• Sonuç bulunamadı

kamu alacağı için gecikme zammı hesaplanmasının yasaya dayandığı ve kusursuzluk iddiasının gecikme zammı tatbikine karşı açılan bu davada hükme esas alınamayacağı hakkında.

Temyiz Eden : Yeğenbey Vergi Dairesi Müdürlüğü Karşı Taraf : … Limited Şirketi

Vekili : Av. …

İstemin Özeti : Davacı şirkete ait … plaka numaralı 1998 model 1810 kg ve 5200 cc. silindir hacimli arazi taşıtının motorlu taşıtlar vergilerinin eksik ödenmesi nedeniyle hesaplanan gecikme zammına karşı dava açılmıştır.

Davayı inceleyen Ankara 3.Vergi Mahkemesi, 2.7.2004 günlü ve E:2004/236, K:2004/670 sayılı kararıyla; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51'inci maddesinin 1'inci fıkrasında; amme alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden itibaren her ay için ayrı ayrı Kanunda tespit edilen oranda gecikme zammı tatbik olunacağının hükme bağlandığı, 1810 kg olduğu çekişmesiz olan taşıtın ağırlığının 1800 kg'ın altında değerlendirilerek verginin bu ağırlığa göre ödendiği, eksik

ödemenin vergi idaresi tarafından vergi miktarının eksik hesaplanmasından kaynaklandığı, bu suretle verginin eksik tahakkuk ettirilerek tahsil edilmesinden dolayı davacıya atfedilecek bir kusur bulunmadığından, eksik tahsil edilen vergi tutarı üzerinden gecikme zammı tahakkuk ettirilmesinde hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle gecikme zammının kaldırılmasına karar vermiştir.

Vergi idaresinin temyiz istemini inceleyen Danıştay Yedinci Dairesi, 28.12.2006 günlü ve E:2004/3932, K:2006/4262 sayılı kararıyla; gecikme zammının, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında bulunması nedeniyle, 213 sayılı Vergi Usul Kanununda düzenlenen düzeltme ve şikayet yoluna konu olmaması karşısında, davalı tarafın başvurunun düzeltme başvurusu niteliği taşıdığı, başvurunun reddi üzerine Maliye Bakanlığına şikayet başvurusu yapılmadan dava açılamayacağı yolundaki iddiasının yerinde olmadığı, 6183 sayılı Kanunun 51'inci maddesindeki düzenlemeden söz ederek, vadesinde ödenmeyen kamu alacakları için maddede açıklanan biçimde gecikme zammı hesaplanmasının zorunlu olduğu, gecikme zammının, Anayasa Mahkemesinin 21.9.1988 günlü ve E:1988/7, K:1988/27 sayılı kararında, Vergi Usul Kanununun 112'nci maddesinde düzenlenen gecikme faizi için söylenildiği gibi, Devlete ait paranın mükellef tarafından kullanılması sonucu, enflasyonun üzerinde veya en az o oranda sağlanan yararın asıl sahibi olan Devlete geri verilmesi niteliğinde bulunduğu, yine aynı kararda belirtildiği üzere, bu şekilde kamu borçlusundan tahsil edilen faiz veya gecikme zammı, ceza niteliği taşımadığından; tahsilinin, borçlunun kusurlu iradesinin varlığı koşuluna da bağlı olmadığı, vergi mahkemesince davacının, ayrıca adli yargı yerinde açacağı sebepsiz zenginleşme davasının maddi dayanağını oluşturabilecek nitelikteki kusurunun bulunmadığı iddiasının, gecikme zammı tahakkukuna ilişkin idari işlemin iptali istemiyle açılan bu davada incelenerek karar verilmesinde hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle kararı bozmuştur.

Bozma kararına uymayan Ankara 3.Vergi Mahkemesi, 29.6.2007 günlü ve E:2007/901, K:2007/1140 sayılı kararıyla; vergi dairesi tarafından vergi miktarının eksik hesaplanması ve bu durumun tahsilatı yapan bankalara da aynı şekilde bildirilmiş olması nedeniyle davacının, verginin eksik ödendiğinden haberdar olmasına olanak bulunmadığı, davacının yanıltıldığı ve eksik vergi ödemesine sebebiyet verildiği sabit olan bu işlemden dolayı gecikme zammı istenmesinin hakkaniyet ilkelerine uygun düşmediği gerekçesiyle gecikme zammının kaldırılması yolundaki ilk kararında ısrar etmiştir.

