• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM

2.4. Siyasi ve Ekonomik Talepler

FARC, kendine adil ve eşit bir şekilde kamu imkanlarının paylaşımı doğrultusunda bir hedef koymaktadır. Barış müzakerelerinde de görüldüğü üzere kısa dönemde politika yapacak olanakların kendilerine sunulmasını talep etmektedirler. Bu doğrultuda kendi açısından şiddet kullanımını meşru görmüştür. Kolombiya hükümetleri ise devlet olmasından kaynaklı bulunan haklarını kullanarak bu iç ayaklanmayı her türlü yolu kullanarak bastırmaya çaba sarf etmektedir. Nasıl ki FARC’ın farklı dönemlerde farklı görüş ve uygulamaları olabiliyorsa Kolombiya’da da farklı hükümet dönemlerinde de birbirinden apayrı ayaklanmaları bastırma yöntemleri uygulanmıştır. Özellikle devlette iki cephe olan muhafazakar ve liberal parti ayırımında bu belirgin şekilde görülebilmektedir.

1950’li yıllarda Kolombiya’da liberaller ve muhafazakarlar arasında suikast ve barbarlıklar yoğun bir şekilde yaşanıyordu. Kolombiya Komünist Partisi de kendine ait küçük köylü gerilla takımları örgütlemek suretiyle anarşik konjonktürel ortamdan faydalanma yoluna gitmiştir. Liberal lider Gaitan herhangi bir komünist yöneticiyle kıyaslanamayacak ölçüde yoksul Kolombiyalıların desteğini almıştı, bundan dolayı 1940’ların başlarından itibaren Kolombiya Komünist Partisi Gaitanizm’in hızlı ilerleyişi nedeniyle gerileme durumuna düşmüştü. Bu durumu telafi etmek için parti fırsat kolluyordu.

Komünistler, 1945 başkanlık seçimleri sırasında üyelerine eski komünist ve yeni sağcı liberal Gabriel Turbay’a oy vermesini söylediler. Gaitan öldürüldüğünde komünistler ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Bir anlatıma göre: “Bütün merkez komite nasıl bir tutum belirleyecekleri konusunda verilecek emirleri beklemek üzere topluca liberal partinin genel merkez binasına gittiler. Halk ise, bir politik yönetim olmaksızın sokaklardaki çatışmalarda ölüyordu. Atılan kararsız adımlar komünist partiye pek çok üyesini kaybettirdi. 1940’ların sonlarında partinin gövdesi gitmiş, küçük bir parçası kalmıştı.

Kasım 1949’da muhafazakarların adayı Gomez’in rakipsiz olarak kazandığı başkanlık seçimlerinde komünist partisi “öz savunma” olarak bilinen bir politikayı

benimsedi. Komünistlerin yaklaşık yirmi yıl önceki (1928-1930’lar) köylü örgütlenmesi pratiği Gaitan’ın ölümünden sonra egemen olan anarşi koşullarında yararlanmak için çok elverişliydi. Violence döneminde6 komünistlerin rolünü

abartmak hatalı olacaktır, bu dönemde asıl olarak hükümet tarafından kışkırtılan muhafazakar ve liberal köylüler arasındaki bir iç savaştan bahsedilebilir. Komünistler sadece destek rolü oynamıştır (Gott, 2009, s.18-21). Bu çatışma ortamlarından kaçmak isteyenler kırsal kesimlere giderek gerilla tarafından sahiplenildi, devletin de bilgisi dahilinde taşrada bağımsız cumhuriyetlerin oluşturulmasının zemini hazırlandı.

FARC’ın temelini oluşturacak kırsalda yaşayan bağımsız cumhuriyetler iç savaşın ve şiddetin sona ermesini, ülke içi toprakların belirli bir oligarşik gruptan alınarak adil bir şekilde halka dağıtılmasını istiyorlardı. Bu durum Kolombiya’nın ötesinde genel olarak Latin Amerika’nın da problemiydi. Öyle ki Peru’lu Jose Carlos Mariategui Latin Amerika’da geçerli üretim tarzının feodal ya da yarı feodal olduğunu, Latin Amerika’nın geri kalmışlığından büyük toprak sahipleri sınıfıyla, emperyalizmin sorumlu olduğunu ileri sürmekteydi.

Bahsi geçen adil olmayan toprak bölüşümünden rahatsızlık sadece gerilla tarafında yoktu. Oligarşinin iki rakip grubunun iktidarın meyvelerini kendi aralarında paylaşmalarına dayanan ulusal cephe ittifakında 1962 yılında Ulusal cephe adayı muhafazakar Guillermo Leon Valencia’nın seçilmesi sırasında kayıtlı seçmenin % 70’i sandığa gitmedi (Başkaya, 1997, 67-71). Bu oran, halkın seçimlerden bir beklentisi olmadığına işaret olduğu gibi devlet aktörlerinin yapmış olduğu yanlış muamelelerin farkında olmalarına da bir işaretti.

