• Sonuç bulunamadı

Küreselleşme süreci etkisinde, işletmelerin sahip oldukları olanakları kullanarak uluslararası çevrelere uyum sağlama amaçlı gerçekleştirdiği faaliyetleri ifade eden uluslararasılaşma süreci, yerel pazar dışındaki uluslararası pazarlarda artan faaliyetler olarak tanımlanmaktadır (Kartal, 2006:5). Küresel süreç içerisinde gelişen sermaye ve ticaret faaliyetleri etkisinde artan serbestleşme sonucunda farklı ekonomilerin bütünleşmesi ve işletme faaliyetlerinin bu bütünleşme doğrultusunda gerçekleştirilir olmasının, uluslararasılaşma sürecinin cazibesini arttırdığı düşünülmektedir (Kartal, 2006:1).

Uluslararasılaşma sürecinin gelişimi çeşitli dönemlere ayrılarak işlenmektedir (Akben, 2008:8),

- 1. Dönem: 1500-1850 yılları arasındaki ticari dönem - 2. Dönem: 1850-1914 yılları arasındaki sömürgeci dönem - 3. Dönem: 1914-1945 yılları arasındaki ayrıcalıklı dönem - 4. Dönem: 1945’ten günümüze kadar ulaşan uluslararası dönem

Tablo 2.1. Uluslararasılaşma Sürecinin Gelişimi DÖNEMLER DÖNEMLERİN ÖZELLİKLERİ İŞLETME VE POLİTİK SİSTEM ARASINDAKİ İLİŞKİLER Ticaret (1500-1850)

Kişisel Arayışlar İşletmelerin Mutlak Egemenliği Sömürgecilik

(1914-1945)

Sömürge İmparatorlukları Sömürgeciliğe Ait Kurallar Ayrıcalık

(1914-1945)

Yüksek Gümrük Vergileri Ulusal Sanayi Güçlendirme

Politik Ayrıcalıklar Uluslararasılaşma (1945-1970) (1970-∞) Pazar Geliştirme Yüksek Rekabet ÇUŞ’ların Ortaya Çıkışı Hükümetler Arası İlişkiler Kaynak: Akben, 2008:8

Tablo 2.1’de uluslararasılaşma sürecinin kavranması açısından literatürde ayrıldığı dönemler ve bu dönemlerin özellikleri ile işletme-hükümet ilişkisi verilmiştir.

Wolf ve Pett tarafından gerçekleştirilen çalışmalara göre uluslararasılaşma sürecinin işletmeler açısından gelişimi üç safhadan ibarettir ve üç safhanın ortak ismi Basamak Teorisi’dir (Torlak vd., 2007:105). Birinci basamak, işletmelerin ihracat öncesi kendi ulusal pazarındaki aktifliğini ifade eder. İkinci basamak, ihracat yapmış işletmelerin kendileri için yeni fırsatlara ulaşmak amacıyla arayışlarını yoğunlaştığı safhadır. Üçüncü ve son basamakta ise işletmeler ihracata tamamen yönelmiştir. Günümüz ekonomisinde Basamak Teori’sinin üçüncü basamağı, işletmeler açısından bir alternatiften ziyade; zorunluluk olarak algılanmaktadır. Çünkü bu basamaktan elde edilecek kârların işletmeler açısından can simini görevi üstleneceği düşünülmektedir.

Günümüzün liberal yapısı da öncelikle hükümetleri ve hükümetler vasıtasıyla da işletmeleri yerel pazarları dışında ticari faaliyetler gerçekleştirmeye itmektedir. Mesela, gümrük tarifesi indirimleri, Ar-Ge teşvikleri, çeşitli KDV indirimleri gibi politikalar, uluslararasılaşma sürecini işletmeler açısından cazip kılmaya yönelik geliştirilmiştir. Aslında günümüzde liberal politikalar etkisinde yerel pazarlarda çeşitli uluslararası rakiplerle karşılaşılmaktadır. Böylece de yerel pazardaki firmaların payı giderek daha azalmakta ve uluslararasılaşmış işletmelerin etkinliği artmaktadır. Kendi pazarında böylesi bir mücadeleyle yüz yüze bırakılan firmaların geleceği de kendi ulusal

