• Sonuç bulunamadı

2.3 Tutumlar ve Tutumların Ölçülmesi

2.3.1 Tutumlar ve Özellikleri

Günlük hayatımızda, bir bireye, bir olaya ve bir duruma karĢı takınılan tavır tutum olarak ifade edilmektedir. Örneğin; “yöneticinin toplantıdaki tutumu herkesi rahatsız etti” , „bu üzücü olay karĢısındaki tutumu oldukça ĢaĢırtıcıydı” Ģeklinde tutum kelimesi kullanılmaktadır. Latince olan kökeninde “harekete hazır” anlamına gelen tutum sosyal bilimlerde önemli bir araĢtırma konusu olmuĢtur (Arkonaç, 2001: 158). Tutum kavramına yönelik farklı alanlarda birçok tanım yapılmıĢtır. Türkiye‟deki alan yazında Thurstone(1931), Allport(1935) ve Smith‟ in(1968), tanımlarına oldukça yer verilmektedir ve bu tanımlar araĢtırmacılar tarafından yorumlanarak farklı Ģekilde tanımlar ortaya konulmuĢtur.

Thurstone (1931) tutumu, “ Psikolojik bir objeye yönelen olumlu veya olumsuz bir yoğunluk sıralaması ve derecelemesidir. ” Ģeklinde tanımlarken, Allport (1935) tutumu, “ YaĢantı ve deneyimler sonucu oluĢan, ilgili olduğu bütün obje ve durumlara karĢı bireyin davranıĢları üzerinde yönlendirici ya da dinamik bir etkileme gücüne sahip duygusal ve zihinsel hazırlık durumudur.” Ģeklinde tanımlamaktadır (TavĢancıl, 2006:65). Allport‟un tanımına dayanarak tutumların, duygu ve düĢünceleri etkilediği için davranıĢın ön hazırlayıcısı olduğu söylenebilir. Ayrıca öğrenmenin farklı Ģekillerdeki tanımları incelendiğinde, öğrenmenin kiĢinin kendi yaĢantılarına dayalı olduğu ifadesi yer almaktadır (Özbay, 2004). Dolayısıyla Allport‟un tanımında, tutumun yaĢantı ve deneyimler sonucu oluĢması ifadesi dikkate alınarak tutumun öğrenilebileceği söylenebilir.

Ülgen (1997), tutumu “Öğrenmeyle kazanılan, bireyin davranıĢlarına yön veren, karar verme sürecinde yanlılığa neden olan bir olgudur.” (s.88) Ģeklinde tanımlamaktadır. Burada geçen tutumun öğrenmeyle kazanılabilmesi ve davranıĢlara yön vermesi Allport‟ un tanımı ile örtüĢmektedir.

Smith(1968), “ Tutum, bir bireye atfedilen ve onun bir psikolojik obje ile ilgili düĢünce, duygu ve davranıĢlarını düzenli bir biçimde oluĢturan bir eğilimdir.” Ģeklinde tanımlamaktadır. Burada bahsedilen “psikolojik obje” terimi, birey için anlam taĢıyan, bireyin farkında olduğu herhangi bir obje demektir (KağıtçıbaĢı, 1999:102-103). Bu