Vergi dairesi müdürlüğü, vadesinde eksik ödendiği sabit olan davacı şirketin aktifinde kayıtlı motorlu araca ait motorlu taşıtlar vergisi için hesaplanan gecikme zammının, 6183 sayılı Kanunun 51'inci maddesi gereği olduğunu ileri sürerek ısrar kararının bozulmasını istemiştir.

Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hâkimi Abdurrahman GENÇBAY'ın Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının Danıştay Yedinci Dairesinin bozma kararındaki esaslar doğrultusunda bozulması gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı H.Hüseyin TOK'un Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme ısrar kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

Davacı şirketin aktifine kayıtlı motorlu taşıta ait motorlu taşıtlar vergisini eksik ödemesi nedeniyle tahakkuk ettirilen gecikme zammını kaldıran vergi mahkemesi ısrar kararı temyiz edilmiştir.

Davacının aktifine dahil olan … plaka numaralı, 1998 model 5200 cc. silindir hacimli arazi taşıtının ağırlığı 1998 yılı araç kataloğunda 1810 kg olarak gösterilmiş iken, davalı idarenin sicil kayıtlarında sehven 1800 kg'ın altında değerlendirilmiş ve bu model, hacim ve ağırlığa göre tahakkuk ettirilen vergi vadesinde ödendikten sonra taşıtın ağırlık değerinde idare tarafından yapılan hatanın; tescil tarihinden geçerli olmak üzere 13.5.2003 tarihinde re'sen düzeltildiği ve eksik tahakkuk ve tahsil edilen tutarlar için gecikme zammı tahakkuk ettirildiğinde çekişme bulunmamaktadır. Davacı tarafından düzeltilen vergiye karşı bir ihtilaf yaratılmadığı da anlaşılmaktadır.

Davalı idare, davacı tarafından yapılan başvurunun düzeltme başvurusu niteliği taşıdığı, reddi üzerine Maliye Bakanlığı'na şikayet başvurusu yapılmadan dava açılamayacağını iddia etmekte ise de; Vergi Usul Kanununun 123'üncü maddesinde, mükelleflerin vergi muamelelerindeki hataları düzeltme istemine konu yapabilecekleri düzenlenmiştir. Vergi hatalarının düzeltilmesi ve reddiyat, Vergi Usul Kanununun Birinci Kitabı olan "Vergilendirme" adı altında ve bu Kitabın "Vergi Alacağının Kalkması" başlıklı Altıncı Kısmında yer almaktadır. Ödeme, zamanaşımı ve terkine ilişkin düzenlemelerin de yer aldığı Altıncı Kısmın Üçüncü Bölüm hükümleri gibi "Vergilendirme" kitabında yer alan ve vergi muamelelerindeki hataların giderilmesini amaçlayan düzeltme, mükelleflerin başvurusu üzerine yapılabileceği gibi idarece re'sen düzeltme yapılması da olanaklıdır. Nitekim, 213 sayılı Kanunun 121'inci maddesinde; idarece tereddüt edilmeyen açık ve mutlak vergi hatalarının re'sen düzeltileceği, aleyhlerine düzeltme yapılan kimselerin, düzeltmeye karşı vergi mahkemesinde dava açma haklarının mahfuz olduğu düzenlemesine yer verilmiştir.

