• Sonuç bulunamadı

UAD’ye göre eşit uzaklık metodu, ancak hakkaniyet ilkeleri uygulandığında makul bir sonuca ulaşılmasını mümkün kılıyorsa uygulanabilir. Yani, uygulanması zorunlu olan bir metod değildir. UAD’nin bu yorumunu 1958 tarihli Cenevre Kıta

48 Beaglehole, 1984: 428.

49 I.C.J. , Reports, 1984: 39.

50 Özbek, 2002: 46.

51 I.C.J. , Reports, 1984: 39.

52 Özbek, 2002: 47.

17 Sahanlığı Sözleşmesi’nin 6. maddesinde53 yer alan ‘’…özel şartlar başka bir sınır hattını haklı kılmıyorsa…’’ ifadesine dayanarak yaptığı açıktır.

1977 tarihli Fransa-İngiltere davasında da UAD, CKSS’nin 6. maddesi ile bu konuda uygulanacak teamül kuralları arasında fark olmadığını, her iki açıdan bakıldığında da eşit uzaklık ilkesinin uygulanmasının zorunlu olmadığını belirtmiştir.

Mahkeme eşit uzaklık-özel durumlar kavramlarının birlikte değerlendirilmesi ve somut olayın özelliklerine göre karar verilmesi gerekliliğini vurgulamıştır. Bahsi geçen maddede ‘’özel durumların’’ neler olduğu belirtilmemiştir. Zira, bu somut olayın özelliklerine bakıldığında ortaya çıkacaktır. Somut olaydaki özellikler dikkate alınarak sınırlandırmaya uygulanacak makul metod tespit edilmelidir. Sınırlandırmada uygulanacak eşit uzaklık metodunun veya bir başka metodun hakkaniyetli yol olması, her bir somut olaydaki coğrafi özellikler ve diğer ilgili durumların bir yansıması olacaktır.54

UAD, Danimarka ile Norveç arasında ortaya çıkan ve Greenland ve Jan Mayen adalarını ilgilendiren uyuşmazlıkta eşit uzaklık ilkesini uygulamış ve bu metodun hakkaniyete uygun metod olduğuna karar vermiştir. Bu davada UAD, kıta sahanlığını ve balıkçılık bölgesini iki ayrı çizgi ile ayırarak sınırlandırma yapmıştır. Kararında eşit uzaklık-özel durumlar metoduna atıf yapan mahkeme, kıyıları karşılıklı olan iki ülkenin deniz alanlarının sınırlandırılmasında, 6. maddede yer alan eşit uzaklık ilkesinin uygulanması ile hakkaniyeti yerine getirecek teamül hukuku prensiplerinin uygulanması arasında sonuca ilişkin bir farklılık bulunmayacağına dikkat çekmiştir.

UAD’nin konuya dair bir diğer önemli kararı olan Eritre/Yemen davasına ilişkin kararda, tarafların da talepleri doğrultusunda eşit uzaklık-özel durumlar ilkeleri birlikte uygulanmış ve bu uygulamanın kıyıları karşılıklı olan ülkeler arası sınırlandırmada;

53 1958 Cenevre KSS Madde 6 : Aynı Kıta Sahanlığının, kıyıları karşı karşıya olan iki ya da daha fazla Devletin ülkesine bitişik olduğu yerlerde, bu Devletlere ait Kıta Sahanlığının sınırı bu Devletler arasında andlaşma ile tespit edilecektir. Andlaşma yoksa ve özel şartlar başka bir sınır hattını haklı kılmıyorsa, sınır, her noktası her bir Devletin kara sularının genişliğinin ölçülmeye başlandığı esas hatların en yakın noktalarına eşit uzaklıkta olan orta hattır.

Aynı Kıta Sahanlığının kıyıları yan yana olan iki Devletin ülkesine bitişik olduğu yerlerde, Kıta Sahanlığının sınırı bu Devletler arasında andlaşma ile tespit edilecektir. Andlaşma yoksa ve özel şartlar başka bir sınır hattını haklı kılmıyorsa, sınır, her bir Devletin kara sularının genişliğinin ölçülmeye başlandığı esas hatların en yakın noktalarından itibaren eşit uzaklık ilkesinin uygulanması suretiyle tespit edilecektir.

54 Özbek, 2002: 46.

18 içtihatlara, BMDHS’ye ve devletlerin uygulamalarına paralel olduğu görülmüştür. Bu yönüyle karar sınırlandırma hukukunda önem arz etmektedir.

Eşit uzaklık-özel durumlar ilişkisinin uygulanmaya çalışıldığı bir diğer dava ise Katar-Bahreyn davasıdır. Bu davada özel durumlar çerçevesinde çeşitli coğrafi yapıların ve cezir yükseltilerinin çokça dikkate alınmış olması neticesinde eşit uzaklık ölçüsünden sapılmıştır. Bu karara bakıldığında, eşit uzaklık metodunu uygulamamak yerine değiştirerek uygulamanın, bu tarz coğrafi durumlarda hakkaniyetli bir sonuca ulaşılmasının zorluğunu görmek mümkündür.55

Bahreyn-Katar davasında UAD’nin eşit uzaklık-özel durumlar kavramlarını harmanlayarak uygulamaya çalışmasının temel sebebi bölgenin katı coğrafi özellikleridir.

