• Sonuç bulunamadı

VERGİ ALACAĞININ RIZAEN ÖDENMESİ VE BORÇLUYA SAĞLANAN KOLAYLIKLAR A. VERGİ ALACAĞININ RIZAEN ÖDENMESİ

C. VERGİ BORÇLUSUNA SAĞLANAN KOLAYLIKLAR

III. VERGİ ALACAĞININ CEBREN TAHSİLİ

Ödeme müddeti içinde ödenmeyen amme alacağı tahsil dairesince cebren tahsil olunur.

Cebren tahsil aşağıdaki şekillerden herhangi birinin tatbiki suretiyle yapılır:

1. Amme borçlusu tahsil dairesine teminat göstermişse, teminatın paraya çevrilmesi yahut kefilin takibi, 2. Amme borçlusunun borcuna yetecek miktardaki mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi,

3. Gerekli şartlar bulunduğu takdirde borçlunun iflasının istenmesi.

Amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, 15 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumu bir “ödeme emri” ile tebliğ olunur.

Ödeme emrinde borcun asıl ve ferilerinin mahiyet ve miktarları, nereye ödeneceği, müddetinde ödemediği veya mal bildiriminde bulunmadığı takdirde borcun cebren tahsil ve borçlunun mal bildiriminde bulununcaya kadar üç ayı geçmemek üzere hapis ile tazyik olunacağı, gerçeğe aykırı bildirimde bulunduğu takdirde hapis ile

cezalandırılacağı kayıtlı bulunur. Ayrıca, borçlunun Kendisine ödeme emri tebliğ olunan ve malı olmadığı yolunda bildirimde bulunan amme borçluları bu bildirim ile birlikte veya bu tarihten itibaren 15 gün içinde:

1. En son kanuni ikametgâh ve iş adreslerini,

2. Varsa devamlı mükellefiyetleri bulunan diğer tahsil dairelerini ve amme idarelerini ve bunlardaki hesap ve kayıt numaralarını bildirmek, nüfus kayıt suretini vermek mecburiyetindedirler.

Bu vazifeyi makbul bir özre dayanmadan zamanında yerine getirmeyenler elli güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.ve bu ceza ödeme emrinde kendisine bildirilir.

Belediye hududu dışındaki köylerde bulunan borçlulara ödeme emirleri muhtarlıkça tebliğ olunur. Ödeme

emirlerinin muhtarlığa tevdii tarihinden itibaren 15 gün içinde tebligat yapılmadığı takdirde ödeme emirleri tebliğ edilmemiş olan borçluların isimleri ödeme emri hüküm ve mahiyetindeki bir "ödeme cetveline" alınarak borçlular borçlarını ödemeye ve mal bildiriminde bulunmaya çağırılırlar. Ödeme cetveli köy ihtiyar kurulu kapısına bir örneği de köyde herkesin görebileceği umumi bir mahalle 10 gün müddetle asılmak suretiyle tebliğ olunur ve cetvelin asıldığı köy muhtarlığınca münadi vasatisiyle ilan olunur. Cetvel asılırken ve indirilirken keyfiyet muhtarlıkça zabıt varakasıyla tespit edilir. Cebren tahsil ve takip ödeme emrinin tebliği veya ödeme cetvelinin indirilmesi tarihinde başlamış olur.

Borcunu vadesinde ödemeyenlere ait malları elinde bulunduran üçüncü şahıslardan bu malları 15 gün içinde bildirmeleri istenir.

• Teminatlı alacakların takibi,

Karşılığında teminat gösterilmiş bulunan amme alacağı vadesinde ödenmediği takdirde, borcun 15 gün içinde ödenmesi, aksi halde teminatın paraya çevrileceği veya diğer şekillerle cebren tahsile devam olunacağı borçluya bildirilir. 15 gün içinde borç ödenmediği takdirde teminat Paraya çevrilerek amme alacağı tahsil edilir.

Kefil ve yabancı şahıs veya kurumlar mümessillerini takip:

Kefil ve yabancı şahıs veya kurumların mümessilleri aynen asıl borçluların tabi tutuldukları usullerle takip olunur.

67

Ödeme emrine itiraz:

Kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir.

Borcun bir kısmına itiraz eden borçlunun o kısmın cihet ve miktarını açıkça göstermesi lazımdır, aksi halde itiraz edilmemiş sayılır.

