• Sonuç bulunamadı

1.1.4 Sermaye kontrolleri

1.1.4.1 Tobin vergisi uygulama ve etkinliği

Birçok iktisatçı tarafından parasal işlem vergisi ile aynı anlamda kullanılan ve 1970’li yıllarda Nobel ödüllü James Tobin’in çalışmalarından dolayı Tobin Vergisi olarak adlandırılan, parasal işlem vergisi, döviz piyasasında spekülasyonları caydırmak ve böylece döviz kuru kırılganlığını azaltmayı hedeflemektedir. Tobin vergisi ortaya atıldığı yıllarda, global piyasalarda günlük işlem hacmi 18 milyar dolar civarındayken pek dikkat çekmemiştir. Ancak 1980'li yıllarda sermaye hareketlerinde görülen hızlı artış - günümüzde bu hacim günlük olarak 1,5 trilyon dolara ulaşmıştır ve sonrasında sermayenin mobilitesi karşısında emek gücünün ve mal dolaşımının aynı hızda olmadığı anlaşılmıştır. Aynı zamanda, spekülatörlerin çok hızlı hareket ettiği ve ülkelerin faiz artırımına

gitmek zorunda kaldığı bir ortamda, sermayenin spekülatif hareketlerine bağlı yaşanan finansal krizler Tobin vergisini yeniden gündeme getirmiştir61.

Tobin vergisi en basit anlatımla döviz işlemlerine getirilen %0.1 ile %0.5 arasında vergilerdir62. Böylece kısa süreli sermaye hareketleri üzerindeki maliyet artacak ve spekülatif işlemler azalacaktır. Bu orandan daha düşük bir vergi uzun süreli sermaye hareketleri üzerinde de negatif bir etki yaratmayacaktır.

Tobin’in önerisi, spekülasyon maliyetlerini yükseltip, kısa vadeli veya gecelik spekülasyonlardaki kar elde etme olasılığını azaltmak amacıyla, uluslararası sermaye hareketleri üzerine yüksek oranda bir işlem vergisi getirilmesidir63. Böylece ülke ekonomisine spekülasyon yolu ile verilen zararlar azaltılıp, ülke merkez bankaları ulusal para biriminin değerini daha kolay koruyabilecek ve Tablo 2’de görülen literatür çalışmalarında hesaplanan miktarlarda vergi geliri elde edilebilecektir64 .

Tablo 2. Tobin Vergisi Hesaplanan Kazançları

Çalışmalar Varsayılan Vergi Oranı (yüzde)

Yıllık Vergi Kazancı (Milyon $)

Felix and Sau (1996) 0.25 290

Felix and Sau (1996) 0.10 140 – 180

D’Orville and Najiman (1995) 0.25 140

Frankel (1996) 0.10 170

Kaynak: Rajan, Ramkishen S. (2001) ” Revisiting the Case for a Tobin Tax Post Asian

Crisis: A Financial Safeguard or Financial Bonanza?”, citeseer.ist.psu.edu/451019.html (09.08.2005).

Not: Hesaplamalar yazar tarafından gerçekleştirilmiş olup tahmin edilen değerler Doğu

Asya ülkeleri için geçerlidir.

61Arıkboğa, Aysel (2004),"Tobin Vergisi" Önerisi”, www. istanbul. edu.tr/ iktisat/ maliye/

bulten7/ tobinvergisi.htm, s.1, (09.10.2006).

62 Felix, David (1995), Financial Globalizition Versus Free trade: The Case for the Tobin Tax,

UNCTAD Discussion Papers, No:108, s.41

63 Saraçoğlu, Fatih ve Şahan Özgür (2004),” Tobin Vergisi Ve Türkiye’de Uygulanabilirliği”,

http://www.sayistay.gov.tr/yayin/dergi/icerik/der55m4.pdf, s.73, (01.10.2005).

64 Burçak, Tülay ve Erdönmez, Pelin Ataman (1999), “Küresel Krizlere Yeni Yaklaşımlar”,

Doğu Asya’da baş gösteren finansal krizin, döviz değişim sisteminin ne kadar kırılgan olduğunu gösterdiğini belirten Tobin, döviz değişimleri üzerinden alınabilecek bir global verginin aşırı kırılganlık probleminin çözüm ihtimallerinden birisi olduğunu ifade etmiştir65.

