• Sonuç bulunamadı

Dar anlamda ödemeler dengesi, belirli bir dönemde ve genellikle bir yıl içersinde yerleşiklerle yabancılar arasında meydana gelen işlemlerin kaydını ifade etmektedir174. Ödemeler dengesi, cari hesap ve sermaye hesabı olmak üzere iki temel kısma ayrılmakta, cari ödemeler hesabı mal ve hizmet ticaretiyle transfer ödemelerinden sermaye hesabı ise yabancı borç ve rezervlerle sermaye yatırımlarından oluşmaktadır 175

İkili ticaret ilişkilerinde cari hesap fazlasına sahip ülke, açık veren ticaret ortağına göre parasında bir değerlenme yaşayacaktır. Bu yüzden cari fazlaya sahip ülke ticaret ortağının parasıyla daha az ticaret yapar arz ve talep denge kanuna göre açık veren ülkenin parasıyla ticaretin azalması bu ülkenin mallarının fiyatlarını düşürecektir. Tam tersine açık veren ülkede fazla veren ülkenin mallarının fiyatı artacaktır 176.

Geniş anlamda bir ülkenin belirli bir zaman dilimi içindeki ödemeler dengesi ise yerleşiklerin yabancı ülkelerin gelir veya üretimleri üzerindeki haklarındaki artış ile yabancıların yurt içi gelir veya üretim üzerinde benzer şekilde sahip oldukları haklar artışı arasındaki fark olarak tanımlanmaktadır177. Bu

tanımdan yola çıkılarak, ödemeler dengesi hesabını yalnızca ihracat ve ithalat arasındaki fark olarak değil, bu farka yabancı varlıklardan kaynaklanan net sermaye kazancını da ekleyerek oluşturmak gerekir178.

174Fieleke Norman S. (1996),”What Is the Balance of Payments?’’, http://www. bos.frb.org/

economic/ special/balofpay.pdf, s.1, (17.04.2007).

175 IMF (1999), World Economic Outlook, www.imf.org/external/pubs/ft/weo/1999/01/ , s.1,

(12.11.2006)

176 Kenen, B. Peter (2000), The International Economy, Fourth Edition, Cambridge Press,s.287 177 Maurice, Obstfeld ve Kenneth, Rogoff, 1996. "The Intertemporal Approach to the Current

Account," NBER Working Papers 4893, National Bureau of Economic Research, Inc

Cari açığın nedenlerini araştıran farklı yaklaşımlar şöyle sıralanmaktadır179:

Dönemler arası tüketim yaklaşımı: Sachs (1981), Obstfeld (1982), Svensson/Razin (1983) and Frenkel/Razin (1987)’nin çalışmalarına dayanan yaklaşıma göre, cari açığın nedeni tüketici ve firmaların cari işlemler dengesi, verimlilik artışı, hükümet harcamaları, faiz oranları gibi değişkenler hakkında beklentileri doğrultusunda, dönemler arası optimisazyon yapmalarıdır.

IMF’in makroekonomik denge yaklaşımı: Laursen/Metzler (1950) ve Mundell (1962)’in yapmış olduğu çalışmalara dayanan bu yaklaşıma göre denge döviz kuru iç ve dış dengenin uyumunu göstermektedir.

Esneklik yaklaşımı: Sermaye hareketlerinin olmadığı ekonomilerde cari açığın nedeni fiyat hareketleri olarak görülmektedir.

Toplam harcama yaklaşımı: Alexander (1952)’e dayanan çalışmalara göre ise, dış ticaret açığının nedeni üretim düzeyi ve toplam harcama düzeyindeki dengesizliktir.

Gelişmekte olan ülkelerde finansal liberalizasyon uygulamaları sürecinde meydana gelen krizler, cari açıkların nedenlerinin anlaşılması gereğinin önemini yeniden gündeme getirmiştir. Zira gelişmekte olan ülkelerde cari hesap açığı ülkenin ulusal tasarrufuyla destekleyemediği büyümeyi göstermektedir180. Ancak, cari hesap açığı bununla birlikte ulusal tasarruf yatırım ve yabancı borçlar arasında negatif ilişkinin de bir sinyalidir.

Uluslararası sermaye hareketlerinin ödemeler dengesi üzerindeki etkileri geçen süreçle birlikte farklılık gösterebilir. İlk olarak uluslararası sermaye girişlerinin artması, ödemler bilânçosu üzerinde olumlu bir etki yapar. Giren

179 Herrmann Heinz ve Jochem Axel (2005), “Determinants of current account developments in

the central and east European EU member states consequences for the enlargement of the euro area”, ideas.repec.org/p/zbw/bubdp1/4226.html, s.7, (23.03.2006).

