• Sonuç bulunamadı

yapılabileceğinden, vadesinde ödenmeyen rüsum bedelini ödemeye çağıran, çağrıya karşın ödenmediği takdirde 6183 sayılı Yasaya göre cebren takibe başlanacağını bildiren yazının, etkili işlem niteliği taşımadığı hakkında.

Temyiz Eden : … Anonim Şirketi

Karşı Taraf : Antalya Valiliği İl Özel İdaresi Vekili : Av. …

İstemin Özeti : Dava, 25.4.2004-25.4.2006 tarihleri arasında geçerli olmak üzere sözleşmedeki para birimiyle 85.000.000.000 TL rüsum karşılığı, iki yıl süreyle kum-çakıl ocağı işletme ruhsatı verilen davacı şirketin ruhsatının 17.9.2004 tarihinde iptal edilmesi üzerine, 25.10.2004 ve 25.1.2005 olan vade tarihlerinde ödenmeyen ve o tarihteki para birimine göre 42.500 YTL rüsum bedelinin gecikme faiziyle birlikte ödenmesi gereğini ve aksi halde 6183 sayılı Yasaya göre cebren tahsil edileceğini duyuran Antalya İl Özel İdare Müdürlüğünün 8.6.2005 tarih ve 625 sayılı yazısının iptali istemiyle açılmıştır.

Davayı inceleyen Antalya Vergi Mahkemesi, 27.10.2005 gün ve E:2005/735, K:2005/1179 sayılı kararıyla; Taşocakları Nizamnamesi uyarınca rüsumun, taş-kum-çakıl ocağı işletme hakkı karşılığı alındığı, rüsum bedelinin belli bir işletme süresinden sonra idare ile ruhsat sahibi arasındaki mutabakatla maktu miktara bağlanabileceği, ruhsat verilmesine ilişkin karar ve sözleşme ile belirli rezerve sahip ocağı işletme hakkı davacıya verilirken, rezervin kullanılması bakımından bir sınırlama getirilmediği, iki yıllık ruhsat süresi sona ermeden de rezervin tamamını alma hakkı tanındığı, bu nedenle rüsumu belirleyen unsurun ruhsat süresi değil, ocağın kullanma hakkının tanınması olduğu, dolayısıyla ocağın işletme hakkının verilmesiyle idarenin rüsumun tamamına hak kazandığı, vadesinde ödenmeyen rüsum bedelinin gecikme faizi ile birlikte takip ve tahsili amacıyla tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı, ayrıca Maden Kanununda daha önceden ruhsata bağlanan ocakların rüsumu yönünden bir değişiklik getirilmediğinden işlemin bu açıdan da kusurlandırılamayacağı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.

Davacının temyiz istemini reddeden ancak, karar düzeltme istemini kabul ederek, temyiz isteminin reddi yolundaki kararını kaldırdıktan sonra temyiz istemini yeniden inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi, 13.2.2007 günlü ve E:2006/5136, K:2007/343 sayılı kararıyla; davacı şirket tarafından işletilmekte olan kum-çakıl ocağına ilişkin ruhsatın, ocakta derinlik sınırının aşılması ve ruhsat dışı sahadan malzeme alınması nedeniyle İl Daimi Encümeninin 17.9.2004 günlü kararı ile iptal edildiği ve sözleşmeden doğan 25.10.2004 ve 25.1.2005 tarihlerine ait rüsum taksitlerinin vadesinde ödenmemesi üzerine dava konusu işlemin tesis edildiği, Taşocakları Nizamnamesinin 19'uncu maddesinde, ocaktan çıkarılacak maddelerden alınacağı belirtilen rüsum bedelinin, ocağın rezerv durumu, çıkarılan kum ve çakıl miktarı ve işletme süresi dikkate alınarak hesaplanmasının öngörüldüğü, işletmecinin kusuru nedeniyle dahi olsa ruhsatın iptal edilmesiyle ocaktan çıkarılması kararlaştırılan ürünün tamamı istihsal edilemeyeceğinden, ocak rezervinin tamamının kullanılacağı varsayımı ile önceden saptanan rüsum bedelinin tümünün istenmesinde hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle vergi mahkemesi kararını bozmuştur.

Bozma kararına uymayan Antalya Vergi Mahkemesi, 12.7.2007 gün ve E:2007/1045, K:2007/1270 sayılı kararıyla, davanın reddi yönündeki ilk kararında ısrar etmiştir.