Taraflar arasındaki ihtilaf, eksik ödendiği saptanan motorlu taşıtlar vergisinin ek tahakkukla idarece tamamlanması nedeniyle eksik ödenen tutar için gecikme zammı tahakkuk ettirilmesinden doğmuştur. Davacı, motorlu taşıtlar vergisinin noksan tahakkuk ettirilmesi nedeniyle bu tahakkukun re'sen düzeltilmesinde hukuka aykırılık bulunduğu değil, düzeltmeden doğan fark üzerinden gecikme zammı hesaplanmasının hukuka uygun düşmediği iddiasıyla dava açılmıştır. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesinde, amme alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden itibaren her ay için ayrı ayrı gecikme zammı hesaplanması öngörülmüştür. Gecikme zammı, tahakkuk etmiş ve vadesi geçtiği halde ödenmemiş kamu alacakları üzerinden hesaplandığından, tahsilat aşamasında yapılan işlemlere konu oluşturmaktadır. Tahakkuk eden verginin Vergi Usul Kanununun 121'inci maddesi uyarınca re'sen düzeltilmesine karşı dava açılmaması halinde bu vergi dava süresinin bittiği tarihe tahakkuk edecektir. Gecikme zamının tatbik süresinin başlangıcı ise tahakkuk eden verginin ödeme süresinin bittiği tarihtir. Ödeme süresi biten vergi, aynı tarihte kamu alacağı niteliğini de kazanmakta ve 6183 sayılı Yasanın uygulama alanına girmektedir. Kamu alacaklarının tahsili amacıyla tahsil dairelerince 6183 sayılı Yasa uyarınca yapılan işlemler Vergi Usul Kanununun vergilendirmede yapılan hataların düzeltilmesine olanak tanıdığı düzeltme yolunun kapsamı dışında kalmaktadır. Bu nedenle, vergi idaresinin, şikayet başvurusu yapılmadan dava açılamayacağı yönündeki temyiz iddiası bozmayı gerektirecek durumda görülmemiştir.

Vergi idaresinin hatasından kaynaklanmış dahi olsa, dava konusu gecikme zammının üzerinden hesaplandığı … plaka numaralı motorlu taşıta ait motorlu taşıtlar vergisinin, 1800 kg'ın altında bulunan ağırlık değerine göre eksik hesaplanıp, tahakkuk ettirildiği ve tahsil edildiği sabittir. Bu nedenle vadesinde eksik ödendiği anlaşılan verginin, noksan ödenen kısmı için gecikme zammı hesaplanması, 6183 sayılı Yasanın 51'inci maddesindeki düzenlemeden dolayı zorunludur.

Belirtilen nedenlerle davanın, gecikme zammının tatbik süresi de gözetilerek, hesaplanan gecikme zammı miktarının hukuka uygunluğu incelendikten sonra karara bağlanması gerekirken, motorlu taşıtlar vergisinin eksik tahakkuk ettirilmesinde davacıya izafe edilebilecek bir kusur bulunmaması gibi idarenin sorumluluğuna dayanılarak açılacak tazminat davasında ileri sürülebilecek kusursuzluk iddiasının, bu davada hükme esas alınması suretiyle verilen karar hukuka uygun düşmemiştir.

Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüyle, Ankara 3.Vergi Mahkemesinin 29.6.2007 günlü ve E:2007/901, K:2007/1140 sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 26.12.2008 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

X- Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, temyiz istemine konu yapılan kararın dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında istemin kabulünü ve ısrar kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle karara katılmıyoruz.

VERGİ USULÜ

T.C.

D A N I Ş T A Y Vergi Dava Daireleri Kurulu

Esas No : 2007/493 Karar No: 2008/754

Özeti : 1- İşlemlerinin bir kısmını el defterlerinde izleyerek hasılatını kayıt ve beyan dışı bırakan vergi yükümlüsünün, çekince belirtmeden imzaladığı inceleme tutanağındaki anlatımında; el defterlerinin iş yerinden alındığı, kayıtların iş görüşmesine ilişkin olduğu ve yazıların kendisi ya da işçilerince yazıldığını açıkladığı halde yargılama sırasında ileri sürdüğü tersine iddiaya hukuksal sonuç bağlanamayacağı, 2- Vergi incelemesi sırasında vergi incelemesine yetkili olanlarca düzenlenen tutanaklar, yoklama tutanağı niteliği taşımadığından, yükümlülerin bu tutanakları imzalamaktan kaçınmalarının yaptırımının, rızasına bakılmaksızın inceleme yapılan defter ve belgelerin alınması olduğu, bu tutanakların, Vergi Usul Kanununun 131'inci maddesine göre polis, jandarma, muhtar ve ihtiyar meclisi üyelerinden birine imzalatılması gerekmediği hakkında.

Temyiz Eden : … Vekili : Av. …

Karşı Taraf : Banaz Vergi Dairesi Müdürlüğü

İstemin Özeti : Un ve kepek imalatı yapan davacının, 2002 yılında buğday ve buğday ürünleri alışlarının bir kısmı ile motorin alış ve satışları ve elma alışlarının tamamını

yasal defterler yerine el defterlerinde izleyerek hasılatının bir kısmını kayıt ve beyan dışı bırakması nedeniyle aylar itibarıyla tespit edilen beyan dışı bırakılmış hasılat farkının ilgili dönem katma değer vergisi matrahlarına dahil edilmesi suretiyle yeniden düzenlenen beyan tablosuna göre ödenecek verginin çıktığı Ekim, Kasım, Aralık 2002 dönemleri için adına re'sen salınan üç kat vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi dava konusu yapılmıştır.

