• Sonuç bulunamadı

Tuna ile Suna Hikâyesi

Belgede Anamur folkloru (sayfa 77-83)

B. HALK H KÂYELER

1. Tuna ile Suna Hikâyesi

Bu diyarın topra ı bir ba kadır. Bahar geldi mi insanı yaylalara, kı geldi mi de sahile çeker. Konargöçerler, ot biten yerlere do ru, akın akın giderler. Göçülen yerler bir müddet ıssız kalır. Yeni göç vakti gelip obalar konunca yeniden enlenir, da a, ta a ses gelir. At ki nemeleri, e ek anırmaları, deve bozu lamaları, o lak melemeleri, kuzu sesleri, köpek havlamaları da larda yankılanır.

Böyle bir baharda, yaylalar diyarına develer yüklenmi , ala kilimler üzerine atılmı , kuzular, koyunlar öne katılmı , Yörük delikanlıları at sırtında, yollara dü ülmü tür. Birçok yerde konaklamalardan sonra, bundan tam üç yüz yıl önce, Yörüklere bah i olarak verilmi Barcın Yaylası’na varılmı tır.

Yayla hayatı sürüp giderken sevdalar da bir yandan alevlenmeye ba lar. Bir dü ün olaca ı vakit kızlı, o lanlı dibek ba ına toplanılır, dü üne ke keklik darılar, bu daylar dövülür. te bu esnada birbirini gören Yörük delikanlıları, güzelleri tanı ıp, kar ılıklı göz koyar.

Dibek ba ında tutu an gönüller, bir gün gelip davulların çalınıp, oyunların oynanaca ı, dü ün gününün kendileri için de gelmesini beklemeye koyulur.

Bir yaz ki ne yaz! Mehmet Tuna’nın gönlünde a k yelleri esmektedir. Sevgi tomurcukları al al çiçek açmaya ba lamı tır. Gerce Köyü’nden bir kıza tutulmu tur. Mah yüzlü kızın adı Selvinaz’dır. Selvi boyludur, biraz da nazlıdır ama Mehmet’in sevgisi kar ısında naz edememektedir. Gün geçtikçe gönlüne dü en ate onu alev alev yakmakta, buram buram terletmekte ve geceleri uykusuz bırakmaktadır.

Mehmet, sever de onun a kı hiç kar ılıksız kalır mı? Selvinaz’ın gönlü de a k ate i ile tutu makta, sevdi ine kavu aca ı, Mehmet’in kendisine, “Alyanaklı, sürmeli gözlü, dal boylu, tokucak beliklim.” diyece i günleri beklemektedir artık.

Yaz ortalarında beklenen gün gelir. Mehmet kız evine dü ürcü gönderir. Yürük obasının büyükleri kendi aralarında anla arak iki gencin birbirine ni an edilmesine karar verirler. Ni anlarını yaparlar. O yaz bu a k hikâyesi dillerde dola ır, tenhelerde söylenir. ki gencin a kları mutlu sona do ru gitmektedir. Çobandı, sürüydü, ottu, otlaktı derken beklenen mevsim gelip çatmı tır. Sahillere, yaz ba ında kalkıp gelinen yerlere dönü zamanı gelmi tir. Obalar pe pe e sahillere dökülür.

Mehmet’in ni anlısı da kendilerinden önce sahile göçmü tür. Mehmet için hasret günleri ba lamı tır. Bu hasret kı boyunca da devam edecektir. Çünkü Mehmet bir gurup arkada ıyla birlikte, Davırdas Köyü’ndeki medreseye talebe olmu tur. Orada ilim tahsil edecektir. lim tahsil etmeye eder ama gönül hep uzaklarda sevdi indedir…

Medrese hocası, Fil Ahmet lakabıyla anılan çok ünlü bir hocadır. Yörükler arasında efsanele tirilmi , hikâyeleri bire bin katılarak anlatılmaktadır. Fil Ahmet’in o lu, dü manları tarafından kur unlanarak öldürülmü tür. Bunun üzerine hoca “Karhan” kitabıyla on be günde dü manını yata a dü ürmü ve sonunda onu öldürmü tür. Karısına, o lu öldürüldü ü zaman öyle söyledi i de anlatılmaktadır:

“— Ne a lan Emine? Gel her ne derdin var ise; Fil Ahmet'e söyle.

