• Sonuç bulunamadı

Görevsizlik kararını veren adli yargı yerince daha sonra verilen ek bir kararla kararın tebliğinden

TÜRK MİLLETİ ADINA

2- Görevsizlik kararını veren adli yargı yerince daha sonra verilen ek bir kararla kararın tebliğinden

itibaren 30 gün içinde idari yargıda dava açılması gerektiğine karar verildiğinden ve hukuk aleminde mevcut olan bu kararın yok hükmünde sayılması mümkün olmadığından, dava açma süresinin anılan kararın tebliğinden itibaren başlatılması gerektiği hakkında.

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : … Ltd.Şti.

Vekili : Av. …

Karşı Taraf (Davalı) : Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı

İstemin Özeti : Van İdare Mahkemesinin 27.12.2005 günlü, E:2005/4033, K:2005/3324 sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması davacı tarafından istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : .Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi Şehnaz Gencay Karabulut'un Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının Danıştay Onuncu Daire kararı doğrultusunda bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı H. Ünal Kara'nın Düşüncesi : Danıştay Onuncu Dairesinin 6.7.2005 tarihli ve E:2004/12845, K:2005/3972 sayılı bozma kararının dayandığı hukuki ve yasal nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesince verilen ısrar kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca dosya incelendi, gereği görüşüldü:

Dava, davacı şirkete 506 sayılı Yasa uyarınca verilen idari para cezasının iptali istemiyle açılmıştır.

Van İdare Mahkemesinin 27.07.2004 günlü, E:2004/577, K:2004/633 sayılı kararıyla; davanın ilk olarak Hakkari Sulh Ceza Mahkemesinde açıldığı, bu mahkemenin 27.10.2003 tarih ve E:2003/142, K:2003/202 sayılı kararı ile görevsizlik kararı vererek dava dosyası ve eklerini mahkemelerine gönderdiği, mahkemelerince, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda, dosyaların bu şekilde gönderilmesi suretiyle dava açma olanağı bulunmadığı gerekçesiyle dosyanın Hakkari Sulh Ceza Mahkemesine iade edildiği, davacıya 12.11.2003 tarihinde tebliğ edilen ve temyiz edilmeden 20.11.2003 tarihinde kesinleşen görev ret kararı üzerine 2577 sayılı Yasanın 9. maddesi uyarınca kesinleşme tarihinden itibaren 30 gün içinde idare mahkemesinde dava açılması gerekirken bu süre geçirildikten sonra 29.12.2003 tarihinde açılan davanın süresi içinde açılmadığı gerekçesiyle davanın süre yönünden reddine karar verilmiştir.

Anılan karar, temyiz incelemesi sonucunda Danıştay Onuncu Dairesinin 6.7.2005 günlü, E:2004/12845, K:2005/3972 sayılı kararıyla; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7. maddesinde, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay ve İdare mahkemelerinde dava açma süresinin altmış gün olduğunun hükme bağlandığı, aynı Yasanın 9/1.maddesinde, çözümlenmesi Danıştay'ın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli ve askeri yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabileceği, görevsiz yargı merciine başvurma tarihinin Danıştay'a, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edileceği hükmüne yer verildiği; dava dosyasının incelenmesinden, davacının 506 sayılı Yasaya göre verilen idari para cezası işlemine karşı davalı idare nezdinde yaptığı itirazın reddinden sonra itiraz ret kararının tebliğ edildiği 16.7.2003 tarihinden itibaren süresi içinde davayı ilk olarak 23.7.2003 tarihinde Hakkari Sulh Ceza Mahkemesinde açtığı, Sulh Ceza Mahkemesinin 27.10.2003 tarih ve E:2003/142, K:2003/202 sayılı kararı ile 60 gün içinde idare mahkemesinde başvurulması gerektiğinden bahisle davanın görev yönünden reddine ve dosyanın Van İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, bu kararın temyiz edilmeyerek 20.11.2003 tarihinde kesinleştiği, dosyanın Van İdare Mahkemesine gönderilmesi üzerine 5.12.2003 tarihinde idare mahkemesi kayıtlarına giren dosyanın anılan idare mahkemesinin 8.12.2003 tarih ve E:2003/1200, K:2003/892 sayılı kararı ile adli yargı yerinin görev ret kararı üzerine dosyanın idare mahkemesine gönderilmesi suretiyle dava açılması şeklinde bir usul bulunmadığı gerekçesiyle dosya esas kaydının kapatılarak Hakkari Sulh Ceza Mahkemesine geri gönderildiği, bunun üzerine Hakkari Sulh Ceza Mahkemesinin 22.12.2003 tarih ve E:2003/142, K:2003/202 sayılı ek kararı ile 30 gün içinde idare mahkemesine dilekçe ile başvurularak dosyanın Van İdare Mahkemesine intikalinin sağlanması ve davaya devam edilmesi hususunun davacıya ihtar edildiği, davacının ise 29.12.2003 tarihinde Van İdare Mahkemesinin kayıtlarına geçen dilekçesi ile bu davayı açtığı, Van İdare Mahkemesinin 9.4.2004 tarih ve E:2004/8, K:2004/307 sayılı kararı ile dava dilekçesinin reddine karar verildikten sonra 30 günlük yenileme süresi içinde 24.5.2004 tarihinde yenilen dava dilekçesi ile davanın devam ettirilmek istenilmesine karşın temyize konu idare mahkemesi kararı ile davanın süre yönünden reddine karar verildiğinin anlaşıldığı;

