• Sonuç bulunamadı

B. Nahiv Usûlü Kavramı

II. Telif Yöntemi

Nahivciler usul kitaplarını yazarken fıkıhçıların usul kitaplarını yazmadaki yöntemlerini takip etmişlerdir. Bunların bir kısmı kendi eserlerinin mukaddimesinde usûlcülerden etkilenerek eserlerini yazdıklarını açık bir şekilde ifade etmişlerdir.84

Onlardan etkilenenlerden biri de İbn Cinnî’dir (v. 392/1001). Nitekim o el-Hasâis adlı usul eserinin mukaddimesinde şöyle söylemektedir: “Bu iki memleketin (Basra ve Kûfe) alimlerinden hiçbirinin daha önce fıkıh usûlü ve kelam usûlüne göre nahiv usûlü yazdığını görmedik.”85

İbn Cinnî bu eserini fıkıh ve kelâm ilimleri gibi nahiv ilminin de bir usulü (metodoloji) olması gerektiği düşüncesinden hareketle kaleme almıştır.86

İbn Cinnî bu amacını büyük ölçüde gerçekleştirmiştir. Ancak kitapta doğrudan nahiv usulünü ilgilendiren meseleler, daha sonra Kemâleddin el-Enbârî’nin Lümaʿu’l-edille’si ile Süyûtî’nin el-İktirâḥ’ında görüldüğü gibi sistematik olmayıp eserin bütünü içerisinde dağınık şekilde ele alınmıştır. Bu dağınıklığın sebebini bu ilmin henüz teşekkül devresini yaşamasıyla, özellikle de usule dair meselelerde belli bir düzenin bulunmayışı ile veya müellifin nahiv usulü tabirine daha geniş bir anlam yükleyerek bununla, günümüzde fıkhü’l-luganın (filoloji) sahasına giren umumi meselelerin tamamını kastetmiş olmasıyla izah etmek mümkündür. Nitekim eserde nahiv usulüne dair meseleler yanında dille ilgili genel konuların da yer aldığı görülür.

83

Süyûtî, el-İktirâh, s. 2.

84 Bûmûd, Eserü usûli’l-fıkıh fî tevcîhi usûli’n-nahv, s. 86. 85 İbn Cinnî, el-Hasâis, I, 2.

162 bölümden (bab) oluşan eserin belli başlı konuları arasında semâ, Kur’an’la istişhâd, Arap şiiriyle nesrinin delil (şâhid) olma keyfiyeti ve şartları; kıyas, şartları ve çeşitleri, tek kişiden gelen rivayetlerle söyleyeni belli olmayan şiir ve sözlerin delil olma durumu, semâ ile kıyasın çatışması, hüküm, illet, sebepler, icmâ ve istihsân gibi doğrudan nahiv usulüyle ilgili meseleler; filoloji alanına giren hususlar; sarfla ilgili meseleler; nahiv ilmi ve tarifi, âmil-mâmul ilişkisi, hareke, i‘rab ve binâ meseleleri, lafızların ve harflerin mânalarıyla olan münasebeti, dil yanlışları, ses bilgisiyle ilgili diğer bazı meseleler yer almaktadır. Ayrıca mecaz ve hakikat gibi belâgata dair meseleler yer almaktadır.87

Usûl düşüncesinden etkilenerek nahiv usulünde eser yazanlardan biri Zahirî mezhebine mensup olan İbn Madâ’ el-Kurtubî (v. 592/1195)’dir. Nitekim o nahiv usûlünde kaleme aldığı er-Reddü ‘ale’n-nuhât adlı eserini zahirî mezhebinin usûlüne göre yazmıştır. Bu eserde kıyası,88

iki ve üçüncü illetleri,89 takdiri,90 ve te’vîli91 reddetmiştir. Bunda fıkhi mezhebi olan Zâhirîlik etkili olmuştur.92

Zahirilerin birtakım konularda diğer dört mezhebe muhalefet ettiği gibi İbn Madâ’da bu eserinde nahivcilerin cumhuruna bazı konularda muhalefet etmiştir.

