• Sonuç bulunamadı

Uluslararası Örgütlerin Etkisi

II. BÖLÜM

3.3. Hükümetler ile FARC Çatışmasını Dönüştürme Dönemi

3.5.2. Uluslararası Örgütlerin Etkisi

Uluslararası güvenlik ve insan hakları konularındaki hassasiyet, uluslararası uyuşturucu ile mücadeledeki duyarlılık, küresel ticaretin rahatlatılması gibi etkenlerden dolayı Kolombiya iç savaşı ile uluslararası toplum daha fazla ilgilenmeye başlamıştır. Özellikle Kolombiya’daki Barış İçin Dostlar Grubu30’nun oluşturulması

sürecin uluslararası boyut kazanmasında önemli bir adım olmuştur. İnsan hakları açısından ise Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin insani standartları artırmak için destekleri olmuştur.

30 BM Genel Sekreteri ve on ülkenin (Küba, Venezüella, Meksika, Kanada, Norveç, Almanya, İsveç,

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kolombiya özel danışmanı Jan Egeland, Pastrana yönetimi sırasında BM’nin müdahalesinin kabul edilmesiyle birlikte uyumsuzlukları çözmeye çalışsa da pek etkili olunamadı. BM, 1998 yılına gelindiğinde 2 milyar dolar borçların ödenmesine, 2,2 milyar dolar ise ülke içerisinde yerinden olmuşlar için özel proje üretilmesine, bölgesel entegrasyon ve demokratikleşme çabalarına katkı sunmak amacıyla bütçe ayırmıştır (Ocampo, 2004). Barış görüşmeleri genel olarak Kolombiyalılar tarafından sürdürüldü, fakat uluslararası toplum ve özellikle de bölgedeki ülkelerin desteği ve etkileşimi tüm süreç boyunca önemliydi. ABD ve AB’nin sürecin takibi için özel temsilciler belirlemiş olmaları, yine garantör ülkeler olarak Küba ve Norveç’in aktif arabulucuk faaliyetleri, bölgesel olarak Şili ve Venezüella’nın destekleri önemli roller oynamıştır.

Avrupa Birliği esasında barış anlaşması ve çatışmasızlık süreçlerinde tam aktif olup müdahil olmaktan ziyade çatışmanın taraflarını pozisyon almaya çağıran ve Kolombiya devletine hukuki değerleri hatırlatan bir tavrı benimsemiştir (Mathieu, 2013, s.5). Tecrübeli arabulucuların Guatemala, El Salvador, Kuzey İrlanda, Nepal ve Güney Afrika’dan davet edilerek sürece katkı sunmaları amaçlandı. Özellikle Birleşmiş Milletler’in ateşkesin sağlanması ve gerillanın silahlarını teslim etmesinde, sürecin hayati önem taşıyan kısımlarında görev üstlenmiş olması barış amacına doğru hizmet etmekteydi (Nylander, Sandberg, 2018).

27 Eylül 2016 tarihinde AB Konseyi, FARC’a karşı uygulanan kısıtlayıcı tedbirleri geri çekti. Bu karar 26 Eylül’de Kolombiya hükümeti ile FARC arasında imzalanan barış anlaşmasından sonra geldi. 2002 Haziran ayından itibaren FARC, AB terör örgütleri listesi içinde yer almaktaydı. Bu liste terörist faaliyetlere dahil olan ve dolayısıyla kısıtlayıcı tedbirlere maruz kalan kişi, grup ve kurumları kapsamaktadır. Varlıkların dondurulması gibi kısıtlayıcı tedbirler, AB vatandaşlarının ekonomik fon ve kaynaklarını onların kullanımına imkan tanıyan durumların önüne geçmeye yönelik akıllı yaptırımlar olarak kabul edilmekteydi.

IV. BÖLÜM

KALICI BARIŞ İÇİN ÖNERİLER

ŞİDDET İÇEREN ÇATIŞMALARDAN SÜRDÜRÜLEBİLİR POLİTİK UYUŞMAZLIK DÜZEYİNE ULAŞILABİLİR Mİ?

