• Sonuç bulunamadı

Terapötik Etkileri (İyileştirici Etkileri) (Yangı Önleyici Etkileri)

2. GENEL BİLGİLER

2.7. ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARINDA NSAİİ’LERİN KULLANIMI

2.7.2. Temel Etkileri Ve Etki Mekanizmaları

2.7.2.4. Terapötik Etkileri (İyileştirici Etkileri) (Yangı Önleyici Etkileri)

Antipiretik ve analjezik olan, fakat antiinflamatuar aktivesi büyük oranda eksik olan parasetamol dışında ki, seçici COX-2 inhibitörleri de dâhil olmak üzere, tüm NSAİİ ilaçlar antipiretik, analjezik ve antiinflamatuardır (9).

Aspirin vb. maddeler histamin, serotonin, lökotrien D ve lizozomal enzimlerin salıverilmesi ve etkileri üzerinde pek etkili değildirler. Ayrıca serotonin veya histaminin etkilerini engelleyen ilaçların yangılı hallerdeki etkileri ya çok az veya hiç yoktur (24).

NSAİİ ilaçların antiinflamatuar ajan olarak başlıca klinik kullanım alanı romatoid artrit ve osteoartrit gibi kas iskelet hastalıklarıdır.

2.7.2.5. NSAİİ İlaçların Ortak Yan Tesirleri

Salisilatların bazı yan tesirleri kendilerine özgüdür. Fakat gastrointestinal ve renal yan tesirler ve hemostaz ve yara nedbeleşmesi ile ilgili yan tesirler kural olarak bütün non–

steroidal antiinflamatuvar analjeziklerde vardır (Tablo 2.3.), (23).

Yaş genellikle NSAİİ ilaçlara karşı ciddi istenmeyen olaylar gelişme olasılığıyla doğru orantılı olarak artmaktadır ve yaşlı hastalarda dikkatli davranılarak daha düşük bir başlangıç dozu seçilmesi gerekmektedir (9, 24).

Bu ilaçların kullanılması sırasında karşılaşılan istenmeyen–zehirli etkilerin başlıcaları şunlardır:

2.7.2.5.1. Gastrointestinal Etkileri

Salisilatlar ve diğer antiinflamatuvar analjezikler başta midenin ki olmak üzere, gastrointestinal mukozayı tahriş ederler ve çeşitli lezyonlara neden olurlar. Mide mukozasında epitel dökülmesi ve yüzeysel peteşiler yaparlar ve mideden gizli kan kaybını arttırırlar (23).

2.7.2.5.2. Renal ve Renovasküler Etkileri

Aspirin ve diğer nosteroidal antiinflamatuvar ilaçlar (COX–2 inhibitörleri dâhil) böbrekte PGE2 ve prostasiklin sentezini inhibe ederek glomerüler filtrasyon hızını ve böbrek kan akımını azaltabilirler, böbrek tubuluslarında Na+ ve su reabsorpsiyonunu arttırabilirler ve itrahını azaltabilirler (antinatriüretik etki). Bu etkilere bağlı olarak vücutta tuz ve su retansiyonu yapabilirler. Yüksek dozda ve özellikle predispozisyon yapan bir durum varsa (yaşlılık gibi) akut böbrek yetmezliğine neden olabilirler. Ancak normal durumda böbrek kan akımı ile su ve tuz reabsorpsiyonu üzerinde, renal prostaglandin prostasiklin sisteminin tonik etkisi belirgin olmadığından, aspirin’in ve benzeri ilaçların yukarıda sözü edilen renal etkileri de belirgin değildir. Öte yandan kanama dolaşım şoku, böbrekte iskemiye yol açan bozukluklar ve konjastif kalp yetmezliği gibi dolaşan kanda anjiotensin ve ketokolaminlerin düzeyinin yükseldiği ve böbrek damarlarında vazokonstriksiyon oluştuğu durumlarda veya diyetle fazla miktarda tuz alındığı zaman böbrekler ‘stres’ altına girer ve böbrekte prostaglandin–

prostasiklin sisteminin tonik etkinliği adaptif olarak artar. Bu durumda aspirin ve diğer antiinflamatuvar analjezik ilaçların antinatriüretik etkisi ve diğer renal yan tesirleri belirginleşir. Aynı olay anastezi ve büyük cerrahi girişim gibi stres yaratan durumlarda da ortaya çıkabilir.