Uluslararası sermayenin hızlı hareketlerini önlemeye yönelik Tobin vergisinin işleyişi iki yöntemle açıklanmaya çalışılmıştır.

a) Frankel Parite koşulu: Frankel’in (1996) görüşlerine dayanan bu

parite yaklaşımına göre ev sahibi ülkede vergi sonrası getiri yurtdışındaki getiriye eşit olmalıdır. Bu modele göre Tobin vergisi anapara ve faizi birbirinden ayırmak zor olduğu için hem anaparayı hem faizi vergilendirmektedir. Frankel modeline başlarken ilk kurduğu eşitlik;

1 + i* = 1 + i (1)

Burada i* yabancı varlıklardan beklenen getiri, i ulusal varlıklardan beklenen getiriyi ifade etmektedir. İşlem vergisi konulduğunda yabancıların yurtdışı beklentileri artacaktır. Ve yeni denklem;

(1 + i*) (1-t) - t = 1 + i (2) şeklinde yeniden yazılacaktır.

Bu denklemde t işlem vergisidir. Denklemi yurtdışı beklenen getiri oranına göre çözdüğümüzde;

i* = (i + 2t) / (1-t), (3)

yeni denklemimiz olacaktır. Frankel daha sonra modele yatırımın süresini (N) dahil edip 4 nolu denklemi elde etmektedir.

i* N = ( iN + 2t ) / (1-t), (4)

Son elde edilen denkleme göre ulusal faiz oranı %12 olan bir ülkede bir yıllık yabancı sermaye girişine %1’lik bir Tobin vergisi uygulandığında ülke faiz oranı %14.14’e çıkmak zorunda kalacaktır. Ancak yatırım süresi bir yıl yerine bir aya düşerse bu oran 12 misli fazla olacaktır.

65 Akdiş, Muhammet (2004a),” Kısa Vadeli Sermaye Hareketlerinin Yol Açtığı Finansal Krizler,

Bu yüzden Frankel’e göre Tobin vergisi kısa süreli yatırımları cezalandıracaktır66.

b) Davidson Yaklaşımı:

Frankel’in modelinin eksikliği sermaye sahiplerinin yatırım kararlarında döviz kuru değişikliklerini de hesaba kattıklarını modele koymamasıdır. Bu yüzden Frankel’den daha farklı olarak Davidson Tobin vergisinin sermaye hareketlerine uygulamasını modellemektedir67. Davidson’un modeli de ilk olarak

(1 + iy) * (p1 / p0) = (1 + i),

şeklinde basit bir denklemle başlamaktadır. Burada, p1 yabancı varlığın dönem sonu beklenen fiyatı, p0 ise dönem başı yabancı varlık fiyatı, iy yabancı varlığa beklediği süre içinde ödenen faizdir.

Bu modelde yabancı varlıktan aylık %3.03 bir faizle (iy) bir yıllık %36.36 bir getiri elde edilirken, sermaye kaybı veya kazancı (p0=p1)yoktur. Eğer ülke parasında %2.3 lük bir değerlenme olursa bu sefer ödenecek faiz %1 olacaktır. Böylece döviz kurunun değerlenmesi Tobin vergisinin %1’lik caydırıcı etkisini ortadan kaldıracaktır. Bu yüzden Davidson’a göre 1994–1995 Meksika peso ve 1997 Thai Baht krizlerinde uygulanacak %1’lik bir Tobin vergisi uluslararası sermaye hareketleri dalgalanmalarının olmasını engelleyemeyecekti68. Davidson ve Frankel modellerinin uygulanmasındaki farklılıklar olduğu gibi, sermaye kontrolleri ve gelişmekte olan ülke ekonomileri açısından faydaları iki farklı görüş bulunmaktadır. Bunlardan ilki, sermaye kontrollerinin büyümeyi olumsuz etkilediğini diğeri ise olumlu etkilediğini savunmaktadır. Bretton Woods Sisteminin yıkılmasından sonra serbest finans piyasası ve dalgalı kur uygulamalarının getirdiği problemleri ortadan kaldırabilmek için ortaya atılan Tobin vergisini savunanlara göre bu vergi, kırılganlığın azaltılması ve spekülatif hareketlerin önlenmesi açısından en iyi ikinci politika aracıdır. Neoklasik görüşe göre, sermaye kontrollerinin büyüme üzerindeki etkisi iki şekilde gerçekleşmektedir. Birinci etki, sermaye hareketleri üzerindeki kontrollerin

66 Terzi, Andrea (2003),” Is A Transactions Tax An Effective Means to Stabilize The Foreign

Exchange Market?”, http://www.unibg.it/dati/bacheca/654/7143.pdf, s.6, (22.01.2006).

