• Sonuç bulunamadı

Ruhun üfürülmesinden sonra cenini aldırmak (kürtaj)

IV. ARAŞTIRMA ÜZERİNE YAPILAN ÇALIŞMALAR

2.4. CEZA HUKUKUNDA VELED İ ZİNA

2.4.2. Veled i Zinâyı Kürtaj Etmenin Hükmü

2.4.2.3. Ruhun üfürülmesinden sonra cenini aldırmak (kürtaj)

Âlimler, dört ay geçtikten yani ruh üflendikten sonra meşru bir sebep olmadan ceninin kürtaj edilmesinin haram olduğu konusunda ittifak etmişlerdir.462 İbn Mesûd

(ra)’dan nakledilen hadiste yer aldığı üzere, cenine dört aydan sonra ruh üflenir. Bazı rivayetlerde 42, 45 rakamları geçmektedir.463 Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:

،َكِﻟَذ َلْﺛِﻣ ًﺔَﻘَﻠَﻋ ُن ْوُﻛَﯾ ﱠمُﺛ ،ًﺔَﻔْطُﻧ ًﺎَﻣ ْوَﯾ َنْﯾِﻌَﺑْرَأ ِﮫﱢﻣُأ ِنْطَﺑ ْﻲِﻓ ُﮫُﻘْﻠَﺧ ُﻊَﻣْﺟُﯾ ْمُﻛَدَﺣَأ ﱠنِإ ُلَﺳ ْرُﯾ ﱠمُﺛ،َكِﻟَذ َلْﺛِﻣ ًﺔَﻐْﺿُﻣ ُن ْوُﻛَﯾ ﱠمُﺛ

ُكَﻠَﻣﻟا ِﮫْﯾَﻟِإ َح ْوﱞرﻟا ِﮫْﯾِﻓ ُﺦُﻔﻧَﯾَﻓ

.

Sizden her birinizin yaratılışının başlangıcı, annesinin karnında kırk günde derlenip toparlanır. Sonra ikinci kırk günlük süre içinde pıhtı haline döner. Sonra da bir o kadar zaman içinde bir parça et olur. Daha sonra Allah bir melek gönderir ve

melek, ona ruh üfler...”464 Buna göre çocuğa ruh üflendikten sonra yani anne rahmine

düşmesinin üzerinden yüz yirmi gün geçtikten sonra kürtaj yapmak câiz değildir.465

Cenine ruhun üfürülmesinden sonra, anne rahminde kalması durumunda anne hayatını riske koyacaksa kürtaj yapmanın caiz olup olmadığı konusunda âlimler değişik görüşler ileri sürmüşlerdir. Bazı âlimler, “ ﱢقَﺣْﻟﺎِﺑ ﱠﻻِا ُ ّٰﷲ َمﱠرَﺣ ﻰٖﺗﱠﻟا َسْﻔﱠﻧﻟا اوُﻠُﺗْﻘَﺗ َﻻ َو / Haksız yere Allah’ın haram kıldığı cana kıymayın.”P465F

466

P ayetine dayanarak başka bir canı kurtarmak

için kürtaj yapmanın caiz olmadığını ileri sürmüşlerdir. Hanefî âlimlerden İbn Âbidîn konuyla ilgili şöyle demektedir: “Hamileliğin devam etmesi halinde annenin sağlığından endişe edilirse ve ceninin düşürülmesinin annenin hayatta kalmasını sağlayacağı zannedilirse bakılır: Eğer çocuk canlı ise, düşürülmesi caiz olmaz. Çünkü

462 Remlî, a.g.e., VIII, 442; İbn Cüzey, el-Kavânînu’l-Fıkhıyye, 141. 463 Müslim, “Kader”, 46/1-2, 3.

464 Buhârî, “Kader”, 82/1-6594; Müslim, “Kader”, 46/1-1.

465 İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr,III, 176; İbnü’l-Hümâm, a.g.e.,

III, 400; Desûkî, a.g.e., II, 311; İbn

Cüzey, el-Kavânînu’l-Fıkhıyye,141; Gazâlî, İhyâu Ulûmiddîn, II, 51; Remlî, a.g.e., VIII, 442; Buhûtî, Keşşâfu’l-Kınâ’, I, 220; Zühaylî, Fıkhü’l-İslâmî, VI, 556; Ğânim, Ömer b. Muhammed b. İbrahim, Ahkâmu’l-Cenîn fi’l-Fıkhı’l-İslâmî,Dâru’l-Endülüs el-Hadra, Cidde, 1421/2001, 169-170.

