• Sonuç bulunamadı

İSYANI KONTROL ALTINA ALMA ÇABALARI

Hareket Ordusu’nun İstanbul kapılarına dayanmasının ardından Heyet-i Müttefika-i Osmaniye adı ile birleşik bir cephe oluşturulmuştur. Hazırlanan bildiride imzası bulunan kurucular şunlardır: İttihat ve Terakki, Ahrar Fırkası, Taşnaksutyun Cemiyeti, Rum Cemiyet-i Siyasi, Fırka-i İbad (Demokrat), Arnavut Başkım Merkez Kulübü, Kürt Teavün Kulübü, Çerkez Teavün Kulübü, Mülkiye Mezunin Kulübü, Cemiyet-i Tıbbiye-i Osmaniye ile hangileri belli olmayan “sair kulüp ve heyetler” ile “bilumum ceraid-i Osmaniye”69.

Bu birlikteliğin sebebi, ayaklanmanın Abdülhamit yönünde bir eğilim göstermesi ve istibdadın hortlamasından duyulan korkudur. Yayınlanan bildiride, Meşrutiyeti tehdit eden durumlara karşı tüm fırkaların aralarındaki tartışma ve çekişmeleri unutacakları ve işbirliği yapacakları duyurulmaktadır. Bu ifade ile zaten durum daha iyi anlaşılmaktadır. Hükümetin ancak Mebusan Meclisi tarafından denetlenebileceği vurgulanırken diğer taraftan ittifak heyetinin, meclis ve hükümet

68

A.g.e., s. 61.

69

63

üzerinde meşrutiyetin koruyucusu sıfatıyla bir güce sahip olduğu belirtilmektedir70. Bu durum bir ironi gibi karşımıza çıkmaktadır. Çünkü 31 Mart öncesinde İttihat Terakki’nin buna benzer bir anlayışla hakimiyet kurma girişimleri, muhalefetin ağır eleştirilerine sebep oluyordu. Bu çekişme 31 Mart’ın yaşanmasında etkili olurken şimdi muhalefet İttihat ve Terakki ile beraber aynı siyaset tarzını destekliyordu. İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti ve Cemiyet-i İlmiye ise oluşturulan bu yapıya dahil değillerdi. Akşin’e göre 31 Martçı iki cephenin (Ahrar ve Ulema) arasına soğukluk girmişti. Bu soğukluk Ahrar Fırkası’nın işine geliyordu. Çünkü işler kötü giderse ayaklanmanın bütün suçu İttihad-ı Muhammedi ve ulemanın üstüne atılabilecekti71.

Meclis’te de hararetli tartışmalar gözlenmektedir. Ayaklanan askerler ile görüşmek ve onları amirlerine itaate ikna etmek için bir heyet seçilmesi gündeme gelir. 18 Nisan 1909 tarihli toplantıda hem Hareket Ordusu’na gönderilen heyetteki isimlerin görüşleri yeniden gündeme gelmiş hem de isyancılara gönderilecek heyetin kimlerden oluşacağı tartışılmıştır. Bu toplantıda Beyrut Mebusu Süleyman Elbistani söz alarak, kendisinin Hareket Ordusu ile görüşmeye giden nasihat heyetinde olduğunu belirtmiş ve asi askerlere nasihat etmek için bir heyet gönderilmesine gerek olmadığını savunmuştur. Çünkü Hareket Ordusu ile görüşmeye gidildiğinde onlara, biz size nasihat için geldik demişler ve karşılığında şu cevabı almışlardır: bizim nasihate ihtiyacımız yok. Meşrutiyet ve meclis tecavüze uğradı diye geldik. Buraya gelen askerin bilinçli olduğuna dikkat çeken Süleyman Elbistani, isyan eden askerlerin de ahmak ve cahil olmadığını, askerliğe ilk girdikleri günde kendilerine askeri kuralların ne olduğunun öğretildiğini ifade eder. Yaşanan ayaklanmanın bir yanlışlık eseri meydana geldiğini, askerin yaptıklarından zaten pişman olduğunu, ağladığını savunur. Heyet göndererek “yeniden mi biz onlara yapmayınız diyeceğiz? Zaten biz bilerek yapmadık yanlışlıkla yaptık diyeceklerdir” sözleriyle heyet gönderilmesinin gereksizliğini vurgulamakla beraber eğer çoğunluk kabul ederse gönderilmesine karşı çıkmayacağını ima eder72. Sonuç olarak 10 kişilik bir nasihat heyetinin belirlenmesi ve askerleri kışlalarına dönmeye ikna etmesi kararlaştırılır.

