• Sonuç bulunamadı

1.7. Sermaye Piyasası Araçları

1.7.3. Sermaye piyasası araçlarından menkul kıymet türleri

1.7.3.12. Varlığa dayalı menkul kıymetler (vdmk)

Varlığa dayalı menkul kıymetler, genel finans ortaklıkları, bankalar, finansman şirketleri, finansal kiralamaya yetkili kuruluşlar ve gayrimenkul yatırım ortaklıkları tarafından ihraç edilebilir (Varlığa Dayalı Menkul Kıymetlerin Kurul

Kaydına Alınması ve Genel Finas Ortaklıklarının Kuruluş ve Faaliyet İlkelerine Dair Esaslar Tebliği, Seri : III, No : 14).

Menkul kıymetleştirme uygulaması ile çok sayıda borçlunun bulunduğu, belli bir zamana yayılmış ve belgelenmiş alacak kalemleri ile aktifin diğer bir bölümünü oluşturan duran varlıkların menkul kıymet haline getirilerek alım - satımının yapılabilmesi söz konusu olabilmektedir. Şimdiye kadar menkul kıymetler, ortaklık bilançolarının pasifine bağlı olarak çıkarılırken menkul kıymetleştirme ile bilanço aktiflerine bağlı menkul kıymet çıkarılabilmesi de söz konusu olmuştur (Ceylan/Korkmaz, 2000 : 131).

İKİNCİ BÖLÜM

GERÇEK KİŞİLERİN SERMAYE PİYASASI ARAÇLARINDAN

ELDE ETTİKLERİ GELİRLERİN VERGİLENDİRİLMESİ İLE

İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

Para ve sermaye piyasası araçlarının vergilendirme prensiplerinin belirlenmesi için vergilendirme sürecine ilişkin temel kavramların bu araçların işleyiş durumları dikkate alınarak ortaya konulması gerekmektedir. Vergilendirme sürecinin başlaması için bir gelir elde edilmesi gerekmekte, elde etmenin gerçekleşmesi için de vergiyi doğuran olayın oluşması şartı aranmaktadır. Vergiyi doğuran olay gerçekleştikten sonra elde edilen gelirin vergilendirme durumunu ortaya koymak için geliri elde edenin hukuki statüsü, istisna veya muafiyet bulunup bulunmadığı, vergileme oranları ve matrah tespitinde dikkate alınacak gider bulunup bulunmadığı gibi hususların değerlendirilmesi önem arz etmektedir (Sabuncu, 2005 : 106).

Bu amaçla, vergilendirme sürecinde yer alan önemli kavramlara aşağıda değinilmektedir:

2.1. Vergi, Vergiyi Doğuran Olay ve Gelir Vergisi Beyanları 2.1.1. Vergi ve vergi ile ilgili temel kavramlar

Vergi, kamu faaliyetlerinin maliyetini karşılamak üzere ekonomik birimlerden siyasi cebir altında ve karşılıksız olarak devlete fon aktarılmasıdır (Genel Ekonomi Ansiklopedisi, 1988 : 920).

Vergilendirme konusunun daha iyi anlaşılması için konu ile ilgili bazı temel tanım ve kavramlar ile hukuki düzenlemelerin açıklanması faydalı olacaktır.

Kazanç:

Gelir kavramı içinde yer alan kazanç kavramı, emek, sermaye ve emek ile sermayenin bir arada kullanılmasıyla elde edilen hasılattır.

İrat:

Menkul ve gayrimenkullerden elde edilen faiz, kira gibi hasılatı ifade etmektedir. Türkiye'de gerçek kişilerin gelirleri, Gelir Vergisi Kanunu'na (GVK) tabi tutulurken, tüzel kişiler ise Kurumlar Vergisi Kanunu'na (KVK) tabidir (Ercan, 1991 : 12).

Gelir:

Gelir, bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır. Gelire giren kazanç ve iratlardan biri ise menkul sermaye iratlarıdır (GVK Geç. madde : 56/B).

