• Sonuç bulunamadı

3.1 - Bölgesel Rekabet Sistemleri

Bölgesel rekabet sistemlerinin ana bileşenleri ise yenilik sistemleri ve kümelerdir. Bu nedenle bölgesel rekabeti iyi anlayabilmenin ön koşulu olarak Bölgesel yenilik sistemleri, sektörel yenilik sistemleri, kümeler ve kümeleşmeler irdelenmektedir.

3.1.1 - Bölgesel Yenilik Sistemleri

“Yeniliğin yeni teorik çehresi bölgesel kalkınma teori ve yaklaşımlarını da etkilemektedir.

Günümüz bölgesel kalkınma anlayışında da bahsedilen bilgi yayılımına ve işbirliğine odaklanan yeni bir dönüşüm yaşanmaktadır. Yenilik sistemlerine dayanan ve bu çerçevede sanayi bölgeleri, teknoparklar, kentsel dönüşüm, yenilikçi çevre gibi uygulamalarla gerçekleştirilen bölgesel kalkınmanın yerini, ‘bilgi dinamikleri’ paradigması almaktadır.

Bu açılım son derece kritiktir. Çünkü Türkiye giderek Ar-Ge temelli politikaları ulusal ve bölgesel düzeyde yaygınlaştırmaya çalışırken, başta AB olmak üzere batı dünyasını şekillendiren paradigma, bir çıktı olan inovasyonun (yenileşimin) arka planında yer alan bilgiye dayalı yapıya kaymaktadır.

Şekil 3-1 Bölgesel Yenileşim Kapasitesi – Kavramsal Çerçeve

Kaynak: Fraunhofer, 2006

Bilgi giderek ticareti yapılan ve fiyatlandırılan bir tür mal konumuna gelse de bilginin üretilmesi temel olarak karmaşık sosyal süreçlere dayanmaktadır. ‘Bilgi yaratımı’

öğrenmeyi gerektirmektedir. Bilgi yaratımı, öğrenmenin örtük boyutuna ve süreç özelliğine kolayca aktarılamamaktadır. Bilgi dinamikleri mikro seviyedeki aktörler arasında kolayca yayılmamaktadır. Etkin iletişim; karşılıklı etkileşime, aktörün içselleştirici kapasitesine ve onun bilişsel yakınlığının derecesine bağlıdır. Bilişsel yakınlık ve inovasyon(yenileşim) arasındaki ilişki incelendiğinde; aktörler arasındaki bilişsel mesafenin anlamaya imkân tanıyacak kadar yakın, fakat aynı zamanda yeni bilginin doğru biçimde aktarılmasına yetecek kadar geniş olması gerektiği görülmektedir. Bilginin hızla üretilmesi, yayılması ve tükenmesi uluslararası ticaretin coğrafi yönünü, ürün kompozisyonunu ve aktörlerini dönüştürmektedir. Daha 20 yıl öncesinde dünya ticaretinde fazla bir anlam ifade etmeyen nanoteknoloji, ileri malzeme teknolojisi, biyoteknoloji, yazılım veya sinema filmleri bugün hükümetlerin gündeminde yer alan konular haline gelmiştir. Bir yandan Çin yabancı sermayeyi çekmede rekor kırarken diğer yandan İrlanda Uzakdoğu dışında da ekonomik

mucizelerin yaşanabileceğini dünyaya göstermektedir. Bilgi dinamikleri bilginin yayılmasını ve bölge tarafından cezbedilerek çekilmesini anlamaya çalışmaktadır. Her tür bilgiyi bir tek mekânın bulundurması şimdilik imkânsızdır. Sadece yakınlık ile bilgiyi kullanmak değil, dünyanın herhangi bir coğrafyasında insana gömülü olan bilginin de bölgesel kalkınmayı harekete geçirmek için kullanılmasını başarmak gerekmektedir.