2577 sayılı Yasanın yukarıda belirtilen 9. maddesi hükmü gereğince adli yargı yerince verilen görev ret kararının kesinleşmesinden itibaren 30 gün içinde idari yargı yerinde dava açılması asıl olmakla birlikte, bu kuralın adli yargı tarafından hukuka ve usule uygun olarak verilmiş olan görev ret kararları için geçerli olduğunun kabulü gerektiği; Hakkari Sulh Ceza Mahkemesince verilen 27.10.2003 tarihli görev ret kararında, yanlış olarak 60 gün içinde idari yargı yerine başvurulması gerektiği belirtildiğinden ve anılan mahkemenin, bu hatasının farkına vararak 22.12.2003 tarihinde verdiği ek kararla idare mahkemesine 30 gün içinde başvurulması gerektiğini davacıya ihtar etmesinden de anlaşılacağı üzere bu uyuşmazlıkta

verilen adli yargı görev ret kararıyla davacının yanlış yönlendirildiği, Yasayı bilmemenin mazaret sayılamayacağı hukukun genel ilkelerinden biri olmakla beraber bir mahkeme kararının bu nitelikte bir hukuki hata içerdiğini düşünemeyerek anılan karara uyan davacıya bunun sorumluluğunu yüklemenin hakkaniyetle bağdaşmayacağı; davacının, görevsizlik kararının kesinleştiği 20.11.2003 tarihten itibaren idari yargı yerinde 30 gün içinde dava açmamasının nedeninin, uymak zorunda olduğu ve hukuki hata içerdiğinden haberdar olmadığı Hakkari Sulh Ceza Mahkemesinin kararı olup bu kararda yukarıda belirtildiği gibi davacının yanlış yönlendirilerek dava açma süresinin elinden alınmasına neden olacak şekilde hüküm kurulduğu, bu hatasının farkına varan Sulh Ceza Mahkemesince verilen 22.12.2003 tarihli ek kararla da 30 gün içinde dilekçe ile idare mahkemesine başvurulması gerektiğinin davacıya ihtar edildiği; bu itibarla adli yargı görev ret kararı üzerine idari yargı yerinde açılan bu davada dava açma süresinin başlangıcına Hakkari Sulh Ceza Mahkemesince ek kararın verildiği 22.12.2003 tarihinin esas alınmasının hakkaniyete uygun olacağı; belirtilen 22.12.2003 tarihine göre 29.12.2003 tarihli dilekçeyle idare mahkemesinde açılan dava süresinde açılmış olduğundan, davanın süre yönünden reddine karar veren İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmadığı gerekçesiyle bozulmuş ise de, idare mahkemesi bozma kararına uymayarak, davanın süre yönünden reddi yolundaki kararında ısrar etmiştir.

Davacı, Van İdare Mahkemesinin 27.12.2005 günlü, E:2005/4033, K:2005/3324 sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 9/1. maddesinde, çözümlenmesi Danıştay'ın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli ve askeri yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabileceği, görevsiz yargı merciine başvurma tarihinin Danıştay'a, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edileceği kurala bağlanmıştır.

