• Sonuç bulunamadı

1. TARİH İÇİNDE ERZURUM’A VERİLEN ADLAR

2.6. Moğol İstilasına İlk Kurban

2.6.4. Erzurum'un Moğollar Tarafından Ele Geçirilmesi

İran, Azerbeycan ve Gürcistan, 1231 yılında Celaleddin Harzemah'ın hazin bir ölümüyle tamamen Moğollar'ın eline geçti. Böylece Anadolu Selçukluları'ıyla Moğollar arasında dğrudan ilişki dönemi başlamış oldu. Batı İran ve Azerbeycan'da Moğol komutanı, 1231-1241 yılları arasında Çormagon Noyan idi. İbn Bibi'nin ''adil'' diye nitelendirdiği Çormagon, geçirdiği felç sebebiyle görevini yapamayacak derecede hastalanınca yerine daha Ögedey'in sağlığında Baycu Noyan getrilmişti. Fakat yeni komutan, imparatorluk ordularının karargahının bulunduğu Azerbeycan yöresine ancak 1242 yılında varabilmişti. Oldukça uygun şartlar altında bölgeye gelen Baycu Noyan, elinde çok büyük güçler bulundurarak 1256 yılına kadar burada kalacaktı. Önceki satırlarda anlatıldığı gibi, Moğolların Anadolu'yu ele geçirmişleri, Alaeddin Keykubad'ın akıllı ve uzak görüşü politikaları sayesinde en azından kendi dönemi için ertelenmişti. Gıyaseddin Keyhüsrev'in babası kadar dirayetli ve ufuklu olmayışı, hiç kuşkusuz Moğollar'ın Anadolu Selçuklular'ına yönelik emel ve arzularını kolaylaştırıyordu79. Baştanbaşa Anadolu Selçuklu devletini sarsan Erzurum savunmasında görevli birliklerin katılımını da gerektiren çok önemli bir sosyal-siyasal olan Baba İshak ayaklanması, devlet yapısındaki zayıflığı ortaya çıkarmasına rağmen önceki dönemlerde ortaya çıkan kalkınma hamlesi henüz hızını kesmemişti. ''Ülke refah içerisindeydi. Bir kervansaray ağı ve Venedikliler, Pisalılar, Provensliler, Cenevizler, Bizanslılar arasında imzalanmış anlaşmalara dayanan ticaret tam bir gelişme içindeydi. Çok fazla mal ihraç ediliyor, çok az ithal ediliyordu ve buda zenginliği durmadan arttırıyordu. Maden, sanayi etkindi; zanaat mükemmel durumdaydı80. Göçebelerin hayvancılığı, tarımla yarışıyordu. Neredeyse her yerden altın fışkırıyordu. şehirlerin etrafı süslemelerle bezenmiş muhteşem surlarla çevriliyor, saraylar inşa ediliyor, medreselerin sayısı artırılıyordu. Gelecek Selçuklulara gülümseyebilirdi. Baycu, işte o sıralarda saldırdı. ''

Baycu Noyan'ın Erzurum'a saldırısı, 1242 yılı kışında gerçekleşti. Anadolu Selçuklu devletinin doğudaki en önemli uç şehirlerinden olan Erzurum, o zamanın zengin ve büyük şehirlerinden biri olup uzun zamandan beri Moğollardan gelmesi beklenen tehlikeye karşı korunaklı bir duruma getirilmişti. Moğol komutanı, Erzurum’a

79Aknerli Grigor, a.g.e., s.34. 80 Gürsoy Solmaz, a.g.e., s.78.

