• Sonuç bulunamadı

Toplumsal Hafıza ve Aidiyetlik Hissi

3.3 Halfeti’de Cittaslow Hareketi’nin Toplumsal Düzeyde Karşılığı

3.3.1 Sosyal Boyut

3.3.1.4 Toplumsal Hafıza ve Aidiyetlik Hissi

Tomlinson’un (2013b) kavramsallaştırdığı yersiz-yurtsuzlaşma modern kentlinin klasik kimliği haline gelmiş durumdadır. Yabancı olma hissi dünya nüfusunun yoğunlaştığı mega kentlerin evrensel bir sorunu artık. 21. Yüzyılın kentlisi artık yerleşik değil aksine artık bir göçebe. Bu ironik durumu Bauaman şu çarpıcı sözlerle özetlemekte: “Göçebelere döndük; ama hep temas halindeyiz. Ancak, yollara düşelim ya da düşmeyelim, kanaldan kanala geçelim ya da geçmeyelim, bunu sevelim ya da nefret edelim, başka, çok daha derin bir anlamda daha hareket

halindeyiz.” (Bauman, 2014, s. 90) Modern yaşamın zorunlu kıldığı bu hareketlilik hali insan yaşam biçimini derinden etkilemekte, değiştirmekte, dönüştürmektedir. İlk tarım devriminden bu yana insanın yerleşik hayata geçmesinin üzerinden yaklaşık 8- 10 bin yıl geçmesine rağmen bugün insanlık yeniden göçebe haline gelmiş durumdadır. Hareket halinde olma durumu insanı; kültür, tarih, din, aile, coğrafya gibi hayati bağlardan kopararak yer kıta üzerinde bir avare haline getirmektedir.

Cittaslow hareketi yukarıda bahsettiğimiz metropol kent yaşamlarındaki yersiz-yurtsuzlaşma ve yabancılaşma hissine karşılık insanların yeniden yaşadığı şehir ve mekanlara aidiyetlik duygusunu kazandırmayı amaçlamaktadır. Bu noktada büyük kentlerin aksine daha küçük ve planlamada yerel halkın etkin iradeleri sonucu planlanmış yerleşim yerlerini muhafaza etmeye çalışan Cittaslow hareketi sosyolojik açıdan da göçebelere dönmüş modern insanı yeniden yerleşik şehir hayatına adapte etmeye çalışır. Halfeti’de alan araştırması esnasında yerel halkın aidiyetlik duygusu yani yaşadığı mekanı sahiplenme duygusunu anlamaya çalıştık. Bu noktada yerel halkın aidiyetlik duygusunu ve sahiplenme hissini diri tutan toplumsal hafızanın muhafaza edilip edilemediğini anlamaya çalıştık. Konuyla ilgili yerel halka sorduğumuz sorulara verilen cevap ve anektotlar aşağıdaki gibidir.

“Benim memleketim bir numara. İnsan memleketini sevmez mi? doğup büyüdüğü yer. Anıları var. Şimdi burası (suda yüzer restoranın altı) aşağısı bizim okuduğumuz ilkokulumuzun yeri. 1920’ler de yapılmış bir okul. Biz 60’larda başladık okula. Okulumuz 2000 yılında su altında kaldı. Okulumuzun adını da buraya (yüzer restorana) verdik. Altın Irmak İlkokulu. Sırf okulun ismi batmasın diye adını da öyle koyduk.” (Katılımcı 5, Erkek, 65 yaşında)

“Doğma büyüme buralıyım. Başbostan mahallesi vardı burada, sular altında kaldı. 39 sene burada cezaevi müdürlüğüne baktım. Bu memleketimiz daha önce böyle değildi. Aha! şu dubanın kenarından aşağı eskiden yol giderdi. Böyle her taraf bahçeydi. Fırat gözükmezdi ortada. Fırat’ın her iki yakası evdi, bahçeydi. İncir ağacı, ceviz ağacı, mışmış ağacı, erik ağacı,

muza kadar yetişirdi. Fırat’ın karşısına taş attığın zaman karşıya değerdi. Karşıda bir Kale Meydan Köyü vardı.” (Katılımcı 10, Erkek, 73 yaşında)