Firmaların, insanların ve yerel aktörlerin bölgeyi bilginin gelebileceği, yayılabileceği, başkaları tarafından paylaşılabileceği bir ortama dönüştürmeleri gerekmektedir. Yoksa tek seferlik öğrenme ya da sınırlı alanda uzmanlaşma kompozit bir ekonomide kısıtlı bir bilgi ve bölgesel kalkınma ilişkisi ile sonuçlanacaktır.” 2

3.1.2 - Sektörel Yenilik Sistemleri

‘Sektörel Yenilik Sistemi’ bir ekonominin ortak ve birleştirilebilen niteliklere sahip bir bölümünün ihtiyaç duyduğu ya da ileride duymasının planlandığı ürünleri, süreçleri ve/

veya servisleri yüksek katma değerli ve rekabetçi nitelikler taşıyacak şekilde tasarlamak, üretmek ve satmak üzere gerekli bilgi ve teknoloji setlerinin oluşmasını ve ilgili aktörler arasındaki etkileşimle küresel ölçekte pazar faaliyetlerine dönüşmesini sağlayacak şekilde birbiriyle ilişkilendirilebilecek parçalar bütünü olarak açıklanabilir .

Çoğu ülkenin ilerleme deneyimlerine bakınca, öndekilere yetişme stratejilerinde öncü sektörlerin ortaya çıkışının ve bunların geliştirilip büyütülmesinin doğrudan ya da dolaylı oldukça önemli etkileri olduğu görülmektedir (Malerba 2002). Bu nedenle gelişme ile ilgili problemlerin analizinde sektörel sistemlerin irdelenmesi oldukça öğretici ve yararlı sonuçlar vermektedir. Gelişmekte olan ülkelerdeki sektörel sistemlere bilgi, teknolojik yetkinlikler, aktörler ve bunlar arasındaki etkileşim ve işbirliği ağyapıları, ilgili sektöre dair politika ve stratejilerin oluşumu ve uygulanması da dahil kurumsal yapılanmalar gibi çeşitli boyutlardan bakılınca hemen her boyutun gelişmiş ülkelerdeki aynı sektöre dair sistem yaklaşımından önemli farklılıklar ve zayıflıklar gösterdiği gözlenmektedir (Malerba, 2005).

Bu bağlamda, aşağıda ‘Sektörel Yenilik Sistemleri’ ile ilgili teorik bir çerçeve çizilmiştir. Bir bölgedeki Sektörel Yenilik Sisteminde aşağıdaki üç temel yapı taşı bulunmaktadır:

a.Bilgi Altyapısı ve Teknolojiler. Bu kapsamda özellikle bölgesel öğrenme sistemlerinin temel bileşenleri olan kurumlar, araştırma, bilgi akımları, teknoloji transferi, yayılmalar, ağyapılar, bilgi yönetimi, bölgesel yetenekler vb. unsurlardan oluşan mevcut kapasite ve ekosistem kastedilmektedir.

b.Aktörler ve Ağyapılar. Bu çerçevede başta bölgesel üretim sistemleri içindeki imalat firmaları, onları destekleyen servis, finansal vb, yapılanmalar ile bölgesel yenileşim yapıları içinde kritik önemde görülen değer zincirleri, yığınlaşmalar ve kümeleşmeler, yerel, sektörel uzmanlaşma ve kentsel çeşitlilik ekonomileri, ağyapılar vb. gibi sistemler öne çıkmaktadır.

c.Kurumlar ve Kurumsal Sistemler. Bu kapsamda özellikle bölgesel yönetişim sistemlerinin etkili unsurları kastedilmektedir.

2 Bilgi Dinamikleri ile Bölgesel Kalkınmayı Yeniden Düşünmek; Prof . Dr. Murat Ali Dulupçu, Dr. Onur Sungur, Yrd . Doç.

Dr. Hidayet Keskin-Süleyman Demirel Üniversitesi, İİBF, İktisat Bölümü, 2012

Bu yapı taşlarına ilave olarak, birçok literatürde o sektördeki yenilik sisteminin gelişiminde oldukça belirleyici olan başlıca düzenlemeler ve destekler de temel yapı taşlarından biri olarak değerlendirilmektedir.

