• Sonuç bulunamadı

Ġç mekan bitkilerinin tanımı yapılırken kaplar içinde ( salon ya da seralarda ) yetiĢtirilen bitkiler olarak tanımlansa da, gerçekte iç mekan bitkilerine kesin bir tanımlama yapılamamaktadır. YetiĢme koĢullarına göre bitkiler iç ya da dıĢ mekanda kullanılabilir. Örneğin; Akdeniz Bölgesi‟nde doğal ya da park ve bahçede kullanılan bir bitki (Ficus elastica), Ankara gibi farklı bir yetiĢme ortamında saksı ya da kap içinde iç mekan bitkisi olarak kullanılabilir. Bahçe çiçeği olarak bilinen lale, nergis gibi soğanlı bitkiler, çakıllarla düzenlenmiĢ bir saksı içinde iç mekanda değerlendirilebilir (MEGEP, 2007, s.3 ) .

Ġç mekan bitkileri; doğal olarak yetiĢtikleri ekolojik ortamlardan çıkarılarak saksı veya çeĢitli kaplar içerisinde yapay olarak sağlanan, kendi yetiĢme ve geliĢme ortamlarına benzer iç mekanlarda yaĢamlarını sürdürebilen, çiçek veya yaprak veya her ikisine sahip olan bitkilerdir (Ulus, 1993, s.3).

Ancak böyle bir tanımlama somut değil, soyut olmaktadır. Gerçekte bitkiler aleminde böyle bir sınıf ve ayrım sözkonusu değildir. Zira dıĢ mekanda yani açıkta yetiĢen herhangi bir bitki, uygun ortam ve koĢullar sağlandığı taktirde iç mekanda da yetiĢebilmektedir. ġunuda asla unutmamak gerekir ki, iç mekanda yetiĢen bitkiler ile dıĢ mekanda yetiĢenler arasında yetiĢme faktörleri açısından farklılıklar vardır. DıĢ mekanda açıkta yetiĢen bitkiler tabiatın doğal gücünden (yağmurundan, güneĢ ıĢığından, toprakta yenilenebilen besin maddelerinden) faydalanırken, iç mekan bitkilerinin bu ekolojik istekleri bizler tarafından karĢılanmazsa, bitkiler kısa sürede öleceklerdir (Ulus, 1993, s.3).

ve fiziksel olayların etkisiyle ana kayanın parçalanmasından arta kalan maddelerden oluĢmuĢtur. Bu inorganik kısımların büyüklüğü, çakıl taĢı ile aĢırı derecede küçük kil, kolloit parçacıkları arasında değiĢir ki, toprağın yapısı da farkı büyüklükteki bu parçacıkların oranları nisbetinde değiĢir. Toprağın organik kısmı hem canlı, hem de cansız organizmalardan ibarettir. Böcekler, tırtıllar, mantarlar, bakteriler ve bitki kökleri genellikle canlı maddeleri; bozunma olayının çeĢitli safhalarındaki hayvan ve bitki kalıntıları, organik maddelerin cansız kısmını oluĢturmaktadır. Bozunma kalıntıları genellikle kolloid yapıda olup, su ve besin maddelerinin tutulmasına katkıda bulunur (Çelem, Arslan, 1995, s.14).

Toprağın sıvı kısmı (toprak çözeltisi), içinde değiĢik miktarlarda erimiĢ besin maddelerini ve aynı zamanda oksijen ve karbondioksidi kapsayan sudan oluĢmuĢtur. Toprağın gaz kısmı, iyi bir bitki büyümesi için önemlidir. Drenajı kötü, su ile iyice doymuĢ topraklarda su, toprak havasının yerini alır. Böylece bitki kökleri ve bazı gerekli aerobik mikroorganizmalar, yaĢamları için zorunlu olan oksijenden yararlanmaz (Çelem, Arslan, 1995, s.14).

Saksı, toprak karıĢımı (harç), hava ve sulama suyunun kolaylıkla iĢleyebileceği geçirgenlikte olmalıdır. Saksı toprağı sadece tınlı ya da killi nitelikte olması iç mekan bitkilerinin çoğu için yeterli olmamaktadır. Genellikle saksı toprak karıĢımı, hafif (kumlu-tınlı) bahçe toprağının, torf (turba) ya da yaprak çürüntüsünden elde edilen kompost, yanmıĢ ahır gürbesi ve iri dere kumu ile karıĢtırılması ile hazırlanmaktadır. Bu karıĢımdaki oranlar bitki türlerine göre değiĢmektedir. Örneğin Açelya ve Afrika

menekĢesinde torf ya da yaprak kompostu, kaktüsler de ise kum oranı yüksek tutulur (Yazgan, 1990, s.10).