Davayı inceleyen Manisa Vergi Mahkemesi, 21.3.2005 günlü ve E:2004/300, K:2005/139 sayılı kararıyla; davacı tarafından el defterlerinin usulsüz alındığı ileri sürülmüş ise de; söz konusu defterlerin işyerinden alındığı, defterlerin teslim alındığına ilişkin 7.10.2003 günlü tutanağın vergi dairesi müdür vekili, servis şefi ve yoklama memuru tarafından imzalandığı, bu tutanak yükümlü tarafından imzalanmamakla birlikte, aynı tarihte düzenlenen ve teslim alınan müstahsil makbuzu ile irsaliyeli faturaların mühürlendikten sonra yükümlüye teslim edildiğine dair tutanağın aynı yetkililer ve davacı tarafından da imzalandığı, yine ihtirazi kayıtsız imzalanan inceleme raporu eki tutanakta da, el defterlerinin işyerinden alındığı, bu defterdeki kayıtların iş görüşmesine ilişkin olduğu ve yazıların kendileri ya da iş yerindeki işçilerce yazılmış olabileceğinin yükümlü tarafından beyan edildiği anlaşıldığından, incelemenin usulüne uygun yapılmadığına ilişkin iddiaların tarhiyatı kusurlandırmayacağı, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 134'üncü maddesinde, vergi incelemesinden maksadın, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak olduğunun;

148'inci maddesinde, kamu idare ve müesseseleri, mükellefler ve mükelleflerle muamelede bulunan diğer gerçek ve tüzel kişilerin, Maliye Bakanlığının veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların isteyecekleri bilgileri vermeye mecbur olduklarının; aynı Kanunun 3/B maddesinde de; vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu ve gerçek mahiyetin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceğinin ve bu olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesinin ispatlama vasıtası olarak kullanılamayacağının hükme bağlanması karşısında,ihbar sonucu vergi dairesi müdür vekili, servis şefi ve yoklama memurunun işyerine giderek müstahsil makbuzu ve faturalarla birlikte 10 adet el defterinin alınmasından sonra davacıdan incelenmek üzere yasal defter ve belgelerinin istendiği, ibraz edilen belgelerle, el konulan el defterlerindeki özel kayıtların karşılaştırılarak incelenmesinden, davacının alım-satımını yaptığı buğday ve buğday ürünlerinin bir kısmının miktar ve tutarlarının yasal defterler yerine işyerinde tutulan el defterlerine kaydedilerek izlendiği, el defterlerinde kayıtlı bulunan satılan ya da değiştirilen un miktarı dikkate alınmaksızın, sadece buğday alışı ve un karşılığı satın alınan buğday miktarı ve mükellefin 1 ölçek buğdayın 31 kg geldiği yolundaki beyanı esas alınarak, ele geçirilen 10 adet el defterinde kayıtlı alış ve satış tutarlarının inceleme raporuna ekli tutanakta tablolar halinde gösterildiği, tutanağın ihtirazi kayıt konulmaksızın mükellef tarafından imzalandığı, kayıtlarda görülen alışlar düşülerek dönemler itibarıyla belgesiz alışlara ulaşıldığı, bu alışlara mükellefle birlikte tespit edilen ortalama fiyat uygulanarak maliyet bedelinin bulunduğu, yasal defter kayıtlarında yer alan verilerin göz önünde bulundurulması suretiyle imalata sevk edilen buğday miktarının tespit edildiği, Uşak Ticaret ve Sanayi Odası tarafından bildirilen imalata ilişkin veriler uygulanarak belge düzenlenmeden satılan un ve kepek miktarlarının ayrı ayrı saptandığı, davacının yapılan bu tespite inceleme sırasında bir itirazının olmadığı, bu şekilde yapılan hesaplama ile 162.217.254.992 lira hasılatın beyan dışı bırakıldığı sonucuna ulaşmasına karşın, el defterindeki kayıtlara ve yine mükellefin beyanı ile Uşak Ticaret ve Sanayi Odasının verilerine göre beyan dışı bırakılan hasılat farkının 151.301.663.948 lira olduğu, mükellef lehine olması ve işletmenin fiili durumunu yansıtması nedeniyle el defterleri üzerinden saptanan hasılat farkının vergilendirmeye esas alındığı, öte yandan, el defterlerindeki bilgilere ve mükellefin beyanına göre davacının idarenin bilgisi dışında motorin ticareti yaptığı, buna ilişkin kayıtların tarih belirtilerek ve pompa totalizatör rakamları yazılarak yapıldığı, ayrıca bu satışa ilişkin olarak iki adet motorin alış faturasına da ulaşıldığı, … Antalya Bölge Müdürlüğünce bildirilen veriler ve ele geçirilen iki adet motorin alış faturası dikkate alınarak, davacının 2002 yılında kayıt ve