Dünyadaki şiddetli çatışmaların günümüzde verdiği kayıplar ironik şekilde doğa bilimlerindeki ilerleme kadar artış gösteriyor. Öyle ki ekseriyetle siyasi iktidarlar bile devlet içerisinde şiddet tekelinin kendi ellerinde tutulmasıyla temsil ediliyor. Kimin daha güçlü ve etkin olduğu bu şekilde belirleniyor (Hobart, 1996, s.59).

Hayvan türleri arasında büyük oranda birbirleriyle dövüşme oluyorsa da, doğal ortamda yaşayan türlerde, tür-içi örgütlü gruplar arasında yıkıma yol açan yalnızca birkaç dövüşme olayı rapor edilmiştir ve bunlardan hiç birinde silah olarak tasarlanmış aletler kullanılmamıştır. Yırtıcılık içeren ve diğer türleri yemek yoluyla gerçekleşen “normal” bir beslenme eylemi, tür-içi şiddetle eşdeğer olarak kabul edilemez.

“Savaşmak”, insana özgü bir fenomendir ve hayvanlarda bulunmamaktadır. Şiddetli çatışmalar sathında insan organizmasına yönelik bilimsel bir değerlendirme yapıldığında insan biyolojisinin savaşa mahkum olmadığı görülebilir. İnsanlık tarihi çok uzun süre savaşma yıllarına şahit olsa da asırlarca hiçbir savaş ile karşılaşmamış kültürlerin de varlığı bilinmektedir. Tıpkı ‘savaşın insanların beyninde başlaması’ gibi barış da beyinlerimizde başlar. Savaşı icat eden tür, barışı da icat etme yeteneğine sahiptir (Cogito, 1996, s.37-39). Bu durumun temenniden öte işlevsellik kazanabilmesi çatışmanın tarafları arasındaki olumlu çabalara bağlı olmaktadır.

Toplumların manevi geleneklerinden kaynaklanan özlemlerini gidermedeki başarısızlık31 zamanımızın en önemli iki gerçek meselesi üzerinde ani sonuçlar

doğurur: barış meselesi ve Batı’nın zenginliği ile insan nüfusunun kalan üçte ikisinin yoksulluğunun eşitlenmesi meselesi. Zengin ve yoksul devletler arasındaki ekonomik uçurumun şiddet patlamalarına ve diktatörlüklere neden olacağı da kolay tahmin edilebilir bir gerçektir; henüz bu sorunların çözümü için genel olarak etkin ve doyurucu bir çözümün öne sürülmediği belirtilmektedir (Fromm, 2017, s.51). Yeryüzündeki çatışmaların büyük bir kısmında bu sonuçlar etkilidir.

Herhangi bir çatışmada taraflar arasında barış sağlanacaksa bu durum tüm tarafların lehine olmalıdır. Çatışmasızlık, sadece silahların susmasıyla değil aynı zamanda taraflarında menfaatine olan bir süreci işaret ettiğinde kalıcı hale gelebilir. Bununla birlikte sağlanan sulh, kamuoyuna doğru şekilde yansıtıldığında halk bu çatışmasızlık halini satın alır. Çatışmanın tarafları, barıştan geri durmaları ve

çatışmanın devam etmesinden yana olmaları halinde halk nezdindeki itibarlarını kaybedeceklerinin bilincinde olacaklardır. Halkın desteği olmadan zaten siyasal iktidar ve hiçbir gerilla hareketi yaşam alanı bulamayacaktır.