Olayda, dava ilk olarak süresi içerisinde görevli yargı yeri olan adli yargıda açılmış, ancak davanın görümü sırasında 6.8.2003 tarih ve 25191 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 29.7.2003 tarih ve 4958 sayılı Yasa'nın 51. maddesi ile 506 sayılı Yasa'nın 140. maddesi değiştirilerek, bu madde uyarınca verilen idari para cezalarına ilişkin uyuşmazlıklara İdare Mahkemesi tarafından bakılacağının belirtilmesi üzerine, adli yargı yerince idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilerek 2577 sayılı Yasanın 9. maddesindeki usule aykırı olarak dosya idari yargı yerine gönderilmiştir.

Adli yargı yerlerince verilen görevsizlik kararı üzerine dosyanın idari yargı merciilerine gönderilmesinin, davaların süre yönünden reddedilmesi sonucunu doğurması nedeniyle, hak kayıplarına yolaçtığı tartışmasızdır.

Yukarıda aktarılan yasal düzenlemeden anlaşılacağı üzere, adli yargı yerinde açılan bir davanın görev yönünden reddi halinde idari yargıdaki dava türlerinin de niteliği gereği 2577 sayılı Yasanın 3. maddesine uygun olarak hazırlanmış dilekçelerle görevli ve yetkili yargı yerinde yeniden dava açılması gerekmektedir. İlgililerin süresi içinde adli yargı yerine verdikleri ve dosyanın idari yargı merciine gönderilmesi istemini içeren dilekçelerin

"dilekçenin reddi" kararı verilerek dava dilekçesi durumuna getirilmek suretiyle işin esasının incelenmesine geçilmesi hukuken olanaklı ise de, adli yargı yerinin kendiliğinden dava dosyasını idari yargı yerine göndermesi halinde dosya mahkemenin esasına kaydedilerek davanın incelenmesine geçilemeyecektir. Bu durumda, davacının yazılı bir istemi olmaksızın doğrudan idari yargı merciine gönderilen dosyanın 2577 sayılı Yasanın 9/1. maddesi uyarınca esasa kaydedilmeyerek veya hataen kaydedilmiş ise dosya esas kaydının kapatılarak mahkemesine iadesi gerekmektedir. Nitekim Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 31.5.2007 günlü, E: 2006/4713, K: 2007/1302 sayılı kararı da bu yöndedir.

Uyuzmazlık konusu olayda da, Van İdare Mahkemesinin 8.12.2003 tarih ve E:2003/1200, K:2003/892 sayılı kararı ile adli yargı yerinin görev ret kararı üzerine dosyanın idare mahkemesine gönderilmesi suretiyle dava açılması şeklinde bir usul bulunmadığı

gerekçesiyle dosya esas kaydının kapatılarak Hakkari Sulh Ceza Mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmiş ise de, anılan mahkemenin 22.12.2003 tarih ve E:2003/142, K:2003/202 sayılı ek kararı ile 30 gün içinde idare mahkemesinde dava açılması gerektiği hüküm altına alınmıştır.

Sözü edilen "ek karar" hukuk aleminde mevcut olup, "yok hükmünde sayılmasına"

olanak bulunmadığından, dava açma süresinin bu kararın tebliğinden itibaren başlatılması gerekmektedir. Buna göre süresinde açılan davanın, süre yönünden reddi yolundaki idare mahkemesinin temyize konu ısrar kararında hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüne, Van İdare Mahkemesince verilen 27.12.2005 günlü, E:2005/4033, K:2005/3324 sayılı kararın Danıştay Onuncu Dairesince verilen karar doğrultusunda bozulmasına, dosyanın anılan İdare Mahkemesine gönderilmesine 16.4.2009 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

X- Temyiz dilekçesinde ileri sürülen hususlar Van İdare Mahkemesinin 27.12.2005 günlü, E:2005/4033, K:2005/3324 sayılı ısrar kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanması oyuyla karara karşıyız.

T.C.

D A N I Ş T A Y İdari Dava Daireleri Kurulu

Esas No: 2009/1356 Karar No: 2009/1679

Özeti : Bir ihalenin iptali istemiyle kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu tarafından açılan davada, dava açma ehliyetinin, davacının faaliyet alanı ile ihale işlemi arasında bir menfaat ilgisi kurulup kurulamayacağı yönünden incelenmesi gerektiği hakkında.

