• Sonuç bulunamadı

Temel Eğitim Kurumlarının Gelir Kaynakları

OSMANLI TEMEL EĞĠTĠM KURUMLAR

1.2. MODERN TEMEL EĞĠTĠM KURUMLAR

1.2.1.6. Temel Eğitim Kurumlarının Gelir Kaynakları

Mahalle mektepleri eğer bir vakfa sahipse giderleri bu vakıflardan karĢılanırdı. Ancak okulun vakfı yoksa ya da geliri yetersizse avarız vergisinden ayrılan pay, hayır iĢleri için vasiyet edilmiĢ paralar, fıtr ve kurban derileri, bunlar kâfi gelmezse ahali tarafından verilen ayni ve nakdi yardımlar bu okulların baĢlıca gelir kaynaklarını oluĢturmaktaydı220

. Tanzimat Dönemi‘nde temel eğitimde reform çabası baĢlamıĢ ancak gelir kaynakları ile ilgili bir düzenleme yapılamadı. 1869 Nizamnâmesinin 198. maddesi sıbyân mekteplerinin masraflarının varsa vakfından, vakfı yoksa veya yetersizse ait olduğu cemaat tarafından karĢılanmasını öngörüyordu. 1869 Nizamnâmesinde bir sıbyân mektebinin yıllık öğretmen maaĢları ve diğer masrafları için en az 600-900 kuruĢluk bir gider olacağı, bu paranın okulun bulunduğu mahallece karĢılanması uygu bulunmuĢtur221

.

1869 Nizamnâmesi sonrasında devlet adamları arasında bir taraftan mevcut sıbyân mekteplerini ıslah etmek diğer taraftan okulu bulunmayan köy ve mahallelere yeni usûl temel eğitim kurumları açmak düĢüncesi güçlendi. Bunun için ciddi bir kaynağa ihtiyaç vardı. Bu ihtiyacı karĢılamak için 1872 yılında sıbyân mektebi olmayan köy ve kasaba ahalisinden alınan aĢar vergisine %10 zam yapıldı. Yeni vergi ―öşrün öşrü” olarak adlandırıldı. Tarlası bulunmayan, çiftçilikle uğraĢmayan amele vs. iĢlerle meĢgul kiĢiler bu vergiyi vermeyecek ama senede iki üç gün bu maksatla çalıĢtırılacaktı. Yeni vergilerle, okulu bulunmayan köy ve kasabalara temel eğitim kurumları açılması planlanmaktaydı. Fakat bu paralar vilayetlerce menâfi sandıklarına aktarılarak baĢka iĢler için harcandı222. 1883 yılında iptidailerin artan giderlerini karĢılamak için öĢrün öĢrü olarak adlandırılan vergide yeni bir düzenleme

219

Aynı eser, s.204.

220 Berker, aynı eser, s.91-92; Akyüz, aynı eser, s.228. 221 Unat, aynı eser, s.119.

yapıldı. Yeni vergi ―hisse-i iane vergisi‖223

olarak adlandırıldı. Buradan elde edilen gelirlerin önce (1/4)‘ü, 1887‘den itibaren ise yarısı Ġstanbul‘a gönderildi. Geriye kalan kısmı ise genellikle idadi ve Darülmualliminler için harcandı. Temel eğitim kurumlarına ise bu gelirden hiç tahsisat ayrılmadı224

.

1910 yılında eğitim giderlerini karĢılamaya yönelik ―müsekiffat yasası‖ çıkarıldı. Yasada bu vergiye gerektiğinde eğitim masraflarını karĢılamak için zam konulabileceği ifadesi eklendi. AĢardan alınan maârif hissesi ile emlak vergisinden alınan zam birleĢtirildi. Eğitim dâhil tüm gelirler doğrudan hazine tarafından toplandı. Hazine, toplanan bu paralardan eğitim için daha fazla pay ayırdı. Çıkarılan irade-i seniye ile maârif hisselerinin Maârif Nezâreti bütçesi aracılığı ile vilayetlere gönderilmesi, vilayetlerinde bu gelirleri kendi bölgelerindeki okullara harcamaları talimatı verildi. Sonrasında Nezâret gerekli ödeneği vilayetlere gönderdi. Vilayetlerde oluĢturulan Vilayet Ġdare Meclisleri de bu ödeneği Müslim ve gayrimüslim oranına göre kendi bölgelerindeki okullara dağıtmaya baĢladı. Bu dönemde devlet bütçesinin %50‘ye yakını Duyûn-u Umûmiye‘ye, %35‘i ise savunma giderlerine aktarılıyordu. Eğitim içinse ancak %3-4‘lük bir pay ayrılabiliyordu. Bu payın 1909 yılında %37‘si Darülmualliminler, iptidai ve rüĢtiyelere aktarıldı225

