• Sonuç bulunamadı

IV. ARAŞTIRMA ÜZERİNE YAPILAN ÇALIŞMALAR

1.2. ZİNÂNIN HÜKMÜ VE DELİLLERİ

1.3.3. Zinâ suçunun ispatı

1.3.3.2. Şahitlik

Sözlükte “hazır bulunmak, haber vermek, bilmek, gözlemek, görmek” anlamlarındaki şehâdet kökünden türeyen şâhid, fıkıh terimi olarak bir olaya veya duruma tanık olan veya tanıklık eden kişiyi ifade eder. Bir kimsenin bir hukukî işleme şahit olmak üzere davet edilip şahit tutulması “işhâd”, birinin şahitliğine başvurulması, şahitliğini eda etmek üzere çağrılması “istişhâd” diye adlandırılır. Allah hakları konusunda (takibi şikâyete bağlı olmayan hadler gibi konularda) bir davet olmaksızın şahitlik etmek “hisbe şahitliği” olarak isimlendirilir.83

Zinâ konusunda şahitlik, Müslümanın ayıbını ortaya çıkarmasına neden olduğundan mekruh sayılmıştır. Konuyla ilgili Allah (cc) şöyle buyurmaktadır:

ٰا َنﯾ ٖذﱠﻟا ﻰِﻓ ُﺔَﺷِﺣﺎَﻔْﻟا َﻊﯾ ٖﺷَﺗ ْنَا َنوﱡﺑِﺣُﯾ َنﯾ ٖذﱠﻟا ﱠنِا َنوُﻣَﻠْﻌَﺗ َﻻ ْمُﺗْﻧَا َو ُمَﻠْﻌَﯾ ُ ّٰﷲ َو ِةَرِﺧٰ ْﻻا َو ﺎَﯾْﻧﱡدﻟا ﻰِﻓ ٌمﯾٖﻟَا ٌباَذَﻋ ْمُﮭَﻟ اوُﻧَﻣ

80Müslim, “Hudud”, 29/5-23 (III, 1323). 81İbn Rüşd, Bidâyetü’l-Müctehid, 430. 82 Zühaylî, Fıkhü’l-İslâmî, VI, 51-52.

83Apaydın, H. Yunus,“Şahit”, DİA, TDV Yay. 2010, Ankara, XXXVIII, ss. 278-283, 278.

İnananlar arasında hayâsızlığın yayılmasını arzu eden kimseler var ya; onlar için dünya ve ahirette elem dolu bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”84

Peygamber (sav)’de şöyle buyurmuştur:

َﯾ ْنَﻣو ،ﺔَﻣﺎﯾِﻘﻟا ِم ْوَﯾ ِبَرُﻛ ْنِﻣ ًﺔَﺑْرُﻛ ُﮫْﻧَﻋ ُﷲ َسﱠﻔَﻧ ﺎﯾْﻧﱡدﻟا ِبَرُﻛ ْنِﻣ ًﺔَﺑْرُﻛ ٍنِﻣ ْؤُﻣ ْنَﻋ َسﱠﻔَﻧ ْنَﻣ ُﷲ َرﱠﺳَﯾ ٍرِﺳْﻌُﻣ ﻰﻠَﻋ َرﱠﺳ

َرَﺗَﺳ ْنَﻣو ِةَرِﺧﻵاو ﺎﯾْﻧﱡدﻟا ﻲﻓ ِﮫْﯾَﻠَﻋ ِن ْوَﻋ ﻲﻓ ُدْﺑَﻌﻟا َنﺎﻛ ﺎﻣ ِدْﺑَﻌﻟا ِن ْوَﻋ ﻲﻓ ُﷲو ِةَرِﺧﻵاو ﺎﯾْﻧﱡدﻟا ﻲﻓ ُﷲ ُهَرَﺗَﺳ ﺎًﻣِﻠْﺳُﻣ

ِﮫﯾِﺧَأ

Kim dünya sıkıntılarından bir sıkıntıyı mü’min’den giderirse, Allah da kıyamet

günü sıkıntılarından bir sıkıntıyı giderir. Kim zorda kalana kolaylık sağlarsa, Allah’da ona dünya ve ahirette kolaylık sağlar. Kim bir müslümanın ayıbını örterse, Allah’da dünya ve ahirette onun ayıbını örter. Kul kardeşinin yardımında oldukça Allah’da kulun

yardımındadır.”85

Failin utanmaz oluşu, suçunu pervasızca ifşa etmesi veya şahitlik yapılmadığı takdirde birinin zarar görmesi söz konusu ise şahitlik yapılmasının doğru olacağı ifade edilmiştir.86

İslam Hukukçuları, diğer konulardaki şahitliklerin aksine zinâ suçunun ispatlanmasında gerekli şahit sayısının dört olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. Bu bağlamdaki görüşlerine Kitap, sünnet ve icmâ’dan delil getirmişlerdir.

