• Sonuç bulunamadı

AraĢtırmada toplanan veriler; " literatür taraması sonucu elde edilen veriler " ve "yapılan araĢtırmalar sonucunda elde edilen bulgular" adı altında baĢlıca iki kategoride ele alınmıĢtır. Ankamall, Karum, Armada, Cepa alıveriĢ merkezlerinden elde edilen veriler (bitki örnekleri); araĢtırmanın üçüncü bölümünde (bulgular ve yorum) çözümlenmiĢtir. Elde edilen bulgular SPSS 17.0 For Windows programından yararlanılarak gerçekleĢtirilmiĢtir.

dekorasyonunda bitki kullanımının yaygınlaĢması yeniyeni baĢlamıĢtır. Bitkilerin iç mekanda ilk belirdiği zamanları tespit etmek zordur. Fakat 3000 yıl önce Çin‟deki evlerde kullanımının baĢladığını söyleyebiliriz. Pompeii Ģehrinin harabeleri, iç mekan bitkilerinin 2000 yıl önce kullandığını göstermektedir. Pompeii‟deki büyük evlerde bitkiler, sütunlarla çevrelenmiĢ avlularda, tuğla rengi kaplarda yer alırken, daha küçük evlerde iyi ıĢık alan yerlerde az sayıda saksılar bulunurdu. Bitkilerin kimliğini belirlemek zordur, ama bunların muhtemelen defne ağacı, mersin, limon veya ağaç kavunu ve belki de yaprağını dökmeyen bodur ağac ve yabancı bitkiler olduğu tahmin edilmektedir (Manaker, 1987, s.5).

Tabiat, insanoğlunun kullanımına bazı imkanlar sunmuĢtur. Ġnsanoğlu öncelikle doğadaki bitkileri kendilerine yarar sağlayacak bir araç olarak görmüĢtür. Doyuran, onaran ve yenileyen bir araç.... Sonra teknoloji geliĢmiĢ, bu geliĢme insanları doğadan koparmıĢ, bir mimarinin içine sokmuĢ ve doğaya özlem baĢlamıĢtır. Bu özlem insanların evlerinde bitki yetiĢtirmeye baĢlamasıyla bir ölçüde azaltmaya çalıĢmıĢtır. Günümüzde herkes imkanları nispetinde iç ve dıĢ mekanlarda bitki yetiĢtirmekte ve bunu da psikolojik bir rahatlama Ģekli olarak değerlendirilmektedir. Tabi ki insanların ihtiyacı olan herĢey, teknolojinin bir ürünü olarak insanlara hizmet vermektedir. Bunun bir getirisi de çiçekçilik sektörüdür. YaĢamın her alanına girmeyi baĢaran bitkiler insanın her türlü sağlığını, ruhsal ve bedensel olarak etkiler hale geldi ve geçmiĢten bugüne inançların Ģekillendirdiği bahçe tiplerinin ortaya çıkmasında temel unsur olmuĢtur (Çalık, 1996, s.2).

Tarihin ilk dönemlerinde yetiĢitiricilik yapan çiftçiler, iç mekana bitki getirmemiĢlerdir. Ancak çok zengin ya da günlük yaĢamın içinde biraz değiĢiklik isteyen kiĢiler, estetik amaçlı olarak kesme çiçek kullanmıĢlardır. Romalılar asma, sebze ya da meyvelerin korunması amacıyla ilk ilkel basit sera yerine geçebilecek bazı yapılar yapmıĢlardır. Ġmparatorlarının her gün taze salatalık yeme istekleri, sera tipi yapıların yapılmasına neden olmuĢtur. Bu yapılar, çürümüĢ gübre ile ısıtılan ve üzerleri Ģeffaf mika kristalleri ile çevrelenmiĢ yerlerdir. Ortaçağ‟da da benzer yapılar yapılmıĢtır. Örneğin Avrupa‟nın en eski botanik bahçesi olan Padua‟da (Ġtalya) 1550‟li yıllarda bazı cam yapılar kullanılmıĢtır. Bununla beraber 17.yüzyıla kadar bitkilerin korunaklı mekanlarda yetiĢtirilmeleri yaygınlaĢmamıĢtır. Ancak soğuk mevsimlerde bitki yetiĢtirmek ya da meyve üretmek amacı ile yapılan korunaklı mekanlar ya da seraların yapısal geliĢim süreçleri, iç mekanda bitki kullanımının yaygınlaĢması açısından önemli rol oynamıĢtır (ġekil 1 ) (Yazgan ve diğerleri, 2003, s.3).