3.1.3 - Küme Kavramı

Küme kavramını sistematik biçimde ilk olarak gündeme getiren M. Porter’dır. 1990 yılında yazdığı ‘The Competitive Advantages of Nations’ kitabında genel olarak dünyadaki gelişmişlik düzeyindeki farklılıkları ‘küme’ terimiyle açıklamaya çalışmıştır. Porter, başarılı kümelerin ve bölgesel yenileşim sistemlerinin bölgelere ve bölgelerin içlerinde bulundukları ülkelere rekabetçi üstünlükler sağladığını; küresel pazarlarda rekabet edebilirliği fazla olan ülkelerin ise refah seviyelerinin yükseldiğini dile getirmiştir. Porter’a göre, küme, coğrafik olarak birbirine yakın, belli bir alanda ortak noktalar ve tamamlayıcı unsurlar ile birbirine bağlanan şirketler ve ortak kurumlar grubudur.

Daha sonra küme ile ilgili pek çok tanım yapılmıştır. En kapsamlı olanlardan biri de Avrupa Komisyonu İşletmeler Genel Müdürlüğü uzman grubu tarafından hazırlanan İşletme Kümeleri ve Ağları Nihai Raporu’nda (2003) yer almaktadır.3 “Kümeler aşağıda sıralanan niteliklere sahip bağımsız şirketler ve kurumlardan oluşan gruplar olarak tanımlanmıştır.

Buna göre kümeler firmaların ve ilgili kurumların:

• Hem işbirliği yaparak hem de rekabet ederek

• Coğrafi açıdan bir ya da birkaç bölgede yoğun yerleşerek, bazen küresel uzantılara sahip olarak

• Belirli bir alanda uzmanlaşarak

• Ortak teknolojiler ve / veya beceriler aracılığı ile birbirlerine bağlanarak

• Bilim tabanlı olarak ve/veya geleneksel sektörlerde de gelişerek, bir küme yönetimi yapısı içerecek şekilde kurumsallaşması veya gayri resmi temelde gelişmesidir.” denilmektedir.

Kavramı daha iyi anlaşılır kılmak için, kümede, birbirini tamamlayan etkinliklerin yürütüldüğü sektörsel yoğunlaşmanın varlığından, hizmet sektörü ve sanayi sektörü olmak üzere değer yaratılan sektörlerin tümünün kapsandığından, dolayısıyla kümede birbirine değer yaratma zinciri ile bağlı olan, yani karşılıklı bağımlı firmalardan, bilgi üreten kurumlar ile destekleyici kurumlardan ve müşterilerin varlığından söz edebilir. Fakat, yapılan pek çok açıklamaya rağmen, hâlâ küme kavramı üzerinde anlaşmaya varılmamış taraflar vardır. Bu durumu, bir yandan da doğal karşılamak gerekir, çünkü tanımların birçoğu ulaşılmak istenen hedefe uygun bir biçimde yapılmaktadır. Örneğin, bölgeler, uluslar, AB veya ABD kendi yenileşim politikalarını ve destek politikalarını oturttukları bu kavramı kendi amaçlarına uygun olarak ele almaktadırlar. Bu bağlamda Kalkınma Bakanlığı işlemsel bir küme tanımı yapmaktadır;

“Kümelenme yaklaşımı, işletmelerin birbirleriyle ve üniversiteler, meslek kuruluşları ve araştırma enstitüleri ile bağlantılarını ve işbirliklerini güçlendirerek, kümenin ve bölgenin rekabet gücünün artırılmasına yöneliktir. Küme içinde sağlanan iletişim, etkileşim, işbirliği ve güven ortamı yeni bilgilerin oluşmasını ve yayılmasını kolaylaştırmaktadır. Böylece, kümedeki aktörlerin ortak çabalarıyla bölgelerin verimlilik düzeyi artmakta ve yenilik yapma kapasitesi gelişmektedir.”4

3 Final Report of the Expert Group on Enterprise Clusters and Networks, Enterprise Directorate General of the European Commission, 2003

4 BGUS, Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejisi 2014-2023, 2014

Kümelerin mekânsal sınırının hangi somut dayanağa göre çizileceği de kesin değildir.