Fıkıh usulü tarzında eser yazanlardan biri de Ebü’l-Berekât el-Enbârî (v. 577/1181)’dir. Enbârî; nahiv usûlünü fıkıh usûlü tarzında oluşturduklarını, fıkıh gibi nahiv de menkûlden elde edildiği için ikisi arasında apaçık bir şekilde ilişki olduğunu ve bunun hakikatini ancak bu iki ilim hakkında bilgi sahibi olanların bilebileceğini ifade etmiştir.93

Onun nahiv usulüyle ilgili el-İğrâb fî cedeli’l-i‘râb ve Lüma‘u’l- edille fı usûli’n-nahiv adında iki eseri bulunmaktadır.94

İğrâb fî cedeli’l-i‘râb adlı eser nahiv usulü konularını kısmen ele almış olmakla birlikte tam bir nahiv usulü görünümünde değildir. Bu eser nahivdeki cedel ile ilgili yazılan bir eserdir. Enbârî bir grubun münazara yapma ve itiraz etmede

87

Yavuz, “el-HASÂİS”, DİA, XVI, 275. 88

İbn Madâ, er-Red ‘ale’n-nuhat, s. 156. 89 İbn Madâ, er-Red ‘ale’n-nuhat, s. 151. 90 İbn Madâ, er-Red ‘ale’n-nuhat, s. 88. 91 İbn Madâ, er-Red ‘ale’n-nuhat, s. 85. 92

Mert, Basra ve Kufe Dil Ekollerinin Nahiv İhtilaflarında İlletin Rolü, s. 38; Sarp, Arap Gramer Tarihinde Endülüs Ekolü ve İbn Madâ, s. 59.

93 Enbârî, Nüzhetü’l-elibbâ’, s. 76. 94 Süyûtî, Büğyetü’l-vu‘ât, II, 87.

başvurmaları için cedel ve adâb kurallarında bir eser yazmasını kendisinden istediğini, onların bu isteğine cevap verdiğini ve eserini on iki bölüme ayırdığını ifade etmiştir.95

Eserin bu bölümleri incelendiğinde bazı bölümlerinin nakille yapılan istidlale itiraz, kıyasla yapılan istidlale itiraz, istishâbla yapılan istidlale itiraz ve deliller arasında tercih yapma şeklinde olduğu görülmektedir.96

Enbârî’nin el-İğrâb fî cedeli’l-i‘râb adlı eseri Şîrâzî’nin fıkıh usûlündeki cedel ile ilgili kaleme aldığı el-Mülahhas fi’l-cedel fî usûli’l-fıkh adlı eserine benzemektedir. Zira Şîrâzî el-Mulahhas’ta ilk olarak ilmi tartışmada tarafların bilmesi gereken terimlere dair bilgiler vermiş, sonrasında da şer’î delilleri konu edinmiştir. Şer’î delilleri ele aldığı bu kısımda, delillerin her birinin hükümlere hangi şekillerde delalet edebileceğini örnekler eşliğinde açıklamış ve böylece tartışma esnasında tarafların hangi delillerle ne şekilde istidlalde bulunabileceğine dair bilgiler vermiştir. Daha sonradan bu delillerle istidlal edilmesi durumunda hangi tür istidlale ne şekilde itiraz edilebileceğine yer vermiştir.97

Enbârî’nin fıkıh usulü tarzında yazdığı bir diğer eseri Lüma‘u’l-edille’dir. Bu eser nahiv usûlünün belirgin bir şekilde fıkıh usûlü tarzında yazıldığını gösteren bir eserdir.98 Yaklaşık altmış sayfa olan bu eser otuz bölümden oluşmaktadır. Enbârî bu eserine nahiv usulünün tanımını yaparak başlamakta ve daha sonra nahvin delillerinin kısımlarına değinmektedir. Burada nahvin delilleri, nakil, kıyas ve kıyasın türleri, istidlal, istihsân ve istishâbü’l-hâl konularını ele almaktadır.99

Enbârî bu konuları ele alırken fıkıh usulü eserlerinin telif yöntemini takip etmiştir. Nitekim bu eser Şîrâzî’nin fıkıh usûlünde yazdığı el-Lüma‘ adlı eserine çok benzemektedir. Her iki eserin isimleri birbirine benzediği gibi içerikleri de benzemektedir.

Enbârî’nîn (v. 577/1181) Ayrıca el-İnsâf fî mesâili’l-hilaf adlı eseri vardır.100

Onun bu eseri nahiv usulüne dair bir eser değildir. Enbârî, bazılarının kendisinden Basra ve Kûfe nahivcileri arasında tartışmalı olan meşhur meseleleri İmam Şâfiî (v. 204/819) ve İmam Ebû Hanîfe (v. 151/767) arasında tartışmalı olan meselelerin

95 Enbârî, el-İğrâb, s. 35-36. 96 Enbârî, el-İğrâb, s. 35-36. 97

Ünver, Fıkıh İlminde Cedel İlminin Kullanımı (Ebû İshâk eş-Şîrâzî), s. 114.