• Haciz yolu ile takip,

Vergi borçlusunun menkul ve gayrimenkul malları ile alacak ve haklarına vergi alacaklısı tarafından zorla el konularak, bunların satılarak paraya çevrilmesi yolu ile vergi alacağının tahsiline olanak sağlayan bir cebren tahsil yoludur. Bu bakımdan haciz yolu ile takipte borçlu borçtan bütün malvarlığı ile sorumlu olduğundan sorumluluğu malvarlığı anlamında sınırsızdır.

Haciz yoluyla takip ile iflas yoluyla takip arasındaki başlıca farklılıklar şunlardır:

İflasta borçlunun bütün varlıkları bütün borçlarına karşılık oluşturur.

İflas yolunda ilke olarak bütün alacaklıların borçluya karşı birlikte hareket etmesi gerekir.

Haciz yolunda ise borçlunun alacaklıları birbirlerinden bağımsız olarak borçlunun sahip olduğu malvarlığı parçalarına el koyarlar.

Bu yüzden iflas yolu bir külli icra yolu olarak nitelenirken, haciz yolu cüz'i icra yolu olarak nitelenir.

Borçlunun malvarlığına haciz uygulanabilmesi için, vadesinde ödenmeyen vergi alacağının ödenmesi için borçluya bir ödeme emrinin tebliğ edilmesi gerekir. Ödeme emri tebliğinde borçluya tanınan ödeme süresi içinde de borç ödenmez ise, haciz yoluyla takibata gidilir.

Dava Yolu İle İtiraz

Cebri icra takibinin sürüncemede kalmadan süratle sonuçlanmasını sağlamak amacıyla, ödeme emirlerine karşı açılacak davaların yalnızca tahsil aşamasına özgü sebeplere dayandırılması gerekir. İşte bu yüzden, ödeme emirlerine karşı açılan davalarda yalnızca "böyle bir borcun olmadığı", "borcun kısmen ödendiği" veya "borcun zamanaşımına uğradığı" iddialarının ileri sürülebilmesine izin verilmiştir.

Böyle bir borcun olmadığı iddiasının kapsamına; borcun ödenmiş olması, borcun mahsup edilmediği, borcun henüz vadesinin gelmemiş olması, alacağın tecil veya terkin edildiği, borçluda hata yapıldığı veya tahakkukla ilgili tebligatın geçersiz olduğu gibi iddialar girmektedir.

Ödeme emrine karşı açılan davada, vergi borçlusu, borcun bir kısmının da-ha önce ödendiği iddiasında da bulunabilir. Vergi borçlusu, borcun bir kısmını ödemiş olduğu halde, tahsil dairesince daha önce ödenmiş olan tutar düşülme-den, borcun tamamı için ödeme emri gönderilmiş olabilir. Bu nedene dayanılarak açılan davada, vergi borçlusu borcun varlığını kabul etmekte, ancak bir kısmını ödediğini ileri sürmektedir.

Ödeme emrine karşı dava açmanın başka bir nedeni de borcun zamanaşımına uğradığı iddiasıdır. Burada söz konusu olan tahsil zamanaşımıdır. Tahsil zamanaşımına uğrayan vergi alacağı, tahsil edilebilirliğini

kaybedeceğinden, dava açılması halinde vergi mahkemesince düzenlenen ödeme emri iptal edilir.

Ödeme emrine karşı açtığı davayı kısmen ya da tamamen kaybeden vergi borçlusu, ayrıca haksız çıktığı miktarın

%10'u oranında haksız çıkma zammı ödemek zorunda kalır. Bu hükmün gerekçesi, haksız yere yargı organlarının meşgul edilerek tahsil işlemlerindeki gecikmelerin önlenmesidir.

Mal Bildiriminde Bulunma

Mal bildirimi, borçlunun gerek kendisinde gerekse üçüncü şahıslar elinde bulunan mal, alacak ve hakların-dan borcuna yetecek miktarın, nev’ini, mahiyetini, vasfını, değerini ve her türlü gelirlerini veya haczi kabil mal veya geliri bulunmadığını ve yaşayış tarzına göre geçim kaynaklarını ve buna nazaran borcunu ne suretle

ödeyebileceğini yazı ile veya sözle tahsil dairesine bildirmesidir.

Köylerde mal bildirimi, Maliye Bakanlığınca tespit ve ilan edilecek vergiler dışında kalan amme borçları için köy muhtarlığına da yapılabilir.

Sözle bildirim halinde keyfiyet bir zabıtla tespit edilir. Her iki halde bildirimin yapıldığına dair amme borçlusuna pulsuz makbuz verilir.