pazarındaki rakipleri gibi uluslararasılaşmalarıyla ilişkilendirilmektedir. Bu doğrultuda, uluslararasılaşma, kendi pazarını yabancı firmalarla paylaşan yerel firmaların, yerel pazarlardaki rakiplerinin pazarlarını hedeflemesi ve yönelmesi, bir nevi onlara cevap vermesi olarak tanımlanabilir. Böylesi verilecek bir cevap uluslararasılaşma sürecinin ilk basamağı olarak addedilmektedir (Sökmen, 2006:2). İşletmeleri uluslararasılaşmaya yönelten itici ve çekici faktörlerden bahsedilmektedir. İtici faktörler, işletmelerin içinde bulunduğu çevreden kaynaklanan zorunluluklarla ilişkiliyken; çekici faktörler, dış pazarın sunduğu avantajlarla ilgili olarak düşünülür. Bu faktörler Tablo 2.2’de karşılaştırmalı olarak verilmiştir (Akben, 2008:12),

Tablo 2.2. Uluslararasılaşma Sürecini Etkileyen Faktörler

İtici Faktörler Çekici Faktörler

Üretim fazlası Kâr avantajı

Kapasite fazlası Teknoloji avantajı Maruz kalınan şiddetli rekabet Sahip olunan pazar bilgisi

Pazarın doyması Fırsatlar

Yakınlık Yönetimin isteği

Zayıf ekonomi ve yasal sınırlamalar Yardımlar, teşvikler, vergi avantajı

Büyüme arzusu Ölçek Ekonomisi

Kaynak: Akben, 2005:159

Uluslararasılaşma kavramı içinde ifade edilen günümüzün popüler kavramlarından biri de “uluslararası pazarlama” kavramıdır. Kavram, işletmenlerin amaçlarına ulaşmalarını sağlayacak mübadeleleri gerçekleştirmek üzere malların, hizmetlerin ve fikirlerin kârlılıklarının geliştirilmesi, fiyatlandırılması, tutundurulması ve dağıtılmasına ilişkin olarak birden çok ülkede gerçekleştirilen planlı uygulama sürecini ifade etmektedir. Bir işletmenin dünyadaki müşterilerin istek ve ihtiyaçlarını saptayarak, talebi hem kendi ülkesindeki hem de yabancı pazardaki rakiplerinden önce ve iyi belirlemesi gereği üzerinde şekillendirilen bu kavramın, uluslararasılaşma sürecinde uzun vadede kârlılığı arttırma düşüncesiyle, uluslararası pazarlara yönelen firmaların yeni ürün ve fikirler geliştirerek, nüfuzlarını arttırmalarının önemli olduğu bir aşama olarak değerlendirilir (Atabay, 2005:4-5)

Uluslararasılaşma çabalarını açıklamaya yönelik çeşitli modeller olmasına rağmen, literatürde ağırlıklı olarak Uppsala, Yenilik ve Şebeke Ağ teorilerinden modellerinden söz edilmektedir. Bu modeller, uluslararasılaşma sürecin aşamaları olarak da değerlendirilebilmektedir. Uluslararasılaşma modelleri aşağıdaki gibidir (Sökmen, 2006:4),

2.2.1. Uppsala Modeli

1977’de Johansson ve Vahine tarafından önerilen bir modeldir. Model kapsamında, işletmelerin kazandığı deneyimsel bilgilerin bütünleştirmesi ve kullanması koşuluyla uluslararası pazarlarda varlığını arttırdığı düşünülmektedir ve uluslararasılaşma sürecini dört aşamada ele almaktadır (Kartal, 2006:10),

I. Düzensiz ve sürekli olmayan ihracat faaliyetleri II. Dolaylı yollarla gerçekleştirilen ihracat faaliyetleri

III. Dış pazarlarda satış birimi olarak bağlı şirketler vasıtasıyla gerçekleştirilen ihracat faaliyetleri

IV. Dış pazarlarda imalat ve üretim birimlerinin kurulması ve ürünlerin pazara sunulması biçiminde gerçekleştirilen ihracat faaliyetleri