“Yeni Halfeti’de hiç bişey yok ki, Halk yeni Halfeti’ye taşındı ama binlerce yıllık tarihini, kültürel mirasını, kendine özgü mimari tarz ve üsluplarını da arkasında bırakıp gitti. Burada bir kültürel miras ve tarih var. Burada yaşayan insanlar bu zengin kültürel mirasın varisleridir. Kent müzesi de yapmayı düşünüyoruz önümüzdeki zamanlarda. Bu bizim önemsediğimiz bir proje. Çünkü bu şehrin tarihi toplumsal hafızayı canlı tutmamız gerekiyor. Yeni nesil bu özgün kültürel mirasa ulaşmak ve yaşamakta güçlük çekiyor.” (Katılımcı 1, Erkek, 35 yaşında)

“Ev hanımıyım, yemek yapmayı, iş yapmayı severim. Her işi severim. Hayvanları çok severim. Memleketimi severim. Memleketime aşığım. Başka bir yerde yaşayamam. Susuz yaşayamam. Çok seviyik memleketimiz. Eski halı da güzeldi. Şimdi gene güzel. Baraj oldu. Öncem fıratımız vardı. Bir teknemiz vardı. Öbür yüze gider gelirdim. Öbür tarafta da evlerimiz vardı. Çevre köyler de bizim köyden gelirdi Antep’e giderdi. Çevre köyler bura okumağa gelirdi. Lise, orta okul, ilk okul. Hepsi buradı. Köylerde okul yoktu. Şimdi bizim okulumuz bişeyimiz kalmadı, aldılar götürdüler. Çok üzülüyorum ona! Ben eski halını özlüyorum. Eski halı çok güzeldi. Burda bahçalarımız, meyvalarımız, sebzelerimiz gitti. Başka yerden geliy zebzemiz, meyvamız. Her meyve burada vardı. Köylerimizden gelirdi sebzelerimiz. Bizler ekerdik. Bahçamız vardı. Gittiler, hepsi yukarı taşındı. Ben hiç yukarı gitmedim. Sevmiyorum, gitmem. Ben memleketimi nasıl bırakım. Tansiyon, sinir hastası oldum, her bir daire kalkıp gittiğinde. Aha! Şu arabaların koyduğu yer çift daire polis dairesiydi. Kendine ait bahçeliydi, havuzluydu. Daha merdiveni duruyor ora. Burası kaymakam locmanıdı. Kaymakam oturuyordu.” (Katılımcı 6, Kadın, 70 yaşında)

Şehirde konuştuğunuz her kişi kentin doğal güzelliğinden, yemek kültüründen, ikliminden, coğrafyasından bahsediyor. ‘Burada yaşamaktan mutlu musunuz?’ gibi bir soruya ise istisnasız herkes çok mutlu olduğunu ve başka yere

değişmeyeceğini söylemektedir. Buna ilaveten ilçedeki yerel halkın kurdukları her cümlede, açtıkları her sohbette toplumsal hafızasının şaşırtıcı derecede çok diri olduğu hissediliyor. İlçenin, baraj suları altında kalmasının üzerinden yaklaşık yirmi yıl geçmesine rağmen halkın hafızasında sanki şehirleri daha dün batmış gibi. O günleri görmüş kimi konuştursanız şehrin eski halini en ince ayrıntısına kadar anlatabiliyor. Şehri ziyaret eden insanların gezip gördükleri çok kısıtlı bir mekanın aksine yerli halk, şehir hiç batmamış gibi, sular altında kalan şehrin her bir mekanı sanki daha şehrin bir parçasıymış gibi şehri yaşamaktadır. Ayrıca yerel halkın şehri benimseyip sahiplendikleri, şehrin her metrekaresine içten bir bağ ile bağlı oldukları anlaşılmaktadır. Ancak yeni yetişen neslin bu tarihi kültürel mirası hafızalarında konumlandıramadıkları da anlaşılmaktadır. Yeni neslin şehri; turistlerin uğrak mekanı, duba restoran ve teknelerin yoğunlukta olduğu, işletmeci-müşteri ilişkisinin hakim olduğu bir şirket mantığından ibaret gördükleri yapılan sohbet ve gözlemlerden anlaşılmaktadır. Tüm bunlara ilaveten toplumsal hafızayı diri tutmak ve aidiyetlik duygusunun devamlılığını sağlamak için Cittaslow yetkilisi N. Ö., ilerleyen zamanlarda bir kent müzesi projesinin de olduklarını söylemektedir. Bu kent müzesi ilçedeki zengin tarihi kültürel mirası muhafaza etmede önemli bir adım olabilir.