• Sonuç bulunamadı

Tuleyha b Huveylid, Kimliği ve Kişiliği

Belgede Hz. Peygamber'in son üç ayı (sayfa 91-97)

II. BÖLÜM

2.2. Tuleyha b Huveylid, Kimliği ve Kişiliği

Tuleyha b. Huveylid, Necid’de oturan Mudar kabilelerinden, Benî Esed’in kâhin ve reislerinden olup Araplar arasında kahramanlığı, savaş yeteneği ve şairliğiyle bilinirdi. Asıl adı Talha’dır. Peygamberlik iddiasında bulunduğu için, aşağılama amacıyla Tuleyha (Talhacık) denilmiştir. Tam adı, Ebû Âmir Tuleyha b. Huveylid b. Nevfel b. Nadle b. Ester b. Hacvan el- Esedî el-Faka’sî’dir247.

Tuleyha'nın hayatı, tarihen malum en eski günlerinden alınarak incelenecek olursa; onu Hicretin 5. yılında putperest Kureyşlilerle birlikte Medine'yi kuşatmış bir düşman, Hicretin 9. yılında kabilesinden bir heyetle birlikte Medine'ye gelip İslâmiyet'i kabul etmiş bir mümin, Hicretin 10. yılında mürtedlerin başına geçmiş, peygamberlik iddiasında bir komutan, Buzaha Savaşı’ndan bir müddet sonra ise Kadisiye ve Nihâvent Savaşları’nda İslâm ordusunun zafer plânlarını hazırlayan kıymetli bir Müslüman askeri olarak görmek mümkündür248.

Hz. Peygamber (s.a.v.)’in, Vedâ Haccı’ndan sonra sağlığının bozulduğu dönemde, peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkan diğer yalancılar gibi, Tuleyha’nın da

246 Taberî, a.g.e., IV, s. 52; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n Nihâye, VI, s. 436

247 İbn Hacer e, a.g.e., III, s. 54; Mehmet Salih Arı, “Tuleyha b. Huveylid” mad., D.İ.A., XLI, İst.,

2012, s. 362

siyasî nüfuzunu arttırma hevesi, kabile taassubu ve rekabeti, peygamberin Kureyş kabilesinden çıkmasını hazmedememesi, ayrıca zekât vermekten kurtulma isteğiyle böyle bir iddiada bulunduğu anlaşılmaktadır. Tuleyha, Resûlullah’ın sağlığında peygamberlik iddia eden son kişidir249.

Tuleyha, dinsiz kabile şefi tipini tam bir şekilde canlandırmış, ayrıca kâhinlik, şairlik ve savaşçılık vasıflarına da sahip olduğu için müttefikler bulmuştur. Fakat O’nun kurmak istediği siyasî otoriteyi kuramadığı anlaşılmaktadır. O, bir peygamberden çok bir kâhin gibi ortaya çıkmakta ve vahiy diye söylediği sözlerden birkaçı, o zamanki hadiselerle ilgili arzularını ifade etmektedir. Her kâhin gibi, kısa ve etkili konuşan Tuleyha'da hiç bir dini sistem görülmemektedir. O, günümüzde bile eşine pek çok rastlanabilen parapsikolojik kuvvetlere sahip insanlardan biridir250.

Tuleyha'nın adı, tarihte ilk önce Gatafan Seferi’nde müslümanlar tarafından yenilgeye uğratılmış bir Esedî olarak geçer. Bundan bir yıl sonra, Hendek Savaşı sırasında, Esed kabilesinin başında Tuleyha b. Huveylid'i, Ebû Süfyan ve Fezâreli'lerin başbuğu Uyeyne ile birlikte yeniden müslümanlara karşı harekete geçmiş görüyoruz. Bundan dört yıl sonra, yani Hicretin 9. yılında, içinde Tuleyha'nın da bulunduğu, Esed kabilesinden bir heyet Hz. Peygamber (s.a.v.)'i ziyaret edip O’na

"Ey Allah'ın elçisi! Biz sana Allah'ın birliğine ve senin Allah elçisi olduğuna tanıklık etmek üzere geldik. Bu iş için sen, bize haber yollamadın, biz arkada kalan kabilemizi burada temsil ediyoruz" diyerek Müslüman olduklarını açıklamışlardı251.