Şekil 1: 1857 Yılına Ait Sera Örneği (Yazgan, 2003, s.4)

17. yüzyıl boyunca, özellikle Ġngiltere‟de, zenginlerin arazileri üzerinde bulunan seralarda portakal yetiĢtirilirdi. O dönemlerde sera demek; Soğuğa karĢı hassas bitkileri

17. yüzyıl, çoğunlukla meyveleri yenilebillir bitkilerin soğuktan korunması ve yetiĢtirilmesine yönelik çabaların ön plana alındığı bir dönemdir. Bu yüzyılda Sir Huge Platt tarafından yazılan “ Flores Paradise” adlı eserde, dıĢarıda yetiĢen kayısı, asma gibi bitkilerin evlerde yetiĢtirilebilmesi için tavanlara doğru sardırılması önerilmiĢtir. Ġngiltere, Almanya ve Hollanda gibi ülkeler nar, mersin, limon ve asmaların kıĢ mevsiminde korunmaları için, bahçivan ve yetiĢtiriciler tarafından iç mekanlara alındıkları görülmüĢtür. Ayrıca günümüzde ilkel bir yöntem olarak görünse de, bitkilerin keçe gibi malzemelerle tamamen kapatılarak, soğuk havadan donmasını engellemek, bitkilerin soğuktan korunması için kullanılan bir baĢka yöntemdir (Manaker, 1987, s.8).

17. yüzyılın sonlarında ısıtma yöntemleri yaygınlaĢmaya baĢlamıĢtır. Hollandalılar, ilk defa mangal yerine bacalı dökme demirsobaları ısıtmada kullanarak, insan ve bitki için tehlike yapan dumanı mekandan uzaklaĢtırmıĢlar ve bitki yetiĢtiriciliği alanında bir yeniliğe öncülük etmiĢlerdir. Ancak bu dönemde yetiĢtiricilik ve korumaya yönelik olan iç mekanda bitki kullanımı, estetik amaçlı değildir (Yazgan ve diğerleri, 2003, s.3).

18. yüzyıl boyunca, egzotik bitkilere büyük bir ilgi gösterildi ve dönemin ortalarında yaklaĢık olarak 5000 tür tanıtıldı. Aristokrasi‟ye dek, Amerikada 18.yy‟da egzotik bitkilere ilgi azdı. Dönemin sonlarında ananas, muz ve mimoza gibi tropikal bitkileri de içeren bir sera kuruldu (Manaker, 1987, s.8).

18. yüzyılda çok farklı türlerde bitkilerin keĢfedilmesi ile bitki bilimi, bilimsel bir disiplin olarak geliĢmeye baĢlamıĢtır. Yazın dıĢarıda yetiĢen bitkilerin kıĢ mevsiminde

körüklü sobalarla ısıtılan galerilere alındığı bu dönemde, iç mekanda meyve ve sebze yetiĢtirmek, yetiĢtirilen ürünlerin konuklara ikram edilmesi sosyal statünün önemli bir göstergesi olmuĢtur. Bu nedenle pek çok aile cam evlerde portakal, ananas, nar gibi meyvelerle birlikte koleksiyon amacıyla farklı yerlerden getirilen kaktüs ve bitki türlerini de yetiĢtirmiĢlerdir (Yazgan ve diğerleri, 2003, s.4).

Bu yüzyılda özellikle Ġngiltere‟de bitki yetiĢtiriciliği teĢvik edilmiĢ ve ahlaki açıdan savunulmuĢtur. Kadın iĢi olarak görülen bitki üretimi, bakımı ve yetiĢtiriciliğinin kadını eve bağlayacağı düĢüncesi yaygınlaĢmıĢtır. Özellikle iç mekan bitkileri ile uğraĢmanın tüm gün evde can sıkıntısı çeken ev hanımı için, enerjisini harcama uğraĢısı olarak görülmüĢtür. “ Kadın için en uygun yer evidir ve bunu sağlayan araç da bitkidir ” düĢüncesi hakim olmuĢtur. Ancak bu düĢüncenin aksine, kadınlar edindikleri deneyimleri paylaĢmak üzere çeĢitli bahçecilik kulüpleri gibi organizasyonlar kurmuĢlar ve bu tip organizasyonlarla daha dıĢa dönük yaĢamaya baĢlamıĢlardır (Yazgan ve diğerleri, 2003, s.4).

