• Sonuç bulunamadı

1. TARİH İÇİNDE ERZURUM’A VERİLEN ADLAR

3.2. Urartular Döneminde Kültür ve Medeniyet

3.2.4. Urartularda Mimari

M. Ö. 600 yıllarında kuzeyden gelen Med - İskit akınlarıyla ortadan kalkan Urartu adına ilk defa M. Ö. XIII. yüzyılda hüküm süren Asur kralı I. Salmanasar’a ait çivi yazılı belgelerde rastlanmaktadır. Urartular ne Sami ne de Hint - Avrupalı ırktandırlar. Urartu dili üzerinde yapılan çalışmalar, bu halkın Hurri dilinin bir lehçesini konuştuğunu ortaya koymaktadır. Hurriler Urartu krallığından beşyüz yıl önce aşağı yukarı aynı bölgelerde, doğu ve güneydoğu Anadolu’da Antakya’ya kadar uzanan ve Hititler ile çağdaş olan büyük bir medeniyet kurmuşlardır. Böylece Urartuların Hurriler’le aynı soydan geldiklerini kabul etmek gerekir. Urartular Asur etkisinden kendilerini kurtaramamışlar ve başlangıçta onların dilini, yazılarını kullanmışlardır. Çivi yazısını kullanmış olan Urartular’ın dillerini okumak, ele geçen Asur ve Urartu dillerinde yazılmış iki yazıt ile bu dili çözmek mümkün olmuştur22. Az sayıdaki resmi veya ticari mektuplar pişmiş toprak tabletler üzerine yazılmış metinlerle yapılıyordu. Urartular’ın bırakmış oldukları yazılı belgeler Asurlular’ınkinin aksine kuru ve cansızdır.

Ele geçen Urartu çivi yazılı tabletleri sayıca çok az olup kontrat ve mektuplardır. Urartular’ın en önemli kitabeleri taş levhalar üzerinde bina bloklarında veya kayalar üzerindedir. Bunun yanında Hitit hiyeroglifine benzeyen bir çeşit resim yazısını da kullanmışlardır. Ele geçen Urartu çivi yazılı belgelerde Urartu krallarının kazandıkları zaferlerden, ele geçirdikleri esir ve ganimetlerden, inşa edilen sulama kanalları, kaleler ve mabetlerden söz edilmektedir. Büyük su kanalları, suni göller

21 a.g.e.,s.37. 22 a.g. e.,s.38.

yapan, araziyi sulamada ve bataklıkları kurutmada büyük başarı elde eden Urartular’ın bütün bu özelliklerini Asurlular’ın bırakmış oldukları belgeler de doğrulamaktadır. Asur kralları Urartu topraklarının bereketinden, mabet ve resmi depolarının zenginliğinden bahsedilir23.

Urartular üzerinde arkeolojik araştırmalar 1879 yılında başladı. Van-Toprakkale bölgesindeki bu çalışmayı İngilizler sürdürüyordu. Sonra Ruslar, Almanlar, Amerikalılar bu çalışmalara katıldılar. 1938'de demiryolu yapımı sırasında Erzincan yöresindeki Altıntepe'de çok değerli Urartu eserleri bulundu ve Ankara Müzesi'ne İ. Ö. IX. ve VIII. yüzyıllarda en parlak devirlerini yaşayan Urartular sarp ve kayalık olan bölgenin bayındırlaştırılmasında oldukları gibi mimarlıkta da usta olduklarını inşa ettikleri saray ve mabetlerle göstermişlerdir. Yapılarını bu bölgenin coğrafi şartlarına uydurmuşlar, çok güzel işledikleri 20 - 25 ton ağırlığındaki taşları sarp tepelere çıkararak anıtsal yapılar inşa etmişlerdir. Urartu mimarisi Asur mimarisinden farklı bir gelişme göstermiş olup genel olarak taş kaidelere basan ince, uzun ağaç direklerin hakim olduğu bir yapı tarzı kullanılmıştır. Tapınak, saray ve yönetim binaları ve çeşitli işlikleri içeren Urartu kaleleri sık kuleli surlarla çevrilidir. Bu yapılar konumları, planları ve yapım teknikleri ile anıtsal mimarlık örnekleridir. Altıntepe, Çavuştepe, Adilcevaz, Kayalıdere ve öteki yerleşmelerde yapılan kazılarda ortaya çıkarılan yapılar, Urartu krallarının yazıtlarında sürekli olarak anlattıkları imar çalışmalarının somut belgeleridir. Özellikle kendilerine özgü tapınakları ve saraylarındaki çok sütunlu kabul salonları Urartular’ın mimarlık tarihine getirdiği yeniliklerdir. Altıntepe tapınağı bu tipi en iyi tanıtan örnektir. Urartu sanatının en önemli özelliklerinden biri de bu anıtsal yapıların duvarlarını süsleyen duvar resimleridir. Urartular’ın resmi yapılarını süsleyen duvar resimleri büyük ölçüde Asur resim sanatından etkilenmişse de bazı motifler ve üslup bakımından ondan ayrılık gösterir24.