180 CA = SP + SG – I, cari açık (CA) tasarrufların (S) karşılayamadığı yatırımlar (I) olarak

sermaye miktarınca ödemeler bilânçosunun sermaye hesabına gelir kaydedilir. Ancak devam eden süreçte, uluslararası sermaye girişi döviz kurunda değerlenmeye yol açacağından ihraç mallarının fiyatı dış piyasada göreceli olarak artacaktır. Son olarak pahalı hale gelen ihraç malları, ihracat gelirlerinde bir azalma meydana getirecektir. Bununla birlikte uluslararası sermaye hareketleri girişinin tüketim harcamalarını arttırması durumunda ve kurdaki düşmeye bağlı olarak ithal malları talebinde bir artış yaşanacaktır181.

Cari işlemler açığına nelerin neden olduğunu kestirebilmek zor olmakla birlikte, eğer bu açık tüketimden kaynaklanıyorsa (kamu ve özel harcamalar) ülke açığını finans etmekte zorlanacaktır. Ancak açığın nedeni eğer ithal malların alımıyla ilgiliyse o zaman yeni mallar ilerde kazanç sağlayabilecektir. Ve bu gelir geriye dönük açığın kapatılmasında kullanılabilecektir.

Şekil 7. Cari Açık ve Uluslararası Sermaye İlişkisi

Kaynak: Alabbadi ve Sağlam (2007),” The Economic Performance of Turkey”, www.econ.uiuc.edu/~seppala/econ522/AhmedO7.ppt (23.11.2006).

Ancak gelişmekte olan ülkelerde yaşanan krizlerde sermaye hareketlerinin genellikle bankalar aracılığıyla tüketimi arttırdığı görülmektedir. Cari açık tek başına bir kriz faktörü olmasa da bu açığın düşük kur, hammadde ve tüketim malı ithalatını arttırması kriz göstergesi olara gösterilmektedir182. Yine

181 Arpak (2001), a.g.m., s.37

182Korkmaz Esfender (2005) “Cari Açık Acıtmaya Başladı”, http://www. esfenderkorkmaz.

com/ cari%20acik%20acitmaya%20basladi.htm (14.04.2006). Gevşek para ve Maliye Politikaları + Sabit veya Endeksli Döviz kuru Rejimi 9 Ulusal Talepte Aşırı Artış 9 Ulusal parada değerlenme 9 İstikrarsız Büyüme Oranları 9 İktisadi Belirsizlik 9 Cari Açıklar Negatif Beklentiler + Ulusal ve Dış şoklar Döviz Talep Artışı Döviz Rejimine

kriz literatüründe genel kanı gelişmekte olan ülkelerde cari açığın verimlilik ve talepteki şoklara karşı bir tampon görevi üstlendiği yönündedir 183.

Ödemeler Dengesi Hesapları İlişkileri

Cari İşlemler Açığı => Sermaye Hesabı Fazlası + Resmi Rezervler Azalışı Cari işlemler fazlası => Sermaye Hesabı Açığı + Resmi Rezervler Artışı,

Cari işlemlerdeki açıklar sermaye hesabındaki fazlayla dengelenir184. Bu ikisinin neti ödemeler dengesini oluşturacaktır. Politika yapıcılar cari hesabı kapatacak sermaye akışlarının bileşimine dikkat etmelidirler. Çünkü eğer sermaye hesabı fazlaysa bu durum ekonomi için mutlaka iyi bir gösterge olmayabilir. Çünkü sermaye akışları içersinde kısa süreli sermaye akışları hızlı hareketleri sonucu makro ekonomideki görüntüyü değiştirebilir. Bu yüzden eğer ülke cari açık veriyorsa teoride ülkeyi hemen terk etmesi daha zor olan doğrudan yabancı yatırımlarla açığın kapatılması tavsiye edilmektedir.

Gelişmekte olan ülkeler finansal serbestleşme sürecinin başlamasıyla birlikte iktisadi kalkınmalarını sağlayabilmek ve büyümelerini hızlandırmak amacıyla yüksek cari açıklar vermek zorunda kalmışlardır. Kalkınmanın başında ülkeler katma değeri ve fiyatı yüksek makine ve teçhizat gibi ürünleri ithal etmek zorunda kalırken ihracatları düşük kalmıştır. Buda kaçınılmaz olarak büyük ticari açıkların oluşmasına neden olmuştur.Bir ülkenin ödemeler dengesi üzerindeki denge veya dengesizlik, ülkenin ödemeler yükündeki iyileşmeleri ya da bozulmaları yansıtır, dolayısıyla da çoğu zaman ülkelerin ekonomik performanslarının bir göstergesidir185.