.

1.2.1.7. II. MeĢrutiyet Dönemi Temel Eğitimde Görülen GeliĢmeler

Mustafa Nail Bey 5 Mayıs 1909 tarihinde Maârif Nazırı oldu. Nazırlığı sırasında eğitimde birliği savundu. Ġdadi ve yüksekokullarda eğitimin Türkçe yapılması fikrini dile getirdi. Bu azınlıkların tepkisine neden oldu. Mustafa Nail Bey‘in yedi aylık bakanlığı döneminde ―Maârif-i Umûmiye Kanunu Layihası‖ çıkarıldı. Bununla birlikte Nezârete bağlı kurumların idaresi yeniden düzenlendi226

.

223

Hisse-i Ġane vergisi; Artan Maârif giderlerini karĢılamak için H.1300/M.1882-1883. yılında konuldu. AĢarın sub‘u ve (1/7) ve bunun bir rub‘u( ¼) miktar aĢar ile birlikte alınacaktı. Bunun anlaĢılamaması üzerine H.1303/M.1885-1886 yılında yeni bir vergilendirme yöntemine baĢvuruldu. Buna göre %11,5 vergi alınacaktı. Bunun %10‘u aĢar vergisi olarak devlet hazinesine, %1‘i menâfi sandıklarına, %0,5‘lik kısmı ise Maârife verilecektir. Bkz; Sarıçelik, aynı eser, s.38.

224 Aynı eser, s.38-39.

225 Ergün, aynı eser, s.165,167. 226 Aynı eser, s.177.

Bu dönemde Maârif Nazırı Emrullah Efendi‘nin ―Tuba Ağacı Kuramı‖ tartıĢmalara neden oldu. Kuram, ―eğitimde yenileşmeye yükseköğretimden başlamak gerekir‖ fikrini öngörüyordu. Satı Bey ile Ziya Gökalp arasında baĢlayan ―ulusal eğitim‖ konulu tartıĢmada eğitim sistemi yapılandırılırken ulusal amaçların verilmesi, eğitimde ödül ve cezanın yeri, toplumsal denetimin eğitim üzerindeki etkileri, öğrencilerin kiĢilik özellikleri, eğitimde ulusal amaçlar neler olmalı? gibi sorunlar dile getirildi. Bu dönemde aydınlar ―millî terbiye‖ konusu sıkça dile getirdiler. MeĢrutiyet yöneticileri ―Meşrutiyet‖i reform olarak değerlendirdiler. Bu özgür ortamın devamı için aydın, özverili, iradeli ve ödevlerini bilen vatansever gençlerin yetiĢtirilmesini eğitimin en önemli iĢlevi olarak gördüler.

Cumhuriyetin ilk yıllarında uygulanacak olan eğitimin yapı taĢlarının temelleri bu dönemde atıldı. Klasik mektep hocalarının yerini daha profesyonel öğretmenler aldı. MeĢrutiyet öğretmenleri fenn-i terbiye ile yetiĢmiĢ, yeniliklere açık, klasik mektep hocalarına göre gayet aydın bireyler olarak halka hizmet ettiler227. Mutlakıyet döneminde padiĢaha bağlı, itaâtkâr ve dindar nesiller yetiĢtirme anlayıĢı, Balkan savaĢları sonrasında ―militer- ulusçu‖ bir yapıya dönüĢtü228. Damat Mehmet ġerif PaĢa 30 Ekim 1912- 23 Ocak 1913 tarihleri arasında Maârif Bakanlığı yaptı. Bakanlığı sırasında ―ifham‖ gazetesine verdiği beyanatta; ―eğitim sisteminin bakanların değiştirilmesi ile değiştirilemeyecek kadar sağlam temellere dayandırılacağını” ifade etti229. Ancak ne MeĢrutiyet döneminde ne de günümüzde bu söz hemen her Bakan tarafından sadece tekrarlandı. Halan tam anlamıyla bir sistem kurulamadı. Bakanlarla birlikte sistemler değiĢmeye devam etti.