İlk aşamada işletmeler kendi ürettikleri ürünleri yabancı pazarlara satmaya çalışırken, bu satışlar süreklilik göstermemektedir. Her ne kadar olumsuz gibi görünse de bu aşamada gerçekleştirilen satışlar, küresel ticaretin barındırdığı çeşitli risklere bir nevi önlem niteliğindedir. Bu aşamada gerçekleşen etkileşim çerçevesinde işletmeler pazarı tanıma fırsatına kavuşur. İkinci aşamada, bağımsız temsilciler vasıtasıyla artan siparişler doğrultusunda dış ticaret gerçekleştirilir. İkinci basamaktan sağlanan tecrübe ve elde edilen güven doğrultusunda işletmeler üçüncü basamağa geçerek yabancı pazarlarda ortaklıklar tesis etmek koşuluyla dış pazardaki paylarını arttırmaya çalışır. Son aşamada ise yabancı pazarlar açısından konumunu güçlendiren işletmeler maliyetlerini minimum düzeye indirebilme amacıyla üretim tesislerini hedef pazara taşımaktadır. Ancak dış ticaret sadece birbirini takip eden bu dört aşamayla gerçekleştirilmek zorunda değildir. Tecrübe, bilgi, eğitim, endüstriyel gelişmeler vb.

durumların etkisinde sıralamada değişimler yaşanabilmektedir (Sökmen, 2006:5). İşletmelerin yeterli kaynağa sahip olması durumunda ilk aşamadan büyük adımlar atılarak pazara yönelik bilgi ve tecrübeye ulaşılabilir ve böylece de aşamaların birbirini takip etme mecburiyetinde olmaksızın gelişebilir (Akben, 2008:14).

2.2.2. Yenilik Modeli

Yeniliğe yönelik çalışmaların dış ticaret açısından ilk olarak 1962-Roger,1968- Simmonds ve Smith tarafından gerçekleştirildiğinden bahsedilmektedir. Modele göre, uluslararasılaşma süreci çeşitli aşamalardan oluşan bir öğrenme sürecidir ve gerçekleştirilen yeniliklere yönelik oluşturulacak uluslararasılaşma modellerinin farklı aşamalarda gelişim göstereceği düşünülmektedir (Akben, 2008:15). Yenilik modeli aynı zamanda “Keşfedici Uluslararasılaşma Modeli” olarak da bilinmektedir ve yenilik temelinde adım adım geliştiği düşünülen sürece yönelik geliştirilen model Ek 2’de özetlenmiştir (Altınbaş, 2006:188),

2.2.3. Şebeke Ağ Modeli

1988’de Johannson ve Mattson tarafından ileri sürülen modelin temeli endüstriyel pazarda rol sahibi işletmelerin birbiri ile uzun soluklu ilişkilerle bağlandıkları varsayımına göre şekillendirilmiştir. Etkileşim süreleriyle orantılı olarak ortaya çıkan güven faktörünün bu uluslararasılaşma sürecini yönlendirdiği ve firmaların sahip olduğu kıt kaynaklar, örgütsel yapılar ve gelişme olanaklarının işletmeleri birbirine bağımlı hale getirdiği düşünülmektedir. Modelin geliştiricilerine göre, Şebeke Ağ Modeli kapsamında alınan pozisyon ‘Pazar Varlığı’ olarak tanımlanmaktadır. Dış pazarda işletmelerin kurduğu ilişkiler ve ilişkilerin sayısı arttıkça, uluslararasılaşma derecelerinin değişim gösterdiğinin vurgulandığı modelde dört farklı uluslararasılaşma şeklinden bahsedilmiştir (Sökmen, 2006:7),

I. Uluslararasılaşma sürecinde yeniler, riski düşük tutma çabasında faaliyetler geliştirmelidirler.

II. Yalnız başına uluslararasılaşmayı tercih edenler, dış pazar hakkında yeterince bilgi ve tecrübeye sahip olarak faaliyet gerçekleştirmelidir.

III. Sonradan uluslararasılaşmaya başlayanlar, dış pazarlara açılma konusunda geç kaldıklarının ve riskin arttığının bilincinde olarak faaliyetler gerçekleştirmelidir.

IV. Diğerleriyle birlikte uluslararasılaşanlar, uluslararasılaşma seviyesinin yüksek olduğu bir strateji olan bu eğilimde iyi tesis edilmiş bir koordinasyon önemlidir.

Şebeke ağ teorisi kapsamında geliştirilen modelde bir ağı oluşturan üç temel faktörden bahsedilebilir. Bunlar; aktörler (ağda ilişki kuran firmalar, tedarikçiler, müşteriler, yetkililer vb.), aktiviteler ve kaynaklardır (Kartal, 2006:18).