Tiazidler, frosemid ve benzeri diüretik ilaçların natriüretik etkilerine, onların renal prostaglandin E2 ve prostasiklin sentezini arttırmalarının katkısı vardır, bu nedenle adı geçen ilaçlar ile aspirin ve diğer NSAİİ ilaçlar (sulindak hariç) birlikte alındıklarında onların natriüretik, diüretik ve antihipertansif etkinlikleri genellikle azalır. Uygulamada, bu şekilde istenmeyen etkileşmelerin önlenmesi gerekir. Antiinflamatuvar ilaçlar su ve tuz retansiyonu yapmaları nedeniyle, daha önce değinildiği gibi, hipertansiyonlu hastalarda kan basıncında artma yapabilirler ve antihipertansif ilaçlara direnç oluşmasına yol açabilirler. Bu ilaçlarla uzun sürecek tedaviye başlanırken antihipertansif ilacın dozunu arttırarak doz ayarlanması yapılması gerekebilir. Uzun süre aspirin kullanılması, papilla nekrozu ve “analjezik nefropati” gibi kalıcı böbrek bozuklukları yapabilir. Aspirin spironolakton’un tübül hücresinde reseptörüne bağlanmasını inhibe ederek onun diüretik etkisini azaltır (23).

Geleneksel NSAİİ ilaçlar ve COX-2 inhibitörlerine eşlik eden renal ve renovasküler istenmeyen olaylar vardır. NSAİİ ilaçların normal insanlarda böbrek fonksiyonu ya da

kan basıncı üzerinde çok az etkisi vardır. Ancak konjestif kalp yetmezliği, karaciğer sirozu, kronik böbrek hastalığı, hipovolemi hastalarında ve sempatoadrenal veya renin-anjiyotensin sistemlerinin aktive olduğu diğer durumlarda, prostaglandin oluşumu model sistemlerde ve insanlarda hayati önem kazanmaktadır.

NSAİİ ilaçlara hem CI¯ geri emiliminin, hem de antidiüretik hormon etkisinin prostaglandinle indüklenen inhibisyonun kaybı eşlik etmekte ve bu da tuz ve su retansiyonuna yol açmaktadır. Vazodilatör prostaglandinlerin (PGE2) oluşumunu COX-2’ye bağlayan fare deneyleri, NSAİİ ilaçların hastalarda neden olduğu hipertansif komplikasyonlar’ın (yeni başlayan ya da kontrolü kötüleşen) insidansının böbrekteki COX-2 inhibisyonu derecesiyle ve bu inhibisyona ulaşma selektivitesiyle doğru orantılı olması olasılığını arttırmıştır. Farelerde hem PGEI2 hem de PGE2 reseptör genlerinin silinmesi kan basıncını arttırmaktadır, mekanik olarak hipertansiyonu tromboza yatkınlıkla bir araya getirmektedir. Her ne kadar bu hipotez hiç doğrudan yöneltilmemiş olsa da, epidemiyolojik çalışmalar koksiblerle tedavi edilen hastalarda hipertansif komplikasyonlar’ın geleneksel NSAİİ ilaçlarla tedavi edilenlerden daha sık ortaya çıktığını göstermektedir.

NSAİİ ilaçlar distal tübülde Na+ varlığının azalmasına ve prostaglandinle indüklenen renin sekresyonunun baskılanmasına bağlı olarak K+ geri emilimini arttırırlar. Bu ikinci etki, NSAİİ ilaçların Bartter sendromu tedavisinde sağladığı yarardan kısmen sorumlu olabilir (9).