Ticari kazanç:

Gelir Vergisi Kanunu'nda ticari kazanç her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançlar olarak açıklanmıştır (GVK madde: 37) İşletme hesabı esasına göre ticari kazanç, bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ve giderler arasındaki müspet farktır.

Matrah:

Matrah vergi ölçüsünün veya nispetinin uygulandığı iktisadi veya teknik bir varlıktır. Matrah teknik bir kavram ise (ölçü, tartı, sayı gibi) vergi spesifiktir (Musaballı, 1978 : 11).

Tarh:

Verginin tarhı, vergi alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibarıyla tespit eden idari muameledir (VUK madde : 20).

Tebliğ:

Tebliğ vergilendirmeyi ilgilendiren ve hüküm ifade eden hususların yetkili makamlar tarafından mükellefe veya ceza sorumlusuna yazı ile bildirilmesidir (VUK madde : 21).

Tahakkuk:

Verginin tahakkuku, tarh ve tebliğ edilen bir verginin ödenmesi gereken safhaya gelmesidir (VUK madde : 22).

Tahsil:

Verginin tahsili kanuna uygun surette ödenmesidir (VUK madde : 23). Tevkifat (stopaj):

Gelir Vergisi Kanunu 94. maddede sayılan gelir türleri üzerinden, belli oranlarda yapılan kesinti, gelir vergisi tevkifatı olarak adlandırılır. Türkiye'de, genel olarak menkul sermaye iratları üzerinden vergi tevkifatı yapılmaktadır.

Muafiyet:

Aslında vergi yükümlüsü olması gereken bir gerçek veya tüzel kişinin, yasanın açık hükmüne uyularak vergi dışı bırakılmasıdır (Öncel/Çağan, 1994 : 11).

İstisna:

Aslında vergiye tabi olması gereken bir vergi konusunun yine yasanın açık hükmü uyarınca vergilendirilmemesidir. İstisnalar, vergi konulan bakımından yükümlülüğü kısıtlamaktadır (Öncel/Çağan, 1994 : 11).

Vergi mükellefi

VUK’nun 8.maddesine göre mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek veya tüzel kişi olarak tanımlanmakta, vergi sorumlusu ise verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişi olarak ifade edilmektedir.

Vergilendirmeden doğan kamu hukuku ilişkisinin pasif tarafını oluşturan vergi borçlusu belli miktarda vergiyi kamu alacaklısına ödemek zorunda olan kişidir. Vergi borçlusunun vergiyi ödemek görevi (maddi görev) yanında defter tutmak, beyanname vermek, bildirimlerde bulunmak, belgeleri belli bir süre saklamak gibi çeşitli şekli görevleri de vardır. Genellikle vergi borçluluğu yalnız maddi edimde bulunma gereği şeklinde anlaşılır. Yükümlülük ise hem maddi görevi hem de şekli

görevleri içine alan daha geniş bir kavramdır. Vergi Usul Kanunu ilk bakışta yükümlüyü yalnız maddi görev açısından tanımlar gibidir. Ancak mükellefin tanımını yapan VUK 8.maddeyi VUK’nun şekli ödevlere ilişkin hükümleri ile bir arada değerlendirmek gerekmektedir (Öncel/ Kumrulu/ Çağan, 2000 : 72).

Vergi sorumlusu

Vergi hukukunda sorumluluk vergiyi doğuran olayla ilişkisi olmayan üçüncü kişilerin yasalarla vergiye ilişkin maddi yada şekli ödevlerin yerine getirilmesi bakımından vergi dairesine muhatap tutulmalarını, bazı koşullarda ise asıl vergi borçlusu ile birlikte veya onun yerine geçerek vergiyi kendi mal varlıklarından ödemelerini ifade eder. Başkasının vergi borcu için vergilendirmenin maddi-şekli ödevlerini yerine getirmekle görevli tutulan üçüncü kişiler vergi sorumlusu olarak adlandırılmaktadır. Kural olarak sorumlu yükümlü ile devlet arasındaki alacak borç ilişkisinde üçüncü kişi durumundadır. Bununla birlikte geniş anlamda ele alınırsa her vergi yükümlüsü kendi borcunun aynı zamanda sorumlusu sayılmaktadır. Zira borç ve sorumluluk istisnalar dışında daima bir arada bulunmaktadır (Öncel/Kumrulu Çağan, 2000 : 75).

