• Sonuç bulunamadı

2.2. TRAFİK KAZALARI İLE İLGİLİ SOSYAL VE EKONOMİK

2.2.1. Trafik Kazaları ile İgili Sosyal Göstergeler

Trafik kazaları ile ilgili yapılan çalışmaların sonuçlarına göre trafik kazalarının ana sebebi insan davranışlarıdır. Bir toplumda eğitim, denetim, ihtiyaçlar, tutumlar, kültür, kurumlar, toplumsallaşma gibi unsurlar sistemin alt parçalarıdır ve bunların her biri insan davranışı üzerinde etkileri bulunmaktadır. İnsan davranışı ise psikolojik ve sosyolojik özellikler göstermektedir. Hatta insan davranışının çoğu zaman içinde bulunduğu sosyal durumun bir parçası olduğu söylenebilir.

Trafik kazalarının sosyal etkileri arasında, sadece kazadan yaralı olarak kurtulan kişi değil ailesi ve toplum da önemli ölçüde etkilenmektedir (Masilkova, 2017: 44). Örneğin yaralanan kişi, eğer kalıcı fiziki bir hasarı varsa işini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilmekte ve bu durumda ailesinin geçim kaynağının kesilmesine yol açabilmektedir. Avrupa’da yapılan bir araştırmada bu tip bir durumda aile gelirinin üçte bir oranında azaldığı ve kimi zaman ailelerin çocuklarını çalıştırmak zorunda kalmalarından dolayı okuldan aldıkları görülmüştür. Yine Avrupa İnsan Hakları Birliği’nin kapsamlı bir araştırmasında, trafik kazasından dolayı özürlü olan ailelerin %85’nin yaşam kalitelerinde belirgin bir düşüş olduğu görülmüştür (Weijermars ve diğ., 2017: 107).

Trafik kazalarıyla ilişkili olan bir diğer unsur ise sosyal gelişmişlik düzeyidir. Sosyal gelişmişlik düzeyi düşük olan ülkelerde veya bir ülkedeki sosyal gelişmişlik düzeyi düşük olan insanlar arasında sıklıkla trafik kazaları görülmektedir. Bunun nedeni ise bu insanların gelir ve eğitim seviyelerinin düşük olması ve aynı zamanda yaşadıkları yerleşim alanlarının iyi olmamasından kaynaklanmaktadır. Bu insanların maddi imkanları da yeterli olmadığından karayolu taşımacılık sisteminden de yeterince yaralanamamaktadırlar. Bu durumun karşıtı olarak sosyal gelişmişlik düzeyi yüksek olan insanlar arasında daha az trafik kazaları olmaktadır. Bunun nedeni ise bu insanların eğitim seviyelerinin yüksek olmasıdır. Ayrıca bu gruptaki insanlar karayolu taşımacılık sisteminden daha sık yararlanmaktadırlar (Elvik, 2000: 851).

64

Bu kısımda trafik kazaları ile ilgili sosyal göstergeler olan eğitim ve sağlık başlıkları detaylı olarak irdelenecektir.

2.2.1.1. Eğitim

Trafik kazaları nedenleri içinde bilindiği gibi en yüksek oran insan faktörüne aittir. Diğer yandan eğitimin ise hayatın bütün alanlarında insan davranışını değiştirmek için en etkili araç olduğu söylenebilir. Bu nedenle trafikte yer alan sürücü, yaya ve yolcu davranışını değiştirmede eğitime büyük bir rol düşmektedir. Dolayısıyla da bu davranışları değiştirecek eğitimlerin erken yaşlardan itibaren verilmesi trafik kazaları üzerinde önleyici bir etki oluşturmaktadır. Bu şekilde toplumda trafik kurallarına ve trafik kazalarına karşı bireylerde bilinç oluşturulabilmekte ve trafik kazalarının sayısında zamanla azalma sağlanabilmektedir (Şengül, 2015: 30). Bu bakımdan eğitimin trafik kazaları üzerindeki etkisi veya diğer bir deyişle eğitimin trafiğe katkısı herkesçe tartışmasız kabul edilmektedir (Şengül, 2015: 56).