466İsrâ, 17/33.

çocuğun rahimde kalması halinde annenin öleceği şüpheye dayalı bir bilgidir. Şüpheye dayanarak canlı bir insanın öldürülmesi câiz olmaz.”467

Fakat ceninin anne rahminde kalması halinde hem onun hem de annesinin kesin olarak öleceği biliniyorsa ve annenin kurtulmasının tek yolu ceninin düşürülmesi ise kürtajın câiz olduğunu söyleyenler de vardır.468Bu yaklaşım her ne kadar âlimlerin bir

kısmınıngörüşüne ters olsa da bazı hususlar bunun tercih edilmesini uygun kılmaktadır. Mesela; güvenilir kimseler tarafından çocuğun bekası halinde annenin hayatının tehlikeye gireceği ve annenin kurtuluşunun çocuğunun alınmasına bağlı olduğunu söylemeleri halinde zaruretler yasaklanan şeyleri mubah kılarP468F

469

P ve zararı hafif olan

daha ağırına tercih edilirP469F 470

P

küllî kaideleri gereğince çocuk alınabilir. Şüphesiz annenin ölümünden sonra meydana gelebilecek mefsedetler ceninin kaybedilmesinden meydana gelebilecek mefsedetlerden daha büyüktür. Ayrıca annenin hayatta olduğu şüphe götürmezken ceninin yaşaması ise şüphelidir. Hayatî tehlikenin bulunduğu durumlarda ceninin yaşaması hem annenin hem de onun ölebileceği anlamına gelirken ceninin ölmesi ise annenin yaşayabileceği anlamına gelmektedir. Dolayısıyla diyebiliriz ki buna benzer durumlarda ceninin alınmasında herhangi bir sakınca bulunmamaktadır.

Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulunca, kürtaj ile ilgili yöneltilen sorulara cevap olarak, ‘gebelikten sonra, annenin hayatî tehlikesi gibi haklı, kesin ve meşru bir zaruret olmaksızın, düşürmek veya aldırmak (kürtaj) yolu ile bir canlının hayatına son verilmesinin caiz olmadığı’ bildirilmiştir.471

Râbıtatü’l-Âlemi’l-İslâmî bünyesindeki Mecma‘u’l-Fıkhi’l-İslâmî’nin, 10-17 Şubat 1990 tarihli 12. dönem toplantısında ise aşağıdaki karar alınmıştır: Hamilelik 120. gününe ulaştıktan sonra, tabipler ceninin sakat olduğunu belirtmiş olsalar da kürtaj caiz değildir. Ancak, hamileliğin devam etmesinin annenin hayatına tehdit oluşturduğunun güvenilir ve uzmanlardan oluşan bir tabipler kurulunca kesin olarak belirtilmesi durumunda, daha

467İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, II, 238.

468 Kâsânî, a.g.e., VII, 181; Zerkeşî,Ebû Abdillâh Şemsüddîn Muhammed b. Abdillâh b. Muhammed el-

Mısrî, Hâşiyetü’z-Zerkeşî alâ Muhtasari’l-Hırakî I-VII, Tahk. Abdullah b. Abdurrahman, Mektebetü Ubeykân, 1413/1993, VI, 150; Suyûtî, el-Eşbâh ve’n-Nezâir fî Furûi’ş-Şâfiiyye I-II, Mektebetü Nîzar Mustafa el-Bâz, Riyad, 1418/1997, 85.