Küme kavramındaki coğrafi yakınlık yerini giderek sosyo-ekonomik bir coğrafya tanımına bırakmaktadır. Kümenin bir alt formu olan ‘öbekleşme veya yığılma’ ile ‘küme’ arasındaki sınırın nereden geçtiği de net değildir.

Tüm bu tanımların ve tanımsızlıkların ortak yanlarından bir soyutlamaya gidildiğinde küme:

• Aynı veya ilgili sanayilerden gelen

• Benzer/tamamlayıcı teknolojilere ve becerilere sahip

• Aralarında dikey veya yatay iş bağlantıları bulunan

ve bu nedenlerle performansları karşılıklı bağımlılıklar arz eden firmalardan ve ilgili kuruluşlardan meydana gelmiştir denilebilir.

Porter’ın Rekabetçi Üstünlükler Teorisi’nde ortaya koymuş olduğu Elmas Modeli5, firmaların belirli bir coğrafyada bir araya gelerek üretim yapabilmelerini sağlayan kümelenme dinamiklerini içermektedir. Söz konusu dinamikler ülkenin veya bölgenin kendine özgü yapısına göre şekillenmektedir. Porter, bu dinamiklerin kümelenmenin ‘rekabetçiliğin’

üzerinde olumlu katkıları olabileceğini ve aynı zamanda bu dinamiklerin kendi aralarında olumlu etkileşimler içinde olduğunu da belirtmektedir.

‘Rekabet analizleri’ konusunda önemli analiz yöntemlerinden bir tanesi olan ‘Elmas Modeli’ni geliştirirken Michael Porter 10 ülkedeki başarılı iş kümelenmelerini ve rekabet avantajı yaratmış endüstrilerdeki dinamik süreçleri analiz etmiştir.

Porter’ın ortaya koymuş olduğu Elmas Modeline göre belirli bir bölgenin avantajını belirleyen ve birbirleriyle ilişkili olan dört unsur vardır. Bunlar; (1) girdi (faktör) koşulları, (2) talep koşulları, (3) ilgili ve destekleyici aktörler, (4) firma stratejisi ve rekabet yapısıdır. Diğer ikincil unsurlarsa devletin rolü ve şanstır, bu dört faktörü etkilemektedirler. Elmas Modeli’nde bir bileşenin etkisi diğerlerine de bağlıdır. Örneğin, girdi dezavantajları rekabetçilik olmadıkça firmaları yenilikçi olmaya itmemektedir. Elmas Modeli aynı zamanda kendi kendini kuvvetlendirme modeli olarak da görülmektedir. Örneğin ancak rekabetçilik seviyesinin yüksek olduğu durumlarda

‘özelleşmiş girdilerin oluşumu’ ortaya çıkmaktadır. Dolayısı ile Elmas Modeli ile bir sektörün rekabetçiliği analiz edilirken bütün değişkenleri sadece tek başlarına değil birbirleri ile etkileşimlerini de dikkate alarak değerlendirmek gerekir.

Şekil 3-2 Elmas Modeli Faktörlerinin Etkileşimleri

5 Porter, E. M. , The Competitive Advantages of Nations, Palgrave, 1998

Porter’ın Elmas Modeli, sektörlerin rekabet gücünün bu 6 unsur temelinde göreceli olarak değerlendirilmesine dayanaktadır. Bu faktörlerin birbirleriyle geri-ileri etkileşimleri (Bkz.

Şekil 3 2) çok yönlü ve karmaşıktır. 6

Tanımlanan 6 unsurdaki alt kırılımlar aşağıda açıklanmıştır.

• Girdi (faktör) koşulları; özelleşmiş girdiler, işgücü niteliği, sermaye, fiziki altyapı, ticari ve yönetsel altyapı, bilgi altyapısı, bilim teknoloji altyapısı, tedarikçiler, ara mallar, ham maddeler, doğal kaynaklar vb gibi...

Rekabetçi üstünlük düşüncesi normalde girdilerin maliyeti ve ulaşılabilirliğine dayanmaktadır. Ancak, örneğin limanlar, yollar ve yüksek eğitimli işçi kadrosu gibi temel girdiler zorunlu olmalarına karşın, tek başlarına bir üstünlük kaynağı değildirler.