67Haberer, Markus (2003),” Some Criticism Of The Tobin Tax”, http://cofe.uni-konstanz.de/

Papers/ dp03_01.pdf, s.8, (01.02.2005).

kaldırılmanın gelişmekte olan ülkelerin yeni sermaye hareketlerini ülkelerine çekmeleri ve böylece yatırımlara yol açacak tasarruf artışına olumlu katkı yaparak büyümeyi arttırmasıdır. İkinci olarak ise, sermayenin sınırlar arası serbest dolaşımı, yatırımcıların portföylerini farklılıklaştırarak risklerini dağıtmalarını sağlayacaktır.

Bu görüşler Ortodoks iktisadi teorisine benzer görüşler olmakla birlikte, serbest piyasa görüşünün engellenmesi, kaynakların etkin kullanılmasını engelleyecektir. İşte parasal işlem vergileri de bu tip bir engellemedir. İşlem vergilerinin sermayenin maliyetini arttıracağını savunan bu görüşe göre finansal arbitraj bir dengeleme aracıdır. Ayrıca sermayenin serbestliğini savunanlara göre dünyada sermaye kontrollerinin uygulanmasına örnek olarak gösterilen Şili ve Malezya deneyimleri hariç, sermaye kontrollerinin başarılı olmamıştır.

Tobin vergisine karşı çıkanlara göre böyle bir vergi uygulamak işlem maliyetlerini arttıracaktır. Tablo 3 Tobin vergisi uygulandıktan sonra sermaye çekmek için önerilecek faiz oranlarını göstermektedir. %1’lik bir Tobin vergisinin etkin olması için sermaye hareketlerini çekmek için %10’luk bir faiz getirisi sunmalıdır. Böylece banka ve sermaye hareketleri arasındaki ilişkide zayıflayacaktır69.

Tablo 3. Tobin Vergisi Sonrası Faiz Durumları

Yatırım Süresi Yatırım Çekmek İçin Gerekli Faiz

1 yıl %11

1 ay %22

1 hafta %62

1 gün %260

Kaynak: Frankel’in hesaplamalarına dayanmaktadır.

Not.Hesaplamalar %10 faiz oranı uygulayan ev sahibi ülkede % 1 Tobin vergisi uygulanmasının etkilerini kapsamaktadır.

69 Patomaki, Heikki (1999),” How to Make it Real Towards a Socially Responsible and

Democratic System of Global Governance”, www.upi-fiia.fi/document.php?DOC_ID=70,s. 57, (23.11.2006).

Teorik açıdan sıralanan bu olumsuz eleştirilere ek olarak Tobin vergisinin ülkeler açısından önerildiği biçimiyle yaygınlaşamamasının iki temel nedeni bulunmaktadır70.

(1) Verginin uygulanmaya konulması nedeniyle ortaya çıkabilecek geçici nitelikteki olumsuz etkilerden çekinen ülkelerin liderlik etmekten ve inisiyatif almaktan kaçınması ve (2) vergiye konu teşkil eden muameleleri gerçekleştirenler vergi dışı kalması, yeni enstrümanlar (özgün türev ürünleri) yaratarak ya da vergi cennetlerini kullanarak vergiden kaçmaları71. Tobin’in eleştirilerinde Friedman’ı dahil eden görüşe göre spekülatörler, döviz kuruna istikrar kazandıran piyasa katılımcılarıdır ve serbest piyasaya müdahale, fiyatların piyasa koşullarında belirlenmesini engelleyecektir.

Tobin vergisini destekleyen Keynesyen görüşlere göre ise spekülatörlerin amacının piyasanın doğal işleyişinin devamlılığı değil piyasayı beklentileri manipüle ederek piyasayı baltalamak olduğunu söylemektedir. Bu görüşü destekleyen Dornbusch ve Frankel (1987) Tobin vergisinin kısa süreli sermaye hareketlerine istikrar kazandıracağını savunmaktadırlar 72.

