• Sonuç bulunamadı

III BÖLÜM

1- Tespit Davası

a- Uyumlu Eylemin Tespiti Davası

Tespit davası; HMK 106 da Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir. Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz328.

Tespit davası açılmasında hukuki menfaatin varlığı için; davacının hakkı veya hukuki durumu güncel bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalı, davacının hukuki durumu tereddüt içinde olmalı ve bu husus davacıya zarar verebilecek nitelikte olmalı ve cebri icra yetkisi vermeyen hüküm, tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli olmalıdır.329

Uyumlu eylem ile rekabetin engellenmesi, bozulması veya kısıtlanması halinde bu eylemlerden zarar gören üçüncü kişilerin dava açma hakları olacaktır. Hukuki bir işlem olmadığından uyumlu eylemin taraflarının dava açması söz konusu olmaz.

328 Bkz. www.barobirlik.org.tr.

Uyumlu eylem fiili durumundan zarar gören üçüncü kişiler uyumlu eylemin tespiti davası açamaz.

Piyasadaki rekabetin uyumlu eylem vasıtasıyla engellendiğinin, bozulduğunun veya kısıtlandığının sırf tespiti için adli mahkemelerden tespit davası açamazlar. Zira tespit davasının bir şartı olan hukuki ilişkinin yanında hukuki bir menfaatinin bulunması gerekmektedir. Üçüncü kişi uyumlu eylem içerisinde bulunanların bu eylemlerini tespit ettirmesine hukuki menfaati yoktur. Üçüncü kişi uyumlu eylemden dolayı zarara uğradığını ve tazminat talep etmesi halinde bunu bir tazminat ve eda davası olarak açması gerekmektedir.

Tespit davasının konusu, yalnız (ancak) hukuki ilişkiler olabilir. Maddi vakıalar yalnız başına tespit davasının konusu yapılamaz.330

Yukarıda RKHK nun 4. maddesine aykırılık teşkil eden anlaşmaların geçersiz olduğu ve geçersizliğin butlan hükmünde olduğu sonucuna varmıştık. Dolayısı ile butlan hükmünde olan bir anlaşmanın geçersizliğini butlan olduğunu tespit için dava açılması söz konusu olamayacaktır. Butlanı dava ile tespit mümkün olamayacaktır. Mahkemeden yenilik doğuracak nitelikte, butlanın tespitini istemek mümkün olmaz. Buna karşılık, yapılan hukuki ilişkinin butlan hükmünde olması dolayısı ile hukuki ilişkiden kaynaklanan edimin yerine getirilmemesi veya getirilmeye zorlanmaması için tespit davası açılabilir. Bu halde Mahkeme, re’sen hukuki ilişkideki butlan’ı dikkate alacak ve hukuki ilişkiden kaynaklanan edimin butlan sebebiyle yerine getirilmesine imkan olmadığı yönünde tespit hükmü verebilecektir. Diğer bir ifade ile butlan hükmünde olan bir hukuki ilişkiden dolayı bir edimin yapılması veya yapılmaması veya geri verilmesi konusunda dava açılabilecektir. Bu halde Mahkeme, hukuki ilişkinin butlan hükmünde olup olmadığına karar verecek ve isteme göre edimin yapılıp yapılamamasına veya geri verilip verilmemesine ilişkin karar verecektir. Belirtmek istediğimiz konu, butlanı tespit ile butlan sonucunda bir edimin yerine getirilip getirilmemesi konusu farklıdır.

Üçüncü kişi, rekabete aykırı anlaşma yapanların anlaşmasının geçersiz olduğunu tespit ettirmesi diğer bir ifade ile butlanı tespit ettirmesinde hukuki menfaati

olmayacaktır. Buna karşılık rekabete aykırı anlaşmanın geçersizliğini tespit ile bu anlaşmadan dolayı uğramış olduğu zararın tazminini talep etmek hakkı olacaktır. Üçüncü kişi lehine tazminata hükmedebilmek için Mahkeme, anlaşmanın rekabete aykırılığını tespit etmek ve üçüncü kişinin zararının doğduğunu, zararın anlaşma dolayısı ile olduğunu ve anlaşmayı yapanların kusurunu tespit etmek durumunda kalacaktır.