Küreselleşme öncesi, kapalı ekonomilerde rekabetin durağan olduğu ve maliyet minimizasyonuna dayandığı görülmektedir. Kapalı ekonomilerde, üretim faktörlerindeki rekabetçi üstünlük veya ölçek ekonomileri belirleyici olmaktadır. Ancak bu görünüm, günümüzde gerçek rekabeti ortaya koymakta başarısız kalmaktadır.

Rekabet, stratejik farklılıkları araştırmaya ve yenileşimi dayalı hale gelmiştir. Faktör girdilerine dayalı minimizasyonun değerini yitirmesinde üç koşul etkin rol oynamıştır;

a. küresel ekonomiye daha fazla ülkenin katılması ile girdi tedarikinin genişlemesi, b. ulusal ve uluslararası faktör piyasalarının daha geniş etkinliğe ulaşması ve faktör rekabet yoğunluğunun azalması, c. satın alıcılar, tedarikçiler ve diğer kurumlar ile yakın ilişkilerin, sadece etkinliğe değil aynı zamanda gelişme ve yenileşime de önemli bir biçimde katkı sağlamasıdır. Bu nedenle Porter rekabet gücü açısından girdi koşullarını, doğal kaynaklar, iklim, bölge, yeteneksiz ve yarı yetenekli işgücü ve borç sermayesi vb. gibi basit girdi koşulları ve modern sayısal veri iletişim altyapısı, mühendisler, bilgisayar uzmanları gibi yüksek eğitimli personel, araştırma kurumları gibi gelişmiş girdi koşulları olarak ikiye ayırmaktadır.

Bugün artık gelişmiş girdi koşulları, uluslararası üstünlük elde etmede son derece önemli rol oynamaktadır.

• Talep koşulları; sofistike ürünler ve çözümler talep eden müşteriler, tüketici haklarını koruyan düzenlemeler, başka yerlerdeki müşterilerin taleplerini önceden talep edebilen bir müşteri yapısı, iç talep yada dış talebin büyüklüğü, potansiyel pazarlar, kullanıcının(müşterinin) seçiciliği vb gibi...

Rekabetin küreselleşmesiyle yurtiçi talebin önemini kaybettiği düşünülse de, uygulamada durum bu değildir. Aslında yurtiçi piyasasının dağılımı ve yapısı, firmaların müşterilerinin gereksinimlerini fark etmeleri, yorumlamaları ve bunları karşılamaya yönelik girişimlerini etkilemektedir. Rekabetçi üstünlük; firmaların müşterilerinin gereksinimlerini net ve hızlı bir biçimde görebildikleri ve talepkar müşterilerinin firmaya rakiplerinden daha önce, yenilikçi ve daha sofistike ürünler üretmesi yönünde baskı yaptığı pazarlarda elde edilmektedir. Yurtiçi talep; yerel piyasada belirli bir piyasa segmenti, yabancı piyasalardakinden daha geniş ve daha

6 Bu bölümde ‘Porter, Michael (1998), On Competition, Harvard Business Review Book, USA.’den yararlanılmıştır

belirgin olduğunda, rekabetçi üstünlüğün oluşmasına yardımcı olmaktadır.

Çünkü büyük piyasa segmentleri yerel firmaların dikkatini daha fazla çekmekte ve küçük segmentlere daha az önem verilmektedir. Oysaki piyasadaki küçük segmentler, hem yerel ve hem de küresel düzeyde fırsatlar sunmaktadır. Bununla birlikte endüstri segmentlerinden ziyade daha önemli olan müşterilerin niteliğidir.

Örneğin, yerel satın alıcılar daha sofistike ürün ve hizmetleri talep ettiğinde, gelişmiş müşteri ihtiyaçlarını anlamaya yönelik işletmelere bir pencere açmış olmaktadır.