19. yüzyıl‟ın baĢlamasıyla birlikte tropikal bitkiler, serada ve limonluklarda dekoratif aksesuar olarak kullanılmaya baĢlandı ve böylece zaman ve parası olan aristokratların merakı ve zevki olarak kaldı. Diğerlerinin bitkilerle, yeteri kadar günlük iliĢkisi olduğu için hobi olarak bile evde istemediler. 1816‟nın ilk baĢlarında, yapraklarının güzelliği için yetiĢtirilen bitkiler iç mekanlarda kullanıldı. 19. yy‟ın ilk yarısı sona erdiğinde , nadir egzotik bitkileri bulunan seralar, yükselen orta sınıfın zerafetine ve prestijine iĢaret eden bir unsur olarak kaldı (Çalık, 1996, s.9).

19. yüzyıla doğru yeni teknolojik olanaklara daha fazla yapı tesis edilerek, geliĢmiĢ ısıtma sistemleri ile bitkilere iç mekanda daha iyi koĢullar sağlanmıĢtır. Bitki çeĢitliğinin artması, bitkiler arasından seçim yapılmasına ve yanlızca yararları için değil, görünüĢlerinin estetik yanı ile de ilgilenilmesine yol açmıĢtır. Böylece bitkiler sürekli kalmaları amacı ile olmasa da, iç mekanlarda çiçekli oldukları dönemde geçici dekoratif eleman olarak kullanılmıĢtır (Yazgan ve diğerleri, 2003, s.4).

Yeni bitkilerin tanınmasında, farklı ülkelere seyahat eden bilimsel amaçlı botanikçiler ve ticari amaçlı bitki toplayıcısı gezginlerin çok önemli rolleri olmuĢtur. Bu

mekanlarına bitiĢik seralara götürülmüĢlerdir (Yazgan ve diğerleri, 2003, s.5).

19. yüzyıl baĢlarında, kömürlü sobalardan sonra, buharla ısıtılan seralar da kullanılmaya baĢlanmıĢtır. Dökme demir ve cam yapımında kullanılan teknolojik olanakların geliĢimi, seraların daha büyük ve etkileyici yapılar olmasını sağlamıĢtır. Bu dönemde kaplı olarak bitkilerin yetiĢtirildiği cam seralar evlere bitiĢiktir. Farklı bitki türlerinin getirilmesine devam edilmiĢ ve bitkileri çok büyük para karĢılığında el değiĢtirmiĢtir. Orkide türleri, FuĢya, Amarillys gibi kokulu ve çiçekli bitkiler çoğunlukla tercih edilmiĢtir. Palmiye, Kamelya, Aspidistra gibi türlere konut ve saraylarda artık sürekli olarak yer verilmiĢtir. 1890‟larda Howea forsteriana, Nephrolepsis exaltata gibi türler tüm dünyada ev bitkisi olarak yaygınlaĢmıĢtır (Yazgan ve diğerleri, 2003, s.5).

19. yüzyıl ortalarında, lale, sümbül gibi soğanlı bitki yetiĢtiriciliği ile Hollanda, hobi amaçlı çiçek yetiĢtiriciliğini bir endüstri haline gelmiĢtir. 19. yüzyıl sonlarına doğru, Rhododendron, Magnolia gibi çiçekli çalılar Tibet, Çin, Burma gibi ülkelerden getirilerek Avrupa‟da tanıtılmıĢtır. 1920‟lerde ise, botanik bahçeleri, seralar ve fidanlıklar yaygınlaĢmaya baĢlamıĢtır (Yazgan ve diğerleri, 2003, s.5).

