• Sonuç bulunamadı

A. İfade Özgürlüğünün Korunması Şikâyetleri 1. Ali Rıza Üçer Başvurusu (2)

2. Tuğrul Çulfa Başvurusu Karar Bilgileri:

Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümünün 11/3/2015 tarihli ve 2013/2593 başvuru numaralı kararı.

Kararın Özü:

İfade özgürlüğüne yönelik sınırlamalar konusunda devletin ve kamu makamlarının takdir yetkisine sahip olduğu belirtilmelidir.

Ancak bu takdir alanı da Anayasa Mahkemesinin denetimine tabidir.

Demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk, ölçülülük ve öze dokunmama kriterleri çerçevesinde yapılacak denetimde genel ya da so-yut bir değerlendirme yerine, ifadenin türü, şekli, içeriği, açıklandığı zaman, sınırlama sebeplerinin niteliği gibi çeşitli unsurlara göre fark-lılaşan ayrıntılı bir değerlendirme yapılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.

Anayasa Mahkemesi yerleşik içtihatlarında demokratik toplumu, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimler olarak tanımlamıştır. Temel hak ve özgürlüklerin özü-ne dokunup tümüyle kullanılamaz hale getiren sınırlamalar, demok-ratik toplum düzeni gerekleriyle uyum içinde sayılamaz. Bu nedenle, temel hak ve özgürlükler, istisnaî olarak ve ancak özüne dokunmamak koşuluyla demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu oldu-ğu ölçüde ve ancak yasayla sınırlandırılabilirler. Diğer bir deyişle ya-pılan sınırlama hak ve özgürlüğün özüne dokunarak, kullanılmasını durduruyor veya aşırı derecede güçleştiriyorsa, etkisiz hale getiriyorsa veya ölçülülük ilkesine aykırı olarak sınırlama aracı ile amacı arasın-daki denge bozuluyorsa demokratik toplum düzenine aykırı olacaktır.

Anayasa’nın 26. maddesine göre ifade özgürlüğünün sınırlandı-rılma nedenlerinden birisi de başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının ko-runmasıdır.

Bireyin şeref ve itibarı ise Anayasa’nın 17. maddesinde yer alan

“manevi varlık” kapsamında yer almaktadır. Devlet, bireyin manevi varlığının bir parçası olan şeref ve itibara keyfi olarak müdahale etme-mek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önleetme-mekle yükümlüdür. Üçüncü kişilerin şeref ve itibara müdahalesi, birçok ihtimalin yanında, gazete-ler gibi basın ve yayın araçları vasıtasıyla da olabilir. Bir kişi gazete vasıtasıyla bir kamuoyu tartışması çerçevesinde eleştirilmiş olsa dahi o kişinin şeref ve itibarı manevi bütünlüğünün bir parçası olarak de-ğerlendirilmelidir.

Dolayısıyla ifade özgürlüğünün kullanılmasıyla başkalarının şe-ref ve itibarına zarar verdiğinin iddia edildiği durumlarda, Devletin,

bireylerin maddi ve manevi varlığının korunması ile ilgili pozitif yü-kümlülükleri çerçevesinde her ikisi de Anayasa’da güvence altına alın-mış olan şeref ve itibarın korunması hakkı ile diğer tarafın Anayasa’da güvence altına alınmış olan ifade özgürlüğünden yararlanma hakkı arasında adil bir dengenin kurulması gerekir.

Bir kişinin kurşun döktürdüğü şeklindeki bir iddianın somut ola-yın koşullarına bakılmaksızın ilk bakışta hakaret olup olmadığı yönün-de yönün-değerlendirme yapılması oldukça zordur. Buna karşın günümüzyönün-de kurşun döktürmenin batıl bir inanç ve faydasız bir uygulama olduğu yönünde varsayılan kanaat nedeniyle bir lise müdürünün kurşun dök-türdüğünü iddia etmenin onun toplum içerisindeki itibarını zedeleye-bileceği kabul edilebilir.

Kararın Özeti:

1. Başvurucu hakkında dava açan kişinin müdürü olduğu lisede mey-dana gelen talihsiz olaylar nedeniyle bazı kişilerce kurşun döktürülmüştür.

Başvurucu, sorunlara bilimsel yöntemler yerine hurafelerle çözüm arama gi-rişimlerinin kabul edilemez olduğu, sorumlular hakkında Bakanlığın soruş-turma başlatması gerektiği, okul müdürünün bu olaylardan haberdar olduğu fakat engellemediği yönünde ulusal yayın yapan iki gazeteye açıklamalarda bulunmuştur. Söz konusu gazete haberleri üzerine okul müdürü tarafından başvurucu aleyhine kişilik haklarına saldırdığı iddiasıyla tazminat davası açılmıştır. İlk Derece Mahkemesi, davacının okulda kurşun döktürülmesiyle bir ilgisi olmadığı hâlde bunun davacı tarafından yapıldığına dair haberlerin yayılmasına neden olduğu gerekçesiyle başvurucunun 2.000,00 TL tazminat ödemesine karar vermiştir.