1998’den 2002’ye kadar ki başarısız Caguan müzakere sürecinden sonra FARC, Kolombiya’da halk tarafından daha az meşru görülmeye başlandı. Hatta Kolombiya halkı ve Uluslararası kamuoyu bu süreçte Barış Anlaşması’nın FARC’ın hükümetin cömert barış önerisini reddettiği gerekçesiyle yapılmadığına inanmaya başladı. Dolayısıyla sonuç alınamayan barış görüşmelerinin ardından FARC’ın önemsizleşerek “uyuşturucu teröristleri” olarak anılmaya başlandığı şeklinde tespitler yapıldı (Powell, 2016, s.56). Bu açıdan “kamuoyuna açık müzakere” aşamasına geçilmesinden sonra gerilla ya da hükümet bu durumu pejoratif maksatla kullanmaya yönelse dahi halk desteği bundan ötürü kendisine azalacağından bu durum taraflar açısından nispeten tercih edilmeyecektir.

Bir barış süreci başarısızlık ile sonuçlanırsa toplumda bir boşluk oluşur ve o boşluğu çok geçmeden şiddet tekrardan doldurur. Müzakere süreci başladığında işin anahtar kısmı müzakere sürecini devamlı kılabilmektir. Hiç ara vermeden diyalog sürdürülmeli. Bu duruma “bisiklet teorisi” de denir. Bisiklet pedalları çevrildikçe ileri gider. Durduğunuz anda devrilir, düşersiniz ve tekrar harekete geçirmek zor olur (Powell, 2016, s.250). Görüşmeler taraflar arasında ne kadar zor olursa olsun hiçbir zaman duraklamasına izin verilmemesi potansiyel şiddetin önündeki en büyük set olmaktadır.

Barış süreçlerinin yasal çerçevesini inceleyenler barışın üç aşamada gerçekleştiğini söylemektedir. Bunlardan birincisi görüşme öncesi aşamadır ki, bu aşama genellikle gizlidir32 ve arabulucular dolayısıyla yürütülür. Bu aşamada, ileride

olması muhtemel müzakereye, kimlerin hangi statü ile katılacağı belli olur. Hem Kuzey İrlanda hem de Kolombiya’da bir dönem bu aşamanın medyaya sızdırılması sürecin kesintiye uğramasına sebep olmuştur.

Öte yandan Kuzey İrlanda ve İspanya’da bu süreçler oldukça uzun sürmüştür. Sonuçta hem İrlanda hem İspanya devletleri masaya ancak siyasi parti temsilcileri ile oturacaklarını söylemişlerdir. Bu aşamada ikinci amaç bir çeşit ateşkese varılmasıdır. Ancak ateşkes sağlanıncaya kadar özellikle devletlerin masaya oturacak tarafı güçsüz düşürmek için suikastlar ve saldırılara devam ettiği de görülür. Örneğin FARC’ın üç lideri Kolombiya’da bu aşamada öldürülmüştür.

32 Müzakereler başladığında bir süre görüşmelerin gizli götürülmesi, konuların olgunluk

kazanabilmesi için bir dönem durumun kamuoyunun bilgisine sunulmaması gerekir. Barış görüşmelerindeki en büyük zorluklardan bir tanesi de gerekli olan gizli görüşmelerden açık görüşmelere geçişteki güçlükler, halkın bu duruma tepkisi, gelebilecek tepkileri hükümetlerin nasıl karşılayacağı meselesidir.

Barış süreçlerinin ikinci aşamasında, çatışmanın çıkmasına sebep olmuş faktörlerin belirlenmesi33 ve çatışmanın yeniden başlamasını önleyecek yasal

düzenlemelerin müzakeresi ve kararlaştırılması amaçlanır. Bu aşamanın şeffaf olması beklenir. Çünkü bu aşamada sürecin siyasi aktörler dışında da tartışılması ve toplumsal mutabakatın sağlanması hedeflenir34 ki barış sürdürülebilsin. Barış sürecinin son

aşaması yasallaşma ya da normalleşmedir.