Bazı bitkiler ise topraksız karıĢım denen, yanlızca torf ya da yaprak kompostunda yetiĢtirilebilmektedir. Turba ya da torf; fazla yağıĢlı, düĢük sıcaklıktaki ve su birikimi olan yerlerde yetiĢen bitkilerin kısmen ayrıĢması sonucu oluĢan bir çeĢit organik topraktır. Turbalar bitki türleri ve bulundukları yüksekliklere göre değiĢik asit ya da alkali reaksiyon gösterebilir. OluĢtukarı yerin bitki örtüsüne göre 4 ana grupta toplanabilir. Önem sırasına göre; Sphagnum yosunu, Hypnum yosunu, KamıĢsaz turbası ve orman alt turbası olarak sıralanabilir. Avrupa ve Amerika‟da en çok kullanılanı Sphagnum yosunudur. Ancak bunlar ülkemizde az olduğu ya da hiç bulunmadığı için pratikte kullanılmaktadır (Yazgan, 1990, s.10).

Yaprak kompusu; bazı bitkilerin özellikle ağaçların (akçaağaç, meĢe, kayın, çınar, karaağaç gibi )yapraklarının havasız bir ortamda (genellikle toprak altında) amonyum sülfat gibi azotlu bir bileĢik kapsayan yapay gürbe ilave edilip çürütülmesinden elde edilen bir organik materyaldır. Hazırlanmasından 12-18 ay sonra kullanılabilir hale gelmektedir. Ġçerisinde bulunan yabancı ot tohumları, nematodlar, zararlı böcek ya da hastalık mantarlarının yok edilebilmesi için sterilize edilmeden kullanılmamalıdır (Yazgan, 1990, s.10).

4.1.3.1.2.Sıcaklık

Sıcaklık, bitkilerin geliĢmesi ve bazı fizyolojik olayların cereyan etmesinde etkili olan klimatik bir faktördür. Bitkilerin faal olmadığı latend devrede bile, organlarındaki bio-kimyasal sürecin devam etmesi sıcaklığa bağlıdır ( Çepel, 1985, s.175).

Sıcaklığın fotosentez olayındaki etkisi, ıĢığa oranla daha azdır. Ancak buna göre, araĢtırmalara bitkilerin fotosentez yapmaya baĢlamaları için belirli bir sıcaklık derecesi gerekmektedir. Nitekim, sıcaklığın 30 °C‟ye eriĢtiğinde, fotosentezin en yüksek hızına eriĢtiği, fotosentez hızının 30 °C‟den itibaren azalmaya baĢladığı ve 40-45 °C‟de sıfıra düĢtüğü yapılan araĢtırmalardan ortaya çıkmıĢtır ( Çepel, 1985, s.175).

dayıl ısınma, pencere ve duvar hacmine bağlı olduğundan dıĢ mekanlardan büyük farklılıklar gösterir. Öte yandan, klima sistemleri de iç mekanlardaki sıcaklıkları arzu edildiği Ģekilde değiĢtirebilmektedirler (Ulus, 1993, s.9).

Sıcaklık da ıĢık gibi iç mekan bitkilerinin dengeli bir büyüme yapabilmeleri için gereklidir. Sıcaklık isteği türlere göre değiĢir ve belli derecelerin altına düĢerse süs bitkilerinin ölmesi kaçınılmaz olur. Ancak iç mekan bitkilerinin sıcaklık istekleri birbirine göre büyük farklılıklar gösterir. Bazı tropik bitkiler 10 °C‟nin altındaki sıcaklıklardan zarar görurken bazı süs bitkileri 0 °C‟ye kadar olan sıcaklıklardan etkilenmezler (Atalay, 2004, s.72).

