• Sonuç bulunamadı

1. Taşınır Mülkiyetinin Naklî Borçlarında

Bir taşınır malın mülkiyetini nakletmeyi borçlanmış olan borçlu, malın mülkiyetini nakletmekten haksız olarak kaçınacak olursa, alacaklı açacağı bir ifa davası ile mahkemeden malın kendisine teslim edilmesine hükmedilmesini talep edebilir243. Ancak, taşınmaz mülkiyetinin naklînden farklı olarak mülkiyet hâkimin kararı ile kendiliğinden geçmeyecek; icra müdürünün borçlunun

238 Eren, s. 987; Feyzioğlu, s. 164; Oğuzman/ Öz, s. 316; Serozan, Borçlar, s. 218; Tandoğan, Mesuliyet, s. 405.

239 Türk Ceza Kanununun 150. maddesi uyarınca “Kişinin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını

tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması halinde, ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.”

240 Pekcanıtez, Hakan; Atay, Oğuz; Sungurtekin-Özkan, Meral; Özekes, Muhammet, İcra ve

İflas Hukuku, Ankara, 2007, s. 42; Kuru, Baki; Arslan, Ramazan; Yılmaz, Ejder, İcra ve İflas Hukuku Ders Kitabı, Ankara, 2007, s. 30; Eren, s. 986; Oğuzman/Öz, s. 332.

241 Borçlunun borcunu yerine getirmeye zorlanması amacıyla icra teşkilatına başvurma usulü cebrî

icra olarak adlandırılmaktadır. Cebrî icra usulünün kural ve yöntemleri İcra ve İflas Kanununda düzenlenmiştir. Cebrî icra ilamlı veya ilamsız icra takibi ile yürütülür. Alacaklının ifa davası sonucunda mahkemenin verdiği karara dayanarak icra teşkilatına başvurması hâlinde ilamlı icra takibi başlar. İlamlı icra takibinde borçlunun borca itiraz etmesi mümkün değildir. Öte yandan, para ve teminat borçları bakımından alacaklı elinde mahkeme ilamı olmaksızın da icra takibi başlatabilir. Ancak, ilamsız icra takibinde borçlu borca itiraz ederse, alacaklının İcra ve İflas Kanununun 67. maddesi uyarına mahkemeye başvurması gerekmektedir (Kuru/ Arslan/

Yılmaz, İcra, s. 30; Eren, s. 988).

242 Eren, s. 986; Feyzioğlu, s. 164; Oğuzman/ Öz; s. 329; Serozan, Borçlar, s. 218. 243 Eren, s. 989; Oğuzman/Öz, s. 332; Serozan, Borçlar, s. 219.

zilyetliğindeki malı borçludan alıp alacaklıya teslim etmesi244, yani zilyetliğin nakli ile mülkiyet hakkı alacaklıya geçecektir245.

Öte yandan, taşınırın borçlunun zilyetliğinde bulunmaması veya yerinin tespit edilememesi hâlinde, ifa imkânsızlığı söz konusu olacaktır246. Dolayısıyla, icra müdürü İcra ve İflas Kanununun247 24. maddesi248 uyarınca borçludan malın ilâmda belirtilen değerini tahsil edecektir249. Borçlunun, söz konusu değeri de ödemekten kaçınması hâlinde icra müdürü ayrıca icra emri tebliğ etmeksizin haciz yoluyla borçludan bedeli tahsil edecektir250.

Bilindiği üzere, zilyetliğin mülkiyeti kazanana geçirebilmesi için, tarafların bu hususta anlaşmaları gerekmektedir. Bu anlaşma öğretide ayni sözleşme olarak da ifade edilmektedir251. Bununla beraber, taşınır mülkiyetinin naklî borçlarına ait

244 İlâm ile takibin başlatılmasının üzerine icra müdürü İcra ve İflas Kanununun 24. maddesinin 1.

fıkrası uyarınca borçluya icra emri tebliğ eder. Buna göre, borçlu yedi gün içinde malı alacaklıya teslim etmekle yükümlüdür. Aksi hâlde, icra müdürü borçlunun zilyetliğindeki malı borçludan alıp alacaklıya teslim ederek borcun cebrî icrasını gerçekleştirir. (Kuru/ Arslan/

Yılmaz, İcra, s. 349; Eren, s. 988; Oğuzman/Öz, s. 332; Serozan, Borçlar, s. 219).

245 Pekcanıtez/ Atay/ Sungurtekin-Özkan/ Özekes, s. 332; Kuru/ Arslan/ Yılmaz, İcra, s. 407; Oğuzman/Öz, s. 332; Serozan, Borçlar, s. 219.

246 Mahkeme ilâmında teslim edilmesi hüküm altına alınan malın borçlunun zilyetliğinde

bulunmaması da ifa imkânsızlığı olarak nitelendirilmektedir (Oğuzman/Öz, s. 332).