Bununla birlikte, firmalara daha yüksek standartlar sağlama, gelişme ve yenilikçilik yönünde de baskı yapmaktadır. Yerel talep aynı zamanda firmaların farklılaşabileceği piyasa segmentlerini de ortaya çıkarmaktadır. Örneğin; dar evlerde yaşayan Japon tüketicileri sıcak ve nemli yaz aylarında, serinlemek için yüksek maliyetli elektrik kullanmaktadır. Bu durum Japon firmalarının, bu tüketici talepleri karşılamaya yönelik enerji biriktiren kompresörler ile küçük ve sessiz bir havalandırma sistemi üretimine öncülük etmelerine neden olmuştur. Dolayısıyla bölgesel satın alıcıların gereksinimleri küresel piyasalar açısından da sürekli erken uyarı göstergesi olarak görüldüğünde bu gereksinimler, yerel firmaların olduğu kadar yabancı firmaların şekillenmesinde de önemli rol oynamaktadır. Örneğin, Danimarka halkının çevrecilik bilinci, su kirliliğini kontrol eden donanım ve rüzgâr değirmeni alanında faaliyet gösteren firmaların küresel düzeydeki başarısına kaynaklık etmiştir.7

Yurtiçi talebin miktarından ziyade kalitesi daha önemlidir. Talep kalitesinin yüksek olduğu pazarlarda faaliyet gösteren birçok firma, zamanla bu talebe cevap verebilmek için sürekli kendini yenileyerek gelişmektedir. Çünkü pazarın talep şartlarını algılamak ve uygun hareket sağlamak en önemli başarı ölçütüdür. Bu bağlamda, kümelenmelerin talep koşulları üzerindeki etkileri de oldukça önemlidir. Bu nedenle, özellikle bağlantılı sanayileri içeren kümelenmeler, talep koşullarının hazırlanmasında önemli bir rol üstlenmektedir. Kümelenmede yer alan firmalar dışarıdan gelen talepler için üreticiyken aynı zamanda kendi içlerinde de birbirlerinin müşterisi konumundadır.

Kümelenmelerin dışından gelen talepler, kümelenme içindeki tüm firmalarda karşılıklı ticari ilişkiler vasıtasıyla yayılmakta, birçok firma ve endüstriyi etkilemektedir. Bu durum karşılıklı etkileşimler dikkate alındığında hem varolan pazardaki, hem de kümelenme içindeki talebi pek çok açıdan geliştirebilmektedir.

• İlgili ve destekleyici kuruluşlar; özellikle uluslararasılaşma ve yenileşim ile ilgili kurum ve kuruluşlardır. Örneğin, girdi maliyetlerinin azaltılması, süreçlerin iyileştirilmesi, yenileşim değer zincirinde bulunan firmaların yenileşim yapma konusunda motive edilmesini sağlayan kurum, kuruluş ve sivil toplum örgütleri bu başlık altında değerlendirilir. Ortak faaliyetleri, teknolojileri, dağıtım kanallarını, müşteri ilişkilerini kullanan sanayiler irdelenir.

Yetenekli ve uzmanlaşmış tedarikçiler ve ilişkili kurumlar rekabette yerel üstünlükler açısından dördüncü önemli unsurdur. Bölgede ara bileşen, makine ve hizmetlerde uzmanlaşmış yerel tedarikçiler ve ilgili endüstrilerin yakınlığı nedeniyle, girdilerin küresel piyasalardan elde edilmesine gerek duyulmamaktadır. Bu durumda yetenekli

