• Sonuç bulunamadı

Vergi afları için olumlu görüşe sahip olanların bu konudaki ilk savlarını;

yürürlükte olan vergi sisteminin iktisadi ve sosyal hakikatlere elverişli olmaması, vergi sisteminde ekonomik hayattaki problemler ve düzensizliklere koşut olarak gerekli yeniliklerin gerçekleştirilmemesi oluşturmaktadır. Af müessesesini savunanlar, vergi sisteminin ortaya çıkardığı dengesizliğin mükellefleri kaçınılmaz bir şekilde vergi suçu işlemeye sevk ettiğini öne sürerek, bu durumu ortadan kaldırmak adına vergi afların gerekli bir uygulama olduğunu söylemektedirler (Yalçın, Başer; 1996: 106).

Vergi yasalarındaki kimi hükümlerin, özellikle ekonominin dar boğazda olduğu kriz

103

dönemlerinde, tavizsiz bir şekilde uygulanması vergi mükelleflerinin zor durumda kalmasına neden olabilecektir. Ekonomik konjonktürün iyiye gittiği dönemlerde mükelleflerin de kazançları iyi durumda olduğu için vergisel yükümlülüklerini yerine getirmekte zorlanmazlar. Ancak, ekonomik krizler toplumun her kesimini etkilediği gibi iş dünyasında faaliyet gösteren vergi mükelleflerini de fazlasıyla etkiler.

Ekonomik krizlerin etkili olduğu dönemlerde, normal dönemler için tertip edilmiş olan kanunlarla bu krizlerin üstesinden gelmenin zorluğu ortadadır. Krizin olumsuz etkilerinin atlatılabilmesi için, mevcut kriz ortamının niteliklerine ve şartlarına uygun sıra dışı özelliklere sahip af kanunlarının uygulamaya konulması icap etmektedir (Dönmez, 1990: 42). Ayrıca vergi yasalarındaki kimi hükümler zamanla belli sektörlerde faaliyet gösteren mükelleflerin işlerini yapabilmelerine imkan vermeyecek derecede ağır bir külfete dönüşebilir. Bu gibi durumların mükellefler itibariyle ortaya çıkarmış olduğu zor durumun çözüme kavuşturulmasında vergi aflarına başvurulabilmektedir. Vergi afları; gecikme zammı, faiz ve ceza gibi doğru olmayan vergi uygulamaları dolayısıyla meydana gelen, ödemesi gereken vergi borcunu ödeyemez durumda olan yükümlülerin cezalar ile ceza niteliğindeki gecikme zamları ve faizleri af kurumu sayesinde kısmi olarak ifa edebilmesini amaç edinen insancıl bir kurum olarak da kabul edilmektedir (Erimez, 1997: 56).

Af uygulamasının bir diğer olumlu yönü de, aftan önce vergisel ödevlerini yerine getirmeyerek kayıt dışı faaliyet gösteren mükelleflerin kayıt altına alınmasını sağlamasıdır. Böylelikle vergisel yükümlülükler mükellefler arasında paylaşılarak vergi adaletinin de sağlanmasına katkıda bulunulacaktır. Bu durum, aynı zamanda vergi ödevini ziyadesiyle yerine getirmiş olan mükelleflerde de vergi sistemine olan güvenin artmasını sağlayarak gelecekte doğabilecek olası vergi kayıplarının da önüne geçilmesini sağlayacaktır. Ekonomide bütün vergi mükelleflerinin kayıt altında faaliyette bulunduğu inancını taşıyan bir sistemin uygulamada oldukça başarılı sonuçlar ortaya çıkarması sürpriz olmayacaktır.

Vergi aflarının uygulanmasının gerekli olduğunu gösteren bir diğer neden de, bu konuda mükelleflerin istenilen ölçüde eğitilememiş olması ve insanlarda da vergi konusunda yeterli düzeyde bir bilincin oluşmamış olmasıdır. Af kurumunu savunanlarda, vergi aflarının hiç olmazsa insanlar tarafından vergi ahlakı tam

104

anlamıyla idrak edilene değin kalması gerekli bir uygulama olduğu düşüncesi mevcuttur (Sayar, 1987: 71). Ekonomide faaliyette bulunan yüzlerce iş kolu ve binlerce mükellef bulunmaktadır. Her iş kolunun gerektirdiği belli nitelik ve yasal düzenlemeler de mevcuttur. İşte bu yasal düzenlemeler bazen o iş kolunda faaliyette bulunan mükellefler tarafından yeterince idrak edilemeyebilir. Vergi idaresi de yükümlülükleri konusunda mükellefleri bilgilendirme görevinde eksik kalmış olabilir.