247 Kanun no: 2004, Kabul Tarihi: 9 Haziran 1932, Resmi Gazete ile Neşir ve İlânı: 19 Haziran

1932 - Sayı: 2128 3.t.Düstur, c.13 - s.426.

248 Bu madde uyarınca “Yedinde bulunmazsa ilamda yazılı değeri alınır. Vermezse ayrıca icra

emri tebliğine hacet kalmaksızın haciz yoluyla tahsil olunur. Menkul malın değeri, ilamda yazılı olmadığı veya ihtilaflı bulunduğu takdirde, icra memuru tarafından haczin yapıldığı tarihteki rayice göre takdir olunur.”

249 Pekcanıtez/ Atay/ Sungurtekin-Özkan/ Özekes, s. 332; Kuru/ Arslan/ Yılmaz, İcra, s. 407.

Yargıtay 12 HD 01.03.2002 tarihli, 2885 Esas ve 4259 Karar sayılı kararı (Kazancı Bilişim- Mevzuat ve İçtihat Bilgi Bankası, www.kazanci.com.tr). Öte yandan, borçlundan bedelin tahsili yapılmadan önce malı elinde bulunduran kişi borçlunun borcunun ifası olarak malı icra görevlisine veya alacaklıya teslim ederse, artık borçludan bedel tahsili yapılmayacaktır (Oğuzman/Öz, s. 332 dn. 202).

250 Eren, s. 988; Pekcanıtez/ Atay/ Sungurtekin-Özkan/ Özekes, s. 332; Kuru/ Arslan/ Yılmaz, İcra, s. 407; Oğuzman/ Öz, s. 332; Tunçomağ, c.I, s. 781.

251 Akipek, Jale, Türk Eşya Hukuku, II. Kitap: Mülkiyet, Ankara, 1971, s. 254; Oğuzman/ Seliçi/ Oktay-Özdemir, s. 570; Tekinay/ Akman/ Burcuoğlu/ Altop, Eşya Hukuku, İstanbul, 1989,

ilâmlar zilyetliğin naklînde252 ve mülkiyetin geçmesinde aranan borçlunun rızasının yerini tutar253. Ancak, yukarıda da ifade ettiğimiz üzere, mülkiyet mahkeme kararıyla geçmeyecek, bunun için icra neticesinde malın zilyetliğinin de geçmesi gerekecektir254.

2. Taşınmaz Mülkiyetinin Naklî Borçlarında

Bir taşınmazın mülkiyetini nakletmeyi borçlanmış olan borçlu, tescil talebinde bulunmaktan haksız olarak kaçınırsa, alacaklı mahkemeden mülkiyetin kendisine geçirilmesini isteyebilir255. Bu imkânı Türk Medeni Kanununun256 716. maddesinin 1. fıkrası sağlamaktadır. Söz konusu hüküm uyarınca, “Mülkiyetin kazanılmasına esas olacak bir hukuki sebebe dayanarak malikten mülkiyetin kendi adına tescilini istemek hususunda kişisel hakka sahip olan kimse, malikin kaçınması hâlinde hâkimden, mülkiyetin hükmen geçirilmesini isteyebilir.”

Taşınmaz mülkiyetinin naklîne veya taşınmaz üzerinde bir irtifak hakkının ya da taşınmaz yükünün tesisine ilişkin verilen ilâmların ayrıca icrasına gerek

252 Öğretide hâkim görüşe göre, teslim yoluyla zilyetliğin kazanılmasında rıza aranmamakta,

teslim maddi bir fiil olarak kabul edilmektedir (Akipek, Jale, Türk Eşya Hukuku, I. Kitap: Zilyetlik ve Tapu Sicili, Ankara, 1972, s. 187-188). Bir diğer görüş ise, rızayı aramakta ancak rızanın bir hukuki işlem niteliği taşımadığını, ayırt etme gücünün rızanın geçerliliği için yeterli olduğunu ifade etmektedir. Gerçi burada da teslim edenle teslim alan arasında, zilyetliğin devrine ilişkin karşılıklı rızalar bulunmalı, yani bir anlaşma kurulmalıdır. Ancak bu anlaşmanın hukuki işlem mahiyetinde bir sözleşme derecesine ve niteliğine yükselmediği belirtilmektedir (Hatemi, Hüseyin / Serozan, Rona / Arpacı, Abdülkadir, Eşya Hukuku, İstanbul 1991, s. 256; Serozan, Eşya, s. 109; Tekinay/ Akman/ Burcuoğlu/ Altop, Eşya, s. 69-70). Buna karşılık, diğer bir görüş zilyetliğin devri için tarafların hukuki işlem niteliğinde bir anlaşmasını zorunlu saymaktadır (Oğuzman, Kemal/ Seliçi, Özer/ Oktay-Özdemir, Saibe, Eşya Hukuku, İstanbul 2006, s. 65). Bu son iki görüşten birinin kabul edilmesi hâlinde zilyetliğin nakli için borçlunun rızasının aranması kural olarak gerekecek ise de mahkeme ilamı bu rızanın yerine geçecektir.