MeĢrutiyet Dönemi‘nde temel eğitimdeki problemler kendini iyice hissettirdi. Bu dönemde Nezâret temel eğitimle ilgilenmeye zorlandı. Öğretmen yetiĢtirilmesi, eğitimle ilgili yasalar ve bina sorunlarının çözümü için formüller üretildi. Buna yönelik olarak Emrullah Efendi tarafından ―Tedrisat-ı İbtidaiye Layiha-ı Kânûniyesi‖ hazırlandı ve 1913 yılında geçici yasa olarak uygulamaya konuldu230. Geçici Yasa ile rüĢtiyeler kaldırıldı ve temel eğitim altı yıla çıkarıldı. Bir yerleĢim yerinde elliden

227

Berkes, aynı eser, s.453-454.

228 Çelebi-Asan, aynı eser, s.266-267. 229 Ergün, aynı eser, s.180.

fazla kız öğrenci bulunursa oraya bir kız mektebi açılması uygun görüldü. Bu mümkün olmadığı durumda karma eğitim yapılacaktı. Okul çevresinde kahvehane ve misafirhane gibi yerlerin açılması yasaklandı. Gerek görülen yerlerde ―Yatılı Mekâtib-i İbtidâîye-i Umûmiye‖ kurulması öngörüldü. 30 yıl hizmet eden öğretmenler emekliye ayrılabilecekti. Azledilen öğretmenler sınava girip, baĢarılı olmak kaydıyla mesleklerine dönebileceklerdi. Öğretmen maaĢları 300 ile 1000 kuruĢ arasında olacaktı. Göreve yeni baĢlayan öğretmenler ilk terfilerini beĢinci yılın bitiminde, sonrasında ise her üç yılda bir terfi alacaklardı. Kızlar iptidailere dört yıl devam edebilecekti. Gerektiğinde bu süre beĢ yıla çıkabilecekti. Ailelerinin yanında özel öğretim gören çocuklar her ders yılı sonunda sınava alınacaklar, baĢarılı olamazlarsa okula kaydedileceklerdi231.

Bu dönemde temel eğitimi düzenlemek için vilayetlerde ―tedrisat-ı iptidaîye meclisleri‖, kazalarda ―maârif encümenleri‖ görevlendirildi. Görev yapan öğretmenler ―ehliyetnameli muallim muavinleri‖ ve ―Darülmuallimin-i İbtidaîyye mezunu muallimler‖ olarak ikiye ayrıldı. Yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren Darülmuallimin-i RüĢtiye mezunu olmayan öğretmenler ―muallim muavini‖ sayılacaktı. Eğer bu öğretmenler beĢ yıl içinde Darülmuallimin derslerinden sınava girip ―muallim‖ ünvanı almazlarsa ehliyetnameleri ellerinden alınacaktı. Ayrıca her vilayette yatılı erkek öğretmen okulları ve gerekli görülen yerlerde yatılı kız okulları açılması planlandı. Yasayla temel eğitim gelirleri ¼ oranında arttırıldı232. Birçok sorun kâğıt üzerinde çözüme kavuĢturuldu. Ancak ülke topraklarının geniĢliği, ekonomik durum, yeterli öğretmen ve okul bulunmaması ve yasadan kısa süre sonra

baĢlayan savaĢ bunun uygulamaya konulmasını imkânsız hale getirdi.

1.2.1.8.Temel Eğitim Kurumlarının Öğretmen Kaynakları