68

Mal bildiriminde bulunmayanlar: Kendisine ödeme emri tebliğ edilen borçlu, 15 günlük müddet içinde borcunu ödemediği ve mal bildiriminde de bulunmadığı takdirde mal bildiriminde bulununcaya kadar bir defaya mahsus olmak ve üç ayı geçmemek üzere hapisle tazyik olunur.

Hapisle tazyik kararı, ödeme emrinin tebliğini ve 15 günlük müddetin bitmesini müteakip tahsil dairesinin yazılı talebi üzerine icra tetkik mercii hâkimi tarafından verilir.

Bu kararlar Cumhuriyet Savcılığınca derhal infaz olunur.

İcra tetkik mercii hâkimi tarafından verilen hürriyeti bağlayıcı ceza tazyik kararları her türlü harç ve resimden muaftır.

Mal bildirimi bir servet beyanı değildir. Bu yüzden borcu karşılamaya yetecek ölçüde bildirim yapılması yeterlidir.

Ancak, alacaklı tahsil dairesi bildirilen malın vergi alacağını karşılayamayacağına veya haciz ve satışının güç olacağına kanaat getirirse, borçludan ek bildirimde bulunmasını isteyebilir.

Kanunen haczedilmesi mümkün olmayan malların bildirilmesi gerekmez. Haczedilebilecek mal veya geliri bulunmadığını bildirmek de mal bildirimi yerine geçer. Bu takdirde, borçlunun, yaşayış tarzına göre geçim kaynaklarını ve borcunu nasıl ödeyeceğini bildirmesi gerekir.

Haciz Uygulaması

Ödeme emrinin kesinleşmiş olmasına rağmen, vergi borçlusu borcunu ödemezse, icra dairesi sıfatıyla alacaklı idare, cebri tatbikata haciz işlemi ile başlamaktadır. Genel olarak haciz işlemi, kesinleşmiş bir icra takibinin konusu olan belli bir para alacağının tahsilini sağlamak için, alacaklı lehine söz konusu alacağı karşılayacak miktar ve değerdeki borçluya ait mal ve haklara icra dairesi tarafından el konulmasıdır. El koyma, gayrimenkullerde tapu kaydına haciz şerhi koydurmak şeklinde yapılırken, menkul mallarda fiili haciz uygulanması şeklinde olmaktadır. El koyma ile malın mülkiyeti el değiştirmiş olmaz, sadece tasarruf hakkı kısıtlanmış olur.

Haciz uygulaması, tahsil dairesince düzenlenen ve alacaklı kamu idaresinin mahalli en büyük memuru veya yetkili kıldığı kişi tarafından tasdik edilen haciz varakalarına dayanılarak icra memurlarınca yapılır.

Vergi dairesi başkanları da haciz kararı vermeye yetkili kılınmışlardır.

Haciz uygulanması sırasında dikkat edilmesi gereken hususlar şunlardır:

- Haczedilemeyecek mallar kapsamına alınmış mallar haczedilmemelidir.

- Kısmen haczedilebilecek gelirlerin de kanunun izin verdiği ölçüde haciz edilmesi gerekir.

- Haczedilecek mallar seçilirken taşınması, muhafazası ve paraya çevrilmesi en kolay olanlara öncelik verilmelidir.

- Mülkiyeti tartışmalı olan ve istihkak iddiası ileri sürülen malların haczi en sona bırakılması gerekir.

- Tahsil dairesi, alacaklı kamu idaresi ile borçlunun menfaatlerini mümkün olduğu kadar dengelemekle yükümlüdür.

Haczin uygulanması bakımından menkul ve gayrimenkul mallar için farklı kurallara yer verilmiştir.

Menkul Mallarda Haciz İşlemi: Menkul malların haczi kural olarak iş günle-rinde ve güneşin doğuşundan batışına kadar geçen süre içinde haciz memuru ta-rafından yapılır. Haczedilecek mallar ayırt edildikten sonra, bunların cinsi, türü, niteliği, markası, sayı ve miktarı haciz tutanağına yazılır. Haczedilen menkul malların değeri haciz memuru tarafından takdir suretiyle tespit edilir. Haciz olunan malların zorla alınmasında durumun gerektirdiği her türlü zora başvurulabilir.