Kitaptan delil olarak şu ayetleri getirmişlerdir:

“ ْمُﻛ ْﻧِﻣ ًﺔَﻌَﺑْرَا ﱠنِﮭْﯾَﻠَﻋ اوُدِﮭْﺷَﺗْﺳﺎَﻓ ْمُﻛِﺋﺎَﺳِﻧ ْنِﻣ َﺔَﺷِﺣﺎَﻔْﻟا َنﯾٖﺗْﺎَﯾ ﻰٖﺗّٰﻟا َو

“Kadınlarınızdan fuhuş (zinâ) yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin”87

ve “ َءاَدَﮭُﺷ ِﺔَﻌَﺑْرَﺎِﺑ اوُﺗْﺎَﯾ ْمَﻟ ﱠمُﺛ ِتﺎَﻧَﺻْﺣُﻣْﻟا َنوُﻣْرَﯾ َنﯾ ٖذﱠﻟا َو

84 Nûr, 24/19.

85 Aclûnî, İsmail b. Muhammed, Keşfü’l-Hafâ

ve Muzîlü’l-İlbâs I-II, Müessesetü’r-Risâle, Beyrut,

1433/2012, 2640, II, 374.

86Huzeyim, Salih b. Nasır b. Salih, Ukûbetü’z-Zinâ ve Şurûtu Tenfîzıhâ, Dâru İbn Cevzî, 1422, Suudi

Arabistan, 233.

87

Nisâ’, 4/15.

“Namuslu kadınlara zinâ isnat edip sonra da dört şahit getiremeyenlere”88 Vb.89

Bu ayetlerin ışığında diyebiliriz ki, herhangi bir konuda tekrarın bulunması o konunun ne kadar önemli olduğunu ve üzerinde dikkatle durulması gerektiğini göstermektedir. İşte zinâ konusundaki şahit sayısının değişik yerlerde dört olarak zikredilmesi de mutlak anlamda olup daha az kişinin şehadetiyle suçun ispat olamayacağı hususuna dikkat çekmek içindir. Şayet zinâ konusunda dörtten az sayıda kişinin şehadeti kabul olsaydı konu Kur’an’ın değişik yerlerinde tekrar tekrar hatırlatılmazdı.

Sünnetten delil olarak da şu hadisi getirmişlerdir:

َمﱠﻠَﺳ َو ِﮫْﯾَﻠَﻋ ُ ﱠﷲ ﻰﱠﻠَﺻ ِ ﱠﷲ ِلوُﺳَرِﻟ َةَدﺎَﺑُﻋ ُنْﺑ ُدْﻌَﺳ َلﺎَﻗ : ِﺔَﻌَﺑْرَﺄِﺑ َﻲِﺗآ ﻰﱠﺗَﺣ ُﮫُﻠِﮭْﻣُأ ، ًﻼُﺟَر ﻲِﺗَأَرْﻣا َﻊَﻣ تْدَﺟ َو ْوَﻟ تْﯾَأَرَأ ؟ َءاَدَﮭُﺷ َمﱠﻠَﺳ َو ِﮫْﯾَﻠَﻋ ُ ﱠﷲ ﻰﱠﻠَﺻ ﱡﻲِﺑﱠﻧﻟا َلﺎَﻘَﻓ ) : ْمَﻌَﻧ (

Sa’d b.Ubâde Rasulûllah (sav)’e şöyle demiştir: “Eğer ben eşimle beraber bir kişiyi görürsem dört şahit getirinceye kadar onu serbest mi bırakacağım?” Rasulûllah (sav) de “evet” demiştir.”90

İslam Hukukçuları, şahitlerin müslüman, âdil, erkek ve daha önce had cezasına çarptırılmamış kimseler olmaları gerektiği hususunda da ittifak etmişlerdir.P90F

91

P

Dört şahidin şart koşulmasında, şeriat koyucunun önerdiği Allah kullarının ayıplarının ifşa edilmemesi gerçeği vardır. Zira şartları çoğalan şeyin varlığı azalır ki; şeriat koyucunun amacı da budur.