Prostaglandinlere-bağımlı böbrek görevlerini (böbreklerden kan akımı, idrar oluşumu gibi) bozarlar; etki akut böbrek yetmezliği oluşturabilecek ölçüde şiddetli olabilir. Bu etki daha ziyade adranerjik ve renin anjiyotensin sistemi bozuk hastalarda dikkat çeker.

Ayrıca, bu ilaçların uzun süreyle kullanılmaları böbrekte papiller nekroz ve yangıya sebep olur; fenasetin bu etkisi sebebiyle, kullanımdan çekilmiştir (24).

Salisilâtlar, ufak dozlarda verildiklerinde böbreklerden ürik asit itrahını azaltarak, bu maddenin kandaki düzeyini yükseltirler. Probenesid sulfinpirazon’un ürikozürik etkisini antagonize ederler. Günde 5 g veya daha yukarı dozda verildiklerinde ürikozürik etki yaparlar; bunun terapötik değeri yoktur. Normal bir insanda, yüksek dozda alınan salisilat olasılıkla sempatik bir etkiyle adrenal medulladan ketokolamin salgılatarak glikojenoliz, hiperglisemi, ve glukozüri yapabilir Diabetes mellitus’lu ise aynı dozlarda

verilen salisilat, aksine glukoz ütilizasyonunu arttırır ve glisemiyi düşürür insülin gereksinimini azaltabilir. (23).

Analjezik nefropati, böbrek tübülünün konsantre etme kapasitesinin azaldığı, steril piyüri bulunan, yavaş ilerleyen bir böbrek yetmezliğidir. Risk faktörleri uzun süreli olarak yüksek dozlarda NSAİİ ilaç kombinasyonların’ın kullanılması ve sık idrar yolu enfeksiyonu geçirilmesidir. Eğer erken fark edilirse, NSAİİ ilaçların kesilmesi böbrek fonksiyonunun geri dönmesini sağlar (9).

2.7.2.5.3. Gebelik ve Laktasyon Üzerine Etkileri

Aspirin gebeler tarafından alındığında fötal dolaşıma önemli ölçüde geçer. Gebeliği sırasında sık olarak aspirin kullananlarda fötusta malformasyon yaptığı bildirilmemiştir.

2.7.2.5.4. Kan ve Hemostaz Üzerine Etkileri

Aspirin ufak dozda alındığında daha önce belirtildiği şekilde, trombositlerin agregasyonunu inhiber eder ve kanama zamanını (süresini) uzatır. Heparin’in ve oral antikoagülanların antikoagülan etkisini potansiyalize eder. Yüksek dozda verildiğinde karaciğerde protrombin ve diğer pıhtılaşma faktörlerinin sentezini doza bağımlı bir şekilde azaltır ve bu azalma K vitamini ile tersine çevrilebilir; protrombin zamanını ve koagülasyon zamanını uzatır. K vitamini eksikliği, karaciğer hastalığı veya konjenital pıhtılaşma bozukluğu olanlarda aspirin kullanılmasından sakınmak gerekir (23).

2.7.2.5.5. Alerjik Reaksiyonlar

Aspirin alanlarda seyrek olarak alerjik reaksiyon gelişir. Bazı bireyler aspirine ve NSAİİ ilaçlara karşı aşırı duyarlılık gösterebilir bu durum yoğun sulu sekresyonların görüldüğü vazomotor rinitten anjiyoödem, jeneralize ürtiker ve bronşiyal astımdan larinks ödemine ve şoka kadar uzanabilen belirtilerle ortaya çıkar (9, 23).

2.7.2.5.6. Diğer Yan Etkileri

Uterusun hareketlerini önlerler (uterus hareketlerini arttıran PG sentezinin önlenmesi ile). Vücutta su tutulması ve ödem eğiliminin artmasına (idrar oluşumu üzerine etkili PG sentezinin önlenmesi sonucu) yol açarlar. Sık olarak (mefenamik asit %10–15, sulindak %5–10) deri tepkimelerine yol açarlar; deri dökülmesi, üritiker, ışığa duyarlılık en sık oluşan tepkimelerdir (24). Solunum; Salisilatlar terapötik dozlarda alındıklarında

solunum merkezini hafif stimüle ederler. Solunum sayısını ve daha az derecede olmak üzere ventilasyon hacmini arttırırlar.

