• Sonuç bulunamadı

Veled i zinânın nikâh velayeti

IV. ARAŞTIRMA ÜZERİNE YAPILAN ÇALIŞMALAR

2.2. MUAMELÂT HUKUKUNDA VELED İ ZİNA

2.2.1. Veled-i Zinânın Velayeti

2.2.1.1. Veled i zinânın nikâh velayeti

Nikâhta asabenin338 velayet etme hakkı vardır. Veled-i zinânın baba tarafından nesebi bilinmediğinden onun asabesinden de söz edilemez. Bu durumda veled-i zinânın nikâhında kimin veya kimlerin velayet etme hakkına sahip olduğu konusunda fakihler iki farklı görüş ileri sürmüşlerdir:

336Paçacı, İbrahim, “Velâyet”, Dini Kavramlar Sözlüğü, Ankara, 2010, 690. 337 a.g.e. 690.

338Önceleri erkek çocuklar ve baba tarafından gelen erkek akraba anlamına gelen asabe kelimesi, Hz.

Peygamber zamanından itibaren, diyet ve miras konusunda belirli yakınlar için kullanılmıştır. Hata ile adam öldürmede, maktulün yakınlarına ödenecek diyeti yüklenen, ölüme sebebiyet veren kimsenin erkek tarafından akrabalarına (âkıle) asabe denmiştir. Miras konusunda ise, tek başına bulunduğunda mirasın tamamını, kendilerine belirli hisseler tayin edilen mirasçılarla beraber bulunduğunda ise, onlardan arta kalanı alan mirasçılara asabe denmiştir. Asabe olma vasfı, verasetin en kuvvetli sebebi olarak kabul edilmiştir. Yakın asabe bulunduğunda, daha uzak olan mirastan düşer. Asabe sebebî ve nesebî olmak üzere ikiye ayrılır. Sebebî asabe, köleyi azat eden efendi veya onun asabesinin, azat edilen kölenin mirasçısı olmaması halinde mirasçı olmasına denir. Nesep yönünden asabe ise, kan bağı dolayısıyla meydana gelen asabeliktir. Paçacı, İbrahim, “Asabe”, Dini Kavramlar Sözlüğü, Ankara, 2010, 32.

1- Şâfiî339, Mâlikî340, Hanbelîlerin341 görüşü ile Hanefîlerin muteber olmayan görüşüne342

göre, asabeden olmayan kişilerin nikâhta veled-i zinâya velayet etme hakları bulunmamaktadır. Asabesi olmayan kişilerin velayetini sultan (devlet başkanı) üstlenir. Konuyla ilgili delillerini şu şekilde sıralamamız mümkündür:

a- Annenin akrabaları asabe sayılmadıklarından nikâhta veled-i zinânın velayetini üstlenemezler.343

b- Veled-i zinânın malındaki velayete kıyas ederek asabeden olmayan kişilerin nikâhta da velayet yetkisinin olmadığını ifade etmişlerdir.344

c- Asabenin varlığı nesebin bilinmesine bağlıdır. Dolayısıyla veled-i zinâ gibi nesebi belli olmayan kişilerin asabesinden söz etmek mümkün değildir.345

2- Hanefî mezhebinde tercih edilen görüşe göre346; asabe, ashab-ı ferâiz347 ve zevi’l-erhâm348’dan varis olanlar, nikâh velayetine de sahip olabilirler. Görüşlerini şu şekilde delillendirmişlerdir:

a- “ ْمُﻛْﻧِﻣ ﻰ ٰﻣﺎَﯾَ ْﻻا اوُﺣِﻛْﻧَا َو / Sizden bekâr olanları, … evlendirin.”P348F 349

P

ayetinde ifade edildiği gibi nikâhtaki velayette asabe ve asabe olmayan kişilerin arasında herhangi bir

339Şafiî, el-Ümm, I, 1036.

340Bağdadî, Ebu Muhammed Abdulvehhâb, et-Telkîn fi’l-Fıkhı’l-Mâlikî I-II, Mektebetü Nizâr Mustafa

el-Baz, Riyad, ty, I, 282.

341İbn Kudâme, el- Muğnî, IX, 259. 342Merğînânî, a.g.e., I, 194-195.

343İbn Kudâme, el-Muğnî, IX, 121; Buhûtî, Şerhu Müntehe’l-İrâdât, IV, 548. 344

Buhûtî, Keşşâfu’l-Kınâ’, III, 600.

345İbn Kudâme, Muvaffakeddin Ebû Muhammed Abdullah b. Ahmed b. Muhammed, el-Kâfî I-VI, Tahk.

Abdullah b. Abdulmuhsin et-Türkî, Dâru’l-Hıcr, yy., 1417/1997,IV, 226.

