• Sonuç bulunamadı

SİYASİ GELİŞMELERİN MOR SERTİFİKA'YA ETKİLERİ

4. EKİBİNİN GÖZÜNDEN MOR SERTİFİKA'NIN

4.6. SİYASİ GELİŞMELERİN MOR SERTİFİKA'YA ETKİLERİ

2008 yılında MEB ile imzalanan protokol ile Mor Sertifika Programı lise öğretmenleri için hizmet içi eğitim statüsünde kabul edilen bir öğretmen eğitimi haline gelmiştir. Ancak 2016 yılında gerçekleşen 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında o yıl yapılması planlanan eğitim MEB tarafından önce ertelenmiş, 2017 yılında ise protokol sona erdirilmiştir. 2016 yılında başlayan sıkı yönetim uygulamaları ve hükümet kanadında toplumsal cinsiyete eşitliğine dair söylemlerin terse dönmesiyle birlikte MEB ile protokolün tekrar gündeme gelmesi söz konusu olmamıştır. MEB ile protokolün sona erdiği 2016 yılı, Mor Sertifika için de önemli bir kırılma noktası olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tarihten itibaren öğretmen eğitimlerine ara verilmiş ve ekip MEB'den bağımsız olarak yürüttüğü Genç Mor Sertifika, Mor Dosya ve STK'lara yönelik toplumsal cinsiyet eğitimi gibi çalışmalarına yoğunlaşmaya başlamıştır.

Mor Sertifika'ya dair araştırmalarımın başladığı 2018 yılının ikinci yarısında programın lise öğretmenlerine yönelik olan eğitimi askıya alınmış durumda idi. Program ekibi ile gerçekleştirdiğim yüz yüze görüşmeler 2018 yılı sonu ve 2019'un ilk aylarında yapıldı. Bu dönemde görüştüğüm kişilerden biri hariç diğer hepsi programdaki görevlerinden ayrılmış olduklarından, görüşmelerimizde lise öğretmenlerine yönelik eğitimin akıbetinin belirsiz olduğu ifade edilmekteydi. Hala programdaki görevine devam eden bir akademisyen ile yaptığım görüşmede ise 2019 yılı yaz döneminde MEB'den bağımsız olarak lise öğretmenlerine yönelik Mor Sertifika eğitimi yapılmasının planlandığını öğrendim. Bu eğitimin gerçekleştirildiği Ağustos 2019'da ise bu araştırma için görüşmeleri tamamlamış olduğumdan son Mor Sertifika öğretmen eğitimine dair bulgular bu araştırmada yer almamıştır.

2016 yazında yapılması planlanan ancak hayata geçirilemeyen Mor Sertifika öğretmen eğitimine, o dönemin siyasi gelişmelerinin etki ettiği görülmüştür. O dönemde yaşanan belirsizliği ve bu belirsizliğin program ekibinin çalışmalarına

155

nasıl yansıdığını, o dönemde program ekibinde yer alan bir kişinin deneyimi üzerinden anlamak mümkündür:

"15 Temmuz'da darbe girişimi oldu. Programı ertelemek zorundayız, şu anda yasal izinli öğretmenlerin il dışına çıkması hoş olmaz dediler. Eğitim ağustosta olacaktı. Biletler hazır konaklama hazır malzemeler bastırılmış, her şey hazırdı. MEB ile konuşmamızı hatırlıyorum. Erteliyoruz dediler iptal ettik de demek istemiyorlar..Tabi onları da anlıyorum Sabancı güçlü bir partner, Mor Sertifika iyi işleyen bir program yani yapmıyoruz gibi bir niyetleri yoktu. Sadece biraz çekinceleri oldu. Sonrasında işte tarih birkaç kez ertelendi. Sabancı Vakfı da biz de bekliyoruz... O dönemde imzacı akademisyenler var, programın içeriği de artık toplumsal cinsiyete yönelik birtakım ters dalga da işlemeye başlamıştı. En son şu dendi: Sabancı Vakfı ve üniversite rektörü ile görüştü Milli Eğitim ve "bu yıl için rafa kaldıralım". Biz de maddi olarak etkilendik. Sonrası için tekrar konuşuruz dendi...2017 Şubatı'na geldiğimizde -normalde proje bu dönemde yazılıyordu- MEB ile artık 2016 programının yapılmayacağı 2017'de de projenin bir kez daha öğretmenler olan yazın yapılan ayağının yapılmayacağı kesinleşmişti. O yılın bütçe konuşmalarında yoktu." (Görüşme 6)