tanımda geçen düĢünce, duygu ve davranıĢ, tutum öğeleri olarak karĢımıza çıkmaktadır. Ayrıca tutumun bir bireye atfedilmesi sadece tek baĢına bir bireyin tutumun belirlenebileceği Ģeklinde düĢünülmekte ise de geliĢtirilen yöntemlerle gruplarında tutumları belirlenmiĢtir. Nitekim grupların tutumlarının belirlendiği birçok araĢtırma bulunmaktadır. Tutum öğelerinden bahsedilen ve Ġnceoğlu (2004) tarafından yapılan bir baĢka tanım ise, “ Tutum, bireyin kendine ya da çevresindeki herhangi bir nesne, toplumsal konu, ya da olaya karĢı deneyim, bilgi, duygu ve motivasyonuna dayanarak örgütlediği zihinsel, duygusal ve davranıĢsal bir tepki, ön eğilimidir.” (s. 19) Ģeklindedir. Tutumlar biliĢsel, duyuĢsal ve davranıĢsal tepkileri içerebilir. Örneğin çevreci biri; hava kirliliğinin ozan tabakasına zarar verdiğini ve kanser riskini arttırdığına güçlü bir Ģekilde inanabilir (biliĢsel), biyolojik türlerin yok olmasına kızabilir veya üzülebilir(duyuĢsal), toplu taĢıma araçlarını arabaya tercih edebilir ve geri dönüĢüme katılabilir(davranıĢsal) Ģeklinde biliĢsel, duyuĢsal ve davranıĢsal tepkileri içerebilir (Bohner ve Wänke, 2004). Tanımlarda sözü edilen tutum öğeleri ile tutum arasındaki iliĢki ileriki aĢamada ayrıntılı bir Ģekilde incelenmiĢtir.

Güvenç (1976) tutumun “ KiĢinin sosyal çevresinde ve yaĢantılarında yer alan belli olay ve olgular karĢısında, geliĢtirdiği ve gerçekleĢtirdiği psikolojik örgütlenmenin (hazırlık durumunun) kiĢinin kendi davranıĢlarını etkileyen bölümüdür.” (s.26) Ģeklinde tanımlamaktadır. Tanımları dikkatle irdelediğimizde tutum; davranıĢa yön vermekte veya etkilemekte ya da davranıĢı oluĢturan bir eğilim Ģeklinde belirtilmiĢtir. Dolayısıyla tutum için bir davranıĢ olmadığı sadece davranıĢa hazırlayıcı bir eğilim olduğu belirtilebilir. Tutumlar davranıĢları etkilediği için davranıĢların gözlenmesiyle tutumlar hakkında çıkarsamalar yapabiliriz (KağıtçıbaĢı, 1999; Arkonaç, 2001,). Tutumların davranıĢlara yön vermesi veya davranıĢları etkilemesi, bireylerin ve grupların tutumlarının bilinmesini önemli kılmaktadır. Tutum ve davranıĢ arasındaki iliĢki ileri bölümlerde ayrıntılı bir Ģekilde ele alınmaktadır. Tutumların genel olarak özellikleri (TavĢancıl, 2006:71-72; Ġnceoğlu, 2004:25; Gülten, 1997: 91):

Tutumlar doğuĢtan gelmez, yaĢantılar yoluyla öğrenilebilir.

Tutumlar çok çabuk değiĢmezler, belli bir süre kalıcılık gösterirler. Tutumlar değiĢebilir(güçlenebilir veya zayıflayabilir).

Tutum doğrudan bir tepki değil, tepkide bulunmaya iliĢkin bir eğilimdir. Tutumlar olumlu ya da olumsuz davranıĢlara yol açabilir.

Tutumlar bireysel ve toplumsal değerlere göre değiĢebilir.

2.3.1.1 Tutumu OluĢturan Öğeler

Hakkında tutum sahibi olunan Ģeye „tutum objesi‟ denilmektedir (TavĢancıl, 2006: 68). Bir tutum, bireyin tutum objesine karĢı sahip olduğu duygu, düĢünce ve davranıĢ eğilimlerini birbiriyle uyumlu kılar. Bu üç faktör ( duygu, düĢünce, davranıĢ) tutumların öğeleri olarak adlandırılmaktadır: biliĢsel(zihinsel) öğe, duygusal(duyuĢsal) öğe ve davranıĢsal öğe (KağıtçıbaĢı, 1999:104-105). Freedman, Sears ve Carlsmith‟ e (1989) göre tutum “ biliĢsel, duygusal öğeleri bulunan ve davranıĢsal bir eğilim içeren oldukça kalıcı bir sistemdir.” (s.268)

a)BiliĢsel Öğe: Tutumun konusunu oluĢturan kiĢi, durum, olay veya nesne hakkında sahip olunan her türlü bilgi, deneyim, inanç ve düĢünce biliĢsel öğeyi oluĢturmaktadır. Bilgilerin, deneyimlerle doğrudan veya dolaylı olarak öğrenilmesi gerekmektedir. Varlığından haberdar olunmayan bir durumla ilgili tutum oluĢturulması mümkün değildir. Bilginin gerçeğe olan yakınlığı veya uzaklığı tutumun kalıcılığını etkilediği gibi bilginin değiĢmesi, tutumun değiĢmesine de sebep olabilir( Ġnceoğlu, 2004:30).