Teşebbüs Birliklerinin kararı aynı yönde alınmış ve rekabeti engelleyen, bozan veya kısıtlayan türden kararlardır. Bu kararlara katılanların aynı yönde ve ortak hareket etmelerini sağlayan davranışlar içermesi söz konusudur.

RKHK’nun 4. maddesine aykırı teşebbüs birliği kararları Kanunun 56 maddesi uyarınca geçersiz ve butlan hükmünde olduğundan kararlara katılanların, kararın geçersizliği için dava açması söz konusu olamaz.

Teşebbüs Birliği kararı, karara katılanlardan birisine hukuki bir işlem yapması gerekliliğini doğuruyorsa ve bu gerekliliğe uymamak için kararın iptalini talep edebilir mi? Bu soruya olumsuz cevap vermek gerekecektir. Kimse hukuka aykırı bir davranışta bulunmaya veya karar almaya veya kararı uygulamaya zorlanamaz. Kararın hukuka aykırı olduğunu düşünen taraf kararın gereğini yerine getirmez. Uyumlu eylem teşkil eden bir kısım deliller veya uyumlu eylem sonucunun piyasayı olumuz etkilediğinin ileride açılacak bir davaya delil teşkil edeceği bir hal sözkonusu olur ise delil tespiti yöntemi ile delillerin kaybolmasının önüne geçilebilir. Bu anlamda, Hakim durumun kötüye kullanılması ve birleşme ve devralmalarda da delil tespitine gerek olabilir.

b-Hakim Durumun Kötüye Kullanılmasının Tespiti Davası

RKHK’nun 6. maddesinde sayılan Hakim Durumu kötüye kullanma sonucunu doğuran hukuki işlemler, örneğin kelepçeleme anlaşması geçersiz olduğu ve geçersizliğin butlan hükmünde olduğu sonucu doğurduğundan tespit davası açılmasına imkan yoktur. Diğer bir ifadeyle butlan hükmünde olan bir hukuki

işlemin (anlaşmanın) geçersizliğini butlan olduğunu tespit için dava açılması söz konusu olamayacaktır.

Hakim Durumu kötüye kullanan teşebbüsün, hakim durumu kötüye kullanma fiili durumunun adli mahkemelerden tespiti istenebilir.

Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 1.11.1999 tarihli kararında Hakim durumun kötüye kullanıldığının Rekabet Kurulu tarafından tespit edilmesi gerektiği kararına yukarıda değindiğimiz üzere katılmıyoruz. Zira, usul ekonomisi bakımından, zarar gören, hakim durumun kötüye kullanıldığının tespitini hukuk mahkemesinden talep etmenin yanında, aynı davada hem hakim durumun kötüye kullanılmasının men’ini hem de hakim durumun kötüye kullanılmasından dolayı uğranılan zararın tazmini talep edilebilir. Bu talepler tek bir dava içerisinde istenebileceği gibi ayrı ayrı davaya da konu olabilir. Özellikle yargı harçları ve masrafları ve vekalet ücreti bakımından ayrı ayrı veya kısmi dava olarak açılması mümkün olabilir.

c- Birleşme ve Devralmanın Tespiti Davası

RKHK madde 7 de Bir ya da birden fazla teşebbüsün hâkim durum yaratmaya veya hâkim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak yapacağı birleşme ve devralma yasak edilmiştir. Bu anlamda yapılan birleşme ve devralma geçersiz ve sonuç olarak butlan hükmünde olduğuna göre tespit davası açmaya olanak yoktur. 2- Rekabete Aykırılığın Önlenmesi ve Sona Erdirilmesi Davası

a- Uyumlu Eylem İçin Önleme ve Sona Erdirme Davası

Uyumlu eylem fiili durumunun tespiti ile birlikte Uyumlu eylemin önlenmesi ve sona erdirilmesi davası da açılabilir.

Piyasadaki rekabetin uyumlu eylem fiili durumu ile zarar görenler, rekabete aykırılığın tespiti ile rekabete aykırı uyumlu eylemin önlenmesi ve sona erdirilmesine karar verilmesi talepli olarak adli mahkemelerde dava açabilirler.