Sıcaklık gereksinimlerine göre, iç mekan süs bitkileri genel olarak üç grup altında toplanabilir (Çizelge 1).

a. Yüksek sıcaklığa gereksinim gösteren bitkiler: Tropikal kökenli olan bu bitkiler, kıĢın 16-20 °C yazın ise 18-25 °C sıcaklık, genel olarak % 80-85 orantılı nem ve çoğunlukla yarı gölge veya gölge yerlerde iyi bir geliĢme gösterirler.

b. Orta derecede sıcaklığa gereksinim gösteren bitkiler: Bu süs bitkileri, kıĢın 8- 15 °C, yazın ise 15-18 °C veya daha yüsek sıcaklıkta aydınlık ve havadar yerlere gereksinme gösterirler.

c. DüĢük sıcaklığa gereksinim duyan bitkiler: Bunlar, kıĢın 5-8 °C sıcaklıktaki iç mekanlarda, yazın ise bahçelerde yetiĢtirilebilen bitkilerdir. Bu bitkiler için en uygun yaz mevsimi sıcaklığı 15-20 °C‟dir ( Oral, 1991, s.9).

Çizelge 1. Bazı İç Mekan Süs Bitkilerinin Sıcaklık Gereksinimleri (°C) ( Oral, 1991, s.9). YÜKSEK KıĢın: 16-20° Yazın: 18-25° ORTA KıĢın: 8-15° Yazın: 15-18° DÜŞÜK KıĢın: 5-8° Yazın: 15-20° Ananas comosus Anthurium andreanum Aphelandra squarrosa Caladium bicolor Codiaeum variegatum Cordyline fruticosa Dieffenbachia Dracaena Guzmannia lingulata Maranta leuconeura Neoregelia carolinae Phalaenopsis sp. Philodendron erubescens Spathiphyllum wallisii Vriesea splendens Begonya rex Chlorophytum comosum Cyclamen persicum

Ficus benjamina 'Daniella' Ficus benjamina 'Starlight' Ficus benjamina Ficus elastica Ficus lyrata Ficus pumila Monstera deliciosa Nephrolepsis exaltata Primula obconica Saintpaulia İonantha Sansevieria „trifasciata Tredescantia albiflora Aloe arborescens Asparagus plumosus Asparagus sprengeri Bougainvillea glabra var. Sanderiana Fatsia japonica Fuchsia hybrida Helxine soloirolii

4.1.3.1.3. Işık

Ġç mekanda yetiĢen süs bitkileri de doğadaki diğer bitkiler gibi özümleme yapabilmeleri, büyüme ve geliĢmeleri için ıĢığa gereksinim duyarlar. Bu bitkilerin büyük bir kısmının kökeni tropical ormanlara dayanır ve yetersiz ıĢık koĢullarına uyum gösterirler. Sözgelimi Bromeliadlar, Sansevieria, Philodendron, Eğreltiler, Palmiyeler ve yaprakları için yetiĢtirilen diğer bitkiler uzun süre yetersiz ıĢık altında yaĢayabilir, üstelik iyi bir geliĢme bile gösterebilir. Ancak iç mekan bitkilerinin çoğunluğu en iyi Ģekilde ıĢıklandırılmıĢ yerlere konulmayı gerektirir. Çünkü, iç mekanlardaki ıĢık Ģiddeti dıĢarıdakine (açıktakine) ve hatta ağaçların altındakine oranla daha azdır (Oral, 1991, s.11).

Genellikle tüm bitkiler büyüme ve geliĢimleri için ıĢığa gereksinim duyarlar. Bitkilerin ıĢık istekleri bitki çeĢidine göre değiĢmektedir. Bu durum, özellikle sınırlı ekolojik koĢullara sahip iç mekanlarda yetiĢecek bitkiler için önem taĢır. Çok ıĢık isteyen bitkiler, her zaman direkt güneĢ ıĢığına dayanır anlamına gelmediği gibi, az ıĢık ya da gölge isteyen bitkiler de ıĢıklı ortamda yetiĢebilir. Ama en iyisi bitkinin kendi isteğine uygun yerin seçilmesidir (Yazgan, 1990, s 11).

Bir çok bitki için direkt güneĢ ıĢığı olmaksızın bitkiye nüfus eden ıĢık daha uygun olmalıdır. Bu duruma göre iç mekanda bulundurulacak bitkileri ıĢık isteklerine göre, güneĢli, doğrudan güneĢ ıĢığı almayan bol ıĢıklı, az ıĢıklı ya da yarı gölge ve gölge ortam isteyen bitkiler olarak kaba bir sınıflandırma yapılabilir (Yazgan, 1990, s 11).

