• Sonuç bulunamadı

TEVFİK PAŞA KABİNESİ’NİN KURULMASI

Hüseyin Hilmi Paşa’nın olaylar nedeniyle istifa etmesi üzerine Ahmet Tevfik Paşa Yıldız’a çağrılır ve kendisine sadrazamlık görevi teklif edilir. Abdülhamit, mevcut ortamdan yararlanarak, Harbiye ve Bahriye Nazırlarını atama hakkını yeniden elde etmek istemiş ancak Tevfik Paşa bunu reddetmiştir. Hatırlanacağı gibi bu istek Sait Paşa’nın istifasına neden olmuştu. Abdülhamit bu konuda ısrar etmek istemişse de olayın Tevfik Paşa’nın istifasına neden olacağı fikriyle kabullenmek zorunda kalmıştır38. Tevfik Paşa Ahrar Fırkası’nın önde gelen isimlerinden İsmail Kemal Bey’e önce Adliye Nazırlığını, eğer kabul etmezse Dahiliye Nazırlığını teklif etmiştir39. Ancak İsmail Kemal bu teklifleri kabul etmez. Sanırım kabul etmemesinin sebebi olayların sonucunun nereye varacağını kestirememiş olmasıdır. Tevfik Paşa’nın katibi Ali Şevki Bey’in 19 Nisan 1909 tarihinde Paşa’nın Berlin’deki çocuklarına yazdığı mektupta, Dahiliye Nazırlığı teklifini ilk olarak Hüseyin Hilmi Paşa’ya yapıldığını ancak Hilmi Paşa’nın hayati tehlikeden dolayı bunu kabul etmediğini bildirir40. Muhtemeldir ki Tevfik Paşa bu teklifi usulen kibarlık olarak yapmıştır.

Görüşmelerin ardından yeni kabine şöyle oluşturulur: Sadrazam A. Tevfik Paşa, Şeyhülislam Ziyaeddin Efendi, Dahiliye Nazırı Adil Bey (Adil Bey vekaleten atanır 16 Nisan’da Rauf Paşa göreve getirilir), Hariciye Nazırı Rifat Paşa, Harbiye Nazırı Müşir Edhem Paşa, Bahriye Nazırı Emin Paşa41, Adliye Nazırı Hasan Fehmi Paşa (21 Nisan’da istifa eder), Şuray-ı Devlet Reisi Zihni Paşa (bir gün sonra istifa, yerine Raif Paşa), Ticaret ve Nafia Nazırı Gabriel Norodonkyan Efendi, Maliye

38 Ali Cevat, a.g.e., s. 57. 39

Sina Akşin, a.g.e., s. 88.

40 İsmail Hami Danişmend, 31 Mart Vakası, İstanbul, 1986, s.36. 41

Emin Paşa, Ali Kabuli Bey’in öldürülmesi olayı ve birkaç olumsuz meseleden dolayı görevden alınmış yerine Ferik Emin Paşa getirilmiştir. İsimleri aynı olduğundan bazı kaynaklarda dile getirilmez.

55

Nazırı Nuri Bey, Maarif Nazırı Abdurrahman Şeref Efendi, Orman Maadin ve Ziraat Nazırı Mavro Kordato Efendi, Evkaf Nazırı Halil Hammade Paşa42.

Yukarıdaki listeye bakıldığında Şeyhülislam, Maarif Nazırı, Ticaret ve Nafia Nazırı ve Orman Maadin ve Ziraat Nazırları’nın değişmediği görülür. Aslına bakılırsa yeni kabinenin kurulduğunu duyuran Hatt-ı Hümayun’da eski hükümetin müttefiken istifa ettiği belirtilmiştir. Ayrıca Padişah, nazırlardan şu esaslara uygun olarak çalışmalarını talep etmektedir: Şeriata bir kat daha dikkat edilmesi, Kanun-i Esasi’nin korunarak asayişin sağlanması, devletin ülkenin ve tebaanın refah ve mutluluğu için çalışmak43.

Yeni kabineyi zor dünlerin beklediği ortadaydı. Askerler kışlalarına dönmemişlerdi ve sükûnet sağlanamıyordu. Üstelik eli sopalı serserilerin mahallelerde dolaşıp terör estirdiği haberleri artmıştı. Asayişsizlik giderek artarken polis ve jandarma askerleri de isyancıların dümen suyundan gitmekteydi. Diğer taraftan ülkenin pek çok yerinden Sadarete gelen telgraflar yeni hükümeti tanımadıklarını ve yaşananların hesabının sorulacağını dile getirmektedir. İşte bu telgraflara birkaç örnek: “Gayr-i meşru bir surette teşekkül eden ve cinayetle mülevves oldukları bütün milletçe malum olan yeni kabineyi kemal-i şiddetle reddederek emirlerine hiçbir suretle itaat etmeyeceğimizi bildiririz”44. 53 kişinin imzasını taşıyan bu telgraf Preşova kasabasından 15 Nisan’da gönderilmiştir. “Devr-i menhus-ı istibdadın kalplerimizde açtığı cerihalar henüz iltiyampezir olmamıştır. On maha karib nail olduğumuz devr-i dil-ara-yı hürriyet ve meşrutiyet üzerine darbe vurmak fikr-i melanetinde bulunan Kabine’yi katiyen kabul etmeyiz ve bu uğurda feda-yı can etmek ve kanımızın son damlasını akıtmak üzere ahdüpeyman etmişiz. Erzurum’da teşekkül eden Milli Taburları’na iltihak etmek üzere müttefikan ve müttehiden karar verdiğimiz maruzdur”45. Bu telgraf da Hudud-ı Hakani ahalisi namına Horasan İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafında gönderilmiştir. Tokat’tan gönderilen bir diğer telgrafta da İttihat Terakki Cemiyeti yanı sıra Hınçak Şubesi ve Taşnak Komitesi’nin de imzası vardır: “Otuz iki seneden beri bu millet-i muazzama-i ebed-giryana reva görülen zulm-u-i’tisaf kafi değilmiş gibi cebhe-i cerihadar-ı