Buradaki hukuki menfaat, üçüncü kininin rekabete aykırı uyumlu eylem içinde bulunanların bu eylemlerine son verilmesini sağlamaktır. Henüz zararı yeni doğmuş veya zararını ispatta zorluk çeken üçüncü kişinin, doğması muhtemel zararına engel olmak veya zararın artmasını önlemek için rekabete aykırı uyumlu eylemin önlenmesi ve sona erdirilmesini talep etme hakkı vardır.

Taraflar arasında yapılan bir anlaşma RKHK’nun 4 maddesine aykırı olabilir. En az iki taraflı olan anlaşmanın içereceği hükümler dolayısı ile bir işin yapılması veya bir edimin verilmesi veya verilmemesi karşılıklı taahhüdü olabilecektir.

Bu halde, anlaşmanın taraflarından birisi bu anlaşmanın RKHK’nun 4. maddesine aykırı olduğu gerekçesi ile edimini yerine getirmek zorunluluğu olmadığı veya edimi yerine getirmeye icbar edilmesi durumunda defi yoluyla anlaşmanın geçersizliğini ileri sürebilir.

Bu vesileyle, anlaşmanın bir tarafı RKHK’nun 4. maddesine aykırı olduğu dolayısı ile anlaşmanın feshini talep edebilir. Nitekim konuya ilişkin olarak;

Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2002/12626 E ve 2002/14028 K sayılı 25.12.2002 tarihli kararında sözleşmenin feshinin tespiti yönünde karar vermiştir.331

Anlaşmanın diğer tarafı, anlaşmada üzerine düzen edimini ifa talebine, anlaşmanın RKHK’nun 4. maddesine aykırı olduğu sebebiyle ifadan kaçınabilir.

Bu halde adli mahkeme, bir tarafların edimi ifayı icbar talebini ve diğer tarafın edimi ifadan icbar veya anlaşmanın feshi talebini yaparken anlaşmanın geçersizliğinin tespiti sonucuna ulaşmak durumunda kalacaktır.

Bir tarafının diğer tarafı edimini ifaya zorlaması, eda davası niteliğinde olabilecektir. Davada hukuki menfaat bir edimin ifa edilmesini sağlamaya yöneliktir. Diğer taraftan edimi ifaya zorlanan taraf, menfi tespit davası açma hakkı olabilecektir. Bu tür davada da hukuki menfaat edimi ifadan kaçınma olacaktır.

b-Hakim Durumun Kötüye Kullanılmasını Önleme ve Sona Erdirme Davası

Hakim durumun kötüye kullanılması fiili durum olarak ortaya çıkabileceği gibi, kelepçeleme anlaşmaları yöntemiyle hukuki işlem olarak da ortaya çıkabilir.

Taraflar arasında yapılan bir hukuki işlem-anlaşma RKHK’nun 6. maddesine aykırı olabilir. En az iki taraflı olan bir hukuki işlemin- anlaşmanın içereceği hükümler dolayı ile bir işin yapılması veya bir edimin verilmesi veya verilmemesi karşılıklı taahhüdü olabilecektir.

Bu halde, anlaşmanın taraflarından birisi bu anlaşmanın RKHK’nun 6. maddesine aykırı olduğu gerekçesi ile edimini yerine getirmek zorunluluğu olmadığı veya edimi yerine getirmeye icbar edilmesi durumunda defi yoluyla anlaşmanın geçersizliğini ileri sürebilir.

Bu vesileyle, anlaşmanın bir tarafı RKHK’nun 6. maddesine aykırı olduğu dolayısı ile anlaşmanın feshini talep edebilir. Diğer taraftan hukuki işlemin bir tarafı diğer tarafı anlaşmada üzerine düzen edimini ifa talebine anlaşmanın RKHK’nun 6. maddesine aykırı olduğu sebebiyle edimini ifadan kaçınabilir.

Bu halde adli mahkeme, bir tarafların edimi ifayı icbar talebini ve diğer tarafın edimi ifadan icbar veya anlaşmanın feshi talebini yaparken anlaşmanın geçersizliğinin tespiti sonucuna ulaşmak durumunda kalacaktır.

RKHK’nun 6. maddesine aykırı hukuki işlemden zarar görenler zararlarının tazmini için tazminat davasının adli mahkemede açabilecektir.