Neoklasik görüşün temel eleştirisi, geniş çapta sermaye akışlarının finansal krizlere yol açmasını dikkate almamasıdır. Neoklasik görüşün en büyük eleştiricisi olarak Dani Rodrik, finansal piyasaların krizlere karşı hassas olmasının nedenlerini şöyle sıralamaktadır. İlk olarak, finansal piyasalarda mevcut asimetrik enformasyon, riskli projelere kredi verilmesine yol açmaktadır. İkinci olarak, uzun dönem varlıklar ait kısa dönem borçlar ülkelerin finansal panik ve banka iflasları yaşamalarına yol açmaktadır.

Üçüncü olarak, finans piyasalarının dış dünyadaki gelişmelere karşı aşırı duyarlı olması, krizlerin yaşanmasına neden olmaktadır. Son olarak ise, finansal

70 Binger, Albert (2003), “Global Public Goods and Potential Mechanism for Financial

Availability”, http://www.un.org/esa/policy/devplan/al_binger.pdf, s.18, (04.01.2007).

71Akdiş, Muhammet (2004b),” Sermaye Hareketleri Finansal Krizler ve Türkiye”, Pamukkale

Üniversitesi,s.4

varlık fiyatları beklentilere dayandığı için piyasadaki spekülasyonlardan dolayı finansal piyasalarda fiyatlar anında şişmektedir73.

1990’lı yıllar sürecinde sermaye hareketlerine kontroller koyan ülkelere önemli örneklerden biri Şili’dir. Şili’nin 1988–1990 yılları arasında sermaye hareketlerine karşı serbest politikalar uygulamaya başlamasıyla önemli miktarda yabancı sermaye çekmiş, buna rağmen daha sonra Şili Merkez Bankası 1991’de sermaye hareketleri üzerine %20 oranında kazançsız rezerv zorunluluğu (KRZ) getiren bir politika uygulamaya başlamıştır. Şili’nin uyguladığı vergi sermaye girişleri üzerinde ex-ante, sermaye çıkışları üzerinde ise ex-post niteliğindedir. Şili’de uygulanan uluslararası sermaye hareketleri üzerine koyulan kontroller, sermaye hareketlerinin vadesini orta ve uzun döneme çıkarmış, ancak sermaye akışları ve döviz kuru için etkisi çok olmamıştır. Bunun nedeni olarak şirketlerin, bu vergi sisteminden kaçmayı başaran politika uygulamaları olarak gösterilmektedir. Ayrıca, Soto ve Valdes-Prieto yaptıkları çalışmada, Şili’ de yapılan sermaye hareketleri üzerindeki kontrollerin, sermaye girişlerini etkilemediği sonucuna varmışlardır74.

Gallego, v.d. (2003) Şili’de uygulanan kontrollerin, potansiyel fayda ve maliyetlerini şöyle sıralamaktadır75:

KRZ’nin potansiyel faydaları:

9 Bağımsız Para Politikası: KRZ yabancı sermayeye karşın, Şili Merkez Bankası para politikasını daha bağımsız kılmıştır.

9 Reel Döviz Kuru: KRZ’nin kısa dönemde reel döviz kuru değerlenmelerini azaltacağı beklenmektedir. Ancak Şili uygulaması reel döviz kurlarını etkilememiştir.

73 Satyanath, Shanker ve Berger, Daniel (2006),” Capital Controls, Political Institutions, and

Economic Growth”, http://www.jhfc.duke.edu/ducis/GlobalEquity/pdfs/attnycef.pdf, s.6, (23.11.2006).

74 Edwards, Sebastian (1999),” International capital flows and emerging markets: amending the

rules of the game? “ideas. repec. org/a/fip/fedbcp/y1999ijunp137-171n43.html,s.17, (24.10. 2006).

75 Gallego, Francisco, vd. (2003), “Capital Controls in Chile: Effective? Efficient?”,

9 Dış Borçlar: KRZ uygulaması, dış borçların miktarını geçiş süreci içersinde azaltmıştır.

9 Sermaye Girişlerinin İçeriği: KRZ sonrası uzun dönem sermaye girişlerinde artış gözlenmiştir.

KRZ’nin potansiyel maliyetleri:

9 Finansal Kayıplar: KRZ uygulamaları sonrası sermaye hareketlerinde görülen düşüş yabancı rezervlerde GSYİH’nın %0.5 kadar azalma meydana getirmiştir.