15 Temmuz sonrasında Türkiye'de yaşanan gelişmeler yalnızca siyasi değil aynı zamanda toplumsal zeminde de ülke içinde devlet kontrolünün arttığı bir süreci beraberinde getirmiştir. Bu dönemde oluşan ortamda toplumsal cinsiyet kavramına dair sorgulamalar da artmış, eğitim dahil pek çok alanda toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmalarına yönelik eleştiriler güçlenmiştir. Sivil toplumun bu alandaki çalışmaları da daha çok sorgulanır hale gelmiştir. Son dönemde ise bazı kişi ve kurumlar tarafından toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimlerinin aile bütünlüğünü yıktığı gibi uç söylemler gündeme getirilmektedir. Yapılan görüşmelerde 2016 yılı itibariyle başlayan bu dalganın Mor Sertifika'yı da etkilediği belirtilmiştir. 15 Temmuz süreciyle birlikte Türkiye'de toplumsal cinsiyet eşitliğinde gelinen noktayı bir akademisyen şöyle değerlendirmiştir:.

156

"Şu anda toplumsal cinsiyete dair düzeltmeleri vs. de durdurdular. Yani gerçekten artık hızını almış bir tek parti iktidarı var...Yıllar içinde hayat bize zor günler gösteriyor. Dolayısıyla dönüşü olmayacak iyileşme olmayacak gibi geliyor. Bu alanda da bir tıkanıklık kesin gibi geliyor. Ders kitaplarında da sözde yapılmış 1- 2 değişiklik...Çünkü ilkokul 1.sınıf kitaplarından başladılar. Anne baba beraber ev işi yapan fotoğraflar koydular. Orayla kalacak. Hiçbir zaman lise kitaplarına o felsefe sosyoloji kitaplarına gelemeyecek o. Gelmiş olanları da geri döndürebilirler. Bir karanlık döneme girdik diye düşünüyorum o açıdan." (Görüşme 3)

Siyasi otoritelerin kendi ideolojileri ve ülke içinde değişen siyasi atmosfere paralel olarak eğitim politikalarına ve kadınların eğitimdeki yerine yön verdiğine dair ortaya konan tartışmalara, araştırmanın "Cumhuriyet Döneminden Bugüne Eğitimde Kadının Yeri" başlıklı bölümde detaylı olarak yer verilmiştir. Tekrar hatırlamak gerekirse, eğitim alanı devlet organları için her zaman mevcut politikalarını doğrudan yansıttıkları bir alan olmuş, bu alan içerisinde kadınların nasıl konumlandırıldığı ise yine aynı dönemde ihtiyaç duyulan toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin özelliklere bağlı olmuştur. Bu tespit, AKP'nin iktidarda olduğu dönem için de geçerli görünmektedir. Türkiye'de 2002 yılından bugüne süren tek parti yönetiminde AKP'nin, aslen kendi siyasi ideolojisinde benimsemediği toplumsal cinsiyet eşitliğine bazı dönemlerde daha ılımlı yaklaştığı görülmektedir. Araştırmanın önceki bölümlerinde de hakkında bilgi verilen ETCEP'i bu tespitin doğruluğunu gösteren bir örnek olarak ele almak gerekir. AB ortaklığında yürütülen ve 2014-2016 yılları arasında pilot çalışmaları tamamlanan ETCEP'in Türkiye çapında hayata geçirilmesi beklenirken, projenin 2019 yılında tamamen iptal edildiği görülmektedir. Son yıllarda ETCEP'in, çocuklara eşcinselliği öğretmek, aileyi ve toplumu yıkıma uğratmak gibi ifadelerle eleştirilmesinin karşısında MEB'in projenin sürdürülmesine yönelik bir aksiyon almadığı görülmektedir. Bu durumu, Türkiye'de yaşanan siyasi gelişmelerin ve iktidar partisinin halkın çoğunluğundan aldığı desteğin azalmasıyla birlikte oluşturduğu yeni söylemlerin etkisi üzerinden ele almak gerekebilir. Nitekim böyle bir

157

değerlendirme, bu araştırmanın sınırlarını aşacak bir çalışma yapılmasını gerektirir. Bu araştırma sınırları içerisinde ise ancak, Türkiye'de özellikle kadın hakları ve toplumsal cinsiyet meselesi hakkında yapılan kamu çalışmalarının, siyasi iktidarın gündemine bağlı olarak değişebilecek kadar hassas olduğu; fakat sivil toplumun her dönemde ihtiyaç duyulan bu alanlara yönelik eksikleri gidermek ve nitelikli çalışmalar üretmek için çalıştığı ve çalışmaya devam edeceği yorumu yapılabilir.