2.2.1. Tuleyha’nın Esedoğulları Heyeti İle Medine’ye Gelişi

İbn Sa‘d’ın anlattığına göre, Hicrî 9. senenin başında, Benî Esed kabilesinden on kişilik bir heyet, Rasulullah’ın yanına gelmişti. Bu heyetin içinde, Hadramî b. Âmir, Dırar b. Ezver, Vâbisa b. Ma‘bed, Nekâde b. Abdullah b. Halef, Katâde b. el- Kâyif, Seleme b. Habîş ve Talha (Tuleyha) b. Huveylid de bulunmaktaydı. Tuleyha, bundan sonra peygamberlik iddiasında bulunmuş, ancak daha sonra yeniden İslâm’a girmiş ve İslâmiyeti güzelce yaşamıştı252.

249 M. Salih Arı, a.g.m., s. 363 250 Bahriye Üçok, a.g.e., s. 65-67

251 İbn Sa‘d, a.g.e., I, s. 280; Bahriye Üçok, a.g.e., s. 51

Tuleyha, diğer sahte peygamberler Müseylime ve Esved’in aksine İslâm dinini önceden benimsemiş253, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in ömrünün son aylarında

dinden dönerek peygamberlik iddiasında bulunmuştu. Esedoğulları heyetiyle Medine’ye gelmesi, O’nun İslâmiyet’i kabul ettiğinin en büyük delilidir.

Heyet Medine’ye geldiğinde, Allah Rasulü ashabıyla birlikte mescitte oturmaktaydı. Rasulullah ile konuştular. Bu sohbet sırasında heyetin sözcüsü Hadramî b. Âmir: “Ey Allah’ın Rasulü! Biz, Allah’ın bir olduğuna, hiçbir ortağı

olmadığına, senin de O’nun kulu ve elçisi olduğuna şahadet ettik. Sen bize herhangi bir elçi göndermediğin halde biz sana Müslüman olmak için geldik. Biz kavmimizin temsilcileriyiz” dedi254.

Muhammed b. Ka‘b el-Kurazî der ki; Hadramî b. Âmir’in bu sözleri üzerine Yüce Allah Rasulü’ne: “Müslüman olmalarını senin başına kakıyorlar. De ki:

Müslüman olmanızı benim başıma kakmayın. Hayır, eğer doğru kimselerseniz, aksine sizi imana eriştirmekle Allah sizi minnet altında bırakır”255 ayetini indirdi256.

İbn Hacer, el-İsâbe isimli eserinde bu heyetin Müslüman oluşu hakkında Rasulullah’ın onlara mektup yazdırdığını söyler. Ayrıca heyet başkanı Hadramî b. Âmir’in bu ziyarette Abese Sûresi’ni öğrendiğini, bu sûreyi okurken: ‘Hamilelere

nimet verip onlardan yürüyen bir canı çıkartan O’dur’ diye sureye kendince bir

ekleme yaptığını, bunu duyan Hz. Peygamber (s.a.v.)’in ise: “Sakın bir daha bunu

yapma!” diyerek ona sert bir şekilde çıkıştığını ifade eder257.

Hz. Muhammed (s.a.v.), heyetteki Nekâde b. Abdullah b. Halef’ten ise binmek ve sütünü sağmak için, çok iyi ve yavrusu olmayan dişi bir deveyi hediye olarak istedi. Nekâde de araştırdı. Böyle bir deveyi amcasının oğlu Sinan b. Zafir’de buldu, alıp getirdi. Rasulullah, ona deveyi sağmasını emretti, o da sağdı. Hatta ölçüyü kaçırarak çokça sağdı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.): ‘Sütün devamlı

gelmesini sağlamak için bir miktar sütü memede bırak’ tavsiyesinde bulundu258.