Bu sınıflandırmaya göre iç mekanda ıĢık isteği bakımından bitkinin yerleĢtirilebileceği yerin seçiminde iç mekanın bulunduğu yön etkili olmaktadır. Yakın bir bina ya da ağaçlıkla kapanmamıĢ kuzey bakarlı bir pencere kenarı iç mekanda bitki için uygun yetiĢme ortamıdır. Fakat genellikle kuzey bakarlı pencereler komĢu binalara baktığından ancak bu koĢullara uyabilecek gölge bitkileri yetiĢtirilebilir. Doğu ya da batı bakarlı pencereler ise çoğu iç mekan bitkileri için genellikle en iyi koĢulları sağlar. Güney bakarlı pencerelerdeyse yanlızca yüksek ıĢık Ģiddeti ve gün sıcaklığını

seven bitkiler iyi yetiĢebilir. Çoğunlukla gölge, direkt güneĢ ıĢığına göre çiçek saksısı için bir avantajdır. Toprak fazla ısınmadığından kökler yanmaz (Yazgan, 1990, s 11).

Bitkiler, vegatif ve generatif geliĢmelerini sağlamak için çeĢitlere göre belli bir gün uzunluğuna gereksinim duyarlar. IĢıklı dönemlerde karanlık oluĢturularak gün

uzunluğu yapay olarak değiĢtirilebilir. Karanlık dönemlerde ıĢık ilave edilebilir. Böylece çiçeklenme düzeni sağlanabilir. Buna göre; bazı bitkiler kısa gün bitkisi ( 11 saaten az gün ıĢığı isteyen bitkiler ), bazılarıysa uzun gün bitkisi (gece günden kısa olduğundan tomurcuklananlar) olarak sınıflandırılabilir. Örneğin; Poinsettia

Pulcherrima kısa gün bitkisidir. Çiçeklenmesi buna bağlıdır. 8 saatlik gün ıĢığı yeterli

olmaktadır. Aksi halde çiçeklenme olmamaktadır (Yazgan, 1990, s 11).

4.1.3.1.3.1.Yapay Işık

GüneĢ ıĢığının yetersiz olduğu durumda yapay ıĢık kullanılması, genellikle baĢvuruların bir yoldur. Yapay ıĢık, güneĢ ıĢığına benzerse de, 4-5 saatlik ıĢığına eĢdeğer bir ıĢıklandırma için aynı süre yapay ıĢık kullanılması yeterli olmaz. Sağlıklı bitki yetiĢtirmek için yaklaĢık 12-16 saat yapay ıĢıklandırma yapmak gerekir. Yapay ıĢıklandırma genellikle floresans tüplerle yapılır. Bunların tesisi ekonomik olduğu gibi, akkor lambalar kullanıldığında görülen fazla sıcaklık da bunlarda oluĢmaz (Oral, 1991, s.13).

Yapay ıĢıklandırma en iyi geliĢen bitkiler Afrika menekĢesi, orkideler ve begonyalardır. Diğer birçok bitki de belirli ölçülerde olmak üzere yapay ıĢığa iyi uyum gösterebilir. Bunlar arasında yaprakları için yetiĢtirilen birçok bitki (özellikle yaprakları alaca renkte olanlar) sayılabilir (Oral, 1991, s.13).

Akkorlu lambalar yukarıda değinilen nedenlerden dolayı daha az baĢarılı olmalarına karĢın, özellikle geniĢ alanları ve bahçeleri ıĢıklandırmak veya gece belli bir grup bitkiye spot olarak ıĢıklandırmak amacıyla daha fazla kullanım alanı bulmuĢlardır. Akkorlu lambaların ısıtma dezavantajı, soğuk ıĢınlı ampuller kullanılmasıyla ortadan kalkmıĢtır. Lambadan belirli bir uzaklıkta (30 cm uzaklıkta) bitkiyi muhafaza etmek koĢuluyla herhangi bir masa lambasına takılı 75 watt‟lık bir ampul ile de bitki geliĢimini bir miktar iyileĢtirmek olanaklıdır (Oral, 1991, s.13).