Özellikle Kolombiya kırsalı ve kırsalda yaşayan insanlar Bogota hükümetleri tarafından hep ihmal edildi. Hükümetlerin hizmet olarak kırsal bölgelere gitmemesi o bölgelerde gelişimi de engelledi. Bu durum gerilla kampanyası için elverişli bir zemin oluşturdu (Longenecker, 2014, s.5). FARC’da bu az gelişmişlik ve ihmal edilmişlik üzerinden argümanlarını ve tezini geliştirerek mücadelesini sürdürdü. FARC’ın isteği esasında bu kırsal bölgelerin az gelişmişlikten kurtulmasıydı, diğer taraftan devletin bu bölgelere yapacağı yatırımlarda FARC’ın elindeki argümanların kaybolması anlamına gelecekti.

Kolombiya özelinde ekonomi, şiddet ve güvensizlik arasındaki ilişkilerin birkaç boyutu olduğu görülmektedir. Şiddetin sebebi olarak ekonomi alındığında Kolombiyalıların ısrarla gösterdikleri şiddet içeren davranışların nedenlerini yoksulluk, karşılanamayan temel ihtiyaçlar ya da adil olmayan gelir dağılımı gösterilebilir.

Ülke içerisindeki devlete olan güvensizliğin maliyeti ekonomik aktivitelerin şartlarındaki değişkenlikler olarak öne çıkmakta, bu da üretim imkanlarının daralmasını meydana getirmekte ve dolayısıyla belirsizlik, risk faktörünü öne çıkarmaktadır. Bu güvensizlik ekonomik sistemdeki negatif etkilere dönüşümü gösteren temel çıkmazı yönetmektedir (Bejarano, 2003, s.39). Kamusal hayatta belirgin bir şekilde görülen kaynakların belirli gruplara bölüşümünün insanların temel ihtiyaçlarını karşılamaya engel olması şiddet temayülünü yüzeye çıkartan en önemli faktörlerden olmaktadır.

Ülkenin önde gelen emek hakları gruplarından Ulusal Emek Okulu (Escuela Nacional Sindical) kayıtlarına göre, 1986’dan beri 2500’den fazla sendikacı öldürüldü ve vakaların % 98’inde katiller herhangi bir cezaya çarptırılamadı. Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’na göre 2006’da dünya genelinde öldürülen 144 sendikacının yarısından fazlası Kolombiyalıydı (Panitch, Leys, 2009, s.205-206). Bu veriler şiddetin ülke de ne boyutta olduğunu göstermekle birlikte FARC’ın Kolombiya hükümetlerinden taleplerinin makul zeminlerini oluşturmakta, gerillanın halk nezdinde de karşılık bulmasını sağlamaktaydı.

Tarımın küresel sisteme dahil edilmesiyle yaşananlara iyi bir örnekte yine Güney Amerika’dan olabilir. Büyük bir tarım ülkesi olan Brezilya topraklarının yüzölçümü Türkiye’nin 8,5 katı olmaktadır. Fakat topraklar bir avuç şirketin ve dev çiftlik patronlarının elinde bulunuyor. Halk toprağa erişemiyor. Gıda zengini Brezilya’da yoksulluk zirve yapmaya başlayınca toprağı olmayan insanlar arazilere el koymaya başladılar. 17 Nisan 1996 tarihinde yok edilen 19 topraksız insanın mücadelesi o günden bugüne “Dünya Çiftçiler Günü” olarak kutlanıyor (Okur, 2017, s.82). Kolombiya’da gelinen barış sürecinde halkın haklı talepleri resmi ideoloji temsilcileri tarafından kabul edildiğinde kalıcı barış ve huzurdan bahsedilebilecektir.

Siyasi nedenler içerisinde ideolojik argümanlar da gerilla ve FARC’ın oluşumunda önemli yer tutmaktadır. Ünlü akademisyen-aktivist James Petras bugünkü Latin Amerika siyasetini dört bloka ayırarak “Radikal Sol” olarak FARC gerillalarını göstermektedir (Lievesley, Ludlam, 2012, s.44). Komünist parti içerisinde siyaset yapma imkanının elinden alındığına inanan FARC, silahlı mücadeleyi seçerek Marksist ideolojide uygulama alanı kendine oluşturmak istemiştir.

Aktör talepleri değerlendirilirken başka güçlerin ve devletlerinde vekaleten taleplerinin sahada yansımaları da birkaç boyut ile değerlendirilebilecektir. Bu doğrultuda Vietnam savaşı hakkında efsanevi general Landsdale’nin ifadeleri manidardır: Eğer hür Vietnam komünistler tarafından ele geçirilirse, Güneydoğu Asya’nın geri kalanı kolayca düşmanlarımızın eline geçecektir. Komünist bir zafer ise sadece Asya’da değil, bütün dünya da ABD’nin prestijine ve nüfuzuna büyük bir darbe olacaktır.