98 Ukkâşe, “el-‘Alâka beyne usûli’l-fıkh ve usûli’n-nahv min hilâli merâhili tetavvurihimâ”, s. 97. 99 Enbârî, Lüma‘u’l-edille, s. 45, 82, 93, 105, 133 ve 141.

tertibine göre yazmasını talep ettiğini, kendisinin de o eserini bu şekilde yazdığını ve daha önce bu tarzda bir eser yazılmadığını ifade etmiştir.101

Bu eser; tertip, araştırma yöntemi ve konuları ele alma biçiminde Şirâzî’nin (v. 476/1083) en-Nüket fi’l- mesâili’l-muhtelef fîhâ beyne’ş-Şâfiî ve Ebî Hanife adlı eserine çok benzemektedir.102

el-İnsâf’ı incelediğimizde onun, Basra ve Kûfe nahivcileri arasında tartışma konusu olan meşhur nahiv meselelerini ele aldığını görmekteyiz. Enbârî’nin bu eseri nahiv usulüne dair yazılmış bir eser değildir. Nahiv konularını ele almaktadır. Bu eser daha ziyade fürû eserlerine benzemektedir.

Yaptığımız araştırma neticesinde Enbârî’den sonra nahiv usulü alanında eser yazımının bir dönem durduğu görülmektedir. Nitekim IX. asra kadar bu alanda bir hareketlilik bulunmamaktadır. Daha sonra gelen Celaleddin el-Mahallî (v. 864/1459), nahiv usûlü alanında “en-Nefhatü’z-zekiyye fî usûli’l-‘arabiyye” adlı bir risale kaleme almıştır. Bu risâle yazma halinde olup 1928 özel sayı ve 22750 genel sayıyla el-Mektebetü’l-Ezheriyye’de bulunmaktadır.103 Nahiv usulünde yazılan ve yazma halinde olan bu risalenin içeriğine ulaşamadığımız için onun hangi konuları ele aldığı ve nasıl bir yöntem takip ettiği hakkında bir bilgiye sahip değiliz.

Daha sonra gelen Süyûtî (v. 911/1505) bu alanda el-Eşbâh ve’n-nezâir fi’n- nahv, el-İktirâh fî ilmi usûli’n-nahv, Cem‘u’l-cevâmi‘ ve onun şerhi Hem‘u’l-hevâmi‘ şerhu Cem‘i’l-cevâmi‘ adlı eserlerini kaleme almıştır.

Süyûtî’nin bu alanda kaleme aldığı el-İktirâh fî ilmi usûli’n-nahv adlı eseri, nahiv usûlünün tüm konularını ele alması bakımından önemli bir eser sayılmaktadır. Çünkü Süyûtî kendinden öncekilerin çabalarını bir arada toplamış ve daha önce ele alınmayan bazı konuları bu esere eklemiştir. Süyûtî bu eserinin önsözünde şunu ifade etmiştir:

“Bu kitabın yapısı garip ve acayiptir. Anlamı derin, ifadeleri ise güzeldir. Daha önce buna benzer bir eser yazılmamıştır. Hiçbir musannif bu tarzda bir eser kaleme almamıştır. Bu eser, daha önce düzenlenmeyen ve derlenmeyen bir ilimde yazılmıştır. O ilim de usûlü’n-nahvdir. Fıkıh usulü fıkıh için ne ise bu ilim de nahiv için öyledir. Her ne kadar nahiv usûlü bazı müelliflerin konuşmalarında ve kitaplarında dağınık

101 Enbârî, el-İnsâf fî mesâili’l-hilâf, s.3. 102 Amrî, Kıyâsü’l-aks, s. 90.

olarak geçse de bu ilmi toplamak ve bir düzene sokmak yeni bir üretimdir. Onun esaslarını belirlemek ve onu bölümlere ayırmak yeni bir icattır. Bunu da ilim talebelerinin sevdiği ve hoşlandığı yenilik ve faydaları ortaya çıkarmak amacıyla yaptım. Bu esere “el-İktirâh fî ilmi usûli’n-nahv” ismini verdim. Onu bir önsöz ve yedi bölümde ele aldım. Bu eserde İbn Cinnî’nin (v. 392/1001) el-Hasâis adlı eserinden çok yararlandım. O da bu ilimde eser yazmış ve eserinin adını Usûlü’n-nahv koymuştur. Lakin onun bu eserinin çoğu bu ilim dışındaki konulardır. Onun eseri düzenli olmayıp nahiv usulüyle ilgili olmayan çok konu bulunmaktadır. Onun eserinde geçen nahiv usûlü konularını en özlü ve açık ifadelerle özetledim. Ayrıca fıkıh usûlü ve Arap dili ve edebiyatı kitaplarında dağınık olarak geçen değerli bilgileri bu esere aldım. Bu eserin bölümlerini fıkıh usulünün tertibine göre düzenledim. Enbârî’nin el- İnsâf fî mesâili’l-hilâf adlı eserinden de biraz yararlandım. Onun kitabından aldığım her bilgiyi ona nispet ettim.”104

Süyûtî’nin bu ifadelerinden anlaşıldığı gibi o öncekilerin çalışmalarını bir araya toplamıştır. Süyûtî’nin açık bir şekilde kendi eserini fıkıh usûlünün tertibine göre yazdığını ifade etmesi onun fıkıh usûlü kaynaklarını örnek aldığını göstermektedir.