2.1.2. Vergiyi doğuran olay

Türk vergi mevzuatı açısından herhangi bir vergi borcunun doğması için ön koşul, yasallık ilkesinin gereği olarak bir vergi yasası hükmünün bulunmasıdır (Öncel/Kumrulu/Çağan, 2000 : 87). Anayasanın “Vergi Ödevi” başlıklı 73. maddesinin II. fıkrasında ifadesini bulan verginin yasallığı ilkesi gereği vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.

Vergi yasaları hükümleri çerçevesinde vergi borcu, vergi mükellefi ile vergi konusunun ilişki kurması ile doğmaktadır. Bu ilişkiye ise vergiyi doğuran olay adı verilmektedir. Vergiyi doğuran olay çeşitli şekillerde ortaya çıkabilmektedir. Bu bir olay, bir durum, bir eylem olabileceği gibi, bir sözleşme, bir üretim veya bir tüketim de olabilecektir (Kırbaş, 1995 : 78).

Vergiyi doğuran olay, Vergi Usul Kanununun 19. maddesinde “Vergi alacağı vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun

tekemmülü ile doğar” şeklinde tanımlanmaktadır. Tanımdan da anlaşılacağı üzere, vergiyi doğuran olay vergilendirme işleminin sebep unsurunu oluşturmaktadır. Vergi işleminde hukuki sebep yürürlükteki yasa hükmü, maddi sebep ise vergiyi doğuran olaydır (Öncel/ Kumrulu/Çağan, 2000 : 87).

Türk vergi mevzuatında, her bir vergi kanunu açısından vergiyi doğuran olay tek tek tanımlanmıştır. Örneğin; Gelir Vergisi Kanununun 2. maddesine göre vergiyi doğuran olay, gelire giren kazanç ve iratların gerçek kişiler tarafından elde edilmesidir. Kurumlar Vergisi Kanununun l. maddesine göre ise vergiyi doğuran olay, kurum niteliğindeki kuruluşların kurum kazancı elde etmesidir (Kaneti, 1989 : 108).

Vergiyi doğuran olayın iyi kavranması vergilendirme döneminin tespiti ve zamanaşımı süresinin belirlenmesi açısından büyük bir öneme sahip bulunmaktadır. Zira mükellefin beyanname verme ve diğer bazı ödevlerini yerine getirmesi vergiyi doğuran olayın meydana gelmesinden itibaren belli süreler içinde yerine getirilir. Aksi durumda cezalı vergi tarhiyatları ile karşı karşıya kalınması söz konusu olabilecektir (Eroğlu, 1995 : 55).

2.1.3. Gelir vergisi beyanları Yıllık beyanname:

Muhtelif kaynaklardan bir takvim yılı içinde elde edilen kazanç ve iratların bir araya getirilip toplanmasına ve bu suretle hesaplanan gelirin vergi dairesine bildirilmesine mahsustur.

Gelirin takvim yılının belli bir dönemine denk gelmesi beyannamenin yıllık olma özelliğini değiştirmez.

Muhtasar beyanname:

İşverenler veya vergi tevkifatı yapan diğer kimseler tarafından kesilen vergilerin matrahları ile birlikte, toplu olarak vergi dairesine bildirilmesine mahsustur.

Münferit beyanname:

Dar mükellefiyete tabi olanların yıllık beyanname ile bildirmeye mecbur olmadıkları kazanç ve iratlardan vergisi tevkif suretiyle alınmamış olanların bildirilmesine mahsustur (Kocahanoğlu, 1993 : 187).