b) Duygusal Öğe: Tutum objesine karĢı gözlenebilen duygusal tepkiler, duygusal öğeyi oluĢturmaktadır (KağıtçıbaĢı, 1999:105). Örneğin: Bir dersi sevme veya bir iĢi yapmaktan zevk alma. BiliĢsel öğede bilgi ve deneyimler sınıflandırılırken duygusal öğede bunlar olumlu olumsuz veya arzulanan ya da arzulanmayan amaçlarla iliĢkilendirilir (Ġnceoğlu, 2004:26)

c) DavranıĢsal Öğe: DavranıĢsal öğe bireyin belli bir uyarıcı grubundaki tutum konusuna karĢı davranıĢ eğilimini yansıtır. Bu davranıĢ eğilimleri sözlerden ya da diğer hareketlerden anlaĢılabilir. Ġki türlü davranıĢtan söz edilebilir. Bunlardan birincisi tutum konusunun hoĢa giden ya da gitmeyen durumla iliĢkilendirilmesi sonucu ortaya çıkan duygusal davranıĢtır. Diğeri ise daha çok mantığa dayanan, gerçek değerlendirmeler sonucu oluĢan ve doğru davranıĢın ne olduğu konusundaki inanç ve yargılara dayanan normatif davranıĢtır. Örneğin, bireyin bağlı olduğu grup ya da alt kültürde bir davranıĢ doğru olarak görülüyorsa birey bu davranıĢtan hoĢlanmasa dahi yapar (Ġnceoğlu, 2004:339). Ġnsanlar duygu ve kanıya uygun olarak hareket etme eğilimi içerisindedir.

Çok farklı nedenlerden dolayı, her zaman, duygularına uygun bir Ģekilde davranmazlar; ancak genel olarak, duygulara uygun davranıĢ gösterme eğilimi daima mevcuttur(Barut, 2005).

Tutumların oluĢmasında etkili olan öğeler her zaman aynı anda etkili olmayabilirler. Bazen biri ya da ikisi diğerlerinden daha etkin role sahip olabilir fakat bir eğilimin tutum olarak kabul edilebilmesi için en azından biliĢsel öğeye sahip olması gerekmektedir. Bireyin bir konu hakkında bildikleri (biliĢsel öğe), o konuya yönelik duygusunu ve nasıl bir davranıĢ göstereceğini belirler. BiliĢsel öğe, duygusal öğenin oluĢumunu etkilerken, duygusal öğenin bir sonucu olarak da davranıĢsal öğe meydana gelmektedir. Dolayısıyla biliĢsel, duygusal ve davranıĢsal öğe arasında bir iliĢki söz konusudur. Güçlü tutumlarda bu üç öğe birlikte bulunurken, zayıf tutumlarda bulunmayabilir(Ġnceoğlu, 2004; KağıtçıbaĢı, 1999). Freedman, Sears ve Carlsmith (1989:268) biliĢsel öğenin tutum nesnesine yönelik inançlardan, duygusal öğenin inançlara bağlanmıĢ heyecansal duygulardan oluĢtuğunu ve davranıĢsal eğilimin tepki göstermeye hazırlık olduğundan söz etmektedir. Örneğin, bir öğretmenin kalabalık sınıflarda sınıf yönetimin zor olduğu konusundaki bilgisi, bu tür sınıflarda öğretim yapmaktan hoĢlanmama duygusu, bu sınıfta etkili bir öğretim için gerekli çabayı göstermeme gibi bir davranıĢsal eğilimi içerebilir.

Benzer Belgeler