346 Kâsânî, a.g.e., II, 250; Aynî, Mahmut b. Ahmed b. Musa b. Ahmed b. Hüseyn Bedreddin, el-Binâye Şerhü’l-Hidâye I-XIII, Tahk: Emin Salih Şaban, Dârû’l-Kütubi’l-İlmiyye, Beyrut, 1420/2000, IV,

610; Serahsî, el-Mebsût, IV, 222.

347 Ashab-ı ferâiz: Kelime anlamıyla “hisse sahipleri” demek olan ashab-ı ferâiz, fıkıhta mirastan hisseleri

belirlenen kişileri ifade etmek için kullanılan bir tabirdir. (Paçacı, İbrahim, “Ashab-ı ferâiz”, Dini

Kavramlar Sözlüğü, Ankara, 2009.) Ashab-ı ferâiz, on bir nevi akrabadır. Bunlar; baba, dede, anne

bir erkek kardeş, kız, oğul kızı, anne, nine, anne-baba bir kız kardeş, baba bir kız kardeş, anne bir kız kardeş, karı ve kocadır. Bunların her birinin yalnızken ve diğer mirasçılarla birlikte alacakları hisseler belirlenmiştir. (Paçacı, İbrahim, “ Ferâiz”, Dini Kavramlar Sözlüğü, Ankara, 2009.)

348

Zevi’l-erhâm: Yakın akrabalar anlamına gelen zevi'l-erham, bir fıkıh terimi olarak, mirasta asabe ve belirli hisse sahibi (ashab-i ferâiz) olmadıkları halde, bunlar bulunmadığında mirastan pay alan kimselere verilen addır. Bunlar teyze, hala, kızın oğlu, annenin babası gibi akrabalardır. (Paçacı, İbrahim, “Zevi’l-erhâm”, Dini Kavramlar Sözlüğü, Ankara, 2009.)

349

Nûr, 24/32.

fark konulmamıştır. Demek ki nikâhtaki velayeti belirli şartlarla engellenmiş kişilerin dışında kalan herkes üstlenebilmektedir.350

b- Miras hakkına sahip herkes nikâhta velayet hakkına sahiptir.351

Sonuç olarak; âlimler, nikâh velayetinde yetkiyi genelde asabe olan erkeklere verirler. Başta kadınlar olmak üzere asabe olmayan kişilerin velayeti üstlenemeyeceğini; ama asabenin olmadığı durumlarda ashab-ı ferâiz vb. kişilerin nikâhta velayet etme hakkına sahip olduğunu ifade ederler. Ancak veled-i zinâ olan kızın nikâhında ise aşağıda sıralanan nedenlerden dolayı zevi’l-erhâm ’ın mutlak anlamda velayet edebileceğini de söylemişlerdir.

1- “ ٍضْﻌَﺑِﺑ ﻰٰﻟ ْوَا ْمُﮭُﺿْﻌَﺑ ِمﺎَﺣْرَ ْﻻا اوُﻟوُا َو / Kan akrabaları birbirlerine (varis olmaya) daha lâyıktırlar.”P351F

352

2- Velayet yetkisi nesebe bağlı bir durumdur. Veled-i zinânın nesebi de anne ve annenin akrabalarına tabidir. Bunlar onu gözetir, büyütür, dolayısıyla da evlilik döneminde onun nikâhında ona velayet ederler.

3- Nikâh velayetini üstlenecek kişinin genel anlamda evlendirme işini kemaliyle yapabilmesi ve şefkatli olması gerekmektedir. Anne-bir kardeşi veya dayısının ona karşı diğer insanlardan daha şefkatli olacağı muhakkaktır.

4- Anne-bir erkek kardeş veya dayı, asabesi oldukları başka kişilerin nikâh velayetini üstlenebilmektedirler. Yani bunlar esasen velayet işini üstlenebilecek özelliktedirler. Dolayısıyla veled-i zinâ kıza, bir kadın yani annesi kanalıyla bağlanmış olmaları onların yetkinliğine etki etmemelidir. Zevi’l-erhâm denilen her türlü akrabalar asabe olan diğer akrabalar olduğu takdirde arka planda kalmaktadırlar. Veled-i zinâ kız açısından zaten asabe akraba bulunmamaktadır. Yani anne-bir erkek kardeş veya dayıdan daha güçlü yakınlığa sahip bir akraba yoktur.

5- Hz. Ali’den gelen rivayet vb. asabenin öncelik hakkını ifade etmektedir. Bu

350 Aynî, el-Binâye, IV, 610; Kâsânî, a.g.e., II, 241; İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, III, 78. 351 Kâsânî, a.g.e., II, 241.

352

Enfâl, 8/75.

tür rivayetler, asabe bulunmadığı zaman bu hakkın diğer akrabalara intikal etmeyeceği anlamına gelmez.353