Salisilizm; Romatik ateş veya romatoid artrit olguları gibi yüksek dozda salisilat alan kimselerde ortaya çıkan orta derecede bir salisilat zehirlenmesi tablosudur. Baş ağrısı, baş dönmesi, uyuşukluk, görme bulanıklığı, işitme kaybı ve kulak çınlaması, hiperventilasyon, bulantı, kusma ve bazen diyare ile kendini gösterir.

Yara Nedbeleşmesi; antiinflamatuvar analjezik ilaçların yara nedbeleşmesi üzerindeki etkileri deney hayvanlarında ve genellikle aspirin dışındaki ilaçlar kullanılarak incelenmiştir. Bazı hayvan modellerinden elde edilen sonuçlar tartışmalıdır.

Tiroid üzerine etkisi; Salisilatlar, plazma proteinlerine bağlı tiroksin ve triiyodotironin’i bağlanma yerinden atarlar ve onların dolaşan kandan uzaklaştırılmasını hızlandırırlar.

TSH salgılanmasını inhibe ederek trioidin iyod alımını düşürürler. Bu etkiler hafif olup triod fonksiyonunda belirgin bir bozukluğa neden olmaz.

Kısırlık; bazı NSAİİ’lerin dişilerde uzun süre kullanılması kısırlık yapabilir. İlacı kesince geçer (23).

Tablo 2.2. NSAİİ’lerin Sık rastlanan ve Ortak Yan Etkileri (9).

-Ödem, böbrek/kalp hastalıklarında ve sirozlu hastalarda böbrek fonksiyonunun kötüleşmesi

2.7.2.6. İlaç Etkileşimleri

Bu grupta bulunan ilaçlar ile diğer bazı ilaçlar arasında son derece tehlikeli etkileşmeler görülür, bunların başlıcaları da şunlardır.

• Pıhtılaşmayı engelleyici maddelerin etkilerini güçlendirirler, bu etkileri bir yandan kumarin vb. maddelerin plazma albüminden ayrılmasına yol açmaları, diğer yandan da trombositlere etkileri neticesi pıhtılaşmayı engellemelerinin sonucudur.

• Kan basıncını düşüren bazı ilaçların (B-adrenerjik blokörler gibi) etkilerini zayıflatırlar.

• Özellikle kıvrım işeticileri olmak üzere, işetici maddelerin etkilerini azaltırlar.

• Bazı ilaçların (probenesid, sülfinpirazon gibi) ürik asit atıcı etkilerini değiştirirler;

bu sebeple, aspirin küçük dozlarda damla hastalığında kullanılmamalıdır (24).

Tablo 2.3. Antiinflamatuvar analjezikler (AA) ile ilgili sık görülen önemli ilaç etkileşmeleri (23) AA + DİĞER İLAÇ SONUÇLAR

ASPİRİN +

Alkol veya piroksikam Mide kanaması ve ülser olasılığı artar

Antikoagülanlar- Kanamalar

Kortikosteroidler- Gİ (Gastrointestinal) kanamalar

Diğer NSAİİ’ler Aspirin antitrombositik etkisinin azalması

Diklofenak veya İ absorpsiyonun azalması nedeniyle bu iki ilacın fenoprofen plazma düzeyinin azalması

İndometasin veya Eliminasyon artması nedeniyle bu iki ilacın fenoprofen plazma düzeyinin azalması

İnsulin İnsulin gereksinimi azalır ve hipoglisemi olabilir

Metotreksat Bu ilacın plazma düzeyi azalır

Sodyum valproat Bu ilacın düzeyi artar

Sipironolakton, furosemid Natriüretik etki azalır veya tiazidler AZAPROPAZON +

Varfarin Bağlanma yerinden kovma sonucu kanamalar DİKLOFENAK +

Lityum Plazma Li düzeyi artar, Li zehirlenmesi olabilir.