9 Kaynakların Verimsiz Kullanımı: KRZ ulusal faizlerde bir yükselmeye yol açtığı için bankalar üzerindeki denetim daha çok artmıştır. Böylece bankalar kısa süreli yatırım projeleri gerçekleştirilmemiştir.

9 Yatırım ve Büyüme: KRZ sonrası uygulanan yüksek faiz oranları yatırımların azalmasına, böylece büyümenin 1990 öncesiyle karşılaştırıldığında sadece %0.5 olarak artmasına yol açmıştır.

Doğu Asya Krizi boyunca sermaye kontrolü uygulayan diğer bir ülke, Krugman tarafından da desteklendiği için daha çok dikkat çeken Malezya olmuştur. Piyasa odaklı uygulamalarda bulunan Şili’nin tersine Malezya, kanuni kontroller uyguladığı için uluslararası sermaye akımları üzerindeki etkisi daha başarılı olmuştur. Malezya’da uygulanan kontroller sonrası sermaye girişi ülke ekonomisinde 12 aylık bekleme sürecine tabi tutulmuştur76. Malezya’da 1998’de uygulanan kontroller sermaye çıkışı ve ringit (Malezya ulusal parası) üzerinden kıyı bankacılığının yapılmasını engelleme yönünde gerçekleşmiştir.

Şili’de olduğu gibi Malezya’da da kontrollerin başarısı üzerine çeşitli yorumlar yapılmıştır. Kaplan ve Rodrik’e göre kontroller sonrası ekonomi rayına oturmuş, kıyı bankacılığı ve buna paralel olarak kayıt dışı ekonomiler son bulmuş ve para politikası üzerinde daha güçlü olunmuşken77, bazı iktisatçılar Malezya’nın bu olumlu ekonomik performansı sermaye kontrolleri uygulamadan da başaracağı

76Dodd, Randall (2005),” FPF Primer on Capital Controls”, http://www. financialpolicy. org/

fpfprimercapcontrol.pdf (20.08.2006).

77 Epstein, Gerald, vd. (2003),” Capital Management Techniques In Developing Countries: An

Assessment of Experiences from the 1990's and Lessons For the Future”, http:/ /www.g24. org/

yönünde tespitlerde bulunmuşlardır. Ayrıca Johnson ve Milton (2001) da, bu tip uygulamaların politik kayırmaya yol açtığını ve siyasi açıdan güçlü firmaların kontrollere tabi olmadığını söylemektedirler78.

Kawai (2003) Malezya’nın sermaye kontrolleri performansını aşağıdaki kriterleri baz alarak şu şekilde sıralamıştır:

9 Para Politikası Bağımsızlığı: Uygulanan sermaye kontrolleri kıyı bankacılığı işlemlerini sonlandırmış, kısa süreli sermaye hareketleri üzerinde spekülasyon gücünü azaltmıştır. Ayrıca kontroller öncesi Malezya interbank üç aylık faizler % 7.75’ten, %3.15’e düşmüştür. 1998 sonrası bankaların ve finansal kuruluşların borçlanma oranları %4- 5 oranında azalmış, rezerv karşılık oranı % 13.5’tan %4’lere düşmüştür.

9 Sermaye Hareketleri Üzerindeki Etkisi: 1999–2000 yıllarında koyulan kontrollerin portföy hareketleri üzerindeki etkisi zayıf olmuştur. Çünkü Malezya’dan Doğu Asya krizi etkisiyle kontroller uygulanmadan önce 10.4 milyar $ sermaye kaçışı yaşanmıştır. Malezya’da 1996 yılı cari açık -4.4 milyar $ iken 2002 yılında 8 milyar $ fazla vermiştir. Ancak Malezya’daki cari fazla sadece sermaye kontrollerine değil A.B.D ekonomisinin yatırım ve tasarruf oranlarındaki değişime ve uluslararası yatırımcıların Doğu Asya ekonomisindeki yatırım fırsatlarında yararlanma isteklerine de bağlıdır. Malezya’nın da aralarında bulunduğu Doğu Asya ülkeleri 2002 yılında yaklaşık 180 milyar $ rezerv miktarına sahiptirler79. 9 Büyüme ve Yatırım: Kaplan ve Rodrik (2001) Dornbusch (2001)

Malezya ekonomisinin 1999’da % 4,7 büyümesine rağmen bu büyümenin kontrollerin olmaması durumunda daha fazla gerçekleşebileceğini savunmaktadırlar.

