanlar oluyor. Oyun sırasında her za- man bunun bir kurgu olduğunun farkındayım.

Sultan : Fransızca oynarken kendinde farklı gözlemlediğin şeyler neler ?

Vinora : Kısa bir süre önce bir atölyeye katıldım. Doğaçlamalar sırasında hiç düşünme-

den, aklımıza ilk gelen şeyi söylememiz gerekiyordu. Bunu fransızca yaparken çok zor- landım çünkü her zaman ufak bir efor gerekiyor, oysa ingilizcede bu otomatik. Bu de-

neyim çok ilginçti. Ana dilimde daha geniş bir imaj ve kelime paleti buldum. Başka bir atölyede ise aynı teksti hem ingilizce hem fransızca oynamam gerekti. Sesim tamamiyle farklıydı. Ek olarak fransızcada aksanım var. Onu duymasam da hissediyorum. Fransız- ca oynarken telaffuzuma çok çalışıyorum. Kolaylıkla telaffuz edebilmek için iyice ke- limeleri ağzıma yerleştirmeye çalışıyorum onları tekrar ederek. Bu oyunumda özgür olmamı sağlıyor. İngilizce oynamak aksansız olmak, bu büyük telaffuz işini atlamak ve daha özgür olmak demek benim için.

Sanırım fransızca oynarken belirli bir dilde düşünmüyorum. Yalnızca imajlar geliyor kelimeler yerine. Ama metin henüz tazeyken kelimelerin kendisiyle daha çok olabiliyo- rum.

Sultan : Fransızcada aksanını yok etmeye çalıştığın için, karakterden önce fransız bir

oyuncuyu canlandırmaya çalıştığını söyleyebilir miyiz ? Böyle düşünürsek sanki iki katman elde ediyoruz. İki kere oynama hissiyatına kapılıyor musun hiç ?

Vinora : Sanırım bu yanlış değil. Fransızca oynarken hep bir ara katman mevcut. Söy-

lemek zor ama biliyorum ki benim fransızcadaki kişiliğim tam olarak aynı değil. Ortada bir kere Fransa ve ABD’ye ait kültürel referanslar var. Artık 6 yıldır Fransa’da yaşıyo- rum ve buradaki sosyal kodlara entegre oldum. İngilizce konuşmak başka türlü konuş- mayı gerektiriyor. Kendini başka türlü ifade etmek zorundasın. İngilizce konuştuğumda fransızcadakinden bambaşka mimik ve jestlere sahibim. Aynı yüz ifadesini göstermem mümkün değil. Biz ABD’de çok daha fazla ifade gösteriyoruz. Fransızcada ise çok daha düz. Yani fransızca oynarken bir “fransızca kişiliğim” olduğunu söyleyebilirim. Evet, daha karakteri oynamadan önce, ufak bir ara katman oluşuyor, fransızcayla beraber baş- ka biri olma, sanki bir temel gibi.

Sultan : Bu durum belli bir yabancılaşma hissi yaratıyor mu sende? Bu Fransız karakte-

Vinora : Açıklaması gerçekten güç. Çünkü Fransa’da çok daha fazla zaman geçiriyo-

rum artık. ABD’ye yılda bir hafta gidebiliyorum. Altı yıldan beri, bu Fransız karakter içindeyim. Yani bu daha baskın hale geldi şimdi. Aslında şimdi mesela ABD’ye gitti- ğimde, tekrar Amerikan ifadesini ve dilini bulmam gerekiyor. Yani şu an bana fransız- cadan daha yabancı geliyor.

Sultan : Ana dilin olan ingilizcede oynadığında bu ara katman kalktığı için daha özgür

olduğundan bahsetmiştin.

Vinora : İngilizcede daha doğal olduğum izlenimine kapılıyorum, daha rahat. Ama bu

illa ki daha fazla hoşuma gidiyor değil. Nasıl diyeceğimi bilmiyorum. Biraz zor olsa, ekstra bir çaba gerektirse de ve her ne kadar doğal gelmese de, sanırım seviyorum başka bir dil konuşma hissiyatını, bu küçük gecikme/zaman aralığını. Bu zaman aralığı orda olduğunda ben daha az kendimim. Evet, sonuç olarak sanırım ben fransızcada bir ya- bancılaşma duygusuna sahibim ama bu sevdiğim bir yabancılaşma duygusu. Yani, kö- kenime döndüğümde, bazen ingilizce bana daha yabancı geliyor daha doğal olsa bile.