Ardından Allah Rasulü ve ashabı o sütten içti, artanı da Nekâde’ye içirdi. Sonra da

253 M. Salih Arı, Hz. Ebû Bekir ve Ridde Savaşları, s. 109 254 İbn Sa‘d, a.g.e., I, s. 280; İbn Kayyım, Fıkhu’s Siyre, s. 671

255 Hucurat Sûresi 49/17 Bu ayetin, hicri 10 yılının Ramazan ayında Medine’ye gelen Gamid

heyetinin söylediği buna benzer bir söz üzerine indirildiği de rivayet edilmiştir. Bkz. s. 17

256 İbn Sa‘d, a.g.e., I, s. 280; İbn Kayyım, Fıkhu’s Siyre, s. 671 257 İbn Hacer, a.g.e., I, s. 514

şöyle dua etti: “Allahım! Bu süte ve bu sütü içirene bereket ihsan et.” Nekâde: “Onu

getirene de ya Rasulallah!” deyince Rasulullah da: “Allahım! Bu deveyi getirene de bereket ihsan et” dedi259.

Begavî ise sütü sağan ve hediye edenin veya sadece sağanın Dırar b. Ezver olduğunu söyler. Begavî’nin rivayetine göre Dırar b. Ezver: “Ailem beni

Rasulullah’a yeni doğurmuş, sağılır bir deve ile gönderdi” demiştir. Dırar’ın çok

zengin olduğu, başında çobanları olan bin develik bir sürüye sahip olduğu ve hepsini terk ettiği söylenmektedir. İbn Hibban, Darimî, Hâkim ve Begavî’de geçen bir rivayette de Dırar b. Ezver’in şöyle dediği belirtilir: “Allah Rasulü’ne yeni doğurmuş

ve sağılır bir deve hediye edildi. Bana, onu sağmamı emretti. Onu sağmaya uğraştım. Rasulullah: ‘Sütü isteyene bırak’ buyurdu”260.

Bu rivayetlerden sonra denilebilir ki Rasulullah, önce Dırar b. Ezver’den sütü sağmasını istedi. Ancak Dırar muvaffak olamayınca bu kez işi yapması için Nekâde’ye görevi verdi.

Bu heyetin, o gün Hz. Peygamber (s.a.v.)’e sordukları sorular arasında, bazı şeyleri uğurlu ya da uğursuz sayarak hüküm vermek, kehanette bulunmak ve taş parçalarını kullanarak geleceğe dair tahminlerde bulunmak gibi hususlar da vardı. Rasulullah ise onlara bunların hepsini yasakladı261.

2.2.2. Tuleyha b. Huveylid’in İsyanı

Hz. Muhammed (s.a.v.) Vedâ Haccı’ndan döndükten sonra bir hastalığa yakalanmıştı. Hastalığı haberinin süratle etrafa yayılması, bazı kabilelerin dinden dönmelerine sebep oldu. Bundan istifade etmeyi düşünen Tuleyha b. Hüveylid, kâhinliğinin de yardımıyla, peygamber olduğunu iddiaya koyuldu.

Tuleyha, Cebrail bana geliyor diyerek kafiyeli bir takım yalan sözler uyduruyordu. Kendisine inananlara, namaz kılarken secdeyi terk etmelerini emrederek: “Yüzlerinizi toprağa sürüp arkalarınızı da havaya kaldırmanıza Allah’ın

ihtiyacı yoktur. O yüzden bundan sonra Allah’ı ayakta ve iffetli bir biçimde zikrediniz” gibi şeyler söylüyordu. Araplardan pek çok kişi, kabile taassubu etkisiyle

259 İbn Sa‘d, a.g.e., I, s. 281; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n Nihâye, V, s. 202-203 260 İbn Hacer, a.g.e., III, s. 13

O’na uymuştu. Bu bakımdan Tuleyha’ya tabi olanların büyük çoğunluğu Esed, Tayy ve Gatafan kabilelerindendi262.