beyan dışı bıraktığı 20.270.655.124 lira motorin satış hasılatına ulaşıldığı, ayrıca söz konusu el defterlerinden; 1800 kg elma satın alındığının belirlendiği, bu miktar elmanın mükellef tarafından tüketilemeyeceği ve ticari faaliyetinde kullanıldığı kabul edilerek ve elmanın 35.000 liraya alınıp 40.000 liraya satıldığı, bu satışlarda %2 fire oluştuğu yolundaki mükellef beyanı karşısında belgesiz elma satışından beyan dışı bırakılan hasılatın 70.560.000 lira olduğunun tespit edildiği, belirtilen tutarlarda un, kepek, motorin ve elma satış hasılatlarının yasal defterlere kaydedilmemesi nedeniyle aylar itibarıyla bulunan hasılat tutarları ile mükellefin beyanı dikkate alınıp, emtia çeşitlerine göre farklı katma değer vergisi oranları göz önünde bulundurulmak suretiyle dönemler itibarıyla tespit edilen matrah farkları üzerinden tarhiyat yapıldığı, davacı tarafından ilgili dönemlerde elde edilen ve el defterlerine kaydedilerek izlenen hasılatın beyan edilmediği sabit olduğundan, Mahkemelerinin 26.1.2005 günlü ara kararı ile getirtilerek incelenen el defterlerinde yer alan bilgilerden hareketle, davacı kayıtları ve ifadeleri ile mesleki kuruluşlarca sunulan verilere göre mükellef lehine olan hususlar da gözetilerek saptanan matrah farkı üzerinden yapılan tarhiyatta hukuka aykırılık görülmediği, davacının ihtilaflı dönemde elde ettiği gerçek hasılatını beyan etmeyerek gizlediği, yasal defterlerine kaydetmesi gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azaltılması sonucunu doğuracak şekilde özel el defterine kaydettiği anlaşıldığından, vergi ziyaına sebebiyet veren bu fiil nedeniyle kesilen vergi ziyaı cezasının hukuka aykırı düşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.

Davacının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi, 13.2.2007 günlü ve E:2005/2169, K:2007/364 sayılı kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 127'nci maddesinde; yoklamadan maksadın mükellefleri ve mükellefiyetle ilgili maddi olayları, kayıtları ve mevzuları araştırmak ve tespit etmek olduğu, aynı maddenin (c) bendinde ise;