Bu zor sürecin başarılı olması üç faktöre bağlıdır. Bunlardan birincisi müzakerede varılan mutabakatın bağlayıcılığıdır. Dünya da bu bağlayıcılık genellikle uluslararası alanda kabul gören anlaşma belgeleriyle sağlanmıştır ancak şeffaflık da bağlayıcılığı sağlamak için önemli bir faktördür. İkinci faktör yapılacak düzenlemelerin muğlak olmaması yani mümkün olduğu kadar somutlaştırılmasıdır. Son olarak ise sürecin, varılan mutabakatın tarafı olmayan kesimler tarafından denetlenebileceği bir mekanizmanın oluşturulması gerekmektedir. Bu denetleme genellikle ya uluslararası aktörler, ya başka ülke yönetimleri, ya da toplumsal aktörler tarafından yapılmaktadır (Aktaş, 2014, s.185-188).

Bir barış sürecinin gerçekten nihai çatışmasızlığa dönüşebilmesi için taraflar arasında “yenişemez” olmak şart mıdır sorusu sorulabilir. Burada güç dengesi önemli olmakla birlikte çatışmanın devam etmesinin tüm taraflara35 artık fayda

sağlamadığının anlaşılmış olması gerekir. Diğer taraftan çatışma sonlandırılmış olsa dahi çatışmaya sebep olan koşulların ortadan kaldırılmaması tekrardan şiddet sarmalının ortaya çıkmasını doğurabilecektir (Gurr, 1970, s.114). Bu açıdan yapısal reformlar elzem ve önemlidir.

Bir çatışmanın sona ermesi için ortak amaç için masaya oturmaya niyetlenmiş aktörlerin belirli koşullar dayatması, ön koşullar sağlanırsa müzakerelere devam ederiz şeklinde tavır takınması görüşmeleri sekteye uğratan önemli bir etkendir. Barış Çalışmalarının çoğu bu minvalde etkileyici olmakla birlikte yapılan ‘müzakereler’ bilimsel değil, bir sanat dalı olmaya devam etmektedir. Bilim; kuralları olan, amprik eğilimli, neden sonuç ilişkisine dayanan, öngörüye ve net sonuç almaya muhtaç bir anlayış gerektirirken barış için yapılan çabalar ve çatışmasızlık süreçlerinde bu

33 Bir toplumsal sorunun çözüme kavuşturulması için problemin kaynağına inmek, hangi etkenlerin

sorunlarda etkili olduğunu belirlemek çalışılacak yeri tespit etmek açısından ufuk vermektedir. Diğer taraftan çatışmanın sebeplerini, tarihsel etkilerini kişiselleştirip intikam duygusuna vardırmak, toplumun hassas kılcal damarlarına kadar inerek yaraların tekrar açılmasını sağlamak faydadan çok zarar da getirebilir.

34 Bu kısımda kalıcı barışı sağlayacak düzenlemelerden bahsedilir. Anayasal düzenlemeler öncesi

toplumsal mutabakat ne kadar fazla halk nezdinde yaygınlaştırılıp sosyolojik çerçeve ile

içselleştirilebilirse hukuksal düzenlemelerden sonra daha rahat karşılık bularak uygulama alanı elde eder.

safhaların aynı şekilde gelişmesi her zaman mümkün olmayabilir. Bu bilinç doğrultusunda müzakereler yapılırsa sonuç almak daha kolay olacaktır.

Kamu mallarının adil şekilde bölüşümü ve kullanımının sağlanması çatışmayı doğuran etkenlerden önemli bir tanesinin de ortadan kalkması anlamında gelir. Kırsal nüfusun yaşam koşullarını iyileştirmeye yönelik herhangi bir toprak reformu çatışma çözümünde politik ve tamamlayıcı bir anahtar rol oynar.