19. yüzyıl‟ın sonlarında belirlenen Victoria döneminde, Ġngiltere ve Kuzey Amerika‟da iç mekan çiçekçiliği, popüler, zarif ve zararsız bir zevk unsuruydu. Bitkiler odalara canlılık kattı ve onlara bakan insanlara huzur verdi (ġekil 2). Evlerde, otellerde, tiyatrolarda ve halka açık mekanlarda büyük boyda tropik bitkiler yer aldılar (Çalık, 1996, s.11).

Şekil 2: Victoria Dönemine Ait Ġç Mekan Bitki Düzenlemesi (Manaker, 1998)

II. Dünya SavaĢının bitimi ile birlikte günlük yaĢamın pek çok alanında köklü değiĢimlerin oluĢu, iç mekan bitkilerinin kullanımında da etkili olmuĢtur. YaĢamdan beklentilerin değiĢimi, kadın ve erkek için eĢit iĢ ve yaĢam koĢulları ve refah istekleri ülkelerin genel politikalarını belirlemiĢtir. Önceleri lüks olarak değerlendirilen istekler, gereklilik olarak görülmeye baĢlamıĢtır. Evlerde daha iyi ve rahat yaĢam koĢullarının sağlanması, merkezi ısıtma, modern tekniklerle aydınlatılan evler, insanlar için olduğu kadar bitkiler için de uygun hale gelmiĢtir. Ġç mekanda estetik amaçlı bitki kullanımına olanak verecek mimari tasarımlar geliĢtirilmiĢtir. Örneğin Ġsveçli mimarlar, soğuk iklim kuĢağından gelmelerine karĢın, iç mekanda estetik amaçlı bitki kullanımını baĢlatan ve bu amaçla geniĢ pencereli yaĢama mekanları tasarlayan ilk mimarlardır. 1940‟ların sonunda, Amerika ve Avrupa‟ da evlerde pek çok bitkiye yer verilmiĢtir. DeğiĢik türler için Philodendron, Peperomia ve Afrika menekĢesinin pek çok çeĢitleri üretilmiĢtir (Yazgan ve diğerleri, 2003, s.5).

Bu dönemde, bitkileri iç mekana taĢıyanlar, mimar ve tasarımcılardır. Avrupa‟da Ġsveçliler savaĢ sonrası modern konutlarda geliĢmiĢ merkezi ısıtma sistemlerini evlerde kullanmak koĢuluyla, tropikal bitkilere en fazla yer veren kiĢiler olarak bu konuda öncü olmuĢlardır. Merkezi ısıtma ve gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farkının dengelendiği

GeçmiĢte hobi veya sosyal statüyü gösterme amaçlı olarak kullanılan iç mekan bitkileri, artık günümüzde bir sektör tarafından üretilmekte, pazarlanmakta ve konut, ticari yapılar, kamu alanları olamk üzere pek çok farklı iĢleve sahip mekanlarda kullanılmaktadır. Amaca uygun olarak kullanılan iyi örnek uygulamalarına karĢın, çoğunlukla iç mekan bitkileri konut, alıĢveris merkezi, büro gibi mekanlarda rastgele ya da mimari yapının olanak vermediği koĢullarda barınmaya çalıĢmaktadır. Oysa günümüzde iç mekanda bitki kullanımı, önemle üzerinde durulması gereken bir konudur (Yazgan ve diğerleri, 2003, s.5).

Bahçeçilik 3500 yıl önce, insanların ilk defa toplu olarak yerleĢtikleri FIRAT nehri vadisinde ortaya çıkmıĢtır. Ġlk mahsüller yenilebilir olanlar, daha sonrakiler ise tedavi edici özelliği olanlardır. Dönemin taĢtan oyulmuĢ sanat eserleri bitkilerin özellikle meyve ağaçlarının sandıklarda yetiĢtiğini gösterir. Süs bahçeciliği daha sonra geliĢtirilmiĢ olan Ģehir uygarlığının bir ürünüdür. Nebuchadnezzar tarafından M.Ö.605‟te tekrar kurulmuĢ olan BABĠL‟in Asma Bahçeleri (M.Ö.814-810), taĢtan yapılma tekneleri içinde ve teraslarda yetiĢen bitkilere en iyi klasik örnektir (Manaker , 1987, s.9).

4.1.2.İç Mekan Bitkileri

Benzer Belgeler