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası

Vekili : Av. …

Karşı Taraf (Davalı) : İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili : Av. …

İstemin Özeti : İstanbul 1. İdare Mahkemesinin 31.12.2008 günlü, E:2008/1231, K:2008/2242 sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : İstanbul 1. İdare Mahkemesince verilen ısrar kararının usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi Mustafa Karabulut'un Düşüncesi : Davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin ısrar kararının Daire kararı doğrultusunda bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Ünal Demirci'nin Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen İdare Mahkemesince verilen ısrar kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca dosya incelendi, gereği görüşüldü:

Dava; İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Ümraniye Dudullu Kavşağı Köprü Kavşak ve Yan Yolları Düzenlemesi İnşaatı İhalesinin iptali istemiyle açılmıştır.

İstanbul 1. İdare Mahkemesi 27.9.2006 günlü, E:2006/1952, K:2006/1701 sayılı kararı ile davalı idare yapılan inşaata ilişkin ihaleye katılmayan, sözleşmenin tarafı olmayan davacı ile iptal istemine konu edilen ihale arasında menfaat ilgisinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın ehliyet yönünden reddine karar vermiştir.

Anılan kararın temyizen incelenmesi sonucunda, Danıştay Onüçüncü Dairesinin 21.5.2007 günlü, E:2007/5974, K:2007/3348 sayılı kararıyla; 2577 sayılı Yasa'nın 2.

maddesinin 1/a fıkrasında; iptal davalarının "idarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan" davalar olarak tanımlandığı, yargı kararlarında "menfaat"

kavramının davacı ile iptalini istediği idarî işlem arasındaki bağı, ilgiyi ifade ettiği belirtilmekte ve idarî işlem ile dava açan kişi arasında meşru, güncel ve ciddî bir ilişki söz konusu ise, davada menfaat bağının bulunduğunun kabul edildiği, bunun dışında ayrıca sübjektif bir hakkın ihlâl edilmesi koşulunun aranmadığı, dolayısıyla iptal davasının gerek anılan maddede, gerekse içtihat ve doktrinde belirlenen hukukî nitelikleri gözönüne alındığında, idare hukuku alanında tek taraflı irade açıklamasıyla kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte tesis edilen idarî işlemlerin, bu idarî işlemle meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurabilenler tarafından iptal davasına konu edilebileceğinin kabulünün zorunlu bulunduğu, Anayasa'nın kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını düzenleyen 135. maddesinde;

"...Kamu Kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile kanunla konulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzel kişileridir..."

hükmünün yer aldığı, 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği Kanununun 2.

maddesinde ise; Birliğin kuruluş amacının gösterildiği, anılan hükme göre, Birliğin kuruluş amaçları arasında; "Mühendislik ve mimarlık mesleği mensuplarının, müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplinini ve ahlâkını korumak için gerekli gördüğü bütün teşebbüs ve faaliyetlerde bulunmak" ve "Meslek ve menfaatleriyle ilgili işlerde resmî makamlarla işbirliği yaparak gerekli yardımlarda ve tekliflerde bulunmak, meslekle ilgili bütün mevzuatı normları, fenni şartnameleri incelemek ve bunlar hakkındaki görüş ve düşünceleri ilgililere bildirmek" görevlerinin yer aldığı, 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanununa dayanılarak hazırlanan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Ana Yönetmeliğinin, Birlik ve Bağlı Odaların Amaçlarını düzenleyen 3. maddesinin b) fıkrasında da; mühendislik ve mimarlık mesleği mensuplarının ortak gereksinmelerini karşılamak, mesleki etkinlikleri kolaylaştırmak, mesleğin genel yararlara uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halkla olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplinini ve ahlâkını korumak; kamunun ve ülkenin çıkarlarının korunmasında, yurdun doğal kaynaklarının bulunmasında, korunmasında ve işletilmesinde, çevre ve tarihi değerlerin ve kültürel mirasın korunmasında,