Tahmin edilenin aksine yapılan bazı sosyolojik çalışmalar eğitim faaliyetlerine ayrılan bütçenin artırılmasının çatışmasızlığa etkisinin sınırlı olduğunu ortaya koymuştur. Çatışmanın yaşandığı bir bölgede eğitimli kişilerin sayısının artması bu insanların çatışma bölgelerinden büyük şehirlere göç etmelerine neden olmuştur.36 Bu

durum politikacıların genelde eğitime neden çok daha fazla bütçe ayırmadığı ya da yatırım yapmadığı ile de ilintilidir. Eğitim, çok uzun zaman sonra yapısal olarak olumlu sonuç alabileceğiniz bir faaliyettir. Bu sebepten politikacıların özellikle şiddetli çatışmaların olduğu bölgelerde daha hızlı sonuç alabilecekleri stratejilere yönelmeleri bu çerçevede anlaşılır olmaktadır.

Kamusal alt yapı yatırımlarının artırılması ve halkın direk faydasına olan yaşam koşullarının özellikle kırsal alanlarda iyileştirilmesinin çatışmasızlığa katkısı hakkında önemli tespitler yapılmıştır (Bassetti, Caruso, Cortes, 2015, s.17). Bu gelişmelerin somut olarak halk tarafından görülecek olması toplumdaki refah seviyesine katkı sunabilir.

Çatışmalar yaşanırken taraflar arasında ateşkes sağlanırken iki tarafın kapitalizm yahut başka bir konuda ortak görüşe ulaşması amaçlanmamakta, yalnızca silahlı grubun siyaset aracılığıyla adil bir şekilde hedeflerine ulaşmasına engel olduğunu düşündüğü şeyleri ortadan kaldırmaya odaklanılmaktadır. Fikir çatışmaları devam edecektir, ancak fikirler namlular değil oy sandıkları aracılığıyla savunulacaktır (Bassetti, Caruso, Cortes, 2015, s.248-259). Bu durum tüm taraflara demokratik koşullarda mücadele etme imkanı sunar. Kolombiya’da barış olmuştur, fakat FARC kendi ideolojik mücadelesini siyaset zemininde vermeye devam edecektir.

Kolombiya’da gerilla ile hükümetler arasındaki pazarlıklar geçen 25 yılın temel konusu olmasına rağmen 1980’li yıllardaki talihsiz deneyimler FARC’ı bu pazarlıklarda çekingen davranmaya itmişti. FARC, 1984’de ateşkes imzalanmasından sonra yetkililer tarafından yasal bir parti kurmaya (UP) ve 1985’deki seçimlerde aday göstermeye teşvik edildi. Bu deneyimle ortalama bir başarı sağlandı, sonuçta FARC 6 senatör, 23 milletvekili ve yüzlerce yerel meclis üyesi ile seçimi tamamladı. Ancak

36 Toplumda eğitimli kişilerin artmasının çatışma olasılığını azaltan, şiddet koşullarını düşüren bir etki

yapması beklenirken bu kişilerin eğitimlerinin artması kendi statülerinin değişmesine neden olmakta, bu da belirli sayıdaki insanın hayatına etki ettiğinden toplumun genel refahına bu anlamda bir faydası pek olmamaktadır.

sonuçta gerillanın kendini açık hale getirilmesi ölümlerin meydana gelmesine sebebiyet verdi. Seçimden sonraki bir yıl içinde 4000’den fazla sol sempatizan ve kadro öldürüldü. FARC gerillaları kırsaldaki güvenli bölgelere çekildiler ve aynı hatayı yapmamak için kendi içlerinde and içtiler (Gott, 2009, s.368-369). Sonuçta silahlı mücadelede devam etme kararı aldılar. Tekrardan silahlı mücadeleye dönmemiş olsalardı yine çatışma devam edecekti, fakat mücadele demokratik kulvarda olacaktı. Barış çatışmasızlık değil, şiddetten uzak çatışma alanı değişikliği olmaktadır.