Canlı ve renkli çeşitli motiflerden oluşan duvar resimlerinde geometrik ve bitkisel motiflerle çeşitli hayvan sahneleri işlenmiştir. İ. Ö. VIII. yüzyılın son yarısı ile, VII. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen bu resimler Doğu Anadolu’nun sert doğası içinde gelişen Urartu uygarlığının sanata gösterdiği ilgi hakkında fikir vermektedir. Çiçek ve geometrik motiflerle oluşturulan kompozisyonlar, kutsal ağacın iki yanındaki

23 a. g.e. ,s.40 24 a.g.e., s.42.

89

kanatlı cinler, kanatlı sfenksler, kutsal hayvanlar üzerindeki tanrılar, hayvanlar arasındaki mücadele ve diğer hayvan sahneleri en çok sevilen konulardır. Bunlar arasında dini motiflerle yalnızca süsleme amacıyla yapılan resimler çoğunluktadır. Duvar resimlerinin bu kadar canlı görünmesinin nedeni daima birbirine uygun ve parlak renklerin seçilmiş olmasındandır. Resimler kırmızı, mavi, bej, siyah, beyaz ve az miktarda da yeşildir.

Ele geçen kalkan ve miğferler üzerinde ait oldukları kralın adı ile çeşitli insan ve hayvan tasvirleri vardır. Altıntepe’de bulunan ve kulp yerlerinde dört boğa başı olan tunç kazan İ. Ö. VII. yüzyıl başlarına aittir. Urartu maden sanatının kendine özgü heykelciklerle süslü tunç kazanları Frigya’ya, Kıta Yunanistan’a ve İtalya’ya ihraç edilmiştir. Urartu sanatında tunç levha işlemenin önemli bir yeri vardır. Kemerler, miğfer ve kalkanlar, adak levhaları, koşum takımları, okdanlıklar bu grup içinde sayılabilir. Tunç kemerlerde dikkati çeken özellik simetriye verilen önemdir. Bir başka özellik ise figür ve motiflerin tekrarlanmasıdır.

Urartu sanat eserleri arasında önemli bir grubu da mühürler oluşturmaktadır. Silindir ve damga mühürlerin yanısıra silindir - damga biçiminde olanlar Urartular’ın mühürcülük alanına getirdiği önemli bir yeniliği göstermektedir. Mühürler üzerinde hayvanlar, karışık varlıklar ve bitkisel motifler bol olarak kullanılmıştır.

Fildişi işçiliği geleneğini Urartular büyük bir başarıyla devam ettirmişlerdir. Çoğu mobilyalara ait olan fildişi parçaları Urartular’ın bu alandaki dikkat çekici özelliğini göstermektedir. Bunlar arasında kuş başlı, kanatlı cinler (griffon), insan yüzleri, geyik kabartması, palmet plakları, kavuşturulmuş iki el biçiminde yapılmış aplike parçalar ve aslan heykelcikleri sayılabilir. Bunlardan üç ayaklı sehpaya ait yatan aslan, Önasya’nın fildişinden yapılmış en büyük aslan heykelciğidir.

Urartu beylerinin bir taraftan kayaların içine diğer taraftan yerin altına görkemli anıtlar olarak inşa edilen mezar odalarına, ağaç ve taştan yapılmış lahitlere gömülmüş olmalarında Asur krallarının büyük etkisi olmuştur25. Oda mezarların yanında ve üstlerinde bulunan kaya oyuğu mezarlar ve yüzeye çok yakın olarak bulunan urnalara da fakir halkın ya da esirlerin gömülmüş olmaları mümkündür.

25 a.g.e., s.43.

Ancak bazı oda mezarlar içinde de urnalar bulunmuş olması prens mezarlarında da halk mezarlarında da hem gömme hem de yakma adeti olduğunu gösterir. Urartu mezarları bırakılan ölü hediyeler önemlidir

91

3.3. Roma ve Bizans İmparatorlukları Döneminde Kültür ve Medeniyet