Sürücülerin gerek sürücü belgesi almadan önce ve gerekse bu süreçte aldıkları eğitim hiç kuşkusuz trafik kazalarının önlenmesinde büyük bir paya sahiptir. Ancak bu eğitimlerin dışında, sürücülerin eğitim düzeyleri de önemli bir faktör olabilmektedir. Bu durumu daha iyi anlayabilmek için ülkemizde 2013 yılında trafik kazalarına karışan sürücülerin eğitim düzeylerine göre dağılımının grafiği aşağıda Şekil 3’te verilmiştir.

65

Şekil 3: 2013 Yılı Trafik Kazalarına Karışan Sürücülerin Eğitim Düzeylerine Göre Dağılımı

Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu [TÜİK], 2013: 81.

Şekil 3 incelendiğinde, eğitim düzeylerine trafik kazalarına karışan sürücüler içinde en büyük paya %34,4 ile ilkokul mezunlarının ve toplamda %56,7 ile lise öncesi mezunların en büyük paya sahip oldukları görülmektedir. Lise mezunları %28,3 ve üniversite mezunları ise %12,6 paya sahiptirler. Bu veriler, lise öncesi mezun olan sürücülerin kaza yapma oranının diğer sürücülere göre daha fazla olduğunu göstermektedir. Bu duruma göre başta lise öncesi mezunlar olmak üzere tüm sürücülerin eğitimlerine ağırlık verilmesi gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır.

Eğitimin trafik kazalarına etkisinin yanında, eğitimin kimlere verileceği de oldukça önemlidir. Trafikle ilgili eğitimlerin sadece sürücülere değil trafikte yer alan tüm bireylere verilmesi gerekmektedir. Öncelikle çocukların anne ve baba üzerinde etkili bir uyarıcı ve kontrol edici özellikleri nedeniyle trafik eğitimi çocuklara mutlaka erken yaşlarda verilmelidir. Okul öncesi eğitimi sırasında doğru ve etkin bir trafik eğitim alan bir çocuk anne ve babası başta olmak üzere tüm aile büyüklerini sürücü, yolcu veya yaya olarak uyarmaya başlayacaktır. Böylece bir çocuk en az iki yetişkini, trafikteki davranışları nedeniyle doğru bilgilerle uyaracak ve yönlendirecektir.

İlkokul; 82.257; 34,4% Ortaokul; 27.781; 11,6% İlköğretim; 25.475; 10,7% Lise; 67.558; 28,2% Üniversite; 30.003; 12,5% Belirsiz; 6.081; 2,5%

66

Kişiliğin temel çatısının okul öncesi dönemde oluştuğu gerçeğinden hareketle, trafik eğitimini bireyin aile çevresinde edinmesinin yanında, sistematik olarak ve bilimsel tekniklerle desteklenerek, örgün eğitim kapsamında çocuklara vermek oldukça önemlidir. Bu durumda bireyin okul öncesi ve ilköğretim döneminde edineceği trafik bilgileri, ona yaşamı süresince rehberlik edecek ve trafikteki davranışlarına yön verecektir (Coşkun ve diğ., 2000: 5).

Eğitimin trafik kazalarının azaltılmasında ciddi etkisi olduğu gibi tersi olarak trafik kazalarının da eğitim üzerinde etkileri bulunmaktadır. Şöyle ki, trafik kazalarında ölümlü veya kalıcı fiziki yaralanmalara maruz kalan bireyler ekonomik olarak ciddi olarak etkilenmektedirler. Bu nedenle ailenin gelir düzeyinde azalmaya bağlı olarak aile bireylerinin eğitimlerinin aksamasına, kesilmesine veya aldıkları eğitimin kalitesinde düşüşe yol açabilmektedir (El-hamidan, 2006: 15).

2.2.1.2. Sağlık

Günümüzde trafik kazaları dünya genelinde büyük bir sorun olarak hala güncelliğini ve önemini korumaktadır. Trafik kazalarının azaltılması için ülkeler kaynaklarını harcamalarına rağmen kaza ortalamaları hala yüksek düzeyde olup insanların hayatını büyük ölçüde etkilemektedir. Trafik kazaları, kazaya karışan tüm insanların sağlığı üzerinde fiziksel ve psikolojik etkiler oluşturmaktadır. Fiziksel etkiler ölümlere veya yaralanmaya bağlı çeşitli özürlere (engellere) yol açabilmektedir (Köksal, 1998: 64). Trafik kazaları sonrasında yaralı insanların fiziksel durumunda kalıcı hasarlar olmasa bile psikolojik etkileri uzun süre devam edebilmektedir. Trafik kazaları sonrasında uzun süren sağlık sorunları, toplumsal ve sosyal sonuçları beraberinde getirmektedir. Bu sonuçlar arasında verimliliğinin azalması, hukuk sistemine eklenen iş yükü ve maliyeti, tedavi maliyeti, kişinin ve ailesinin yaşam kalitesinde düşüş en önemli olanlarıdır (Masilkova, 2017: 44).