Celosia argentae “Plumosa” Chrysanthemum İndicum Cordyline „fruticosa “Kiwi” Crassula coccinea Crassula socialis Dudleya pulverulenta Hoya carnosa “Variegata” Nerium oleander Punica granatum var. nana

Fittonia verschaffeltii “Janita” Hedera helix “California” Monstera deliciosa

Nephrolepsis exaltata “Bostoniensis”

Philodendron “Medisa” Philodendron erubescens “Red Emerald” Schlumbergera truncata Philodendron bipinnatifidum Philodendron scandens Schefflera arboricola “Luciana” Selaginella martensii Soleirolia soleirolii Spathiphyllum “Euro Gigant”

4.1.3.1.4. Nisbi Nem

Bitki köklerinin suya olan gereksiniminin yanısıra, toprak üstü aksamı da neme gereksinim gösterir. Nem isteği, bitkinin bulundurulduğu yerin nisbi nemine, sıcaklık ve ıĢık durumuna, bitkinin cinsine, yaĢına, büyüklüğüne, mevsime bitkinin geliĢme ya da dinlenme devresinde bulunmasına göre değiĢir. Örneğin kaktüs ve sukkulentler kuru havadan rahatsız olmazlar. Buna karĢın doğal yaĢam ortamında nisbi nemin yüksek olduğu orman bitkiler (Orkide, Eğrelti v.s.) ile pek çok dekoratif bitki yüksek nem ister.

Ficus (Kauçuk) türleri gibi derimsi yaprakları olan bitkiler, kuru havaya dayanıklıdır.

nem ister. Sürgün ve genç yapraklar, yüksek sıcaklıkta oluĢmalarına karĢın sıcaklık ile nemi birlike isterler (Çelem ve Arslan, 1995, s.12).

Bitkilerde solunum ve özümlemenin olabilmesi, hava nisbi neminin ( su buharı miktarı ) düzenli seviyesine bağlıdır. Her bitkinin yaĢam olaylarının gerçekleĢmesi için gereken bir nisbi nem miktarı vardır. Topraktaki su kadar, havadaki nisbi nem miktarı da büyüme ve geliĢmede önem taĢır (Yazgan,1990,s.11).

Ġç mekanda nem miktarı doğal ortamdakine uymaz. Ancak özel yetiĢtirme ortamı olan yerlerde (Örneğin; Seralarda) diğer ekolojik koĢullar gibi nisbi nem miktarı da sağlanabilir. Ev ve iĢ yeri gibi iç mekanlarda ıĢık ve sıcaklık, nemi alıcı özellikte olduğundan bitkilerin transpirasyonlarını (terleme) arttırarak büyük ölçüde zarar görmelerine neden olur. Transpirasyonun hızlanması ile örneğin, Peperomia ve

Saintpaulia (Afrika MenekĢesi) gibi bitkilerde genç yapraklar buruĢur ve dökülür

(Yazgan,1990,s.11).

Genellikle, çoğu iç mekan bitkileri için optimum nisbi nem oranı % 60-70 arasındadır. Nem oranının düĢük olması, aĢağıda belirtilen pratik yöntemlerle giderilebilir ;

- Bir püskürtücü ile bitki yapraklarına kireçsiz ılık su püskürtme,

- Çakıl ya da turba v.b. organik materyal dolu bir kaba bitki saksısını oturtma, - Radyatör yanına ya da üzerine içi su dolu bir kap koyma,

- Bitkinin yapraklarını yıkama ya da nemli pamuklu bir bezle silme,

- Grup halinde bulunan bir kaç saksı çevresine turba sarma gibi pratik çözümler kuru havanın sorun olduğu iç mekanlarda yararlı olabilir (ġekil 3-4-5-6) (Yazgan,1990,s.11).

Toprağın nem düzeyi mikroorganizmaların iĢlerliğini etkilediğinden, bitki geliĢimini de dolaylı biçimde etkiler. Son derece düĢük ya da son derece yüksek nem düzeylerinde, toprak nitrifikasyon reaksiyonunun oluĢunu sağlayan

Şekil 3 : Bitkiyi saksısı ile birlikte içi nemli kum dolu ikinci bir kaba koymak bitki civarındaki havayı nemlendireceğinden, nem açısından olumlu katkı sağlar ( Çelem, Arslan, 1995, s.13).

Şekil 4 : Bitkiyi, içi su dolu ikinci bir kaba ters olarak konulmuĢ boĢ saksı üzerine yerleĢtirmek de bu konuda olumlu sonuç verecektir ( Çelem, Arslan, 995, s.13).

Şekil 5 : Bir baĢka yöntem ise, bitkiyi içi nemli çakıl dolu ikinci bir kaba koymaktır (Çelem, Arslan, 1995, s.13).

Şekil 6 : Bitkinin yapraklarına hergün sabah ya da akĢam saatlerinde su püskürtmek sıkca kullanılan bir yöntemdir (Çelem, Arslan, 1995, s.13).

Benzer Belgeler