• Sonuç bulunamadı

Rol konseptini uluslararası ilişkiler alanına taşıyan Holsti, Sosyal Bilimler alanındaki rol teorisi modelini devletlerin dış politika rollerini araştırmak için yeniden kurgulamıştır. Rol davranışı kavramından yola çıkarak tasarlamış olduğu modelde Holsti, dış politika rollerinin inşa süreci (re-construction process) için önemli olan üç faktörü dile getirmektedir:

1. Eksojen/dışsal faktörler (alter-part): dış dünyanın rol beklentileri;

2. Endojen faktörler (ego-part): aktör tarafından tanımlanan ulusal rol konseptleri;

3. Pozisyon (position): rol beklentilerinin oluştuğu sistem (Holsti, 1970: 240).

Pozisyon kavramı ilerleyen zamanlarda Holsti tarafından, bir devletin uluslararası sistemdeki sıralamasının kabaca bir tahmini anlamına gelen durum (status) kavramı ile değiştirmiştir. Rol beklentileri, Rol konsepti ve Durum rol teorisinin analiz kategorileridir. Bu kategoriler bağımsız değişkenler olarak kendi içinde birbirlerini etkilemekte ve aktör davranışlarını dolaylı yahut dolaysız olarak belirlemektedirler. Rol teorisyenleri arasında bu üç değişken arasından hangisinin aktörlerin rol davranışlarını en kuvvetli şekilde etkilediği konusunda tartışmalar mevcuttur. Bugüne kadar yapılan rol teorisi araştırmalarında alter- ve ego-part üzerine yapılan çalışmaların yoğunlukta olduğu görülmektedir. Holsti, durum faktörüyle ilişkili olarak, devletler arasındaki statü farklılıklarının uluslararası sistem içerisinde bilişsel süreç üzerinden rol taşıyıcıların dış politika kararlarına yansıtılacağını ifade etmektedir. Holsti durum faktörünün rol davranışı için önemini tasdik etmekle beraber, bu değişkenle alakalı daha fazla çalışma yapmamış ilerleyen zamanlardaki çalışmalarında durum faktörü neredeyse hiç yer bulmamıştır (Holsti, 1970: 242-245).

Diğer iki faktörden ilki olan alter-part (Rol beklentileri) kavramı, uluslararası ilişkiler disiplini içerisinde uluslararası sistemin yapısını, sistem içi değerleri, evrensel desteğe emanet edilmesi gereken genel hukuk ilkelerini (devletlerin

egemenlik eşitliği doktrini); Uluslararası ve bölgesel örgütlerin deklarasyonlarında ifade edildiği üzere, devletlerin kuralları, gelenekleri ve beklentileri; 'Dünya görüşü'nü; çok taraflı ve ikili anlaşmaları; resmi veya zımni taahhütler ve ‘anlayışları’ kapsamaktadır. Rol beklentileri kavramsal olarak diğer aktörlerin rol taşıyıcısına biçtikleri rolleri ve eylem halindeki aktörden bekledikleri davranışlara atıf yapmaktadır. Fakat rol taşıyıcısı, eylemlerinde bu beklentilere uyumlu bir şekilde hareket edip etmemekte özgürdür. Aynı zamanda birbiriyle çelişkili de olabilecek bu beklentiler rol taşıyıcının seçimine bağımlıdır. Rol taşıyıcısı beklentileri seçerek algılamakta, tecrübeleri ve tercihlerine göre değerlendirmekte ve sonrasında bu beklentileri kabul etmekte, değiştirmekte yahut göz ardı edebilmektedir. Bu süreç rol taşıyıcısını, kendi rol anlayışına ve rol konseptine ulaştırmaktadır (Gaupp ,1983: 28).

İkinci faktör olan ego-part, Siyaset Bilimi araştırmalarında, alter-part’ı insan davranışlarının ana belirleyeni olarak kabul eden Sosyoloji araştırmalarının aksine daha fazla ilgi görmektedir. Kalevi J. Holsti, Naomi Wish ve Charles Hermann gibi rol teorisyenleri ego-part’ı devletin ve dış politika davranışlarının analizinde alter- part’a nazaran daha fazla merkeze koymuşlardır. Literatürde rol konsepti ağırlıklı olarak karar alıcıların hem kendi devletlerinin uluslararası sistemdeki rolü ile alakalı fikirlerini hem de ‘diğerleri’nin beklentileri ile alakalı algılarını yansıtan, dış politikanın öznel (subjektif) boyutu olarak tanımlanmaktadır (Harnisch, 2011: 8). Holsti, dış politikadaki farklı davranış kalıplarını açıklamak için rol konseptlerinin ortaya çıkmasını, tipolojisini ve bu ikisi ile dış politika davranışı arasındaki bağlantıyı araştırmıştır. Holsti’nin kendisinden sonra gelen rol teorisyenlerine ufuk açan ulusal rol konsepti tanımı şu şekildedir: “ Ulusal bir rol konsepti, politika yapıcıların kendi devletlerine ve görevlerine uygun genel karar, taahhüt, kural ve eylem türlerine ilişkin kendi tanımlarını içermektedir. Bu durumda devletleri, uluslararası sistemde veya alt bölgesel sistemde devam eden bir düzlemde hareket etmelidir.” (Holsti, 1970: 245–246). Bu tanım rol konseptinin aktörle olan ilişkisini netleştirmektedir.