Kısacası, vergi kanunlarının kompleks yapısı kimi zaman mükellefler tarafından vergisel ödevlerin yerine getirilmesinde sehven hataya düşülmesine ve vergi idaresi açısından suçlu bir mükellef profilinin ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir. Bilinçli bir mükellef profilinin oluşturulması ve kanunların mükelleflerin anlayabileceği bir yalınlığa kavuşturulması oldukça zaman alıcı bir işlem olduğu için mükelleflerin bu durumdan kaynaklanan mağduriyetlerinin giderilmesinde hızlı bir çözüm yoluna ihtiyaç duyulabilmektedir. Bunun için de zaman zaman vergi afları uygulamaya konulmaktadır.

Af uygulamasına olumlu bakan anlayış, vergi inceleme seviyelerinin yetersiz olmasını da vergi aflarının gerekliliği konusunda bir gösterge olarak kabul etmektedir.

Vergi inceleme oranlarının yetersiz oluşu, yükümlüler açısından da birtakım farklılıkların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır (Sayar, 1987: 71). Aksayan vergi denetim sistemi, ekonomide vergisini düzenli bir şekilde ödeyen dürüst mükellefleri cezalandırırken kayıt dışı faaliyet gösteren kişi ve kurumları da ödüllendirmektedir.

Bu durum piyasada iki mükellef grubu arasında haksız rekabete neden olarak piyasanın işleyişini bozmaktadır. Bu eşitsizliği ortadan kaldırmak için denetim mekanizmasının etkinliğini arttırıcı yapısal reformlara ihtiyaç vardır. Ancak uzun bir zaman gerektiren bu maliyetli reformlara gitmek istemeyen vergi idaresi, bu haksız rekabeti ortadan kaldırmak, kısa dönemli piyasa dengesini yeniden sağlamak için vergi aflarını kullanabilmektedir.

Vergi aflarının, vergi dairelerinde ve mahkemelerde yığılmış birçok işlem dosyasının sonlandırılması ve vergi tahsilatta bir artış ortaya çıkarması gibi faydaları da mevcuttur. Vergi aflarının bu yönü sayesinde, vergi dairelerinin ve mahkemelerin iş yoğunluğunda azalma olacağı ve mükellefler açısından da vergi daireleri ve mahkemelerdeki ihtilaflı dosyalarının tasfiye edilmesi dolayısıyla oldukça faydalı

105

olacağı ve onların çalışma performansına olumlu katkı sağlayacağı düşünülmektedir (Sayar, 1987: 71). Hükümetler zaman zaman bütçede ortaya çıkan açıkların finansmanında vergi affı mekanizmasına başvurmaktadır. Kısa dönemde bütçede ortaya çıkan açıkların borçlanma yoluyla kapatılması kısa dönem borçlanma faizlerinin yüksek olmasından dolayı hem maliyetli hem de yavaş bir uygulamadır.

Bunun yerine hükümetler çok daha hızlı bir yöntem olan vergi aflarını uygulamaya koymaktadır. Böylece bütçe açıklarının ekonomide ortaya çıkaracağı olası krizlerin derinleşmesine engel olunabilmektedir. Yargıda biriken dosyalar hem devlet ile mükellefler arasındaki ihtilafların uzunca bir süre çözümsüz kalmasına hem de tahsilatı geciken vergi gelirlerinin enflasyon etkisi nedeniyle erimesine neden olmaktadır. Ayrıca bu durum mükellef psikolojisini de olumsuz etkilemekte onların iş performanslarını da düşürmektedir. Uygulamaya konulacak yapıcı bir af düzenlemesiyle bu çatışma durumu sona erdirilerek hem mükelleflerin piyasada daha rahat faaliyetlerine devam etmeleri hem de yargıdaki iş yükünün bir nebze azaltılabilmesi sağlanabilecektir. Çeşitli sebeplerle tahsilatında gecikilen vergiler, sürecin uzamasından kaynaklanan enflasyon etkisi ve bu vergilerin tahsilinin gerçekleştirilebilmesi için yapılan masraflarla birlikte düşünüldüğünde vergi idaresi açısından önemsiz meblağlara dönüşebilmektedir. Bu durumda af uygulamasıyla vergi idaresi ile mükellefler arasındaki ihtilafı sona erdirmek, bu vergilerin tahsilinden elde edilecek gelirden daha faydalı ve daha sağlıklı bir çözüm olabilecektir.