Canı Mevlam kıyar mıydı, Fil Ahmet'in o luna? Domdom kur unu atmı lar, Kara domuz niyetine, Gel gel Emine, Her ne derdin var ise; Fil Ahmet'e söyle.”

Acı kader o günlerde Fil Ahmet’e çektirdi i evlat acısını, talebesi Tuna Molla Mehmet’e, sevgili acısı olarak çektirmektedir. Yüre inin ta derinliklerini inim inim inleten, cümle bildik tabiplerde ilacı olmayan bir ifasız derttir bu.

Kötü bir haber gelmi tir. Gercebah i Köyü’nden; Mırcı adında bir ki inin o lunun arası ba ka bir aileden bir kızla açılmı tır. ki sevgili aralarında tartı mı lardır. Havva, onu reddetmi tir. Mırcı’nın o lu da Havva’ya; “Bana yâr olmayanı, ba kalarına yâr etmem,

seni öldürürüm.” demi tir. Mırcı’nın o lu öyle bir hırsa kapılmı tır ki mutlaka Havva’yı vuracaktır. Bir gün, Havva yoldan geçerken evlerinin penceresinden, dolma çifte tüfe ini uzatır. Kur unları pe pe e atar. "Grav… Grav."

Eyvahlar olsun. Kötü bir kaza olmu tur. Ate etti i Havva'dır ama isabeti alan oradan geçmekte olan Mehmet'in sevdi idir, Selvinaz’dır. Mırcı’nın o lu kendi sevdi ini de il Mehmet’in sevdi ini vurmu tur. Kanlar içerisinde yerlere cansız olarak uzanıverir Selvinaz. Kendisini vuran ise gerçekte karde o ludur. Yakın akrabasıdır.

Acı haber tez duyulur. Sevgili ölür de, canan ölür de, canın haberi olmaz mı? Yüre inden yaralanmı tır Mehmet. nsafsız kur un onun yüre ine çakılmı tır sanki yüre i derinden derinden kanar.

Acı haberi alan Mehmet ok geçirir. Çaresizlik içinde kıvranır. A lar, sızlar, feryat eder. Sevgiliye olan duyguları izahta nutku tutulur, derdini açamaz, söyleyemez, dili sanki lâl olmu tur. Onun bu üzüntüsünü en iyi yine hocası Fil Ahmet anlar. Çünkü sevgili acısının bir benzerini kendisi evlat acısı olarak ya amı tır. Sarıveliler ilçesinden olan Fil Ahmet, bütün ihti amı ile airli ini konu turur. Acıyı kendisi çekiyormu çasına, duygulanır. Tuna Molla Mehmet'inin eline bir destan yazıp verir.

Tuna Molla Mehmet bu destanı kendine avuncak yapar. Yıllarca dilinde türkü olur. Teselliyi bu türküde bulur. O günden bugüne dillerde â ıkların hikyesi anlatıla gelir.

Tuna’m ben vuruldum yapı elimden. Çöz önce i kan olmasın, belimden. Ben kalmı ım sen de kalma yolundan, Gül iken solduran Tuna’m a lasın.

Ecel oku geldi cana dayandı, Turunç memem al kanlara boyandı Bu ölüme Tuna’m nasıl dayandı? Gülün koklamayan Tuna’m a lasın.

Yalan dünya senden uzak kalmadım, Gelin olup ko un ata binmedim. Senimle bir gün mihman olmadım, Gülünü yitiren Tuna’m a lasın.