Tablo 2.3. Antiinflamatuvar analjezikler (AA) ile ilgili sık görülen önemli ilaç etkileşmeleri (23) (devamı)

AA + DİĞER İLAÇ SONUÇLAR İBUPROFEN +

Digoksin Plazma digoksin düzeyi artar

KETOPROFEN +

Probenesid Ketoprofen’in plazmada bağlanması ve eliminasyonu azalır İNDOMETASİN +

Bumetanid veya kaptopril Antihipertansif etkide azalma

Kortikosteroidler Eliminasyonları azalır ve plazma düzeyleri yükselir Furosemid ve tiazidler Natriüretik etki azalır

Lityum Plazma Li düzeyi artar.Li zehirlenmesi olabilir

Fenilpropanolamin Hipertansif etki artar

Triamteren- Böbrek yetmezliği

Varfarin Kanamalar

2.7.3. Nikotinik Asit Türevleri

Bu grupta fluniksin ve niflumik asit bulunur (24).

Fluniksin

Şekil 2.9. Fluniksin Meglumin (24).

Özellikleri; Bir piridin karboksilik asit türevi olan bu madde fluniksin meglümin halinde bulunur (Şekil 2.28), (24,25). Fluniksinin tüm preparatları 2–30ºC arasında saklanmalıdır (26).

Farmakokinetik; Fluniksin meglumin, ağızdan ve parenteral olarak uygulanır. Atlara ağızdan verildiğinde, sindirim kanalından hızla emilir ve biyoyararlanımı %80 dolayındadır. Bu yolla 30 dk içinde doruk plazma yoğunluğuna ulaşır (24, 25).

İlaç iv yolla 1,1 mg/kg dozda verildiğinde, atılma yarı ömrü atlarda 1,6–2,5 saat, köpeklerde 2,5–4,8 saat, sığırlarda 8–10 arasındadır. İlacın dağılım hacmi (Vd) atlarda 0,2–0,3 L/kg, köpeklerde 0,1–0,24 L/kg’ dır (26). Verilen ilacın sadece %14 kadarı ilk 24 saat esnasında idrarla çıkarılır; İlaç vücudu safrayla da terk eder. Atlarda 8 saat süreyle plazmada, 48 saat süreyle de idrar da ölçülebilir, yoğunluklarda bulunulur (24, 25).

Köpeklerdeki dağılım yarı ömrü de 3-7 saat olarak ölçülmüştür. Belirtilen durum ise, atılma yarılanma ömrünün atlardakinden 2 kat daha uzun olduğunu vurgular. Sığırlar için aynı süreler sırayla 0.3 ila 8-10 saat olarak saptanmıştır. Dolayısıyla, aynı ilacın sığırlardaki atılma yarılanma ömrünün köpeklerden 2 veya atlardakinden de 4 kat daha uzun olduğu ortaya çıkmaktadır (25).

Etkisi; Fluniksin analjezik, antipiretik ve antiinflamatuvar etkinliklere sahiptir.

Belirtilen etkileri PG sentetaz etkinliğini inhibe etmesi temeline dayanır. Analjezik etkisi fenilbutazon, pentazon ve meperidinden daha güçlü bulunmuştur (24, 25).

İstenmeyen Etkileri; im yoldan uygulanma yerlerinde şişme, sertleşme ve terlemelere yol açabilir. Atlar ilaca karşı iyi dayanmakla beraber, sıklıkla sindirim sistemi ve kan tablosuyla ilgili bozukluklar söz konusu olabilir. Rastlantısal olarak iv yolla enjekte edildiğinde geçici biçimde aşırı uyarılara ve daha sonrada kassel zayıflığa yol açabilir.

Besin değeri olan hayvanlarda kalıntı sorunu yarattığından, birçok ülkede kullanımına müsaade edilmemektedir (25).