Burada üçüncü kişi yerine zarar gören kişi kavramını kullanmak daha doğru olmaktadır. Zira, hakim durumunu kötüye kullanan tarafın karşısında piyasanın diğer aktörleri olup hakim durumunda olmayan ve hakim durumda olan teşebbüs ile hukuki işlem yapmak durumunda olan teşebbüsler zarar gören sıfatında olabilecektir. Hakim durumda olmayan ancak hakim durumda olan ile hukuki işlemde bulunmak durumunda kalan teşebbüsün tazminat davasında sıfatı olabilecektir.

Zarar görenler, hukuki işlemin durdurulmasını da dava edebilirler. Zararın artmaması için durdurma talebi Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa göre diğer şartları varsa ihtiyati tedbir yoluyla da istenebilir. Mahkeme, davanın şartlarına ve olayın niteliğine

göre ihtiyati tedbir şartlarını dikkate alarak hakim durumu kötüye kullananların hukuki işlemini durdurabilir.

Hakim durumun kötüye kullanılmasından mağdur olan taraf, hukuk mahkemesinden hakim durumun kötüye kullanılmasının önlenmesini ve sona erdirilmesini talep edebilir. Zira kötüye kullanma eyleminin devam etmesi halinde hak kaybına uğrayacağı ve zararının artacağı söz konusu olabilecektir. Dolayısı ile hakim durumun kötüye kullanılmanın durdurulmasını talep etmede hukuki bir menfaat vardır.

c-Birleşme ve Devralmaları Önleme ve Sona Erdirme Davası

Bir ya da birden fazla teşebbüsün hâkim durum yaratmaya veya hâkim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak yapacağı birleşme ve devralma işlemlerinden zarar görme tehlikesi içerisinde olanlar, birleşme ve devralmayı önleme ve sona erdirme davası açabilirler. Yasak olan bir işlem veya eylem içerisinde bulunanların, üçüncü kişilere zarar verme tehlikesini önleme ve sona erdirme talebi olabilecektir. Birleşme ve devralma işlemlerinin tarafları için böyle bir dava açmada hukuki yarar olmamakla beraber, birleşme ve devralma yapacak şirketin hisse olarak azınlıkta kalan gerçek ve tüzel kişi hissedarları da üçüncü kişi kabul edilerek, böyle bir dava açmakta hukuki menfaatleri olabilir. Karar merciinde olmayan hissedarın, hukuka aykırı birleşme ve devralmadan dolayı zararı doğabilecek ise bu halde birleşme ve devralmanın önlenmesini ve işlemlerinin sona erdirilmesini isteme hakkı olabilir. 3. Tazminat Davası

a-Uyumlu Eylemden Dolayı Tazminat Davası

Piyasadaki rekabeti uyumlu eylem fiili durumu ile engelleyenler, bozanlar veya kısıtlayanların eylemlerinden dolayı zarar uğrayanlar, uğradıkları zararın tazminini talep için adli mahkemede dava açabilirler. Bu dava bir eda davasıdır. Tüm eda

davalarında olduğu gibi bu davada da Mahkeme uyumlu eylemin var olup olmadığını tespit etmek durumundadır. Mahkeme eda davasında, hukuka aykırılı tespit ve talebe göre eda hükmünü birlikte verecektir.

Üçüncü kişi, kendisinin değil piyasada uyumlu eylem içinde bulunduğunu iddia ettiği teşebbüs ve/veya teşebbüs birliklerinin rekabete aykırı olarak uyumlu eylemde bulunduklarını ispat etmesi gerekecektir.

Davacı, aynı şekilde uyumlu eylem dolayısı bir zararının doğduğunu, bu zararın rekabete aykırı olarak uyumlu eylem içinde bulunanların fiilinden kaynaklandığı ve uyumlu eylemde bulunanların kusurunu ispat etmek gerekecektir.

Davacı, piyasada rekabete aykırı uyumlu eylem içinde bulunanların bu eylemlerini ispat etme konusunda Kanunun 59. maddesindeki ispat yükü başlığında tarif edilen karineden yararlanabilecektir.