Gümü kemerimi çözün belimden, Ben vuruldum; Tuna’m, sen tut elimden. Al kanlarım aktı beyaz tenimden,

Sayıp selamım Tuna’m a lasın.

Kınalı parmakta yüzük ka idin. Güzeller içinde gayet ki iydin. Yörük kızlarının deste ba idin. Sayıp selamım Tuna’m a lasın.

Bu nasıl i tir a alar beyler,

Sevdice im Tuna’m ah çekip a lar, Göçülen a tım, sineni da lar, Sayıp selamım Tuna’m a lasın.

Tuna’m varsın hocasına okusun. Garip bülbül gül dalında akısın, Gelin anam al astarı dokusun, El yerine baksın dursun, a lasın Acı merhem, tatlı merhem düzmeyin, Yaram derin dü meleri çözmeyin, Mezarımı yoldan uzak kazmayın, Yâr gelip geçtikçe baksın a lasın.

Sürünün önünde sürmeli koçlar, Akranım kızlar salınır saçlar, Zeyve deresine inince göçler, Göç çekip geçti im yollar a lasın.

Barçın yaylasının güzel ku uydum, Gümü feslerin inci ta ıydım, A iret kızlarının deste ba ıydım, Seven akranlarım ansın a lasın.

Sarı yaylam yaylayamadım kar iken. Palazını avlayamadım tor iken, Bu cihanda acı ölüm var iken, Geride kalanlar yansın a lasın.

Ne serin yayladır u bizim yayla. So uk suba ında var gönül eyle, Bu sevgi, muhabbet kalırsa böyle, Yi it Tuna’m, güzün dönsün a lasın.

Al fistanı anam dokusun, Has bahçede bülbüller akısın. Verin mektubumu Tuna’m okusun, Hasret mah ere kaldı den ahbaplar.

Eline almı kırmızı lökünü. Üstüne vurmu hesapsız yükünü, Dolanıp gider Ermenek bükünü, Hasret mah ere kaldı den ahbaplar. Nedir a alar beyler hele de bunlar, Göç çekip açtın dumanlı, karlı da lar, Ah etsin gözünden içti im yosunlu muarlar, Hasret mah ere kaldı den ahbaplar.

Çe meler ba ında altın tas mısın? A iret kızlarının deste ba ı mısın?

Al kınalı parmakta yüzük, elmas ka mısın? Hasret mah ere kaldı den ahbaplar.

Meyvem bitmeden, yapra ım dü tü, Yüklendi kervanım amanın göçtü. Zeyve bo azını az öte geçti, Hasret mah ere kaldı den ahbaplar.

Kondu um konaklar gelemem gayrı, Ben bu dertlere derman bulamam gayrı, Sevdice im Tuna’m ah çekip a lasın gayrı, Hasret mah ere kaldı den ahbaplar.

Yansın kavrulsun da Anamur çalı, Savrulsun göklere külü dumanı, Adını sevdi imde Kervan alanı, Gök öncekli Bah i kızı geçti mi?

Doku hey sevdi im kilimler doku, Erkenden yüklemi , Selvinaz yükü, Sana derim sana Zeyve’nin bükü, Gök öncekli Bah i kızı geçti mi?

Sevdi imin çekip gider obası, Gençken de vermi idi babası. Kurban olam Ortaköy’ün a ası, Top kaküllü Bah i kızı geçti mi? Havayadır deli gönül havayı, Alıcı ku lar yüksek yapar yuvayı. Bah i kızı katarlamı mayayı, Çeke çeke yaylasına geçti mi?

Nehiridir kara gözlüm nehiri, Elinden içeydim bir tas zehiri, Ey sevdi im Ermenek’in nehiri, KebenindenYörük kızı geçti mi?

Fil Ahmet yazdı bunları yegâne, El de medik teni boyandı kane. Ah edip a ladık hep yane yahe.

Belgede Anamur folkloru (sayfa 77-83)