78 Yeyati, Eduardo Levy (2002), “Finanzas Internacionales”, http:// 200.32.4.58/ ~ely/ FI_

Integracion. pdf , s.51,(20.08.2006).

79Sargen, Nicholas (2007), “Playing Emerging Asian Currencies”, http:// www. fortwashington.

Yine bazı iktisatçılara göre, Bakan Mahathir’in politik hedeflerinin ağır basmasından dolayı, IMF politikalarını kabul etmediği söylenen ve sermaye hareketlerine vergi koyan Malezya, Sime Bank, Renong ve Konsortium Perkapalan Berhad gibi iktisadi teşekküllere devlet güvencesi vermiştir80. Bu yüzden kontroller sonrası güçlü siyasi bağlantılar kaynakların etkin dağılımını engelleyerek belli başlı firmalara yönlendirildiği belirtilmektedir81.

Sonuç olarak iktisatçılar, uluslararası sermaye hareketleriyle ilgili politikaların zorluğu hakkında hem fikirdirler. Borç ve alacaklı ülkeler arasında güçlü olmayan bir finans piyasası söz konusu olduğunda, istikrarsız yabancı sermaye hareketleri, önemli ekonomik krizlerin çıkmasına yol açabilir. Birçok iktisatçı, piyasa ekonomisine yönelik reformların, ulusal finans piyasasında güçlü bir denetim mekanizması olmadan yabancı sermaye hareketleri üzerindeki kontrollerin kaldırılmasının sakıncalı olacağının altını çizmişlerdir. Ancak sermaye hareketleri üzerindeki kontroller, gerekli makroekonomik düzenlemeler yapıldıktan sonra aşamalı olarak kaldırılmalıdır. Bu konuda en başarılı olarak kabul edilen Malezya bile, günümüzde sermaye hareketleri üzerindeki kontrollerini, döviz kurunda değerlenme yaratabilme adına yumuşatmaktadır. Asıl çözüm güçlü ve istikrarlı makroekonomik politikalar ve katı döviz kuru uygulamaları terk edilmesi, bankalar üzerinde ahlaki tehlike ve yolsuzluk sorunları çözülmesinden sonra yabancı sermaye hareketlerinin ülke ekonomileri için daha etkili olacağıdır.

Tobin vergisinin uygulanabilirliği ve faydaları tartışmaları üzerine son noktayı yine Tobin ve Akyüz’ın söyledikleri koymaktadır: “Asya krizinden sonra kendisine yöneltilen, “Eğer Tobin Vergisi uygulansaydı Asya Krizi engellenebilir miydi” sorusuna Tobin şöyle cevap veriyordu: “ Elbette başka şeylere de ihtiyaç vardı. Bankacılık sistemini ve menkul kıymetler piyasalarını yeniden yapılandırmak gerekmekteydi. Ayrıca, sabit kur sistemi yanlış bir uygulama olmuştur.” 82. “Tarihsel deneyimler ve veriler; temel para ve maliye politikaları

80 Young-Chul, Kim (2003), “Understanding The Silence Amid Turmoil: The Tobin Tax and East

Asia”,http://www.globalpolicy.org/socecon/glotax/currtax/2003/0116eastasia.htm 12.02.2007).

81 Johnson Simon ve Mitton Todd (2001),” Cronyısm And Capıtal Controls: Evıdence From

Malaysıa”, http://www.nber.org/papers/w8521.pdf , s.24, (13.02.2007).

82 Akyüz, Abdullah (2002),” İki İktisatçı Bir Konferans”, İktisat, İşletme ve Finans, Yıl 17: 193,

kötü olursa, sermaye hesabı kontrolleri ve düzenlemelerin bir işe yaramayacağı açıkça görülmektedir” 83.