253 Oğuzman/Öz, s. 332.

254 Her ne kadar, mahkeme kararı mülkiyetin geçmesi için yeterli olmamakta, bunun için icra

neticesinde malın zilyetliğinin alacaklıya geçmesi şart ise de, zilyetliğin naklî için bazı yazarlarca aranan borçlunun rızasını artık aramaya gerek olmayacaktır. Zira mahkeme kararı bu rızanın yerini tutacaktır.

255 Oğuzman/ Seliçi/ Oktay-Özdemir, s. 314.

256 Kanun no: 4721, Kabul Tarihi: 22 Kasım 2001, Resmi Gazete ile Neşir ve İlânı: 8 Aralık 2001

yoktur257. Zira mahkemenin hükmünün kesinleşmesi ile mülkiyet tescilden önce alacaklıya geçecek veya sınırlı ayni hak kurulmuş olacaktır (TMK m. 705/2). Bunun üzerine, alacaklı Türk Medeni Kanununun 716. maddesinin 2. fıkrası uyarınca mahkeme ilâmına dayanarak tapu sicil müdürlüğünden açıklayıcı tescili bizzat talep edecektir258.

Öte yandan, İcra ve İflas Kanununun 28. maddesi uyarınca, ifa davası sonucunda alacaklının lehine hüküm verilmesi hâlinde mahkeme alacaklının talebine gerek kalmaksızın tapu sicil müdürlüğüne durumu bildirecek ve ilgili müdürlük de bu durumu taşınmaz kaydına şerh edecektir259.

Her ne kadar, öğretide 716. madde uyarınca verilen hükmün bir eda ilâmı olmayıp, yenilik doğuran karar niteliğinde olduğu ifade edilmekte ise de260 davanın kendisi bir eda davası niteliğindedir261. Bu nedenle, 716. maddeye dayandırılan talebin bir ifa talebi olduğu açıktır.

Ancak Türk Medeni Kanununun 716. maddesine dayanan bir davanın açılabilmesi için dava açılırken borçlunun taşınmaza malik olması gerekmektedir. Eğer borçlu taşınmazın mülkiyetini bir başkasına devretmişse, ne borçluya ne de üçüncü şahsa karşı söz konusu davanın açılması mümkün olmayacaktır. Alacaklı, artık sadece zararının tazmin edilmesini talep edebilecektir262. Nitekim böyle bir durumda ifa imkânsızlaşmıştır263.264.

257 Eren, s. 989; Oğuzman/ Öz, s. 332; Serozan, Borçlar, s. 219. 258 Eren, s. 988; Oğuzman/Öz, s. 332; Serozan, Borçlar, s. 219.

259 Pekcanıtez/ Atay/ Sungurtekin-Özkan/ Özekes, s. 333; Kuru/ Arslan/ Yılmaz, İcra, s. 408; Eren, s. 988.

260 Tekinay/ Akman/ Burcuoğlu/ Altop, Eşya, s. 716. 261 Oğuzman/ Seliçi/ Oktay Özdemir, s. 322

262 Oğuzman/ Seliçi/ Oktay Özdemir, s. 169 263 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. § 2 III E 4.

264 Öte yandan, taşınmaz üçüncü şahsa dava açıldıktan sonra intikal etmişse, İcra ve İflas Kanunu

3. Para Borçlarında

Para borçlarının ifasında imkânsızlık işin doğası gereği söz konusu olmamaktadır265. Bu nedenle, para borçlarının ifası her zaman için talep edilebilir. Mahkemenin borcun ifasına hükmetmesi üzerine verilen ilâma dayanılarak, borçlunun mallarının cebrî icra teşkilatı tarafından haciz veya iflas yoluyla paraya çevrilmesi ve böylece alacaklının para alacağının temin edilmesi mümkündür266.267

Bu durumun tek istisnası, nitelikli bir miktar paranın parça borcunun konusunu teşkil etmesidir. Bu durumun en tipik örneği, koleksiyoncuya satılan bir miktar paranın kıymet olarak değil, bir mal olarak borçlanılmasıdır268. Bu durumda taşınır mülkiyetinin naklî borçlarına ilişkin başlık altında yaptığımız açıklamalar geçerli olacaktır269. Söz konusu paranın fiziksel olarak ortadan kalkması veya paranın mülkiyetinin 3. kişiye geçmesi durumunda ifa imkânsızlaşmış olacağı için sadece bir tazminat davası açılabilecektir.

C- Yapma Borçlarında