• Sonuç bulunamadı

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eğitimini Kimlere Verebiliriz?

4. EKİBİNİN GÖZÜNDEN MOR SERTİFİKA'NIN

4.1. MOR SERTİFİKA'NIN ORTAYA ÇIKIŞI

4.1.3. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eğitimini Kimlere Verebiliriz?

İlk başta programın hem projeye dahil edilen illerdeki lise öğretmenleri ile hem de o illerdeki öğretim üyeleri ile birlikte çalışılabilecek iki ayaklı bir yapıda olması düşünülmüştür. Buradaki asıl nokta iki grup eğitimcinin de gençlerle bir arada olması ve onlar üzerinde etkili olabilmeleridir. Bu süreçte özellikle lise öğretmenlerinin tercih edilmesinin en önemli nedenlerinden biri, lise döneminde öğrenciler ile kurdukları mesleki ve kişisel ilişkilerde öğretmen davranış ve tutumlarının etkili olduğunu düşünmeleridir. Bir diğer neden ise Mor Sertifika Programı'nı yürüten akademisyenlerin yetişkin eğitimini bilmeleri ve öğretmenlere verilecek bir toplumsal cinsiyet eşitliği eğitiminin dolaylı olarak öğrencilere de etki edeceğine, öğretmenlerde oluşacak bilincin sınıf içi pratiklere de yansıyacağına inanmalarıdır. Böylelikle çalışmalarını lise müfredatına yöneltmiş, lise öğretmenleri eğitimi üzerinden lise gençlerinde toplumsal cinsiyet eşitliği farkındalığı yaratmayı hedeflemişlerdir.

116

"Biz dedik lise öğretmenleriyle çalışalım. Herkes soruyor niye lise öğretmenleri?...Birincisi lise öğrencileri çok kritik bir dönemdeler. Ergenlik dönemindeler, cinsellikle cinsiyet rolleriyle, toplumsal cinsiyetle dramatik şekilde karşılaşıyorlar. Biraz mesleklere yönlenme dönemindeler...O sırada öğretmenlerinin onlar üzerinde çok etkisi oluyor. Biz de öğretmenlere bu konuda biraz daha farkındalık, biraz daha yol göstericilik yapabilirsek daha hızlı ve etkili bir şey yapmış oluruz." (Görüşme 1)

İlk başta iki ayaklı olarak planlanan eğitim programının öğretim üyeleri ile olan kısmının yapılabilirliği konusunda ise Mor Sertifika ekibi içerisinde fikir ayrılıkları olmuştur. Ekip içerisinde öğretim üyeleri arasında bir "öğretme/eğitme" ilişkisi olamayacağını veya bu konuda zorlanılacağını düşünen akademisyenler olmuştur. Bu nedenle illerdeki öğretim üyelerine yönelik bir eğitim programı yürütme kısmı bir süre tartışmalı kalmıştır. Ancak ekipte oluşan çekincelere rağmen programın ilk yılında illerdeki öğretim üyeleri ile Mor Sertifika'daki öğretim üyelerinin bir araya gelerek toplumsal cinsiyet eşitliğini konuştukları bir sempozyum düzenlenmesine karar verilmiştir.

"Mor Sertifika'nın 1 haftalık programının yanı sıra ona eşlik edecek bir üniversiteler buluşması yapalım istedik. Bunu bir kere yaptık. Bu çalışılan illerden öğretim üyelerini çağırdık bir çeşit toplumsal cinsiyet çalışmaları sempozyumu yaptık herkesin sunum yaptığı...Oradaki üniversite üyelerine de Mor Sertifika gibi programlar gerekebilirdi toplumsal cinsiyete ilginin artması önemli diye bir tespit yapılmıştı...Ama sonuçta biz öğretim üyeleri olarak bir öğretim üyesi ile bir eğitim ilişkisi olamaz. Herkesin bir uzmanlık alanı var herkesin birbirine verebileceği şeyler var. Onun için bunu bir sempozyum şeklinde yapalım herkesin kendi yaptığı farklı çalışmalarla bir öğrenme süreci şeklinde yapalım dedik. O pek işlemedi." (Görüşme 2)

Akademisyenlerin buluştuğu sempozyumda beklenen verimlilik alınamamış ve öğretim üyeleri arasında toplumsal cinsiyet eşitliğine dair ortak bir dil geliştirilemediği görülmüştür. Bu sempozyumun hem Sabancı Üniversitesi

117

akademisyenlerinin hem de yereldeki akademisyenlerin toplumsal cinsiyet üzerine konuştuğu ve birbirilerinden öğrendikleri karşılıklı işleyen bir süreç olması beklenirken, illerdeki bazı öğretim üyelerinin, toplumsal cinsiyete dair konuşulan konulara karşı güçlü dirençler gösterdikleri ifade edilmiştir. Görüşmelerde bu dirençlere dair en çarpıcı ifadeleri iki akademisyen şöyle aktarmıştır:

"Tam da tahmin ettiğimiz şekilde üniversite hocaları ile çalışmanın daha sorunlu olduğunu fark ettik. Ben çok net hatırlıyorum ilk gittiğim şehir de xxx'di. Üniversite hocası teknik konulardan çalışan bir hocaydı. Ne kadar eşitlikçi olduğunu filan anlattı bir erkek hoca. Bir ara sözünün arasında benim eşim de zaten akademisyen dedi. Eşiniz burada mı dedim yoo dedi. Niye dedim. Çünkü o çocuğa bakıyor dedi. Ben üniversite hocalarının daha dirençli olacağını düşünmüştüm zaten bir süre sonra onlarla eğitim alanında en azından çalışmadık. (Görüşme 4)