Atlara günde 3 kez iv yolla 1,1mg/kg dozda, 12 gün süreyle verildiğinde, hayvanların

%80’inde mide hasarı-ülserine yol açar. Köpeklere 2,2 mg/kg dozda verildiğinde 2-3 günde sindirim sistemiyle ilgili bozukluklar ortaya çıkar (24).

Kullanım alanları ve dozları; İlaç hayvanlarda kas–iskelet sistemi ağrıları ile yangınlarının sağaltımında ve iç organların düz kas spazmlarından ileri gelen ağrıların yatıştırılmasında oldukça etkilidir. İç organ sancılarının sağaltımında tek dozda verilmesi yeterli olur, bazen ikinci uygulama gerekebilir (24).

Köpeklerdeki günlük sağaltım dozu 0.5-2.2 mg/kg arasında tutulur ve sağaltıma en fazla 3 gün süreyle devam edilir. Aynı hayvanlarda karşılaşılan göz hastalıklarının sağaltımında iv yolla ve günde 1-2 kez 0.5 mg/kg ve akut mide genişlemesinde de günde bir kez 1 mg/kg, yine sindirim kanalı tıkanıklıklarında da 3 uygulama halinde ve günde 1-2 kez 0.5 mg/kg miktarında verilir (25).

Fluniksin endotoksik şok olayının sağaltımında da çok etkili bulunmuştur. Sistemik olarak uygulandığında kan ve dokulardaki laktik asit derişimini azaltır; kan basıncının düşmesini engeller ve kalbe venöz kan dönüşünü kolaylaştırarak damar çeperinde gelişen hasarı azaltır. Belirtilen etkilerinden yararlanılmak suretiyle, E. coli septisemilerinde iv yolla 1.1 mg/kg dozlarında verilerek, diğer sağaltım seçenekleri desteklenir. Öte yandan, kornea operasyonu uygulanan hayvanlara 1.1-2.2 mg/kg dozlarında uygulanan fluniksin, yangının önlemesi yönünde yararlı olur (24, 25).

2.8.OPTİRAY 300 2.8.1.Formülü

Aktif madde ioversol 636 mg/ml dir. Yardımcı maddeler 100 ml de sodyum kalsiyum adetat 20 mg trometamin 48.0 mg trometamin hidroklorür 410.0 mg ve enjeksiyonluk su 71 ml pH ayarlamalarında sodyum hidroksit veya hidroklorik asit kullanılabilir.

2.8.2.Farmakolojik özellikleri

Farmokodinamik özellikleri: ioversol non iyonik bir rontgen kontrast maddesidir.

Optirayın intravasküler enjeksiyonu ,kontrast maddenin akış yolundaki damarları opasifiye ederek belirgin hemodilüsyon oluşuncaya kadar iç yapıların radyografik yolla görülebilmesini sağlar.

Farmakokinetik özellikleri: Optirayın farmakokinetik profili, hidrofilik özelikleri ve serum ve plazma proteinlerine çok düşük düzeyde bağlanmasıyla birlikte ,Optirayın ekstraselüler sıvı boşluğunda dağıldığını ve glomeruler filtrasyon yoluyla böbreklerden hızla atıldığını göstermektedir. 50 ml ve 150 ml dozlardan sonraki eliminasyon yarılanma ömrü sırasıyla 113+ 8.4 104+ 15 dakika bulunmuştur. Uygulana dozun %95 ten fazlası ilk 24 saat içinde idrarla atılır. Feçes yoluyla atılma ihmal edilebilir. Optitay için anlamlı bir metabolizma, deiyonizasyon veya biyotransormasyon görülmemiştir.

2.8.3.Endikasyonlar

Optriay 300 intraarteriyal ve intravenöz dijital subtraksiyon anjiyografisi dahil olmak üzere venografide ve intravenöz ürografide serebral periferik ve viseral anjiografide ve bilgisayarlı baş vücut tomografisinde kullanımı endike olan non iyonik bir rontgen kontrast maddesidir. Optiray 300 çocuklarda serebral , periferik ve viseral anjiyografide intravenöz ürografide kullanılabilir.