Davacı, taşocağı işletme ruhsatının davalı idarece iptal edilmesi nedeniyle ocakta faaliyette bulunulmadığını,ruhsat süresi sonunda alınan malzeme miktarının bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, haksız rüsum istendiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hâkimi Gönül SAYIN'ın Düşüncesi : Taşocakları Nizamnamesinin 19'uncu maddesi uyarınca idare ile ruhsat sahibi davacı arasında yapılan görüşme sonucu düzenlenen sözleşme ile azami rezerv miktarı kadar kum-çakılın alınmasına iki yıl süre ile izin verildiğinden azami rezerv miktarının tamamının çıkarıldığı yönünde idarece bir tespit olmadığı sürece maktu rüsumun iki yıllık kullanım karşılığı alındığının kabulü gerekmektedir.

Olayda 25.4.2004-25.4.2006 tarihleri arasında geçerli olmak üzere verilen kum-çakıl ocağı işletme ruhsatı 17.9.2004 tarihinde iptal edilerek 6.10.2004 tarihinden, iptal işlemine karşı idare mahkemesinde açılan davada verilen yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararın tebliğ tarihi olan 28.3.2005 tarihine kadar davacının faaliyeti durdurulduğundan, davacı şirketin idarenin işlemi ve eylemi nedeniyle faaliyette bulunamadığı 5 ay 22 gün süreye isabet eden rüsumun azami rezerv miktarının tamamının çıkarıldığı yönünde idarece bir tespit olmadığı taktirde terkini gerekmektedir.

Bu nedenlerle vergi mahkemesince idare tarafından ruhsatlı alandan alınan kum-çakıl miktarının tespit edilip edilmediği araştırıldıktan sonra karar verilmesi gerektiği kanaati ile ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Buket ORAL'ın Düşüncesi : Danıştay Dokuzuncu Dairesinin bozma kararındaki gerekçede belirtilen nedenler doğrultusunda temyiz isteminin kabulü ile temyiz konusu Mahkeme ısrar kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

Vadesinde ödenmeyen rüsum bedeli taksitlerinden oluşan borcun gecikme faiziyle ödenmesi gerektiğini ve aksi halde 6183 sayılı Yasa hükümlerine göre cebren takip ve tahsil edileceğini duyuran il özel idare müdürlüğü yazısına karşı açılan davayı inceleyerek, reddeden vergi mahkemesi ısrar kararı temyiz edilmiştir.

İdari davalara, idare hukuku ilkelerine göre kurulmuş, kesin ve etkili işlemler konu yapılabilir. Etkisiz işlemleri konu edinen davaların, 2577 sayılı Yasanın 14'üncü maddesinin (3/d) ve 15'inci maddesinin (1/b) bendi uyarınca reddi gerekmektedir.

Davacı şirkete, Antalya İli, … İlçe, … ve … sınırları içinde … Çayı mevkiinde bulunan, 68.635 m2 alanın, 17.000 m2'sinde İl Daimi Encümeninin 25.3.2004 gün ve 92 sayılı kararına dayanılarak 25.4.2004-25.4.2006 tarihleri arasında geçerli olmak üzere maktu rüsum karşılığı kum-çakıl ocağı işletme ruhsatı verildiği, davalı idare ile davacı şirket arasında imzalanan 16.4.2004 tarihli sözleşmede rüsum bedelinin 1/4'ünün peşin, geri kalan kısmının ise üç eşit taksitle 25.7.2004, 25.10.2004, 25.1.2005 tarihlerinde ödenmesinin, sözleşmede kararlaştırılan rüsum bedelinin vadesinde ödenmemesi halinde ihbar ve ihtara gerek olmadan, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun uyarınca işlem yapılmasının öngörüldüğünde ve davacının ödeme zamanı sözleşmede kararlaştırılan, 25.10.2004 ve 25.1.2005 tarihlerinde ödemesi gereken taksitleri vadelerinde ödemediğinde tartışma bulunmamaktadır. Sözleşmede, kararlaştırılan taksitlerin vadelerinde ödenmemesi halinde herhangi bir ihbar veya ihtar yapılması gerekmeksizin, rüsum bedelinin 6183 sayılı Yasa hükümlerine göre tahsil edileceği yazılı olduğuna göre davacı hakkında kurulabilecek etkili işlem, 6183 sayılı Yasanın 54'üncü maddesine dayanılarak kurulacak işlemlerden biri olabilir. Gösterilmişse teminatın paraya çevrilmesi veya davacı adına ödeme emri düzenlenerek başlatılabilecek olan cebren takipten önce alacaklı tahsil dairesi tarafından yazılan ve borçluyu ödemeye çağıran yazı gereğinin yerine getirilmemesi, borçlunun yazının tebliğinden önceki hukuksal durumunda herhangi bir değişiklik yaratmaz.