1.1.5. Finansal liberalizasyon ve uluslararası sermaye hareketlerinin faydaları & maliyetleri

Neo-klasik teori tarafından da desteklenen liberalizasyon uygulamaları, gelişmekte olan ülkelerde 1970 sonrası hız kazanmıştır84. Küreselleşme ile birlikte uluslararası sermaye hareketleri daha verimli/karlı alanlara doğru hareket etmekte böylece yatırımcılar sürekli kar peşinde koşmakta gelişmekte olan ülkelerde tüketim ve yatırım imkanlarını arttırarak büyümelerini sürdürmeye çalışmaktadırlar. Ancak daha sonra ortaya çıkan finansal krizlerle birlikte, ekonomi literatüründeki önemli tartışmalardan biri, uluslararası finansal liberalizasyon uygulamaları sonrası “göreceli yoksul ülke ya da bölgelerin, gelişmiş ülke büyüme oranına sahip olup olmayacağı”dır. Neoklasik büyüme modeline göre ekonomiler, başlangıç değerlerinden bağımsız olarak ortak bir durağan-durum dengesine yakınsarlar.

Bu değer bir durağan-durum büyüme oranıdır. Bunu sağlayacak olan da, fiziksel sermayenin azalan getiriyle çalışıyor olmasıdır85.

83 Akyüz, Yılmaz (2004),” Finansal İstikrarsızlığın ve Şokların Yönetimi”, İktisat, İşletme ve

Finans Yıl 19: 221, s.19

84 Smaghi Lorenzo Bini (2005), “Financial globalization and integration: What’s next? A forward-

looking perspective”, http:// www. ecb.int /press/key/date/ 2006/html/sp060718_1.en.html, (04. 11. 2006).

85Ateş Şanlı (1996), “Ekonomik Büyüme Yaklaşımlar ve Yakınsama Sorunu”, idari. cu.edu.tr

Şekil 3. Gelişmekte Olan Ülkelere Sermaye Akışı

Kaynak: Bismut, Claude (2006), ““Long-Run Growth and International Saving Flows” www.oecd.org/dataoecd/58/37/35936369.ppt (12.12.2006).

Neoklasik teorinin söylediği gibi, şekil 3’ dede görüldüğü üzere sermaye hareketleri fazlası gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere doğru sıfırlanıncaya kadar hareket etmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelere göre daha hızlı büyüyeceği anlamına gelen yakınsama teorisi birçok ampirik çalışmanın da temel konusu olmuştur. Steve Dowric ve Duc-Tho N guyen (1989) OECD ülkeleri arasında pozitif bir yakınsama ve Baro, Sala-i Martin (1991,1992b) ise A.B.D, Avrupa Bölgesi ve Japonya için yakınsama oranını %2 civarında hesaplamışlardır. Buna karşı Romer (1987) ve Rebelo (1981) ise gelişmekte olan ülkelerde yakınsama izine rastlamadıklarını belirtmişlerdir86.

Sermaye piyasası liberalizasyonu ve büyüme ilişkisi üzerine yapılan araştırmalarda ise Bekaert, Harvey ve Lundblad (2003) sermaye piyasasının liberalizasyonun sermayenin maliyetini azalttığını, yatırım artışına yol açtığını ve büyümeyi arttırdığını göstermişlerdir87 ( kriz dönemleri hariç). Chari ve Henry (2004)’ nin yaptığı çalışmalar ise, firmaların hisse senetlerini dış dünyaya açarak daha likit olmalarının daha çok yatırımcıyı ülkeye çekmelerine neden olduğu yönündedir88.

86 Baro, Robert J, vd. (1992), “Capital Mobility in Neoclassical Models of Growth”

ideas.repec.org/p/nbr/nberwo/4206.html,s.103, (08.12.2006).

87 Bekaert, Geert vd. (2003)” Liquidity and Expected Returns: Lessons from Emerging Markets”,

http://www.kelley.iu.edu/clundbla/liquidity_Sept_8_2003.pdf (23.11.2006).

88 Chari Anusha ve Henry Peter (2004),” Capital Account Liberalization, Risk Sharing and Asset

Uluslararası finansal liberalizasyonun faydaları ve maliyetleri bireysel yatırımcılar ( uluslararası risk farklılaştırılması gibi) ve liberalizasyon sürecini başlatan ülkeler açısından farklılık göstermektedir.

Benzer Belgeler