Trafik kazaları önemli psikolojik sorunlara ve özellikle ASB (Akut Stres Bozukluğu) ile Travma Sonrası Stres Bozukluğuna (TSSB) yol açabilen olaylardandır. Yapılan araştırmalarda trafik kazası ile karşı karşıya kalan kişilerin %14-18'inde TSSB

67

geliştiği tespit edilmiştir. Tıp literatüründe TSSB, “Ağır bir psikolojik travma ardından gelişen, travmatik olayın tekrar tekrar yaşanması, olayı anımsatan uyaranlardan uzak durma ve artmış uyarılmışlık gibi belirtilerle kendini gösteren bir sağlık bozukluğu” şeklinde tanımlanmaktadır. Yapılan araştırmaların sonucu, trafik kazaları sonrasında en çok TSSB’ye yakalanan kesimlerin 0-14 yaş arasındaki çocuklardan oluştuğunu göstermektedir. Özellikle trafik kazası anında ölüm korkusunun yaşanmasının ya da yaşamın tehdit altında olduğunun algılanmasının TSSB gelişimi için en temel faktörler olduğu bildirilmektedir (Alat, 2014: 78, 84).

Trafik kazaları, ölü ve yaralı yakınları ile fiziksel engele maruz kalanların yaşamlarını her yönüyle olumsuz etkilemektedir. Bu bireylerde psikotropik maddelerin tüketimi, önceki gibi yaşamdan zevk almama, gelecek için plan yapma özelliğini kaybetme, aile durumunda olumsuz değişiklik, kazadan kaynaklı fiziki nedenlerden dolayı iş değişikliği, arkadaş, aile ve iş ilişkilerinde kötüleşme, boşanma, ayrılma gibi sorunlar yaşadıkları tespit edilmiştir. Bu sorunlara ilave olarak kaza sonrası meydana gelen başlıca psikolojik rahatsızlıklar günlük işlere ilgi kaybı, sürücülük yeteneğinin kaybı, kendine güvenmeme, kaygı krizleri, intihar etme hissi, bunalım, korku, sinirlilik, öç alma isteği, uykusuzluk, sigara ve alkol kullanımı şeklindedir (Hisar, 2004: 16).

Trafik kazalarındaki ölümlerin engellenmesindeki önemli bir faktör de kaza sonrası ilk ve acil yardımın yapılmasıdır. Trafik kazalarında gerçekleşen ölümlerin %10’nun ilk beş dakika içinde, %50’sinin ilk yarım saatte meydana geldiği ifade edilmektedir. Bu nedenle, kazalardan hızlı bir şekilde haber alınması, bilinçli ve hızlı kurtarma, ilk ve acil yardımın en kısa zamanda yapılması oldukça önemlidir. Araştırmalara göre bilinçli ve hızlı bir şekilde yapılan acil yardım hizmetleri ölümleri en az %20 oranında azaltabilmektedir. Ayrıca kaza sonrası kalıcı özürlülük oranında da ciddi düşüş sağlanacağı kuvvetle muhtemeldir (DPT, 2001: 26).

Trafik kazalarının nedenlerinin irdelendiği 1. Bölümde yapılan araştırmalarda insan unsurunun %98 oranında kusurlu olduğu ifade edilmişti. Trafik kazalarının

68

insanlar üzerinde yol açtığı ölüm, yaralanma ve psikolojik sorunlara bakıldığında, sonuç olarak trafik kazalarının nedenleri ile yol açtığı sorunları arasındaki ilişkinin çift yönlü olduğu söylenebilir. Büyük oranda insan davranışı trafik kazalarına yol açmakta ve bu kazalar da can kaybı ve yaralanmaya yol açmaktadır.

Benzer Belgeler