Gayrimenkul Mallarda Haciz İşlemi: Her türlü gayrimenkul malların haczi sicillerine işlenmek üzere haciz

keyfiyetinin tapuya veya gemi sicilinin tutulduğu daireye tebliğ edilmesi suretiyle yapılır (AATUHK Md. 88). Menkul mallardan farklı olarak haczedilen gayrimenkullerin değeri, bilirkişinin görüşünü alınmak suretiyle satış komisyonu tarafından takdir suretiyle belirlenir.

Kaydî haciz, gayrimenkul malların kayıtlı olduğu tapu kütüğüne not düşülmesi şekilde yac ' iken, fiili haciz menkul mallara fiilen el konulması şeklinde yapılmaktadır.

Haczedilen Malların Satışı

Cebri icra hukukunda ana kural, alacaklının para ile tatmin edilmesidir. Haczedilen malların "paraya çevirme prensibi" olarak adlandırılan bu kurala göre, borçluya ait mal ve haklar haczedildikten sonra kanunda belirtilen usullere uygun olarak paraya çevrilir ve elde edilen tutarlardan alacaklının tatmini yoluna gidilir.

Menkul Malların Satış Haczedilen menkul mallar haciz memuru tarafından koruma altına alınır. El konulan menkul mallar, haciz uygulandığı tarihin üçüncü gününden itibaren üç ay içinde satışa çıkarılır. Satışın yapılacağı yer, gün

69

ve saat ile satılacak malların türü ve özellikleri tahsil dairesinde ve malların bulunduğu depoda ilan edilir. Gerekli görülmesi halinde, gazete ve diğer yayın organları ile üçüncü kişilere duyurulur. Haczedilen menkul mallar açık artırma ve peşin para ile satılır. Haczedilen menkul mallara verilen bedelin, belirlenmiş olan değerin %75'inden az olması veya alıcı çıkmaması halinde 15 gün içinde tekrar satışa çıkarılır ve verilen bedel ne olursa olsun satış yapılır. Bu durumda da satılamaz ise 6 ay içinde pazarlıkla satılır.

Gayrimenkul Malların Satışı: Gayrimenkuller, satış komisyonlarınca açık artırma ile satılır. Gayrimenkul satışının arttırma tarihinden en az 15 gün önce başlamak suretiyle ilan edilmesi gerekir. İlan, gayrimenkulün bulunduğu yerde çıkan günlük gazetede, farklı günlerde iki defa yapılır. Artırmaya katılmak için o gayrimenkule biçilmiş değerin %7,5'u oranında teminat gösterilmesi gerekir.

Gayrimenkul açık arttırma sonunda en fazla artırana satılır. Şu kadar ki, artırma bedeli gayrimenkul için biçilmiş değerin %75'ini bulmalıdır. İlk artırmada bu şartın gerçekleşmemesi halinde artırma uzatılmakta ve birinci artırma gününden itibaren 7. günü aynı yer ve saatte ikinci artırma yapılmaktadır. Birinci artırmada en çok pay veren kişinin teklifi de dikkate alınarak, ikinci artırma sonucunda en yüksek teklifi yapana ihale verilmektedir. (AATUHK Md. 95). Ancak bu rakam rüçhanlı alacaklar ile tüm masrafları karşılamaz ise satış yapılmaz.

Gayrimenkuller ikinci artırmada da satılamazsa, bu tarihten itibaren bir yıl içinde uygun görüldükçe satışa çıkarılır.

Bu süre içinde, bir defadan az olmamak üzere satışa çıkarılan gayrimenkuller satılmazsa, alacaklı tahsil dairesinin teklifi üzerine ve satış komisyonu kararıyla teferruğ edilebilir. Teferruğ bedeli, gayri- menkule biçilen rayiç değerinin %50'sidir. Teferruğ işlemi zorunlu değildir.

Teferruğ (mülkiyeti üzerine alma) işlemi, gayrimenkul üzerindeki mülkiyet hakkının tescilden önce gayrimenkul sahibinden alınarak Devletin ya da diğer vergi dairesinin üzerine geçmesi anlamına gelir. Teferruğ edilen gayrimenkul mallarını geri almak isteyen borçluya imkân tanınması amacıyla, satış komisyonunun teferruğ kararı tarihinden itibaren bir yıl içerisinde tekrar satışa çıkarılamaz veya herhangi bir başka tasarrufta bulunulamaz.

Teferruğ işleminde gayrimenkul üzerinde bir yıllık bir vefa (geri alım) hakkı doğmuş olur. Borçlu bir yıl içinde teferruğa konu olan vergi alacağını, yapılan bütün masrafları, gecikme zamları ve tapu harcını (ferağ masrafı) bilfiil karşılayarak öderse, teferruğ edilen mal kendisine iade edilir.