saldırmak suretiyle, askeri ve ekonomik yünden durumunu güçlendirmek, Anadolu'nun kilidini açarak ileri harekatını sürdürmek ve bunları gerçekleştirip büyük Kaan'ın iltifat ve ilgisine ulaşmayı umuyordu. Bu amacını gerçekleştirmek isteyen Baycu Noyan, 30. 000 seçme Moğol askeriyle, çok soğuk bir kış gününde saldırıya geçti. Şehir, Müslüman, Hıristiyan ve üçretli Frank askerlerinden oluşan birlikler tarafından savunuluyordu. Her ne kadar Erzurum savunması için şehre gelen önemli askeri yığınağın bir kısmı önce Babai ayaklanmasını bastırmaya, daha sonra da doğu seferine gönderilmiş ise de kalede bir süre için düşmanla baş edebilecek yeterli sayıda asker bulunmaktaydı. Şehri kuşatan Baycu, surlar karşısına döktükleri taş yığınlarını korudukları on iki mancınık ve arradeyle, şehre yağdırmaya başladı81.

Sinaneddin Yakut ile Hıristiyan ve Frank askerlerinin komutanı Stefenos saldırılara kahramanca karşı koyup zaman zaman dışarı çıkarak kuşatmacılarla kapışmalara giriyorlardı. Onların bu cesur ve kararlı tutumları karşısında Moğol asker ve komutanları hayrete düşüp şaşkınlıklarını saklayamıyorlardı. Bu yiğitçe direniş Erzurum şahnesi Şerafeddin Duvuni'nin ihanetiyle yirmi günlük kuşatmanın ardından kesilmek zorunda kıldı. Duvuni, soygun ve yolsuzluklarına ve halka dilediği gibi zulmetmesine engel olan Emir Sinaneddin'e duyduğu kin ve düşmanlık yüzünden Baycu Noyan'la gizlice haberleşme yolunu arayıp şöyle haber gönderdi; ''Eğer benim ve adamlarımın can güvenliği sağlanıp bizzat Baycu tarafından gerekli belge verilirse geceleyin koruması tarafımdan üstlenilen burcdan askerleri yukarı geçerek, onların aşağı inip kale kapılarının kilitlerini tokmaklarıyla kırmak suretiyle, Moğol askerlerinin içeri girip düşmanlarını ezmelerini sağlarım'' dedi82. Baycu, Duvuni'nin istediği belgeyi hazırlayarak, gerekli gerekli güvenceleri verdi ve durumu bir görevli vasitasıyla hain şahnaya ulaştırdı. Mektubu alan Duvuni, Baycu ile kararlaştırdıkları gece tam donanımlı 200 seçme askeri, aşağıya sarkıttıkları merdivenler yardımıyla kale burcuna çekti. Hemen aşağı inerek balyozlarla kale kapılarını kıran askerler, dışarıda pusuda bekleyen Moğol askerlerinin bir anda şehre girmesini sağladılar. Emir Sinaneddin ve Stafens, durumu öğrenince derhal harekete gecerek sabaha kadar durmaksızın kahramanca savaştılar. Çarpışmalar esnasında her iki tarafdan çok sayıda insan öldü. Kaledeki Selçuklu emir ve askerleri yalın kılıç, omuz omuza cesurca savaştılar. Eğer

81 a.g.e., s. 80. 82 a.g.e., s.84.

69

Şerafeddin'in ihanet ve tuzağı olmasaydı, Moğol askerlerinin şiddetli soğuk yüsünden kuşatmayı kaldırması bile mümkündü. Fakat şimdi şehir ceset yığınlarıyla dolmuştu.