Antalya İl Özel İdare Müdürlüğünün davacıya tebliğ ettiği ve davaya konu yapılan 8.6.2005 günlü ve 625 sayılı yazısı, rüsum bedelinin vadesinde ödenmediğini hatırlatarak

ödemeye çağıran, çağırıya karşın ödenmediği takdirde 6183 sayılı Yasaya göre cebren takibe başlanacağını bildiren bir yazıdır. Belirtilen niteliğinden dolayı etkili olmayan yazıya karşı açılan davanın incelenmesiyle verilecek hükmün de etkili olmayacağı açıktır.

Açıklanan nedenlerle, davacı tarafından ileri sürülen iddialar, temyiz istemine konu yapılan Antalya Vergi Mahkemesinin, 12.7.2007 gün ve E:2007/1045, K:2007/1270 sayılı ısrar kararının sonucu itibarıyla bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden temyiz isteminin reddine, 26.12.2008 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

X- Dava, 25.4.2004- 25.4.2006 tarihleri arasında geçerli olmak üzere sözleşmedeki para birimiyle 85.000.000.000 TL. rüsum karşılığı, iki yıl süreyle kum-çakıl ocağı işletme ruhsatı verilen davacı şirketin ruhsatının 17.9.2004 tarihinde iptal edilmesi üzerine, 25.10.2004 ve 25.1.2005 olan vade tarihlerinde ödenmeyen ve o tarihteki para birimine göre 42.500 YTL. rüsum bedelinin gecikme faiziyle birlikte ödenmesi gereğini ve aksi halde 6183 sayılı Yasaya göre cebren tahsil edileceğini duyuran Antalya İl Özel İdare Müdürlüğünün 8.6.2005 tarih ve 625 sayılı yazısının iptali istemiyle açılmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2 nci maddesinin 1 inci fıkrasının (a) bendinde, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, idari dava türü olarak açıklanmıştır.

Doktrinde idari işlem, idari makam ve mercilerin idare işlevleriyle ilgili, kamu hukuku alanında tesis ettikleri tek taraflı, doğrudan uygulanabilir nitelikteki hukuki tasarrufları olarak tanımlanmakta, işlemin, ilgilinin talebine bağlı olmaksızın kişilerin hukuksal durumunda etkili olması, hukuk alanına bir yenilik veya değişiklik getirmesi bilgisini içermesi idari davaya konu olması için yeterli görülmektedir.

Davacıya,25.10.2004 ile 25.1.2005 tarihleri arasında ödenmeyen rüsum bedelinin gecikme faizi ile birlikte ödenmesini, aksi halde 6183 sayılı Yasaya göre cebren tahsil edilebileceğinin bildirilmesine ilişkin dava konusu işlem, gerek rüsum bedelinin faiziyle birlikte ödenmesi hususunda davacıya yükümlülük öngörmesi, gerek ödeme yapılmaması halinde davacının, 6183 sayılı Yasaya göre cebren tahsil için takibata maruz kalacağının açıklanmış olması nedeniyle yaratacağı hukuki sonuçlar dikkate alındığında yukarıda tanımlanan nitelikte davacının menfaatini doğrudan etkileyen idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu işlem olarak kabul edilmelidir.

Bu nedenle temyiz isteminin esası incelenerek karar verilmesi gerektiği oyu ile karara karşıyız.

T.C.

D A N I Ş T A Y Vergi Dava Daireleri Kurulu

Esas No : 2008/738 Karar No: 2009/80

Özeti : Birden çok gümrük giriş beyannamesi muhteviyatı eşya nedeniyle yapılan tahakkuklardan her birine ayrı ayrı yöneltilen itirazların reddine ilişkin işlemlerin 4458 sayılı Gümrük Kanununa uygun olup olmadığının ayrı ayrı incelenmesi gerektiği ve işlemlerden biri diğerinin sonucu olmadığı gibi biri hakkında ulaşılacak yargının, diğerini etkilemesi de

söz konusu olmadığından, birlikte ve aynı dilekçede dava konusu yapılamayacağı hakkında.

Temyiz Edenler : 1- … Anonim Şirketi Vekili : Av. …

2- Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı adına Halkalı (Tekstil İhtisas) Gümrük Müdürlüğü

İstemin Özeti : Davacı şirket adına ihtirazi kayıtla verilen 41 ayrı gümrük giriş beyannamesi muhteviyatı eşya nedeniyle yapılan tahakkuklara vaki itirazların reddine ilişkin işlemlerin iptali istemiyle açılan davayı inceleyen İstanbul 7.Vergi Mahkemesi, 21.6.2006 günlü ve E:2006/36, K:2006/1569 sayılı kararıyla, dava konusu işlemlerin kısmen iptaline, kısmen de davanın reddine karar vermiştir.