Musevîlerden birçokları da ona yardım ettiler. Tuleyha, Semira denilen yere gelip ordugâh kurdu. Halkın aşağı tabakası ona uydu. Az zamanda Tuleyha'nın taraftarları çoğaldı. Tuleyha, yeğeni veya kardeşi Habbâl’ı bir anlaşmaya varmak için Rasulullah’a gönderdi. Habbâl (Hibâl), Tuleyha'nın peygamberliğinden, ona "Zu'n- Nun" adında bir meleğin vahiy getirdiğinden bahsetti263. Hz. Peygamber (s.a.v.) ona, "Bir de melek mi buldu?" deyince, Habbâl iftiharla, "Ben Huveylid'in oğluyum" diye

cevap verdi. Rasulullah o zaman ona, "Allah seni kahretsin ve şahadet rütbesinden

mahrum kılsın" dedi. Ayrıca Tuleyha, Hz. Muhammed (s.a.v.)’e verilmek üzere

Habbâl ile bir de mektup göndermişti. Tuleyha bu mektubunda: “Benimle barış

yapmak istersen şartım şudur. Arap mülkünün yarısı benim olmalıdır. Yarısı da senin olsun. Aksi takdirde seninle cenk ederiz” demişti264.

Habbâl, memleketine döndükten sonra Allah Rasulü derhal Dırar b. Ezver’i Esedoğullarının ülkesindeki valilerine göndererek, dininden dönen herkese karşı harekete geçmelerini ve tedbir almalarını emretmişti. Bu emir üzerine onlar ciddi tedbirler aldılar ve Tuleyha'yı korkuttular. Müslümanlar Vâridat denilen yerde, mürtedler ise Semira'da toplandılar. Bu sırada Tuleyha'nın taraftarları gittikçe azaldı. Müslüman ordusuna katılanlar ise her an çoğalmaktaydı. Nihayet Dırar b. Ezver, onu sağ olarak ele geçirmek istediğinden, üzerine yürüdü. Karşılaştıkları zaman keskin kılıcı ile Tuleyha'ya vurdu fakat kılıç Tuleyha'ya işlemedi. Bu olay Tuleyha'nın halk arasındaki itibarını arttırmaya yardım etti. "Ona kılıç işlemedi" sözü gittikçe yayıldı. Müslümanlar Tuleyha'nın isyanı ile uğraşırlarken, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in öldüğü haberi geldi. Bu defa halk Tuleyha'nın etrafında toplanmaya başladı. Tuleyha artık kabına sığamaz oldu. Zi'l-Himârin Avf Cezmî ona, Cedîleler’den beşyüz kişiyi istediği anda yardımcı olarak vereceği haberini yolladı. Gavslar’ın başkanı da aynı şekilde Tuleyha'ya yardım vâdetti. Uyeyne b. Hısn ise Gatafanların başına geçip:

"Ben Esedoğullarıyla aramızdaki eski anlaşma bozulduktan sonra Gatafan yurdunun sınırlarını tanımıyorum. Şimdi ise cahiliye devrinde Benî Esed’le aramızda mevcut

262 İbnü’l Esîr, a.g.e., II, s. 294-295; M. Salih Arı, Hz. Ebû Bekir ve Ridde Savaşları, s. 109-110 263 M. Salih Arı, Hz. Ebû Bekir ve Ridde Savaşları, s. 110

olan anlaşmayı yenileyeceğim ve Tuleyha'ya yardım edeceğim. Allah adına yemin ederim ki, müttefikimiz olan iki kabilenin peygamberine tabi olmayı, Kureyşli Peygambere tabi olmaya tercih ederim. Hem Muhammed ölmüştür, Tuleyha ise sağdır ve kavmi ona uymuştur" dedi. Sonra kabilesi ile birlikte Tuleyha'nın yanı

başında yer aldı. Böylece Esed, Gatafan ve Tayy kabileleri dinden dönüp Cahiliye devrindeki anlaşmalarını yenilediler265.