"Henüz o sırada özellikle o illerde toplumsal cinsiyet çalışmaları oturmamıştı. Dolayısıyla tartışmalar çok verimli olmadı. Öğretim üyelerinin önemli bir kısmı çok açık değillerdi bu konuda farklı bir perspektif geliştirmeye...Yani "bizi Atatürk kurtardı" dan..Biz orda Osmanlı kadın hareketi diye bir cümleye ki o konuyu ben anlatmıştım, çok tepki olmuştu. "Atatürk vermedi mi bizim haklarımızı?" kadınlar bunları yapmış olabilir ama...diye tepkiler olmuştu. Yani çok fazla Atatürk başta olmak üzere birtakım liderlere ve devlete hakları veren bir konum atfetmek ve onun üzerinden bu tarihi yazmak konusunda ısrarcı olmak diyeyim..O tarihi sorgulamak konusunda biraz kapalı olmak söz konusuydu bazıları için. Herkes için değil ama öyle güçlü bir tepki oluşmuştu ve çok şaşırmışlardı benim anlattıklarıma ve çok içerleyenler de olmuştu. Öbür ucunda da işte Kuran'da ne yazdığı, kadın erkek arasındaki farklar, fıtrat gibi bir çerçeveyle yani eşitlik zaten söz konusu olamaz çünkü fıtrat çünkü doğal farklar var biyolojik farklar var diyen ama bunun da tabi altını doldurmayan sadece bunu böyle var sayıp bütün şeyini bunun üzerine kuran bir öğretim üyesi vardı." (Görüşme 2)

118

Öğretim üyelerinden bazılarının toplumsal cinsiyete dair konuşulan konulara yönelik sorgulamalara, yeniden düşünmeye veya yeni fikirler edinmeye yönelik kapalı tutumlarına kıyasla, lise öğretmenlerinde bu alanda yeni bilgileri öğrenmeye daha açık bir tutumla karşılaştıkları görüşmelerde çoğunlukla ifade edilmiştir. Ancak lise öğretmenlerinin toplumsal cinsiyet eşitliğine dair tartışmalara açık olduğunu belirten görüşe karşıt olarak, programda uzun yıllar idari çalışan olarak görev almış bir kişi ise öğretmenlerin bir şey öğretmesi en zor kitle olduğunu, çünkü her şeyi bildiklerini düşündüklerini ifade etmiştir. (Görüşme 7)

Mor Sertifika'nın ilk yıllarında il ziyaretlerindeki eğitimlerde alınan olumlu/olumsuz tepkiler ve yetişkinlere yönelik bir toplumsal cinsiyet eşitliği eğitiminin Türkiye'de nasıl yapılabilir olduğuna dair edindikleri tecrübeler doğrultusunda Mor Sertifika ekibi programın çerçevesini daha net hale getirmiştir. Bu çerçeveye göre Mor Sertifika Programı yalnızca lise öğretmenlerine yönelik bir toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi olarak çalışmalarına başlamıştır. Mor Sertifika'nın ortaya çıkış sürecinde tasarlanan eğitimin yetişkin/öğretmenlere yönelik olması ve çalışmaların eğitim alanına yönelik odağının korunması, bize bu eğitimde formal olmayan eğitim metotlarındaki gibi hedef kitlenin belli olduğunu ve verilecek eğitimin bu kitleyi dönüştürmeye ve kendini sorgulamaya yöneltecek şekilde tasarlandığını göstermektedir. Bu özellikleri ile Mor Sertifika'nın, geniş bir kitleye yönelik hazırlanan formal eğitimden farklı olan ancak o alandaki eksikliklere katkı sunmayı amaçlayan yapıda tasarlandığı söylenebilir.

Eğitimin verileceği hedef kitlenin belirlenmesi sürecinde yaşananları ise ayrıca ele almak gerekir. Görüşmelerde, ilk başta projenin gerçekleştirildiği illerde hem lise öğretmenleri ile hem de o illerdeki üniversitelerde görev yapan akademisyenleri kapsaması planlanan eğitimde, akademisyenler ile ortak bir dil kurmakta zorlandığına dair çarpıcı ifadelere rastlanmaktadır. Bu duruma toplumsal cinsiyet kavramı üzerinden baktığımızda, bu kavramın nasıl algılandığı ve hangi teorik tartışmalar üzerinden ele alındığının, bu alanda geliştirilecek eğitimlerin doğru

119

kişilere doğru şekilde aktarılması bakımından önemli olduğu görülmektedir. Diğer bir deyişle, Mor Sertifika'daki gibi toplumsal cinsiyeti feminist tartışmalar üzerinden ele alan anlatılara ve bu bakış açısıyla üretilen yorumlara; toplumsal cinsiyeti sadece kadın ve erkeğin "sözde" eşit olması üzerinden algılayan kişiler tarafından karşı çıkılacaktır. Bu durum toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimlerinde hangi yaklaşımın kaynak alındığının önemine dikkat çekmektedir. Dolayısıyla Türkiye'de eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliği farkındalığını oluşturmak için yapılacak çalışmaların üniversiteler, akademisyenler ve sivil toplum gibi uzmanlardan oluşan aktörler arasında kurulacak ortak bir dilde ve bakış açısında buluşuyor olması önemli gözükmektedir.