2. Başvurucu, eğitim ve bilim işkolunda faaliyet gösteren Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikasının (Sendika) şube başkanı olarak görev yapmaktadır.

Başvurucu, gazetelere yaptığı açıklamalardan dolayı cezalandırılmasının ifa-de özgürlüğünün ihlali niteliğinifa-de olduğunu ileri sürmüştür.

3. Anayasa Mahkemesine göre, Anayasa’nın 17. maddesi uyarınca Devlet, bireyin manevi varlığının bir parçası olan şeref ve itibara keyfi olarak müda-hale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür. Üçün-cü kişilerin şeref ve itibara müdahalesi, birçok ihtimalin yanında, gazeteler gibi basın ve yayın araçları vasıtasıyla da olabilir. Bir kişi gazete vasıtasıyla bir kamuoyu tartışması çerçevesinde eleştirilmiş olsa dahi o kişinin şeref ve itibarı manevi bütünlüğünün bir parçası olarak değerlendirilmelidir.

Dolayı-sıyla ifade özgürlüğünün kullanılmaDolayı-sıyla başkalarının şeref ve itibarına zarar verildiğinin iddia edildiği durumlarda, bireylerin şeref ve itibarın korunması hakkı ile ifade özgürlüğü arasında adil bir dengenin kurulması gerekir.

Anayasa Mahkemesi, somut başvurunun incelenmesinde yalnızca derece mahkemelerince verilen kararların ele alınması ile yetinilemeyeceğini, baş-vurucu tarafından söylenen sözlerin gazeteler tarafından tırnak içinde akta-rılmadığını, gazetelerin başvurucuya dayanarak olayları gazeteci diliyle ve dolaylı bir anlatımla aktardığını göz önünde bulundurmak gerektiğini ifa-de etmiştir. Ayrıca okulda kurşun döktürüldüğü şeklinifa-deki ifaifa-delerin içinifa-de geçtiği yazıların, söylendiği bağlamdan kopartılmaksızın, olayın bütünselliği içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.

Anayasa Mahkemesine göre, İlk Derece Mahkemesi, ulusal günlük ga-zetelerde yer alan haberin kaynağı olan başvurucunun ifade özgürlüğü ile davacının şeref ve itibarına saygı hakkı arasında denge gözeten bir değerlen-dirme yapmamış, söz konusu haber ve yazının, genel çıkarı ilgilendiren bir tartışmaya katkı sunup sunmadığı sorununa eğilmemiş, ayrıca haberin ya-pıldığı şartları göz önünde bulundurmamıştır. Başvuruya konu haberde yer alan iddialar, olgulara dayalı ithamlar olduğu halde İlk Derece Mahkemesi, haberde yer alan iddiaların olgusal temelini yeterince göz önüne almamış, ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğüne değinmemiş, bu özgürlüklerin başka-larının kişilik hakları karsısındaki sınırlarına vurgu yapmamıştır.

Bir haber veya yazının kamuyu bilgilendirme değeri ne kadar yüksek ise kişinin söz konusu haber veya yazının yayımlanmasına o kadar çok katlan-ması gerektiğine işaret eden Anayasa Mahkemesi, başvurucunun söz konusu gazete haberinde dile getirdiği düşüncelerin olgular temelinde gelişen kamu-sal bir tartışmaya katkı sunduğunun kabul edilmesi gerektiğini ifade etmiştir.

Anayasa Mahkemesine göre, İlk Derece Mahkemesi söz konusu gazete haberlerinde yer alan ifadelerden dolayı başvurucunun ifade özgürlüğüne yaptığı müdahalenin hangi surette acil bir ihtiyacı karşıladığını ve davacının şeref ve itibarına yapılan müdahalenin cezalandırılmasının başvurucunun ifade özgürlüğünden neden daha ağır bastığını ikna edici bir biçimde ortaya koyamamış ayrıca söz konusu ifadelerin davacının kariyerini veyahut özel yaşantısını nasıl etkilediğini gösterememiştir.

4. Sonuç olarak, Anayasa Mahkemesi, başvurucunun ifade özgürlüğü-ne yapılan müdahale için yeterli ve ilgili bir gerekçe gösterilmediğini belirte-rek Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün

İHLAL EDİLDİĞİNE, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemesine gönderil-mesine karar vermiştir.

B. Şeref ve İtibarın Korunması Şikâyetleri