Bugün de Barış Anlaşması imzalansa bile suikastların devam etmesi barış sürecini olumsuz etkilemeye devam ediyor (Menschenrechtskoordination Kolumbien). Aynı şekilde geçmişte olduğu gibi bugünde öldürmelerin devam etmesi, devletin gerekli güvenlik tedbirlerini alamayışı barış için olumsuz sonuçlar doğurabilir. Sadece barış anlaşmasından sonra FARC tarafında 100’ün üzerinde lider öldürüldü. Diğer taraftan gerillanın eski suçlularının adil bir şekilde cezalandırılmamalarının halka olumsuz yansımaları olabilir ve bu durum gerçek bir barışın ulaşılabilir olmaktan uzak olduğu düşüncesini (Theune) kamuoyunda uyandırabilir. Tamda bu doğrultuda kamu vicdanını tatmin eden açık ve hukuki bir yargılama sürecinin gerçekleştirilmesi önemli olmaktadır.

Barış sürecine girilmesiyle birlikte gerilladan ayrılan çocuk yaştaki kişilerin topluma entegrasyonu önemli bir mesele olarak ortada durmaktadır. Birleşmiş Milletler raporlarından da görüldüğü üzere (Annual Report of the United Nations High Commisioner for Human Rights and the Office of the High Commissioner and the Secretary-General 2018) Kolombiya’da bu konuda iyi bir sınav verilememiştir. Çocuk yaştaki kız ve erkek çocuklar ailelerinin yanlarına dönüp sosyal çevre ile entegre olduklarında hangi zorluklarla karşı karşıya kalacakları, ne gibi destekler ve rehabilitasyon süreçlerinin takip edileceği hususlarında yeteri kadar hazırlık yapılmadığı görülmüştür.

Kadınların yaşadığı durumlar da trajik haldedir. Gerilla içerisinde cinsiyet eşitliği kapsamında erkekler ile aynı koşullarda mücadele vermek durumunda kalan kadınlar birçok insani haklardan mahrum bırakılmıştır (Mendez, 2012, s.232-235). İdeolojik saplantılarla kadın gerillalar bu zor koşulları öne çıkarmamaya çalışsalar da barış sürecine girilmesiyle birlikte yaşanan gerçekler ortaya çıkmıştır. Gerilla içerisindeki kadınların hangi koşullarda savaştıkları, hangi saiklerle FARC’a katıldıkları ve barış için neler hissettikleri kalıcı çatışmasızlık için önemli ayrıntılar taşır (Stallone, Zulver).

Uluslararası toplum açısından geçen elli yılda Birleşmiş Milletler’in barışı koruma misyonlarının çok sayıda örneği görüldü. Birçoğu oldukça başarılıydı. BM Güçlerinin varlığı devam eden bölgesel gerilimlere rağmen, ateşkes anlaşmalarının

bilinmekle birlikte kalıcı barışa katkısı ise zamanla görülecektir. Havana’da Kolombiya Hükümeti ve FARC arasında barış görüşmeleri sürerken, BM anlaşmanın imzalanması sürecini yönetmekle meşguldü. Bu doğrultudaki strateji ise tarafların barış sürecinde birbirlerine olan güvenin artırılması, yeni bir silahlı şiddet olayının yaşanmasına mani olunması, olası toplumsal çatışma imkanlarını ortadan kaldırmaya yönelik faaliyetleri sürdürmekti (Segura, Mechoulan, 2017, s.19).

Kolombiya Hükümeti bir noktada gerillalarla anlaşmaya varmak dışında hiçbir seçeneği olmadığını anladığı anda geçmişte tümüyle ülkede kontrolü kaybetme yolunda riske girerek son adımını atmıştı. Gerçekleşen savaşta devletin yenilmesi sonucunda uyuşturucu parasıyla desteklenen radikal bir hükümetin ortaya çıkması bölgedeki diğer ülkeler için de yıkıcı olabilecekti (Kissinger, 2002, s.80). Bu durum ABD’nin yanında sınır komşularının barış anlaşmasına sıcak bakmış olmalarının da yolunu açmış gözükmektedir.