Resmi açıklamalar Vietnam’ı bir ‘test örneği’ne yükseltti; mücadelenin buradaki sonucu fiilen dünya tarihinin gidişatını belirleyecekti. Blair Seaborn Kontrol Komisyonu’nun Kanadalı üyesi, 1964 yılının Temmuz ayında ABD’nin kaygılarını Hanoy’a aktarırken, “ABD’nin Kuzey Vietnam’da zafer konusunda ısrarlı olduğu, çünkü ABD’nin Güneydoğu Asya’daki çatışmayı dünyanın diğer bölgelerindeki gerilla yıkıcılığıyla genel bir çatışmanın parçası olarak gördüğü uyarısında bulundu (Chomsky, 2017, s.32). Bu örneği hiç şüpheye mahal vermeyecek şekilde Kolombiya açısından da değerlendirebiliriz.

Diğer devletlerde dahi benzeri durumların olduğu görülebilir. Örneğin El Salvador bu ülkelerden biridir. FMLN Gerilla Komutanı Profesör Roberto Canas Lopez “El Salvador ordusunun yanında esasında biz Amerika ile savaşıyoruz, ordunun silahlarına, helikopterlerine zarar verdiğimizde hemen ABD’den destek geliyordu. Günde ABD’den orduya bir milyon dolar yardım geliyor” şeklinde bir belgeselde açıklamalar yapmıştı (Yeğin).

Sadece Kolombiya Hükümeti ve ABD ilişkisi açısından değil, aynı durum FARC içinde geçerlidir. Öyle ki ideolojik gerekçelerle Hollanda’dan genç bir bayan olan Tanja Nijmeijer Kolombiya’ya giderek FARC’a katılıyor, gerilla içerisinde yükselerek Havana’daki barış görüşmelerine katılabilecek kadar ilerleyebiliyor (Die Zeit).

İç çatışma devam ettiği sırada 1970’lerde yasadışı bir uyuşturucu endüstrisi başladı ve Kolombiya ekonomisinin şekli değişti. 1980’lerde ise bu uyuşturucu trafiği Kolombiya’nın gizli politik, sosyal ve ekonomik güç ilişkilerini oluşturdu. Gerilla çatışmalarından kaynaklanan şiddet, uyuşturucu trafiği ve bunların meydana getirdiği devlet Kolombiya’yı dünyanın en tehlikeli ülkesi yapıyordu. Milyonlarca Kolombiyalı o dönem ülkeden kaçtı, yine milyonlarcasını ülke içindeki koşullar göçe zorladı. 1985 yılından itibaren (15 yıl içerisinde) 300 binden fazla insan öldürüldü. Özellikle politikacılar, polisler, yargıçlar, sendikacılar, insan hakları savunucuları ve gazeteciler hedefteydi (Holmes, Gutierrez De Pineres, Curtin, 2012, s.163).

FARC’ın yapmış olduğu savaşı çeşitli suç unsuru içeren faaliyetlerle finanse ettiği belirtilmektedir. 1980 ve 1990’lı yıllarda Orta Amerikan devrimci mücadelelerinden farklı olarak FARC hiçbir zaman Küba ve Sovyetler Birliğinden önemli destek almadı. FARC her zaman kendi kendini finanse etti, dolayısıyla muhtemeldir ki dünyanın en zengin devrimci hareketine dönüştü. Gezegenin en güçlü uyuşturucu kaçakçılığı örgütlerinden biri olmakla suçlanıyordu. Fidye için adam kaçırmayı bıraktığından beri FARC (Hükümet ile barış müzakerelerine başlayabilmek için ön koşul idi) ülke içerisinde gasp faaliyetlerini artırdığı, altın madenciliği de dahil para toplama işlerinde çeşitlendirme yoluna gittiği ifade edilmektedir (McDermott, 2013, s.3). FARC’ın koka bitkisi tarımı, kokain imalatı ve bunlar üzerinden

vergilendirme yaparak kendilerine finans kaynağı oluşturdukları belirtilmektedir (Arslan, 2015, s.317).

Kolombiya’da uyuşturucu ticaretinden gelen kaynaklarla beslenen solcu gerillalar ulusal uyuma zarar vermektedirler. Uyuşturucu üreticilerinin sağladığı maddi yardımlarla silah edinen gerillalar karşılığında uyuşturucu üretimi için güvenli sığınaklar sağlar. Kolombiya’ya özgü şiddetin nedenleri büyük oranda heterojendir (Kissinger, 2002, s.72-77).

Aktörlerin talepleri çatışmanın başlangıcından sonraki evrelerde farklılıklar arz edebildiği gibi tamamen de dönüşebilmektedir. Devlet aklı gerillayı silahla bastırmayı tam olarak bırakmamış gözükse de müzakerede devam etmeyi de yeğlemektedir. Bu doğrultuda barış anlaşması imzalanabilmiştir. Aynı şekilde FARC belirli koşullarda ve taleplerin karşılanması doğrultusunda müzakere yapmış, fakat buradaki taleplerinde de önceki yıllara göre değişimler olabilmiştir. Barış anlaşması imzalanmış olsa dahi bazı bölgelerde silahlı çatışmaların ve şiddet sarmalının artarak devam ettiği gözlenmektedir (Amnesty International Report 2017/18, s.44).

Benzer Belgeler