• İFLAS YOLUYLA TAKİP

Vergi borcunun ödenmemesi halinde başvurulabilecek sonuncu cebren tahsil yolu, gerekli şartların varlığı halinde, borçlunun iflasının istenmesidir. İflas yoluyla takibe, ancak tacirler veya tacir sayılanlar hakkında başvurulabilir.

Borçlunun iflasının istenebilmesi için diğer takip ve tahsil yollarının denenmiş olmasına rağmen sonuç alınamamış olması gerekir.

İflas yoluyla takibin icra ve İflas Kanunu hükümlerine göre istenebileceğini açıkça hükme bağlanmıştır (AATUHK Md. 100). Dolayısıyla iflas kararı borçlunun iş merkezinin bulunduğu yerdeki Ticaret Mahkemesi'ne açılan dava ile alınır. Ticaret Mahkemesince verilen iflas kararı iflas dairesine bildirilir. Bu aşamadan itibaren görevi başlayan iflas dairesi, hemen bu iflas kararını ilan eder ve gerekli yerlere bildirir.

İflasına karar verilmiş olan borçluya müflis denir. İflas kararının verilmesi gerek müflis gerekse alacaklılar açısından bazı hukuki sonuçlar doğurur.

Öncelikle iflasın açıldığı anda müflisin haczedilen bütün mal, alacak ve hakları iflas masasını teşkil eder ve özel statü kazanmış malvarlığı haline gelir. İflasın açılması ile müflise karşı yapılan bütün icra takipleri durmakta ve düşmektedir. Ayrıca, iflas kararı ile birlikte müflisin bütün vadeli ve vadesiz borçları muaccel hale gelmektedir.

Artık bütün alacaklılar iflas masasına alacaklarını yazdırmakta ve iflas masasının tasfiyesi sonucunda elde edilecek para ile tatmin edilmektedir.

İflasın açılmasıyla vergi alacağı da artık iflas alacağı olarak nitelendirilir. Dolayısıyla ayrı bir muameleye tabi tutulmadan genel kurallar içinde tatmin edilmeye çalışılır. İflas masasına dahil mal ve alacakların tasfiyesi ve paylaştırılmasında adaletin sağlanması amacıyla alacakların belli bir sıraya göre tatmin edilmesi düşünülmüş ve sıra düzenine ihtiyaç duyulmuştur. Bu nedenle kanun koyucu bazı alacakların diğerlerinden önce ödenmesini sağlamak için alacakların sırasına ilişkin düzenleme yapmıştır (İİK Md. 206).

Buna göre alacaklar kanunda 1) rehinli,

2) imtiyazlı ve

3) adi olmak üzere derecelendirilmiştir.

1) Rehinli alacaklar: Borçlu tarafından rehnedilmiş, ipotek gösterilmiş veya teminata bağlanmış alacaklardır.

70

2) İmtiyazlı alacaklar kendi içinde üç sıraya ayrılır:

a) İşçilerin, ihbar ve kıdem tazminatları dahil tüm alacakları, işçiler için iş-verenlerin sosyal güvenlik kurumlan ve yardım sandıklarına olan borçları ve aile hukukundan doğan her türlü nafaka alacakları.

b) Velayet ve vesayet nedeniyle doğmuş olan tüm alacaklar.

c) Özel kanunlarında imtiyazlı olduğu belirtilen alacaklar (kamu alacakları).

3) Adi alacaklar: Herhangi bir ayrıcalık tanınmamış alacaklardır. Bu alacakların tatmini sıra cetvelindeki kayıt sırasına göre yapılır.

Burada belirlenen dereceye göre yer alan alacaklar tam olarak tatmin edilmeden bir sonraki derecedeki alacaklara geçilemez. Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, vergi alacağı rehinli ve imtiyazlı alacakların sonunda, ancak adi alacaklardan önce gelmektedir ve sırası geldiğinde tatmin edilebilir.

Borçlular borçlarının bir kısmından kurtulmak için konkordato hükümlerinden yararlanmak isteyebilirler.

Konkordato, niteliği itibariyle borçlunun alacaklıları ile uzlaşmasını ifade etmektedir. Ancak, konkordato, kamu alacakları için mecburi değildir ve tahsil dairesini bağlamaz.

Benzer Belgeler