Kanun, “zarar görenlerin, bir anlaşmanın varlığı yada piyasada rekabetin bozulduğu izlenimini veren özellikle piyasaların fiilen paylaşılması, uzun sayılabilecek bir süre piyasa fiyatında gözlenen kararlılık, fiyatın piyasada faaliyet gösteren teşebbüslerce birbirine yakın aralıklarla arttırıldığı gibi kanıtları yargı organlarına sunmaları halinde, teşebbüslerin uyumlu eylem içinde bulunduklarını ispatlama yükü davalılar geçer” şeklinde ispat yükünün yer değiştirmesi karinesini düzenlemiştir. Bu düzenleme konusunda doktrinde tartışmalar olup tezimizin ilerleyen aşamasında “ispat Yükü” başlığında konuyu inceleyeceğiz.

RKHK’nun 4. maddesine aykırı anlaşmalardan zarar gören üçüncü kişiler zararlarının tazmini için tazminat davasının adli mahkemede açabilecektir.

Yukarıda bahsettiğimiz üzere burada üçüncü kişi, RKHK’na 4. maddesine aykırı anlaşma yapan ve karar alan teşebbüs ve/veya teşebbüs birliğinden tazminat talep etmektedir. Dolayısı ile Haksız fiil tazminatı niteliğindeki bu tazminat talebi için hukuka aykırılık, zarar, kusur ve illiyet bağı şartları birlikte değerlendirilecektir. Üçüncü kişi, rekabete aykırı davrandığını iddia ettiği teşebbüs ve/veya teşebbüs birliklerinin anlaşmalarını ispat etmek durumunda kalacaktır. Hukuki menfaati de rekabete aykırı anlaşmadan dolayı uğradığı zararın tazmini olacaktır.

b-Hakim Durumun Kötüye Kullanılmasından Dolayı Uğranılan Zararın Tazmini Davası

RKHK’nun 57. maddesinde belirtilen, hakim durumu kötüye kullananların eyleminden, zarar görenlerin her türlü zararı tazmin edilecektir. Zarar görenler, hakim durumu kötüye kullanandan 58. madde uyarınca bütün zararlarının tazminini talep edebilecektir. Uyumlu eylemde olduğu gibi, Hakim Durumun Kötüye Kullanılmasından dolayı uğranılan zararın tazmininde de adli mahkeme, Hakim durumun Kötüye kullanılması yoluyla hukuka aykırı eylemi, kusuru, zararı ve eylem ile zarar arasındaki illiyet bağını tespit ile zararın giderimi için talep yönünde zararın tazminine karar verecektir. Burada da eda hükmü hem bir tespiti içerecek hem de edayı içerecektir.

c-Birleşme ve Devralmalar Haline Tazminat Davası

RKHK’nun 57. maddesinde “her kim bu Kanuna aykırı olan eylem, karar, sözleşme veya anlaşma ile rekabeti engeller, bozar ya da kısıtlarsa yahut belirli bir mal veya hizmet piyasasındaki hakim durumu kötüye kullanırsa, bundan zarar görenlerin her türlü zararını tazmine mecburdur” hükmü mevcuttur.

RKHK nun da yasaklayıcı hükümler kanun 4. maddesindeki rekabeti Sınırlayıcı Anlaşma, uyumlu eylem ve kararlar ile 6. maddesindeki Hakim durumun kötüye kullanılması hallerinin yanında 7. maddesindeki Birleşme ve devralma işleminin, kanunun korumak istediği amaca aykırılık teşkil etmesinde, yasaklamıştır.

Bir yada birden fazla teşebbüsün hakim durum yaratmaya veya hakim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabeti önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün yada kişinin diğer bir teşebbüsün mal varlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını yada kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları, miras yoluyla iktisap durumu hariç olmak üzere, devralması hukuka aykırı ve yasaktır.

Kanundaki bu yasaklayıcı hükmün sınırları belirlenmesi gerekmektedir.

Kanun Koyucu, hangi tür birleşme ve devralmaların hukuki geçerlilik kazanabilmesi şartlarını ve Kurula bildirilerek izin alınması gerektiği, Kurulun çıkaracağı tebliğ ile ilan edeceğini belirtmiştir.

Bu hüküm doğrultusunda, Rekabet Kurulu, izin alınması gereken birleşme ve devralmalar hakkında 2010/4 nolu tebliği yayınlamıştır. Bu tebliğin 5. maddesinde birleşme ve devralma sayılan haller belirtilmiştir. Tebliğin 7. maddesinde de izne tabi birleşme ve devralmalar tespit edilmiştir.