2.8.4.Kontraendikasyonlar

İoversole veya optirayın 300 ın diğer bileşenlerinden birine aşırı duyarlılığı olanlarda tiroid fonksiyon bozukluğu olanlarda bu preparatlardan kulanmamalıdır.

2.8.5.Uyarılar önlemler

Ciddi bir istenmeyen etki oluşma olasılığında daima göz önünde bulundurulmalıdır.

Diğer tüm rontgen kontrast maddelerinde olduğu gibi, optirayın anafilaksiye veya anafilaktoid reaksiyonlara ve bulantı,kusma,dispne,eritem ,ürtiker ve hipotansiyon gibi diğer uyumsuzluk belirtilerine neden olabilir. Bu tür reaksiyonlar iyotlu röntgen kontrast maddelerine uyumsuzluk veya herhangi bir allerji veya aşırı duyarlılık öyküsü bulunan hastalarda daha sık görülmüştür. Bu tür hastalarda faydanın riskten çok daha fazla olması koşulu aranmalıdır. Ön testler yapılarak ağır etkilerin öngörülebilmesi mümkün değildir. Bir hastanın tıbbı öyküsünün bütünüyle değerlendirilmesi potansiyel istenmeyen etkilerin öngörülmesi açısından daha doğru olacaktır. Poziti alerji öyküsü kontrendikasyon değildir, ama dikkat edilmesi gerekir. Gerekli veya en aza indirmek için antihistamin ve kortikosteroidlerle ön medikasyon ortaya çıkmasını her zaman engellemez.

İyotlu intravasküler kontrast ajanlarının kullanıldığı diagnostik prosedürler yapılacak özel prosedürde yetenekli ve deneyimli personel tarafından yapılmalıdır. İyotlu röntgen kontrast maddesinin uygulamasında ciddi veya fatal reaksiyonlar görülmüştür. Tam teçhizatlı acil arabası veya dengi malzeme nitelikli personel hazır bulundurulmalıdır.

Hasta son enjeksiyondan sonra en az 15 dakika boyunca yakın gözlem altında tutulmalıdır, çünkü ağır reaksiyonların çoğu bu sırada ortaya çıkmaktadır. Hasta enjeksiyondan sonra bir saat boyunca hastane ortamında tutulmalı ve herhangi bir semptom geliştiği takdirde tekrar radyoloji bölümüne götürülmelidir.

Konjestif kalp yetmezliği olan hastalar dolaşan ozmotik yükteki geçici bir artışla ilişkili olabilecek gecikmiş hemodinamik bozuklukları saptayabilmek için prosedürden sonra

birkaç saat boyunca gözlem altında tutulmalıdır. Alerjik reaksiyonların uygulamayı izleyen birkaç gün içinde gelişebileceği ve böyle bir durumda derhal doktora başvurulması gerektiği konusunda hasta bilgilendirilmelidir. Ciddi olarak bozulmuş böbrek fonksiyonu kombine renal ve hepatik hastalık anüri,diabetes mellitus,homozigotik orak hücre hastalığı veya monoklonal gamopati hastalarında özellikle yüksek dozlar uygulandığında dikkatli olunmalıdır. Bu hastalarda akut böbrek yetmezliği gibi ciddi renal etkiler görülebilir. Optiray uygulanmadan önce etkili bir hidratasyon şarttır ve böbrek hasarı riskini azaltabilir. Hazırlık dehidratasyonu tehlikelidir ve akut böbrek yetmezliğine katkıda bulunabilir. Optirayın kandan atılması için diyaliz uygulanabilir.

Homozigotik orak hücre hastalığı olan hastalarda röntgen kontrast maddesi gibi hiperozmolar ajanlar eritrositlerin oraklaşmasını etkileyebilir. Bu nedenle bu tür ajanların homoziigotik orak hücre hastalığı olan hastalarda intraarteriyel uygulanmasından önce dikkatli bir değerlendirme yapılabilir.