Ancak uluslararası sermaye hareketlerinin tüm bu olumsuz etkilerine rağmen Chinn ve Prasad tarafından yapılan ampirik çalışmalarda cari açıkların nedeni olarak, gelişmekte olan ülkelerin açık ekonomi politikaları uygulamaları değil kamu açıkları, net yabancı varlık borçları ve makroekonomik belirsizlik

183Calderon Cesar, v.d., (1999), “Determinants of Current Account Deficits in Devoloping

Countries”, Central Bank of Chile-Working Papers, 51, s.2

184Yazıcıoğlu, Adil (2007), “Türkiye’de Yabancı Sermaye”, http://www. vergidegundem. com/

publication_paper.asp?publication_paper_id=20 (03.02.2007).

olarak gösterilmektedir 186. Cari açıkların nedenlerini araştıran diğer çalışmalarda Calderon (2002) ve Özmen (2005) krizin nedenleri olarak yönetişim biçimini, uluslararası finansal sistemin temel günahını, borç öde[ye]meme geçmişini, finansal gelişmişlik düzeyini, para politikası kredibilitesini ve ülke büyüklüğünün cari açık üzerine etkilerini ampirik olarak incelenmiştir. Sonuçlar, ülkelerin cari açık sürdürebilme yetenekleri, iyi yönetişim ve makroekonomik istikrarın krizin çıkmaması yönünde olumlu, temel günahın187 ise olumsuz yönde etkilediğini tespit etmişlerdir.. Bu çalışmalarda dikkat çekilen husus gelişmekte olan ülkelerin çekinmeleri gereken cari açıktan daha çok yapısal kırılganlığın sürdürülmesi olgusu olduğudur188.

Grafik6. Gelişmekte Olan Ülkelerde Cari Açık Hesabı (Milyar, $)

Kaynak: World Bank (2003-2007), Global Development Finance: Building Coalitions

for Effective Development Finance. April, Washington, D.C. http://www.worldbank.org

Gelişmekte olan ülkelerde 1995–97 yılları arasında cari açık ortalama 81 milyar $ iken, 1998 de Doğu Asya ve Rusya krizleri ve Latin Amerika’ sonrası yeniden oluşturulan politika uygulamaları sonucu 53.6 milyar $ a düşmüştür.

186 Chinn, Menzie ve Prasad, Eswar S. (2000), “Medıum-Term Determınants Of Current Accounts

In Industrıal And Developıng Countrıes: An Ampirical Exploratıon”, http://www. nber.org/

papers/w7581.pdf, s.26, (08.09.2006).

187 Eichengreen ve Hausmann (2003) ‘de “temel günahı” uluslararası finansal sistemin çok az

ülkeye kendi parasıyla borçlanmaya izin vermesi olarak ifade etmektedirler. Bu sebepten dolayı sermaye akışlarının tersine dönmesi durumunda finansal kırılganlığa neden olacaktır.

188 Özmen, Erdal (2004), “Cari Açık ve Ekonomi Politikaları Üzerine”, İktisat, İşletme ve

Finans, 223,s.560 -50 0 50 100 150 200 250 300 350 400 450 500 1991 1995 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 Cari Açık

Ancak 2001 sonrası, gelişmekte olan ülkelerde tasarruf artışları yaşanmış ve buna A.B.D’nin cari açıklarında artışla birlikte uluslararası sermaye hareketlerinin bu ülkeden çıkıp gelişmekte olan ülkelere yönlenmesiyle birlikte bu ülkelerin sermaye hesap dengeleri artmış ve böylece cari açık miktarları da yükselmiştir. Örneğin 2006 yılında Latin Amerika ve Asya ülkeleri uluslararası sermaye girişlerine bağlı olarak cari açık miktarları GSYİH’larının sırasıyla %1.2 ve %4’üne ulaşmıştır189.Bunun nedeni 2001 sonrası ABD’nin resesyona girmesi ve dünyada görülen likidite bolluğunun gelişmekte olan ülkelere yönlenmesi gösterilmektedir.