Rekabet Kurulu, bildirilmesi zorunlu olan birleşme ve devralma işleminin Kurula bildirilmemiş olduğu hallerde, Kurul, herhangi bir şekilde işlemden haberdar olduğu zaman kendiliğinden birleşme veya devralmayı incelemeye alır. İnceleme sonucunda;

Birleşme veya devralmanın 7. maddenin birinci fıkrası kapsamına girmediğine karar vermesi durumunda birleşme veya devralmaya izin verir.

Birleşme veya devralmanın 7. maddenin birinci fıkrası kapsamına girdiğine karar vermesi halinde; para cezası ile birlikte, birleşme veya devralmanın işleminin sona erdirilmesine, hukuka aykırı olarak gerçekleştirilmiş olan tüm fiili durumların ortadan kaldırılmasına; şartları ve süresi Kurul tarafından belirlenecek şekilde ele geçirilen her türlü payın veya mal varlığının eğer mümkünse eski maliklerine iadesine, bu mümkün olmadığı takdirde üçüncü kişilere temlikine ve devrine; bunların eski malik veya üçüncü kişilere temlik edilmesine kadar geçen süre içinde devralan kişilerin devralınan teşebbüslerin yönetimine hiçbir şekilde katılamayacağına ve gerekli gördüğü diğer tedbirlerin alınmasına karar verir.

Rekabet Kuruluna Birleşme veya devralmayı bildirim sonucunda veya bildirim olmadan Kurulun birleşmeden haberdar olması sonucu resen yapılan inceleme sonucunda, birleşme veya devralmaya izin vermesi halinde hukuka uygunluk sebebi oluşmaktadır.

Böyle bir halde, üçüncü kişilerin birleşme veya devralmadan dolayı tazminat talebi kabul edilemeyecektir. Haksız fiil sorumluluğunu ortadan kaldıran hukuka uygunluk sebebi üçüncü kişilerin tazminat talebini ortadan kaldıracaktır.

Ancak, yukarı b. Maddede belirttiğimiz halde ise; Rekabet Kurulu, Birleşme veya devralmanın 7. maddenin birinci fıkrası kapsamına girdiğine karar vermesi halinde; Kanuna aykırı birleşme veya devralma işleminden zarar gören üçüncü kişilerin tazminat hakkı doğacaktır. Zira, burada haksız fiil sorumluluğunu ortadan kaldıran hukuka uygunluk sebebi mevcut değildir. Birleşme veya devralma işlemini yapanların işlemlerinden zarar gören üçüncü kişiler tazminat talebinde bulunabileceklerdir.

Diğer taraftan, birleşme veya devralmadan dolayı tazminat hakkı doğuran diğer unsurların da hukuka aykırılık unsuru yanında dikkate alınması gerekmektedir. Bundan kasıt, Hukuka aykırılık unsurunun yanında birleşme veya devralmayı gerçekleştirenlerin kusuru, hukuka aykırı birleşme veya devralma işleminden dolayı üçüncü kişinin zararı ve fiil ile zarar arasındaki illiyet bağı şartlarının birlikte aranacağıdır.

Dava açma ve tazminat talep edebilme hakkı, birleşme veya devralma işleminden zarar gören üçüncü kişiye aittir. Davalı, birleşme veya devralma işlemini gerçekleştirenlerdir. Birleşme veya devralma tek başına olamayacağından en az iki teşebbüsün, zarar gören üçüncü kişiye karşı müteselsil sorumluluğu vardır.

İspat yükü açısından Kanun 58. maddesindeki uygulama burada da geçerli olacaktır. Rekabet Kurulunun hukuka aykırı bulduğu birleşme veya devralmada, üçüncü kişinin birleşenlerin veya devreden ve devralanın işlemlerinin hukuka aykırılığı ispatlanmış durumdadır.

Hukuka aykırı birleşen veya hukuka aykırı devretme veya devralma işlemini yapanların, kusursuz olduklarını ispat etmeleri gerekecektir.

Belirtmemiz gerekir ki, Hukuka aykırılık unsuru ile kusur unsuru birbirine çok yakın ve iç içe geçmiş bir haldedir. Basiretli tacir olmak durumunda olan teşebbüslerin, hukuka aykırı bir birleşme veya devralma yaptıkları halde, kusurlu olmadıklarını