Kolombiya’daki FARC ile verilen mücadele ve barış çabaları ABD ve Rusya gibi devletlerin vekalet savaşlarının bir yansıması olarak okunabilse de diğer taraftan ABD’nin barış çabalarına desteği gerçekten narko trafiğin kendisi açısından mağduriyetinden de kaynaklanıyor olabilir. ABD kendini bir durum hakkında çaresiz hissediyor ve çatışmanın devamında kendine menfaat görmüyor ise ayrı bir gerekçeye de ihtiyaç duymadan barış dikte edebiliyor.

Kolombiya gibi ülkelerde barış görüşmelerinin sonuçlandırılmasıyla sol kanatın belirli boyutlarda başarıya ulaştığını, bununda siyasete, dolayısıyla hükümetin içine girebilme eğilimini arttırdığı söylenebilir. Bu durum politik hayatta sol anlayışın önünü açabileceği gibi barış potansiyelinin de yüksek olduğu yorumunu yapmaya imkan vermektedir. Bununla birlikte Kolombiya polisi de artık 30 yıllık tecrübeye sahip olmakta (Nussio 2016), dolayısıyla bu ve benzeri güvenlik problemlerinde daha yetkin mücadele verebilmesi beklenmektedir.

Gerilla açısından önemli olan mesele kendi ideolojik tabanındaki destekçilerinin ne düşündüğüdür. Hiçbir gerilla hareketi halka rağmen başarılı olamaz, zaten referandum ve yapılan seçimlerde barış için destek verenlerin çok önemli bir kısmı daha önceden FARC’ın silahlı mücadelesini zorunlu ve haklı gören kesimden oluşmaktaydı.

FARC’ın özellikle 80’lerden sonra uyuşturucu işine girmesi dolayısıyla global ölçekte ideolojik itibarının zedelendiği, bu yönde ideolojik ve politik hedefleri doğrultusunda çalışan bir gerilla hareketinden mafya benzeri bir örgüte dönüştüğü ile ilgili tespitler yapılmaktadır. Diğer taraftan gerilla sayısı 1980’lerden sonra yirmi bine ulaşmıştı, dolayısıyla ideolojik destekten mahrum olsa bu sayısal desteğe ulaşamayacaktı şeklinde yorumlarda yapılmaktadır. 2001 yılında çevreci aktivistlerin öldürüldüğü dönemde gerilla ciddi derecede eleştiri almıştı. FARC’ın koka ekiminden

bir gelir elde ettiği, vergi sağladığı bilinmekle birlikte bunu dolaylı devlet yetkilileri desteğinden uzak bir şekilde yapılamayacağı da aktarılmaktadır.

FARC’ın Santos Hükümeti ile görüşmelere başlanmasının kabul edilmesinin sebeplerinden biri de kuşaklarla ilgilidir. FARC’ın sekretaryası ve Genel Komutanlığı büyük ölçüde ellili ve altmışlı yaşlarındaki erkeklerden oluşmaktadır. Bu kişiler yetişkin dönemlerinin çoğunu cengelde geçirmişler, dolayısıyla çatışmanın sonsuza kadar devam edebileceğini görüyorlardı, ancak ölmeleri halinde mücadelenin ideolojik unsurunun ağır hasar göreceğinin farkındaydılar. Yerlerini daha çok devrimi finanse etmek için değil, kendi yaşam tarzlarını finanse etmek için uyuşturucu ticaretinden sağlanacak karlarla ilgilenen daha genç insanların alacağından korkuyorlardı. Bu nedenle hayatlarının mücadelesini verdikleri değerleri zaman içerisinde büyük ve iyi silahlanmış bir uyuşturucu çetesine dönüşen yeni kuşağa bırakmaktansa bir anlaşmaya varmayı istediler (Powell, 2016, s.225-226).

FARC’ın 7000 civarındaki silahlı gücü silahlarını BM gözetiminde teslim etmiş olsa dahi belirtilen tahmini rakamlara göre bir o kadar daha dağınık ve farklı

Benzer Belgeler