2.1.5. Kamu politikası üzerine etkisi

Gelişmekte olan ülkelerde istikrarsız büyümenin ve yaşanılan finansal krizlerin diğer büyük bir nedeni olarak bütçe açıkları gösterilmektedir. Bütçe açığı, iktisadi birçok teori tarafından incelenmiştir. Klasik iktisatçılar, bütçenin denk olması gerektiğini, açık bütçenin enflasyona neden olacağını belirtmişlerdir190. Kaynak dağılımını değiştirmeyen makul orandaki vergilerin en iyi vergi sistemini teşkil edeceğini ileri sürmüşlerdir. Ancak Keynes, denk bütçenin enflasyonu düşüreceğini, işsizliği artıracağını belirtmiştir. Keynes, bu görüşlerini 1929 iktisadi kriz şartlarında likidite tuzağına göre açıklamıştır. Likidite tuzağında faizi düşüşünü sürdürmek mümkün olmadığından para politikası etkisiz olacaktır191. 1930'lu yıllarda ABD'de yaşanan likidite krizi sonrası para politikaların yetersiz kalmasından dolayı kamu harcamalarına dayalı bütçe açığı politikaları uygulanmış böylece talep artışı sağlanmaya çalışılmıştır. Devlet yoluyla ekonomideki tasarruf fazlası borçlanılmış, bütçe açığı vererek yatırımlara kanalize edilmiştir.

189 Aglietta Michel, v.d.,(2005),” World Growth And Internatıonal Capıtal Flows In The Xxıst

Century”, www.tcf.or.jp/data/20051121-22_Michel_Aglietta.pdf, s.3, (29.09.06).

190Topçu, Mehmet (2002),” Bütçe denkliği ve iktisadi kalkınma”, turmob.org.tr/ turmob/ basin/

30-05-2002(2).htm, (03.09.2006).

191 Hanes Christopher (2007),” The Liquidity Trap and U.S. Interest Rates in the 1930s”,

Ancak Keynesyen teori, 1960’larda başlayan ve gittikçe artan enflasyon ve işsizlik nedeniyle eleştirilmiştir 192. Neo-klasik iktisatçılara göre, piyasa tek başına başarısız olabilir ancak devletin ekonomiye müdahalesi beraberinde rekabet ve enflasyon gibi birçok ekonomik problemi de beraberinde getirecektir. Ayrıca, kamu borcu milli gelire yaklaştığında her yeni borçlanma faizleri artıracağından ekonomik büyümeyi daha fazla güçleştirecektir.

Sermaye hareketlerinin dağılımı ve kompozisyonunu etkileyen uluslararası finansal liberalizasyon uygulamalarıyla birlikte, bütçe açığının sürdürülebilirliği ve ekonomi için ifade ettiği anlam değişmiş ve devletin uyguladığı iktisadi politikalara yön verebilme gücü azalmıştır. Süregelen yüksek bütçe açıkları hükümetlerin sermaye hareketleriyle başa çıkamamasının ve bu yüzden ekonomilerini sermaye hareketlerine açmalarının en önemli nedenlerinden birisidir ve eğer iktisadi-politik kaos gibi bir durumla karşılaşılırsa, yatırımcılar ülkeden fonlarını hızlı bir şekilde kaçırmaktadırlar. Bu durumda krizin tetikleyicilerinden biri olabilir.

Kriz habercisi ve tetikleyicisi yüksek bütçe açıklarının gelişmekte olan ülkelerde ortaya çıkmasının nedenleri olarak193.

i) İstenilen seviyelere çıkmayan iktisadi gelişme düzeyi, ii) Vergi tabanlarının dar olmasından dolayı düşük gelirler, iii) Küreselleşmeyle birlikte artan yüksek harcamalar, iv) İç ve dış ana borç ve faiz ödemeleri,

v) Özel tasarruf oranlarındaki düşüklük, gösterilmektedir.

Bu nedenlerden dolayı gelişmekte olan ülkeler bütçe açıklarını kapatabilmek için yabancı tasarruflara ihtiyaç duymuşlar ve uluslararası sermaye çekmeye yönelik politikalar uygulamışlardır.

Uluslararası finansal liberalizasyon sürecinin ve bu süreçle beraber gelişmekte olan ülkelerin uluslararası sermaye hareketlerine daha çok ihtiyaç

192 Dileyici Dilek ve Özkıvrak Özlem (2001),” Bütçe Anlayışındaki Değişim Süreci: Denk Bütçe

İlkesinin Erezyonu ve Açık Bütçe Politikası”, Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat Dergisi,

Sayı:3 Yıl:1,s.104

193 Egeli, Haluk (2000), Gelişmiş Ülkelerde Bütçe Açıkları, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal

duymalarının nedeni olan tasarruf düşüklüğünün en önemli nedeni bütçe açıkları ve kamu harcamalarıdır. Çünkü bütçe harcamalarının yükselmesi ve uluslararası sermaye hareketlerinin yatırımlardan çok kamu harcamalarında kullanılması bu ülkelerde cari açığın yükselmesine neden olacaktır. Bu neden-sonuç ilişkisine, ikiz açık teorisi adı verilmektedir194. Makroekonomik dengede, (S, I) + (T ,G) = (X, M) yani özel kesimin tasarruf (S) ve yatırım (I) dengesi ile kamu kesiminin gelir (T) ve gider (G) dengesi toplamı cari dengeye (X, M) eşittir. Denklemin sol tarafındaki iki dengenin toplamı bir ülkenin iç ekonomik dengesini, sağ tarafı ise dış ekonomik dengesini ifade etmektedir195.