Ayrıca bölgedeki petrol-doğalgaz kuyusu açma, sismik faaliyetler ve diğer ekonomik çalışmalar da eşit uzaklık ilkesinin tek başına uygulanabilmesinin önüne geçmiştir.

Konuya ilişkin bir diğer karar olan 2002 tarihli Kamerun-Nijerya davasına ilişkin kararda da, taraflar tek bir sınır çizilmesini talep etmişler ve UAD, karasularının ve karasuları dışındaki alanların sınırlandırılmasına ilişkin ayrı ayrı çözüm öngörmüştür.

Buna göre, karasularına ilişkin sınırlandırma zaten 1913 tarihli Anglo-Alman Andlaşması, davanın tarafları arasındaki 1971 Yaounde II Deklarasyonu ve 1975 tarihli Maroua Deklarasyonu ile yapılmıştır. Karasuları dışındaki deniz alanlarının sınırlandırılmasında ise BMDHS’nin 74.56 ve 83.57 maddeleri uygulanacaktır. UAD,

55 Kaya, 2007: 73, 74.

56 Madde 74- Kıyıları Karşı Karşıya ve Yan Yana Olan Devletler Arasında Münhasır Ekonomik Bölgenin Sınırlandırılması

1. Kıyıları karşı karşıya veya yan yana olan devletler arasında münhasır ekonomik bölgenin sınırlandırılması, hakça bir çözüm bulmak üzere, Milletlerarası Adalet Divanı Statüsü’nün 38 inci maddesinde zikredilen milletlerarası hukuka göre anlaşma ile gerçekleştirilecektir.

2. Makul bir zaman periyodu içinde hiçbir anlaşmaya varılmazsa, ilgili Devletler Kısım XV’de öngörülen prosedüre başvuracaklardır.

3. Birinci paragrafta öngörülen anlaşmaya varılıncaya kadar ilgili Devletler pratik bir nitelik taşıyan geçici düzenlemeler yapmak ve bu geçici dönem boyunca nihai anlaşmaya varılmasını tehlikeye koymamak veya onu engellememek için bir anlayış ve iş birliği ruhu içinde her çabayı sarf edeceklerdir. Bu düzenlemeler, nihai sınırlandırmaya halel getirmeyecektir.

4. İlgili devletler arasında yürürlükte olan bir anlaşma varsa, münhasır ekonomik bölgenin sınırlandırılması ile ilgili sorunlar, o anlaşmanın hükümlerine göre karara bağlanacaktır.

57 Madde 83 - Kıyıları Karşı-Karşıya veya Yan-Yana Olan Devletler Arasında Kıta Sahanlığının Sınırlandırılması:

19 Nijerya-Kamerun davasında öncelikle yan unsurlara bakmadan eşit uzaklık ilkesine göre bir belirleme yapmış, sonrasında da hakkaniyet ilkesi çerçevesinde bu sınırlamada ileri veya geriye doğru bir ayarlama yapılıp yapılmayacağına bakmıştır. Görülüyor ki UAD, bu davada da hakkaniyet ilkelerinin net kavramsal tespitini yapmak yerine bu ilkeleri somut olayın özellikleri içerisinde aramıştır. Nijerya ve Kamerun arasında herhangi bir ada veya benzeri coğrafi yapı bulunmamaktadır. Durum böyle olmasına karşın davada salt eşit uzaklık yönteminin uygulanmamış olmasının sebebi bölgede devletlerce verilen petrol arama ve üretim ruhsatlarıdır.

Yukarıdan beri ortaya konulan yargı kararlarına da bakıldığında, deniz alanları sınırlandırmasında hakkaniyet ilkelerinin esas olduğu, uygulanması zorunlu olan hukuk kaidelerinin aslında hakkaniyet ilkeleri içerisinde saklı olduğu,58 eşit uzaklık prensibinin ise bu ilkelerin uygulanması için başvurulan alt metodlardan sadece biri olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, eşit uzaklık prensibi somut olaydaki özel durumlar ile birlikte ele alınacak ve bu yolla hakkaniyete uygun bir sonuca ulaşılmış olacaktır.

‘’Eşit uzaklık’’ ilkesinin tek başına veya ‘’özel durumlar’’ ile birlikte uygulanmasının da yetersiz kalması halinde bu metodun uygulanmasından tamamen vazgeçilip farklı bir metodun uygulanabileceği de unutulmamalıdır. Zira, önemli olan ulaşılacak sonucun hakkaniyete uygun bir sonuç olmasıdır.