yoklamaya yetkili memurların, vergi kanunlarının uygulanması ile ilgili olarak, günü gününe kayıt yapılması zorunlu defterlerin iş yerlerinde bulundurulup bulundurulmadığını, tasdikli olup olmadığını, usulüne göre kayıt yapılıp yapılmadığını, vergi kanunları uyarınca düzenlenmesi gereken belgelerin usulüne göre düzenlenip düzenlenmediği ve kullanılıp kullanılmadığını, faturasız mal bulunup bulunmadığını tespit etmek ve kanuni defter ve belgeler dışında kalan ve vergi kaybının bulunduğuna emare teşkil eden defter, belge ve delillerin tespit edilmesi halinde bunları almak yetkisini haiz oldukları hükmüne yer verildiği, aynı maddede, bu yetkilerin ne şekilde ve hangi hallerde kullanılacağını belirlemeye, yoklamaya yetkili olanların bu husustaki görev ve yetkilerini sınırlamaya, Maliye Bakanlığının yetkili olduğunun belirtildiği, Maliye Bakanlığının bu yetkiye istinaden yayımladığı 168 sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin yoklama ile ilgili olarak dikkat edilecek hususları düzenleyen bölümünün 4 numaralı bendinde; sahte ve muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge kullanıldığının veya kanuni defter ve belgeler dışında kalan ve vergi kaybının bulunduğuna emare teşkil eden defter ve belgeler ile çift defter, vergi dışı kalan işlemlerin kayıt edildiği; el defteri, Vergi Usul Kanunu Uyarınca Vergi Mükellefleri Tarafından Kullanılan Belgelerin Basım ve Dağıtımı Hakkında Yönetmelik hükümlerine aykırı belgeler ve benzeri diğer delillerin tespiti halinde, bunların alınacağı, defter ve belgelerin alındığını belirtir en az 4 örnek teferruatlı tutanak tanzim edilmesi yanında, alınan defter ve belgelerin uygun bir yerine ilgililerin imzalarının alınması yoluna gidileceğinin belirtildiği, aynı Yasanın "Yoklama Fişi"

başlıklı 131'inci maddesinde; yoklama neticelerinin tutanak mahiyetinde olan "yoklama fişine" geçirileceği, bu fişlerin yoklama yerinde iki nüsha tanzim olunarak tarihleneceği, bulunursa nezdinde yoklama yapılana veya yetkili adamına imza ettirileceği; bunlar bulunmaz veya imzadan çekinirse keyfiyetin fişe yazılarak ve yoklama fişinin polis, jandarma, muhtar ve ihtiyar meclisi üyelerinden birine imza ettirileceğinin hüküm altına alındığı, un imalatı yapan davacının işyerinde yapılan yoklama sonucu faaliyetiyle ilgili el defterleri ile yasal defter, belge ve beyanları karşılaştırılmak suretiyle bulunan matrah farkı üzerinden tarhiyat yapıldığı, davacı tarafından, kendisinin fabrikanın yanında bulunan idare bürosunda olmadığı sırada yoklama memurları tarafından bürodaki çekmece ve dolapları karıştırılmak

suretiyle, defterlerinin alındığı, kendisinin yoklama memurlarını giderken gördüğü, yoklama memuru olduğunu söyleyen kişilerin kimlik ibraz etmedikleri, yaklaşık bir hafta sonra kendisinin davalı vergi dairesi müdürlüğüne çağrıldığı, gittiğinde bir tutanak gösterilerek imzalamasının istendiği, ancak imzalamadığının iddia edildiği, yukarıda anılan Kanun ve Tebliğ hükümleri birlikte değerlendirildiğinde yoklama sırasında kanuni defter ve belgeler dışında kalan ve vergi kaybının bulunduğuna emare teşkil eden defter, belge ve delillerin tespit edilmesi halinde bunların nasıl alınacağının belirli kurallara bağlandığı, davalı idare tarafından, ihtilaf konusu matrah farkına esas teşkil eden el defterlerinin, davacının iş yerinde usulüne uygun olarak ele geçirildiği iddia edilmekte ise de, idarece yoklama fişi mahiyetinde hazırlanan tutanağın davacının imzadan imtina etmesi üzerine Vergi Usul Kanununun 131'inci maddesi kapsamında polis, jandarma, muhtar ve ihtiyar meclisi üyelerinden birine imzalatılmadığı, bu durumda davacının el defterlerinin Yasa ve Tebliğ hükümlerinin öngördüğü usul çerçevesinde ele geçirildiği hususunda idare tarafından bir kanıt ileri sürülemediğinin görüldüğü, T.C.Anayasasının 38'inci maddesinde yer alan, kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulguların delil olarak kabul edilemeyeceği yolundaki hüküm karşısında, el defterleri esas alınarak yapılan tarhiyata karşı açılan davanın reddinde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle kararı bozmuştur.

Bozma kararına uymayan Manisa Vergi Mahkemesi, 23.7.2007 günlü ve E:2007/331, K:2007/296 sayılı kararıyla; davacı tarafından, işletmeye ait büroda kimsenin

Bozma kararına uymayan Manisa Vergi Mahkemesi, 23.7.2007 günlü ve E:2007/331, K:2007/296 sayılı kararıyla; davacı tarafından, işletmeye ait büroda kimsenin