İkiz açık teorisine göre, eğer hükümet kamu harcamalarını vergilerini azaltarak arttırırsa bu durum tüketim artışına ve toplam tasarrufların azalmasına böylece ülkelerin dışardan daha çok borçlanmalarına yol açacaktır. Böylece daha yüksek bütçe açığı daha yüksek cari açığa yol açacaktır196.

Şekil 8. İkiz Açık Mekanizmasının İşleyişi

Kaynak: Yaldız, Elmas (2006),” İkiz Açık Hipotezi ve Türkiye”, ikam.ieu.edu.tr/ reports/ BCR%202006_01.pdf (21.09.2006).

Örneğin, yüksek oranda bütçe açıkları verdiği için cari açığı da giderek büyüyen ABD bu duruma çözüm olarak kamu gelir gider açığını kapatmaya çalışmaktadır. 1980’lerde ve 2005’li yıllarda ABD’de gözlenen durum,

194 Jarko, Fidrmuc (2002), “Twin Deficits: Implications Of Current Account And Fiscal

Imbalances For The Accession Countries”, www.oenb.at/de/img/fidrmuc_ftr_202_tcm14-

10382.pdf, s.2, (01.03.2006).

195 Kenen (2000), a.g.e, s.286

196 Bartolini, Leonardo ve Lahiri, Amartya (2006),” Twin Deficits, Twenty Years Later”,

Keynesyen görüşü destekler durumdadır.

Ancak 2001 sonrası uygulanan sıkı maliye politikası sonrası Türkiye’de kamu açıklarının azalırken cari açığın artması cari açıkların kapsamının ve finansmanın değiştiği yönündedir (Ricardian Denkliği Hipotezi).Bu durum cari açıklarının nedenlerinin sadece bütçe açıklarıyla sınırlı olmayıp döviz kuru ve uygulanan faiz politikaları ve istikrar programlarının başarısı gibi daha birçok temel faktörü de içermesinden kaynaklanmaktadır.

1980’ler boyunca gelişmekte olan ülkelerde, toplam bütçe harcaması 776 milyar $ olup bütçe harcamalarının büyümeye oranları Afrika, Asya ve Latin Amerika ülkelerinde sırasıyla % 28.46, %19.06 ve % 16.84 ’tür. 1990’lar boyunca hükümet harcamaları artmaya devam etmiştir. 1998 yılında gelişmekte olan ülkelerin bütçe harcamaları toplamda 640 milyar $’a düşmüş olup bu miktar gelişmekte olan ülkelerin toplam GSYİH’larının %7.5 ‘idir197.

Tablo 17. Gelişmekte Olan Ülkelerde Bütçe Harcamaları

Bütçe Harcamaları (Milyar$) GSYİH büyüme (%) 1980 1990 1998 1980 1990 1998 Afrika ülkeleri 108.30 138.38 190.01 28.46 26.25 27.64

Asya ülkeleri 454.70 789.30 1273.3 19.06 16.82 15.23

Latin Amerika Ülkeleri 212.57 219.97 326.55 16.84 15.47 16.60

Kaynak: IMF (2000), Government Financial Statistics Yearbook , http://www.imf.org Gelişmekte olan ülkeler için kamu açıklarının ekonomiyi etkilediği diğer bir nokta, borçlara ödenen faizlerdir. Örneğin Avrupa ülkelerinde 2003 yılında kamu kesimi harcamaları GSYH’nın %38’i iken bu oran gelişmekte olan ülkelerde %12’dir. Ancak Avrupa ülkelerinin ödediği faiz %6,2 iken Latin Amerika ve Güney Asya ülkelerinde sırasıyla %12 ve %25 olarak gerçekleşmiştir. Nispi olarak yüksek faiz ödemeleri de kamu borçlarının sürdürülememesi sonuçlarını doğurmaktadır 198.

197 Shenggen, Fan ve Neetha Rao (2003),” Public Spending In Developing Countries: Trends,

Determination, And Impact”, http:// www.ifpri.org/divs/eptd/dp/papers/eptdp99.pdf, s.4, (06. 11. 2005).

198 World Development Data (2005), http://devdata.worldbank.org/wdi2005/Section4.htm,

Benzer Belgeler