42

Ali Cevat, a.g.e., s. 191; Son Vak’anüvis Abdurrahman Şeref Efendi Tarihi, s. 33.

43 Takvim-i Vekayi, 15 Nisan 1909, No: 182. 44

İsmail Hami Danişmend, a.g.e., s. 68.

45

56

mukadderatına bu defa da bir çirk-i istihkar sürüldüğü anlaşıldığından, Kanun-ı Esasi’ye kavl-ü-fi’iliyle sadık bir hükümet-i meşrua teessüs edinceye kadar maa-mül- hakaat iki yüz seksen bin Müslim ve gayr-i Müslim nüfus-ı Osmaniyeyi şamil olan Tokat Sancağının İstanbul hükümet-i hazıra-i müstebidesini tanımayacağını maatteessüf arz ile cevabına intizar eyleriz”46.

Kabinenin meşruiyeti telgraflarla sorgulanırken olaylar İstanbul’un dışına taşmaya başlamıştı. İstanbul’da başlayan olayların ertesi günü Bursa’da İttihad-i Muhammedi Cemiyeti üyeleri ellerinde yeşil bayraklarla telgrafhanenin önüne gelerek büyük bir gösteri yapmışlardır. Ancak İttihat ve Terakkili subaylar askere söz geçirmeyi başarabildikleri için olaylar büyümeden önlenmiştir47. 31 Mart isyanıyla aynı gün Erzincan ve Erzurum’da da askerler ayaklanmışlardır. Erzincan’daki ayaklanma 4. Ordu Kumandanı Müşir İbrahim Paşa ve Şeyh Hacı Fevzi Efendi’nin çabalarıyla büyümeden önlenebilmiştir48. Erzurum’daki ayaklanmayı Tümen Komutanı Yusuf Paşa desteklemektedir. Meşrutiyet’in ilanından sonra İran’daki hürriyet mücadelesine destek vermek için oraya gönderilen İttihat Terakki’ci bir grup olayları haber alınca Erzurum’a hareket etmiştir. Kente gelen bu grup isyancıları ürkütmeye yetmiştir. Baskın verir gibi sokaklara dalan bu süvari grubu, yaklaşan büyük bir kuvvetin öncüsü zannedilmiştir49. Erzurum’a gelen grubun içerisinde İttihatçıların eski fedaisi Ömer Naci, Kolağası Halil Bey (Enver Paşa’nın amcası), Mülazım Yakup Cemil, Filibeli Hilmi Bey bulunmaktadır. İttihat Terakki bu bölgedeki genç subaylar arasında iyi örgütlenmişti. Onların da desteği ile ayaklanma kan dökülmeden sona erdirilmiştir.

Adana’da baş gösteren olaylar ise bunlardan farklıdır. Ermeniler ve Müslümanlar arasında bir iç savaş görüntüsü veren çatışmalar 14 Nisan 1909’da başlar. Olay patlak vermeden önceki günlerde zaten şehirde iki taraf arasında gerginlikler baş göstermiştir. Mersin’de sahnelenen bir tiyatroda Ermenileri birliğe çağıran mesajlar verilmesi Müslümanları tedirgin etmiştir50. 14 Nisan’da bir rahibin öldürülmesi de çatışmaların düğmesine basmıştır. Karşılıklı katliamın yaşandığı

46 İsmail Hami Danişmend, a.g.e., s. 91. 47

Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, cilt V., TTK yay, Ankara, 1983, s. 92.

48 Celal Bayar, a.g.e., s. 173-174. 49

A.g.e., s. 175.

50

57

şehirde olaylar üç gün sürmüş gönderilen askeri birlikler sayesinde çatışmalar sona erdirilmiştir. Ancak yaşananların sonucu tam bir felaket olmuş 7000 civarında Ermeni ve 3000’den fazla Müslüman hayatını kaybetmiştir51. Üstelik olaylar Avrupa kamuoyunda da geniş yankı bulmuş ve Osmanlı Hükümeti’nin üzerine düşen görevleri yapmadığı şeklindeki görüşler Batı basınında yer almıştır. Bu nedenle Hükümet, Hariciye Nezareti aracılığıyla İngiltere’ye olayların izahını yapmıştır52.