Hâkimin huzurunda şahitlik edecek dört kişiye sırasıyla “zinâ nedir, nerede zinâ etti?” soruları sorulur. Şahitler, zinânın ne olduğunu açıklar ve “biz, sürme çubuğunun sürmedanlığa sokulduğu gibi zinâ ettiğini gördük” derlerse, bu kez “ne zaman zinâ ettikleri, kiminle zinâ ettikleri ve nerede zinâ ettikleri” sorulur. Bütün sorulara cevap verirler de hâkim de bunların adil olduklarına kanaat getirirse zinâ suçu sabit olur. Bu

88 Nûr, 24/4. 89 Nûr, 24/6.

90 Mâlik,Ebû Abdillah İbn Enes, Muvatta I-V, Mektebetü’l-Furkân, yy, 1424/2003, 41/1-1, IV, 127. 91

Huzeyim, Ukûbetü’z-Zinâ, 235 vd.;Zühaylî, Fıkhu'l-İslâmî, VI, 48 vd.

süreçten sonra artık onların evli veya bekâr olduklarına bakılır ve ona göre cezalandırılırlar.92

Hanefîlere göre üç kişi zinâ ettiklerini sarahaten beyan edip dördüncüsü onlar gibi söylemese mesela; “onları aynı yatakta gördüm” gibi sözler söylese üçüne kazf (iffetli bir kimseye zinâ iftirasında bulunma) haddi gerekirken; Şâfiîlere göre hiçbirine hâd gerekmemektedir. Hanefîler görüşlerine şu rivayeti delil olarak getirirler: Muğîre b. Şu’be’nin zinâ ettiğine dair üç kişi şahitlikte bulundu. Ancak dördüncüsü zinâ ettiğini sarih bir şekilde ifade etmedi. Bunun üzerine Hz. Ömer (ra) “Rasûlün ashabından birini küçük düşürmediği için Allah’a hamd olsun” dedi ve şahitlikte bulunan üç kişiye kazf haddi uyguladı. Bu olay sahabelerin hazır bulunduğu bir zamanda vuku bulmuş olup aralarında değişik görüş bildiren olmamıştır.93

İmâmiyye mezhebine göre ise dört kişi kadın ile erkeğin zinâ ettikleri konusunda şahitlik eder de onlardan biri ortadan kaybolur veya ölürse karar hâkime bırakılır ve şayet dilerse onları cezalandırır görüşü varsa da, burada asıl olan şahitlerin şehadatlerinin düştüğü ve buna göre cezalandırılmanın olmayacağı görüşü kabul görmüştür.94

Şahitliğin yapılacağı meclis hususunda da fıkıhçılar ihtilâf etmişlerdir.

Mâlikî ve Hanefîlere göre, şahitliğin sahih olması için hâkimin meclisinin bir olması şarttır. Hâkim, hüküm verdiği mecliste otururken şahitler ayrı ayrı gelirse şahitlikleri kabul edilir. Aksi takdirde onlar iftiracı kabul edilir ve kendilerine kazf haddi tatbik edilir.95 Şâfiîlere göre ise, şahitlerin şahitliklerini eda etmelerinde meclisle- rin ayrı olmasının bir sakıncası yoktur. Ayrı ayrı meclislerde şahitlikte bulunmaları durumunda da şahitlikleri kabul edilir.96

92Yıldırım, Celal, Kaynaklarıyla İslâm Fıkhı I-V, Uysal Kitabevi, Konya, ty., III, 170. 93

Kâsânî, a.g.e., VIII, 48; Huzeyim, Ukûbetü’z-Zinâ, 237.

94 Tûsî, Ebû Cafer Muhammed b. Hasan b. Ali, El-Mebsût fi Fıkhi’l-İmâmiyye I-VIII, Dârü’l-Kütubi’l-

İslâmiyye, Beyrut, ty, VIII, 9.

95 Bâcî, a.g.e., VII, 176; Fethî, a.g.e., 31. 96

Fethî, a.g.e., 31.

İmâmiyye mezhebinde de şahitliğin tek mecliste yapılıp yapılmaması konusunda ihtilaf edilmişse de mezhep içi ağır basan görüşe göre meclisin tek olup olmamasına bakılmaksızın şehadetleri kabul edilir.97