70 A.g.e., s. 176. 71 A.g.e., s. 178. 72 M.M.Z.C., C. 3 . D. 1, İc. 1, s. 64-65.

64

Bir süre sonra Hareket Ordusu’nun Rumeli’ye geri dönmeyeceği gerek meclis gerekse hükümet tarafından anlaşılmıştır. Olayların en sakin şekilde çözülmesi için çareler aranıyordu. İsyanın başlangıcında askere destek verenler yavaş yavaş ağız değiştirerek biran önce bu işten vazgeçmelerini tembih ediyorlardı. Prens Sabahattin gibi isimler olayların hemen bitirilmesi için gazetelerde askere hitaben nutuklar yayınlatıyordu. Böylece isyan sona erecek ve Hareket Ordusu’nun şehre girmesi engellenecekti. Çünkü Hareket Ordusu subayları kendilerine gelen nasihat heyetine isyancıların ve onları teşvik edenlerin cezalandırılmasın gerekli olduğunu ifade ediyorlardı. 1 haftada işler terse dönmeye başlamıştı. 31 Martta İttihatçılar kaçıp saklanmak zorunda kalırken şimdi Ahrar’cılar ve İttihad-i Muhammedi Cemiyeti üyelerini Hareket Ordusu korkusu sarmıştı.

Ahrar Fırkası’nın Meclis-i Mebusan’daki lideri sayılan İsmail Kemal Bey Hareket Ordusu’nun İstanbul’a girişinin engellenemeyeceğini anlayınca hemen durumdan kurtulma çareleri aramaya başlamıştır. Yabancı ülkelerin elçilikleri ile görüşüp onların müdahale ve desteklerini ister. Ancak görüşmelerinden bir sonuç alamaz. Son çare olarak Sadrazam Tevfik Paşa ile görüşür. Görüşmede Tevfik Paşa, İsmail Kemal’e Hareket Ordusu’ndan Komutanlığı’ndan Zabtiye Nezareti’ne gelen bir telgraftan bahseder. Telgrafta, Zöhrap Efendi, İsmail Kemal ve ayaklanmada sorumluluğu olan diğer kişilerin tutuklanması isteği bulunmaktadır73. Bunun üzerine İsmail Kemal Bey 20 Nisan 1909’da İngiliz elçiliğine sığınır. İngiliz bandıralı Tevfikiye gemisine binerek o gece İstanbul’dan ayrılır. İstanbul’u terk eden sadece İsmail Kemal değildir. Anadolu’ya giden trenler sarıklı yolcularla dolmuş, askerler de yaya olarak İstanbul’dan kaçmaya başlamışlardır74. Volkan gazetesi sahibi Vahdeti ise savcılıktan kendisine celp yazıları nedeniyle ne yapacağını şaşırmış ve trenle Gebze tarafına kaçmıştır.

Bu arada Mahmut Şevket Paşa 21 Nisan’da Selanik’ten ayrılarak İstanbul’a doğru yola çıkmış ve Hareket Ordusu’nun başındaki yerini almıştır. Onun yokluğunda ordunun kumandası Ferik Hüseyin Hüsnü Paşa’nın elinde bulunuyordu. Hüsnü Paşa, Mahmut Paşa’nın yola çıkmasından bir gün önce Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Riyasetine bir telgraf göndermiştir. Telgrafta, isyancı askerlerin

73

Sina Akşin, a.g.e., s. 203-204.

74

65

Şeyhülislam huzurunda, bir daha siyasete karışmayacaklarına ve subaylarının tekrar itaat edeceklerine dair Kuran üzerine yemin etmeleri; İstanbul’daki askerin cezalandırma işlerine karışmayarak Hareket Ordusu’na müdahale etmemeleri ve onları kardeş bilerek kendilerini kandıranları subaylarına bildirmeleri isteniyordu. Böyle davranmaları halinde kimsenin kendilerine ilişmeyeceği bildirilir.