Holsti, rol konseptinin etkisinin altını çizerken dışarıdan aktöre biçilen rolleri bütünüyle göz ardı etmekten kaçınmaktadır: “Uluslararası bağlamda rol

tanımlamalarının alter parçasını görece ilkel bir olduğunu iddia etmek onların var olmadığı nispeten ilkel olduğunu iddia etmek, onların var olmadıkları veya etkilerinin ihmal edilebilir olduğu anlamına gelmemektedir, kriz durumlarında dahi anlamına gelmez. […]” Çalışma, alter parçası ve dış çevrenin dış politika analizi açısından önemli olduğunu kabul etmekte ve bunu bir sabite olarak ele almaktadır (Holsti, 1970: 244). Çalışma aynı zamanda Holsti’nin rol konseptiyle alakalı bu anlayışını esas almaktadır. Dışarıdan aktöre biçilen rollerin yahut aktörün kendi kurguladığı rol konseptinin aktörün rol davranışına etkisi, ölçülebilir değildir. Somut bir rol davranışı ile karşılaşıldığında hangi değişkenin aktörün gerçekleştirdiği rolü belirlediği üzerinde genel geçer bir söylemde bulunmak da imkânsızdır. Değişkenler arasında bir etki derecesi farkı (Kirste ve Maull, 1996: 44) araştırması yapabilmek için somut bir durum için hem alter hem de ego-part göz önünde bulundurulmalıdır. Ancak bu şekilde aktörün gerçek davranışının analiz edilmesi mümkündür (Breuning, 2011: 19). Çalışma bir ülkenin alter ve ego-part konseptlerinin birçok farklı davranış beklentisinden oluşabileceğini esas almakta dolayısıyla bir ülkenin aynı zaman dilimi içerisinde birden fazla rol konseptine sahip olabileceği varsayımından hareket etmektedir.

Dış politika eylemleri, karar alıcıların devletlerinin uluslararası sistemdeki rolü ve ölçülü bir şekilde kararlaştırılmış pozisyonları üzerinde bir fikre sahip olmaları ile belirlenmektedir. Dahrendorf’a göre bireyler kendi rol konseptlerinin içeriğini kontrol edememektedirler, fakat kendi yönergelerine zorlamak için kullanımları sırasında bazı yaptırımlar ortaya koyarlar. Uluslararası arenada topluma nazaran, bir ülkeyi çevresinden kaynaklanan davranışsal yönergelere uygun davranması konusunda baskı ve yaptırım yapabilecek daha az mekanizma vardır. Zira egemenlik normu bir ülkenin dış politikasının -normal şartlar altında- başka bir devlet tarafından kontrol edilmesine engel olmaktadır. Barnett bu konuyla alakalı olarak, bir devletin dış dünyadan kendine biçilen rollere uygun bir şekilde davranmaması durumunda ayakta kalması nadiren tehlikede iken, hükümetin ülke içi görüşlere uygun davranmaması durumunda ayakta kalmasının daha zor olduğunu ifade etmektedir (Barnett, 1993: 278). Bu nedenle siyaseten karar alıcı aktörler içerisinde hükümetin

siyasi karar sürecinde, ülke içi görüşlere ülke dışı görüşlerden daha fazla önem atfettikleri değerlendirilmektedir.

Son olarak, Rol konseptlerinin bilişsel bir niteliği haiz olması, değerler ve gerçeklik tanımlamalarının bir karışımı olması nedeniyle zamansal açıdan bakıldığında oldukça geçerli olmaları söz konusudur, fakat bununla beraber zaman içerisinde sabit ve değişmez değillerdir. Dış politika rol konseptleri sürekliliğin ve dinamizmin unsurlarını aynı anda içermektedir. Bilhassa içeride ve dışarıda gerçekleşen değişim süreçleri dış politika rol konseptlerinin değişmesine yahut zayıf ya da belirsizleşmesine yol açabilir. Bu nedenle rol konseptlerinin sıklıkla gerilimler ve tezatlar içerisinde olduğu gözlemlenmektedir. Rol teorisine göre bir devletin bu şekilde, iki veya daha fazla birbiriyle uyum içermeyen veya çelişen davranış beklentileri ile karşı karşıya kalma durumu rol çatışması olarak nitelendirilmektedir. Rol konseptini şekillendiren ego- ve alter-part’ın farklı kaynaklar yolu ile meydana gelmesi ve sosyal bir müzakere süreci sonucunda ortaya çıkması nedeniyle rol taşıyıcısına dair davranışsal beklentiler, her daim birbiriyle uyumlu olmama potansiyeline sahiptir. Le Prestre bu bağlamda iki tür rol çatışması olduğunu ifade etmektedir: a) Aktörün, rol konseptini şekillendiren ego-part ve alter-part kavramları arasındaki tutarsızlık durumu ile karşı karşıya kalma durumu: ego/alter rol çatışması. b) Aktörün, ego-part içindeki çelişkili rol kavramlarına maruz kalması: endojen rol çatışması (Le Prestre 1997b: 260). Sakaki’ye göre Le Prestre’nin listesine üçüncü bir rol çatışması eklenebilir, eksojen rol çatışması. Böyle bir durumda rol taşıyıcısı diğer devletler ve uluslararası kuruluşların birbiriyle tutarlı olmayan davranış beklentileri ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu tip bir rol çatışmasının ego-alter rol çatışması ile çakışması muhtemeldir, zira devletin kendi rol konseptlerinin en azından bir başka dışsal rol beklentilerine uyum arz etmemesi muhtemeldir. Rol çatışması çeşitli etkenler arasındaki etkileşimin bir sonucu olabilir. Tarihsel geçmişe dair farklı yaklaşımlar ortaya çıkması durumunda rol konseptinde gerginliklere sebebiyet verebilmektedir. Ayrıca aktörün rol anlayışı ile alakalı dönüşümler ve dış dünyadaki değişiklikler yeni rol çatışmalarını hızlandırabilmektedir (Sakaki, 2013: 31-32).