469 Mecelle, md. 21. 470 Mecelle, md. 27.

471Avcı Mustafa, Osmanlı Hukukunda Suçlar ve Cezalar, Gökkubbe Yay, İstanbul, 2004, 179.

büyük bir zararı gidermek için, kürtaj caiz olur. Bu konuda ceninin sakat olup olmamasının bir etkisi yoktur. 120 günden önce, mütehassıs tabiplerden oluşan bir heyet tarafından bütün muayeneler yapıldıktan sonra, ceninin önemli bir sakatlığı bulunduğu ve tedavisinin mümkün olmadığının tespit edilmesi; doğması halinde çocuğun hayatının çok kötü olup, kendisinin acılar içerisinde yaşaması, bunun da ailesine elem kaynağı olacağının anlaşılması halinde cenin, anne ve babanın isteğine bağlı olarak aldırılabilir.472

2.4.2.4. Veled-i zinâyı kürtaj etmenin hükmü

İslam hukukçuları, yukarıda verilen beyanatlardan da anlaşılacağı üzere evlilik sonucu meydana gelen hamilelikler ve zinâ sonucu meydana gelen hamilelikler arasında herhangi bir ayrıma gitmemişlerdir. Veled-i zinânın kürtaj edilip edilmeyeceği ile ilgili geniş açıklama yapan fıkhî bir eser bulunmamakla beraber Remlî kürtaj konusuna değinirken veled-i zinânın da kürtaj edilip edilmeyeceği konusuna ayrı bir parantez açmış ve şöyle demiştir: “Ruhun üfürülmesinden önce veled-i zinânın kürtaj edilmesinin caiz olması muhtemeldir.”473 İmamın açıklamasında dikkat çekici husus

ceninin zinâ mahsulü olması durumunda dahi olsa kürtaja mutlak anlamda cevaz vermemesidir.

Her ne kadar zinâ mahsulü de olsa ortada herhangi bir mazeret yokken ruhun üfürülmesinden önce ceninin kürtaj ile alınması caiz değildir. Çağdaş âlimlerden Yusuf el-Kardâvî şöyle der: “İslam dini, her ne kadar bazı zaruretler dolayısıyla doğum kontrolünü mubah görmüşse de zinâ sonucu da olsa rahimde bilfiil bulunduktan sonra gebeliğe karşı cinayet işlemeye müsaade etmemiştir. Zira cenin, her ne kadar günah bir fiilin işlenmesi sonucunda meydana geliyorsa da o, suçsuzdur ve ona bu fiilden dolayı hiçbir günah yoktur.”474 Ramazan el-Bûtî ise olaya farklı bir pencereden bakmış ve şu değerlendirmeyi yapmıştır: Helal yolla hamilelikte, 40 günden önce meşru bir sebeple çocuk düşürmek veya aldırmak caizdir; gayr-ı meşru hamilelikteyse çocuk düşürmek veya aldırmak haramdır. Bu durumun sebebini de şu şekilde açıklamaktadır: “Böyle bir çocuk düşürme veya aldırmayla, bir suçun sonuçlarının gizlenip yok edilmesi,

472http://www.themwl.org/Bodies/Decisions/default.aspx?d=1&did=53&l=AR. (28.12.2015) 473Remlî, a.g.e., VIII, 442.

474

Kardâvî, Yusuf, İslâm’da Helal ve Haram, Terc. Mustafa Varlı, Hilal yay., Ankara, 1970, 213.

dolayısıyla gayr-ı meşru ilişkilerin bu sayede rağbet görmesi sağlanmış olur.”475

Nitekim Rasulûllah (sav) de kendisine gelip zinâ ettiğini itiraf eden Gâmidiyyeli kadını hamile olduğundan dolayı hemen cezalandırmamış, kendisinden ilk önce çocuğunu doğurması istenmiş ve hatta çocuğun anneye bağımlı olmaktan kurtulacak kadar büyümesi (sütten kesilmesi) beklenmiş ve ancak bundan sonra kendisine recm cezası uygulanmıştır.476 Bu husus fıkıh kaynaklarında hamilelerin zinâ cezasının tecil edilerek

infazı şeklinde bir kural olarak yer almaktadır. Çünkü her ne kadar anne cezayı hak ediyorsa da cenin masumdur. Cenine zarar gelmemesi için cezası ertelenmektedir.477

Eğer ki zinâ mahsulü olan çocukların öldürülmesi veya başka bir deyişle kürtaj edilebilmesi mubah olsaydı Rasulûllah (sav) ve ondan sonra gelen Müslümanlar böyle bir durum karşısında zinâ (recm) cezasını hemen uygular, kadının hamileliğini görmezden gelirlerdi.