7 Porter, 1998

yerel tedarikçilerin olması; çoğunlukla bölgedeki işlem maliyetlerini, ithalata ve uzaktaki satıcılara duyulan ihtiyacı azaltmakta ve sorunların çözümünü kolaylaştırmaktadır. Bununla birlikte firmalar dikey bütünleşmenin her bir değer düzeyini yeniden değerlendirme hakkına sahip olmaktadır. Ar-Ge, dağıtım ve pazarlama gibi fonksiyonlarda tamamlayıcı firma olmak daha kolay bir hale geldiğinden, yetenekli yerel firmalar bu fonksiyonlarda yer alarak etkinliğe katkı sağlamaktadır. Yerel tedarikçi ve ilgili endüstrilerin bu etkinliği, yenilikçilik ve dinamizm açısından yararları dikkate alındığında daha az etkili olabilmektedir. Yakın tedarikçiler ve firmalar çalıştıkları alanda; hızlı bilgi yayılımı, bilimsel işbirliği ve ortak geliştirme çabalarına yol açmaktadır. Yeni ürün oluşturmadaki hız ve esneklik artışının sebebi, üretim süreçlerini paylaşmaları sonucunda kendi birimleri dışındaki üretime kolayca ulaşmalarıdır. Bu şekilde, firmalar da kendi tedarikçilerinin teknik çabalarını daha kolaylıkla etkileyebilmekte ve yeni ürünler için test birimi olarak hizmet verebilmektedir. Porter, tedarik1çi ve ilgili endüstrilerin kümelenmesi konusunda Japonya’nın uluslararası başarılarına dikkat çekmektedir. Honda’nın otomobil ve motosiklet üretimindeki güçlü tedarikçi yapısı bu duruma başarılı bir örnek olarak gösterilebilir. Porter’a göre kümelenmeler, bu rekabetçi modelde ‘ilişkili ve destekleyici kurumlar’ tarafını oluşturmaktadır. Bununla birlikte, aynı zamanda bu dört unsur arasındaki etkileşimlerin bir manifestosu olarak görülmektedir. Fakat bazı analizlerde Porter’ın ÇUŞ’lere ve doğrudan yabancı yatırıma çok önem atfetmemesi eleştirilmektedir. Ulus ötesi faaliyeti de dahil edilecek şekilde Porter’ın modeli geliştirilmiş ve her bir belirleyici üzerine etkileri açıklanmaya çalışılmıştır.8 Çok uluslu faaliyetlerde rekabetin yerel endüstrilerdeki rekabetten daha geniş ve karmaşık olduğu kabul edilmekle birlikte, bu temel rekabetçi yapıdan hareketle daha gelişmiş modeller birçok bölge ve ülke analizinde kullanılmaktadır.

• Firma stratejisi ve rekabet yapısı; firmaların kurulma nedenleri, kendilerine belirledikleri amaç ve nasıl yönetildikleri rekabet açısından önemlidir. Bulundukları çevrede “rekabet” olması, firmaların rekabet yeteneklerini geliştirip yenilikçi olmaya iteceğinden önemlidir. Rekabetçiliğin gelişmesi için ilgili alanlarda yerel tedarikçilerin ve rakip şirketlerin etkin varlığı, yerel rekabetin çeşidini ve yoğunluğunu yöneten kurallar, teşvikler ve normlar önemlidir; örneğin bölgesel şartlar, sektörde faaliyet gösteren diğer firmaların yapısı, yerli-yabancı sermaye, firmaların yenileşim kapasiteleri, rekabete yaklaşımları vb. gibi.

Düşük verimliliğe sahip ekonomiler, daha az yerel rekabetin varlığına işaret etmekte ve bu tür ekonomilerde en büyük rekabet ithalattan kaynaklanmaktadır. Bu ekonomilerde fiyat tek rekabetçi değişkendir ve firmalar daha düşük maliyetler için ücretleri aşağıya çekmektedir. Bu tip bir rekabet ise minimum yatırım içermektedir. Gelişmiş bir ekonomiye doğru hareket etmek için güçlü yerel bir rekabetin varlığına ihtiyaç duyulmaktadır. Rekabet sadece düşük ücret politikasına dayalı olmaktan çıkmakta, imalatın ve hizmet teslimatının etkinliğini yükseltmeyi gerektiren, düşük toplam maliyete doğru yer değiştirmektedir. Böylece ücretlerin toplam maliyet içerisindeki payı kendiliğinden azalmaktadır. Rekabet, maliyetin

8 DUNNING, J., ‘Internationalizing Porter’s Diamond, Management International Review’, 1993

ötesinde farklılaştırmayı da kapsayacak biçimde genişlemektedir. Sadece maddi varlıklarda değil aynı zamanda yetkinlik ve teknoloji gibi maddi olmayan varlıklarda da

ötesinde farklılaştırmayı da kapsayacak biçimde genişlemektedir. Sadece maddi varlıklarda değil aynı zamanda yetkinlik ve teknoloji gibi maddi olmayan varlıklarda da