tarımsal ve sınai üretimin artırılmasında, ülkenin sanatsal ve teknik kalkınmasında gerekli gördüğü tüm girişim ve etkinliklerde bulunmak. c) fıkrasında ise; meslek ve çıkarları ile ilgili işlerde, resmî makamlar ve öteki kuruluşlar ile işbirliği yaparak gerekli yardımlarda ve önerilerde bulunmak, meslekle ilgili bütün mevzuatı, normları, bilimsel şartnameler, tip sözleşmeler ve bunlar gibi bütün bilimsel evrakı incelemek ve bunların değiştirilmesi, geliştirilmesi ya da yeniden konulması yolunda önerilerde bulunmak, birliğin ve bağlı odaların amaçları arasında sayıldığı, belirtilen yasal düzenlemeler uyarınca meslekî faaliyetleri kolaylaştırmak, mesleğin genel yararlara uygun gelişmesini sağlamak, kamunun ve ülkenin çıkarlarının korunmasında gerekli gördüğü tüm girişim ve etkinliklerde bulunmak konuları, amaçları arasında yer alan Odanın, meslek sınıfına ait bir iş olan yapım işinin ihalesinin;

meslek kurallarını ihlâl ettiği, şehircilik ilkelerine, yasalara ve kamu yararına aykırı olduğu iddialarıyla açmış olduğu davada, dava konusu işlemle menfaatinin etkilendiği sonucuna ulaşıldığı, menfaat ilişkisi bulunmadığı gerekçesiyle davanın ehliyet yönünden reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukukî isabet görülmediği gerekçesiyle bozulmuş ise de;

İdare Mahkemesi bozma kararına uymayarak davanın ehliyet yönünden reddi yolundaki ilk kararında ısrar etmiştir.

Davacı, İstanbul 1. İdare Mahkemesinin 31.12.2008 günlü, E:2008/1231, K:2008/2242 sayılı anılan ısrar kararını temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.

Danıştay içtihatlarında, ihaleye katılmayan ve ihale ile herhangi bir ilgisi kurulamayan gerçek ve tüzel kişilerin ihaleden dolayı menfaatinin ihlal edilmediği, dolayısıyla bunların ihale işlemlerinin iptali istemiyle açtığı davalarda, kural olarak, dava açma ehliyetinin bulunmadığı kabul edilmektedir.

Bununla birlikte, ihalenin iptali istemiyle açılan davada, davacının kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu olması halinde, dava açma ehliyeti konusunun Danıştay kararlarında, davacının faaliyet alanı ile ihale işlemi arasında bir menfaat ilgisi kurulup kurulamayacağı yönünden incelendiği anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlık konusu olayda, dava konusu ihale, davacı Odanın meslek sınıfına ait bir iş olan yapım işinin ihalesi olduğundan ve ihaleye çıkarma işleminin ilan edilmemiş olmasının mevzuata aykırı olduğu; meslek kurallarını, şehircilik ilkelerini ve kamu yararını ihlal ettiği iddialarıyla bu iptal davasının açıldığı anlaşıldığından, davacının dava konusu işlem nedeniyle menfaatinin etkilendiği sonucuna varılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüne, İstanbul 1. İdare Mahkemesinin 31.12.2008 günlü, E:2008/1231, K:2008/2242 sayılı ısrar kararının Danıştay Onüçüncü Dairesinin bozma kararı doğrultusunda bozulmasına, dosyanın adı geçen İdare Mahkemesine gönderilmesine 18.6.2009 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

X- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; İdare Mahkemesince verilen ısrar kararının usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davacının temyiz isteminin reddi ile İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.

KARŞI OY

XX- 2577 sayılı Yasa'nın 14. ve 15. maddelerinde, dava dilekcesinin Yasa'nın 3.

maddesine uygun olması gerektiği, aksi halde dilekçenin reddine karar verileceği; 3.

maddede ise, dilekçede dava konusu işlemin bir örneğinin dilekçeye eklenmesi, gerektiği hükümlerine yer verilmiştir.

Dava dilekçesinin incelenmesinden, dilekçenin Yasa'nın 3. maddesine uygun olmadığı, hangi işlemin iptalinin istenildiğinin açıkça belirtilmediği görülmektedir.

Açıklanan nedenlerle, davacı temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının belirtilen gerekçeyle bozulması oyuyla, karara katılmıyorum.