Sultan : Peki sence bu ara katman var olduğunda bu sana bir çeşit serbestlik/özgürlük

sağlıyor mu ?

Vinora : Lisede fransızca oynamaya başladığımda bunu yaşardım. Çünkü o yıllarda in-

gilizce oynadığımda, alışkanlıklarım, bazı tiklerim ve sık sık başvurduğum bir takım parazitlerim vardı. Fransızca oynamaya başlamak, sanki her şeye sıfırdan başlayan bir oyuncu gibi bu ufak tikleri ortadan kaldırdı. Beyaz bir sayfa açtı. Ancak bugün fransızca oynamaya çok alıştım. O yüzden, yeni tikler geliştirdim istemeden. Belki de bu yüzden, şimdi ana dilim olan ingilizceye döndüğümde, bir özgürlük hissi buluyorum.

Sultan : Fransızca konuşurken sesinin değiştiğinden bahsetmiştin. Peki bedenini ya da

Vinora : Fransızcada sesim ingilizcedekinden daha ince çıkıyor. Bunu hissediyorum

çünkü mesela bağırmak daha zor oluyor. Okulda bunun üzerine çok çalıştım ince seste. Bedene gelince tam olarak aynı beden dilini ve ifadeleri kullanamıyorum. Ama iyice anlamak için sanırım tekrar ingilizce oynamam gerek. Oyunculuk eğitimimi fransızcada aldım sonuç olarak, ses ve beden eğitimimi fransızcada aldım.

İngilizce oynadığımda fransızcada bulduğum bazı şeyler eksik kalıyor ya da tam tersi de oluyor. Ben ikisini biraz karıştırmayı seviyorum. Mesela bazı ifadeler çok fransız. Eğer bunları ingilizcede oynarken yaparsam komik olur. O yüzden ingilizcede bu ifadenin karşılığını bulmam gerekiyor.

Sultan : Başka bir dilde oyunculuk yapmak sence bir oyuncu olarak paletini genişletti

mi ?

Vinora : Evet, öyle düşünüyorum. Beni en çok ilgilendiren şey, ikisini nasıl karıştıraca-

ğımı görmek. Bazen, fransızca oynarken, biraz kapalı olduğum sanısına kapılıyorum çünkü bu bahsettiğim ek katman ve aksan ve diğer değişen şeyler nedeniyle. Ancak bu pratiğin bir özgürlük olduğuna inanırsam, fransızca oynamak beni kendime başka şey- ler, kafamdaki amerikan referansları, karakteri, tarzı, oyunu gibi konulardan yarar sağ- lamam konusunda engellemiyor. Şu anda tekrar ingilizce oynayıp, fransızca şeyler ge- tirmek isterdim mesela ama şu an tam tersi. Eğer sahnede her şey iyi geçiyorsa, fransız- ca oynamak bir özgürlük ama kötü geçtiğinde, bir engelden daha fazlası. Yani, fransızca oynamak bazen çok özgürleştirici bazen ise kendine karşı bir durum yaratıyor.

Sultan : Fransız oyun partnerlerinle ilişkinden bahsedebilir misin biraz ?

Vinora : Ben aksanımı gerçekten duymuyorum. Bu Fransız bir oyuncu ve benim aram-

daki bir diyalogda ne etki yapıyor bilmiyorum. Fransızca konuşma alışkanlığım olduğu için, içimden çeviri yapmıyorum oyunculuk yaparken. Ama bazen partnerimle oynarken

acaba kaçırdığım bazı incelikler oluyor mu diye merak ediyorum. Bazen onların ufak tonlama ya da telaffuz farklılıklarını duymayabiliyorum.

Sultan : Peki fransızca oynarken seyirciyle ilişkini nasıl tanımlarsın ?

Vinora : Seyirci beni anlamakta zorluk yaşamasın, aksanım öne geçmesin diye çok ça-

lışıyorum. Bazen oyun iyi geçtiğinde, aksanım çok hafif olduğunda, seyirciler “ilk 30 dakika aksanını farketmedik” diyorlar. Yabancı olmamın oyunun önüne geçmesini iste- miyorum. Seyircinin bir oyuncu ve karakter görmesini istiyorum, konuşurken aksanı olan bir Amerikalıyı değil. Bunu olabildiğince aşmak istiyorum. Bir de sürekli olarak seyirciler nereden geldiğimi soruyorlar. Meraklı olmaları normal. Ama bu bazen beni belki de daha iyi bir performans göstermeye itiyor. Bir motor görevi görüp beni motive ediyor.