Anadolu Selçuklu Sultanı Gıyaseddin Keyhüsrev'den Erzurum şehrine yardım için gönderilmesi istenen kuvvetler, henüz Erzincan'a ulaşmışlardı ki şehrin düştüğünü haber aldılar. Erzurum'un Moğollar'ın eline geçmesinden sonra meydana gelen olayları, İbn Bibi şöyle anlatmaktadır:''... Güzellikleri dilere destan kadınlar, zalimlerin tutsağı oldu. Süt çocukları, annelerinin bağrından, dadıların kucağından koparılıp alındı. O korkunç felaketin etkisinden ölüm aranır oldu, ah ve amanlar göğe ulaştı. İmdat isteyenlerin feryatları gökleri inletti. Moğol askerleri, yama ve talandan kurtulunca tutsakları toplamaya başlayıp herkesi şehirden dışarı çıkararak birbirlerinden ayırdılar. İnsan secmeye başladılar, savaşa ve sanata yatkın olanları sağ bıraktılar, geri kalanları kılıçdan geçirdiler. O arada Emir Sinaneddin elleri bağlı, başları acık olarak, malları, eşyaları, altın ve gümüşten meclis aletleri ve hazinesinin müceferleriyle birlikte çekip meydana getirdiler. Orada bir sandalyede oturan Baycu, Sinaneddin'i oğluyla yanyana getirerek, ''Senin bu kadar malın varda niye asker tutmadın? Niye onları benim gibi bir düşmanı savuşturmak için kullanmadın, Ak akçeyi kara gün saklarlar'' sözüne Sinaneddin, '' Birgün senin olacak mallar benim tasarrufumda nasıl kalır?'' diye cevap verince Baycu'nun emri üzerine oğlunu hemen orda şehid ettiler. Sonra da onun işini bitirdiler. O savaşta Moğol emirlerinin her birine önemli ölçüde hazine, çok sayıda mal, hayvan ve esir düştü. Onlar birkaç gün sonra Mugan'ın yolunu tuttular. Erzurum'un bu şekilde kanlı bir surette Moğolların eline geçmesi, Anadolu Selçuklu topraklarında müthiş bir sarsıntı meydana getirdi ve uzun zamandır hissedilen Moğol korkusu gerçek bir tehlike haline geldi83.

Çağdaş Fransız tarihçisi V. de Beauvais'e göre üç fersah uzakta kaplıcaları olan Ilıca'ya giden Baycu, orada yakaladığı kadınlarla, musiki caldırarak eylendiği halde yinede zulmü yumuşamadı. Cengeli Kıragos ise Tatarların güzel ve zengin Erzurum'u yağmalayıp, yakıp yıktıklarını Ermeni ve Gürcü komutanların kilise ve manastırlarda bulunan altın yazma mukaddes kitapları kurtarıp doğudaki diğer şehirlere götürdüklerini söyler. Moğolların o kış ileri harekatlarına devam etmeyerek, Murgan'a dönmeleri Selçuklulara hazırlanma fırsatı vermiş oldu. Bütün güçlerni muteme bir Moğol saldırısı

için hazır hale getiren iktalar yoluyla çok sayıda asker sağladılar. Frank, Gürcü ve Ermenilerden üçretli askerlerin sayısı, 50. 000'e ulaşırken, Halep hükümdarlarından ancak 2000 asker katıldı. Sivas'a doğru harekete geçen Selçuklu ordusu, 641/1243 yılı Temmuz başlarında Sivas'ın 80 km doğusunda Kösedağ sırtlarında, ilkbaharda yenden ilk harekatlarını başlatan Moğol ordusuyla karşılaştılar. Selçuklu önçü birliklerinin yenilmesi sonucu, Sultan kaçıncı ordu dağıldı ve Moğollar bir süre Sivas şehrindeki terkedilmiş çadırları, tuzak sanıp girmekte tereddüt ettilerse de, aldandıklarını sanıp Sivas'ı ele geçirdiler. Moğolların arkasından derhal yola cıkan Selçuklu veziri Mühezzebüddin Ali, Mungan'da Baycu'ya yetişerek onunla bir barış anlaşması imzaladı. Buna göre Selçuklular, her yıl Moğollara 360. 000 dinar, 10 bin koyun, bin sığır, bin at, deve, katır ve ipekli kumaşlarla, av köpekleri vereceklerdi. Böylece Anadolu Selçuklu devletinde ''Moğol korumacılığı'' adı verilen yeni dönem başlamış oluyordu.

2.6.5. MOĞOL KORUMACILIĞINDA ERZURUM