İyot içerikli kontrast madde hipertiroidi veya tiroid bezinde otonom alanları olan hastalarda zararlı olabilir. Feokromasitoması olan hastalarında hipertansi kriz riski nedeniyle kontrast maddenin intravasküler kontrast maddenin intravasküler uygulandığı durumlarda önceden alfa bloker verilmesi önerilir.

Yenidoğanlarda özellikle prematüre yenidoğanlarda aşırı iyot yüklenmesi nedeniyle hipertirodizim riski göz önüne alınarak iyotlu kontrast maddenin uygulanmasından 7-10 gün ve 1 ay sonra TSH ve T4 düzeylerinin kontrol edilmesi önerilmektedir.

Serebral arterlere veya spinal kordu besleyen damarlara doğrudan enjeksiyon sonrasında veya anjiyokardiyograide karotidlerin inadvertent dolumu nedeniyle ciddi nörolojik olaylar gözlenmiştir. Kontrast maddeye karşı neden etki ilişkisi kurulmamıştır çünkü hastanın önceki durumu ve prosedür teknikleri de kendi içlerinde nedensel faktörlerdir.

Bazı hastalarda genel anestezi endike olabilir. Ancak muhtemelen anestetiklerin hipotansif etkileri nedeniyle bu hastalarda istenmeyen etki insidansının daha yüksek olduğu görülmüştür.

Anjiyografi prosedürlerin kateter manipülasyonu ve kontrast madde enjeksiyonu sırasında plağı yerinden oynatma veya damar duvarını delme olasılıklarına dikkat edilmelidir. Kateterin doğru yerleştirilmesi için test enjeksiyonlarının yapılması tavsiye edilir.

İyonik olmayan kontrast maddenin şırıngada kanla uzun süreli temasında pıhtılaşma görülmüştür. Bu nedenle antikoagulan ilaçların uygulanması önerilir. Optiray la ilgili invitro çalışmalarda 2 ila 5 intraunite heparin/ml ilavesinin antikoagulan etkisinin 370 mg iyot /ml lik yüksek ozmolar iyonik kontrst maddeninkine eşit olduğu ortaya çıkmıştır.homosistinürili hastalarda artan tromboz ve embolizm riski nedeniyle mümkün olduğu kadar anjiyografiden kaçınılmalıdır. Optiray perivasküler uygulamayı önlemek için dikkatle enjekte edilmelidir.

2.8.6.Gebelik ve emzirme döneminde kullanımı

Optiray gebelikte kısıtlı olarak kullanılmıştır ve hayvanlarda malformasyon kanıtı görülmemiştir. Bu nedenle gebelikte güvenli olabilir. Ancak gebelik sırasında her türlü röntgen incelenmesi doğmamış çocuk için potansiyel risk oluşturabileceği için risk yarar oranı dikkatle düşünülmelidir.

2.8.7.Yan etkiler

Optiray ile ilişkili advers etkiler genel olarak uygulanan dozdan bağımsızdır. Olguların çoğunda hafif veya orta derecelidir ancak çok ender olarak ciddi olabilir veya yaşamı tehdit edebilir. Bununla birlikte hafif advers olaylar bile iyodinli X ışını kontrat maddelerden sonra nadiren ortaya çıkan ciddi genel bir reaksiyon ilk işareti olabilir.

Kontrast madde ile ilişkili aşırı duyarlılık reaksiyonları birkaç saat advers reaksiyonları şu şekilde sınıflandırılabilir.

Aşırı duyarlılık reaksiyonları: genellikle kardiovasküler sistemi ve solunum sistemini etkileyen ciddi anaflaktik reaksiyonlar. Bunlar yaşamı tehdit edebilir ve anaflatik şok kalp ve solunum durması veya pulmoner ödemi içerir. Öyküsünde alerji reaksiyonlar

Aşırı duyarlılık reaksiyonları: genellikle kardiovasküler sistemi ve solunum sistemini etkileyen ciddi anaflaktik reaksiyonlar. Bunlar yaşamı tehdit edebilir ve anaflatik şok kalp ve solunum durması veya pulmoner ödemi içerir. Öyküsünde alerji reaksiyonlar

Benzer Belgeler