Uyeyne b. Hısn’ın bu sözlerine Fezâreoğulları riayet edip Tuleyha’yı peygamber olarak tanıdılar. Halid b. Velid onların gücünü kırınca Tuleyha, karısı Nevvar ile birlikte Şam’a kaçtı ve Benî Kelb kabilesinin arasına yerleşti266. Halid de

Uyeyne b. Hısn’ı esir alıp elleri boynuna bağlı olarak Medine’ye gönderdi. Tuleyha ise daha sonra tekrar İslâm’a dönmüş ve Hz. Ebû Bekir’in hilafeti döneminde umre için Mekke’ye gitmişti. Ancak hayatı boyunca Hz. Ebû Bekir’le karşılaşmaktan çekinip utanmıştı. Bundan sonrasında Halid b. Velid’le birlikte omuz omuza düşmanlara karşı savaşmıştı. Hz. Ebû Bekir de Halid’e: “Savaşta Tuleyha’nın fikrini

sor, O’na danış ama O’nu komutan yapma” dediği bir mektubu yazarak Halid b.

Velid’i, Tuleyha’nın içinde gizlediği baş olma tutkusuna karşı uyarmıştı267.

Hz. Ömer (r.a.) halife seçildiğinde ise Tuleyha b. Huveylid, O’nun yanına gelip halifeye biat etti. Hz. Ömer O’na: “Sen Ukkâşe b. Mihsan ve Sâbit b. Akram’ın

katilisin. Allah’a yemin olsun ki bundan dolayı seni ebediyen sevmeyeceğim”

deyince Tuleyha: “Ey mü’minlerin emiri! Allah’ın ellerimle ikramda bulunduğu ve

onların elleriyle de beni rezil etmediği iki adamı ne diye bu kadar düşünürsün?”

dedi. Hz. Ömer: “Peki, kâhinliğinden geriye ne kaldı?” diye sorunca ise Tuleyha:

“Onlar bir çift ciğerden çıkan, bir iki nefesten başka bir şey değildi” diye cevap

verdi. Tuleyha daha sonra kavminin yanına gitti ve Irak’a gitmek üzere ayrılıncaya kadar orada kaldı268.

Halife Hz. Ömer (r.a.), Tuleyha’yı önce Sa‘d b. Ebî Vakkas ile birlikte Irak cephesine gönderdi, onu iki büyük cengâverden biri olarak tanıttı, ancak kendisine yöneticilik verilmemesini emretti. Onun savaş konusundaki tecrübelerinden istifade edildi. Özellikle Kadisiye ve Nihâvend Savaşları’nda büyük yararlılık gösterdi.

265 Bahriye Üçok, a.g.e., s. 54-55

266 M. Salih Arı, Hz. Ebû Bekir ve Ridde Savaşları, s. 112 267 İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n Nihâye, VI, s. 454

Üzerlerindeki irtidad lekesini silmek için, hem Tuleyha hem de kabilesi Benî Esed, fetihlerde büyük çaba sarfetti. Tuleyha, Celûlâ Savaşı’nda piyade birliklerini komuta etti. Bazı kaynaklarda, savaş öncesinde bölgeyi incelemekle görevlendirilen Tuleyha’nın Nihâvend Savaşı’nda, (H. 21/M. 642) Nu‘mân b. Mukarrin ve Amr b. Ma’dîkerib ez-Zübeydî ile birlikte şehid düştüğü ve üçünün İsfahan’ın bir köyünde gömülü olduğu belirtilmektedir. Bazı rivayetlerde ise Tuleyha b. Huveylid’in Azerbaycan’a gönderildiği ve daha sonra kabilesi Esedoğulları’nın yanında öldüğü kaydedilmektedir269.

Belgede Hz. Peygamber'in son üç ayı (sayfa 91-97)

Benzer Belgeler