Tarafların temyiz istemini inceleyen Danıştay Yedinci Dairesi, 14.6.2007 günlü ve E:2006/3602, K:2007/2738 sayılı kararıyla; beyannamelerin tescil tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Gümrük Kanununun ilgili hükümlerine uygun olarak düzenlenip düzenlenmediği yönünden her birinin ayrı ayrı incelenmesi zorunlu olan birden fazla işleme karşı tek dilekçeyle açılan davaya ait dilekçenin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 5'inci maddesine uygun olmaması nedeniyle reddi gerekirken, davanın bu aykırılık gözetilmeden karara bağlanmasında isabet bulunmadığı gerekçesiyle kararı bozmuştur.

Bozma kararına uymayan İstanbul 7.Vergi Mahkemesi, 15.5.2008 günlü ve E:2008/1621, K:2008/1641 sayılı kararıyla; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 5'inci maddesinin 1'inci fıkrasında yer alan, aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep-sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı tek dilekçe ile de dava açılabileceği yolundaki hüküm karşısında, dava dilekçesinde değinilen kurala aykırılık görülmeyerek davanın esası incelenerek sonuçlandırılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle ilk kararında ısrar etmiştir.

Taraflar, ısrar kararının hukuka uygun olmadığını ileri sürerek bozulmasını istemişlerdir.

Savunmanın Özeti : Davacı tarafından savunma verilmemiştir. Vergi idaresince yasal dayanaktan yoksun olan temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

Danıştay Tetkik Hakimi Gönül SAYIN'ın Düşüncesi : Taraflar temyiz isteminin ısrar hükmü yönünden reddi ile işin esası yönünden temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Danıştay Yedinci Dairesine gönderilmesi gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı H.Hüseyin TOK'un Düşüncesi : Taraflar temyiz isteminin kabulü ile vergi mahkemesi ısrar kararının Danıştay 7 nci Dairesince verilen bozma kararı doğrultusunda bozulmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, tebligat işlemlerinin tamamlandığı görüldüğünden, davacının yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmesine gerek görülmeyerek, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

Davacı şirket adına verilen 41 ayrı gümrük giriş beyannamesi muhteviyatı eşya nedeniyle ayrı ayrı yapılan tahakkuklardan her birine ayrı dilekçelerle yöneltilen itirazların reddine ilişkin işlemlerin, aynı dilekçede dava konusu edilmesinde yargılama usulüne aykırılık görmeyerek davayı incelemesi nedeniyle kararı bozulan vergi mahkemesi tarafından verilen ısrar kararı temyiz edilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 5'inci maddesinin 1'inci fıkrasında; her idari işlem aleyhine ayrı ayrı dava açılacağı ancak, aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile de dava açılabileceği kuralına yer verilmiştir.

Her idari işleme karşı ayrı ayrı dava açılması gerektiği kuralına istisna oluşturan sözü edilen düzenlemenin, birden çok işleme karşı aynı dilekçe ile dava açılmasını bağladığı koşullar karşısında; işlemlerden birinin, diğerinin sonucu olmadığı ya da biri hakkında verilecek kararın diğerini etkilemediği durumlarda birden çok işlemin, aynı dilekçede dava konusu edilmesine olanak bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.

Davacı şirket adına tescilli muhtelif gün ve sayılı gümrük giriş beyannameleri muhteviyatı eşya nedeniyle yapılan tahakkuklardan her birine ayrı ayrı yöneltilen itirazların reddine ilişkin dava konusu işlemlerin; beyannamelerin tescil tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 4458 sayılı Gümrük Kanununun ilgili hükümlerine uygun düzenlenip düzenlenmediği ve ihtirazi kayıtla verilip verilmediği yönünden her birinin ayrı ayrı incelenmesi zorunlu bulunduğundan ve işlemlerden biri diğerinin sonucu olmadığı gibi bu işlemlerden biri hakkında ulaşılacak yargının diğerini etkilemesi de söz konusu edilemeyeceğinden, itirazların reddi yolundaki her işleme karşı ayrı dava açılması zorunlu olduğu halde tümüne aynı dilekçe ile dava açılması nedeniyle dava dilekçesinin bu durum gözetilerek reddi gerekirken, dava dilekçesinde bu yönden yargılama usulüne aykırılık görülmeyerek verilen ısrar hükmünde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüyle, İstanbul 7.Vergi Mahkemesinin 15.5.2008 günlü ve E:2008/1621, K:2008/1641 sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri yönünden hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 6.3.2009 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

X- Tarafların ısrar hükmüne yönelik temyiz istemlerinin reddi ile işin esası yönünden temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın görevli Danıştay Yedinci Dairesine gönderilmesi gerektiği görüşüyle karara karşıyım.

İKİNCİ DAİRE KARARLARI