Süyûtî’nin (v. 911/1505) yukarıdaki ifadelerinden kendisinin nahiv usûlü ilminin kurucusu olduğu ve onu ilk olarak müstakil bir eserde topladığı anlaşılmaktadır. Halbuki ondan çok önce Enbârî bu konuda müstakil bir eser olarak el-Lüma‘ adlı eserini kaleme almıştır. Kanaatimce Süyûtî’nin böyle bir iddiada bulunmasının sebebi; bu konuda onun eline ulaşan eserlerin tam olarak nahiv usulü konularını ele almamaları ve sadece belli konuları içermeleridir. Zira Süyûtî kendisinden önce yazılan kitaplardan yararlandığını fakat o kitapların tümüyle nahiv usûlü konularını içermediğini ifade etmiştir. Ayrıca Süyûti nahiv usulünde ele aldığı el-İktirâh adlı eserini tamamladıktan sonra Enbârî’nin el-Lüma‘ adlı eserinin kendi eline ulaştığını ifade etmiştir.105

Dolayısıyla Süyûtî(v. 911/1505), henüz Enbârî’nin bu eseri onun eline ulaşmadan kendi eserini yazdığı için ilk defa kendisinin bu konuda böyle bir eser yazdığını ifade etmiştir.

104 Süyûtî, el-İktirâh, s. 2-3. 105 Süyûtî, el-İktirâh, s. 3.

Fıkıh usûlü konusunda el-Eşbâh ve’n-nezâir adlı bir eser yazan Süyûtî nahiv usûlü konusunda da bu isimle bir eser kaleme almıştır. O, nahiv usulünde ele aldığı el-Eşbâh ve’n-nezâ’ir adlı eserini Tâcüddîn es-Sübkî’nin (v. 777/1375) el-Eşbâh ve’n-nezâir adlı eserini örnek alarak kaleme almıştır. Zira Süyûtî bunu şöyle ifade etmektedir: “Bu ilk kitabı yazma sebebim müteahhirinin el-Eşbâh ve’n-nezâir konusunda yazdıklarına benzer bir şekilde Arap dilini fıkıh yöntemiyle yazmayı kast etmemdir.”106 Başka bir yerde ise o şöyle demektedir:

“Arap dilinde yeni bir yöntemle yazmaya başladığımız bu eser Kâdî Tâcüddîn’in fıkıhta yazdığı eserine benzemektedir. Nitekim bu eserim, onun çoğu kısımlarını ihtiva etmektedir. Eserimin başı Zerkeşî’nin (v. 794/1391) Kavâ‘id’ine benzemektedir. Çünkü onun bu eseri hece harflerine göre düzenlenmiştir.”107

Süyûtî’nin bu eseri, eşbâh ve nezâir konusunda yazılan fıkıh usûlü eserleri örnek alınarak yazılmıştır.

Süyûtî nahiv ilminde Cem‘u’l-cevâmi‘ adlı muhtasar bir eser kaleme almıştır. Daha sonra bunu Hem‘u’l-hevâmi‘ şerhu Cem‘i’l-cevâmi‘ adlı eseriyle şerh etmiştir. Süyûtî’nin bu eseri incelendiğinde onun nahiv usulünde değil, nahiv ilminde yazılmış bir eser olduğu anlaşılmaktadır. Yer yer nahiv kurallarına yer verdiği görülmektedir. Süyûtî bu eserini daha önce kullanmadığı bir yöntemle yazdığını ve bunda usul kitaplarının yöntemini takip ettiğini ifade etmiştir.108

Daha sonra gelen Ebû Zekeriya Yahya b. Muhammed eş-Şâvî (v. 1096/1685) de nahiv usûlü alanında “İrtikâü’s-siyâde fî ilmi usûli’n-nahv” adlı bir eser kaleme almıştır. Müellif bu eserini fıkıh usulünün bölümlerine göre tertip ettiğini ifade etmiştir.109

Bu eseri incelediğimizde müellifin Süyûtî’nin el-İktirâh adlı eserini esas aldığı görülmektedir. Bu eser bir nevi el-İktirâh’ın muhtasarı mahiyetindedir. Şâvî bunu bir mukaddime ve on bölüm olarak ele almıştır. Mukaddimede on meseleyi incelemiştir. Daha sonra yedi bölümde sırasıyla semâ, icmâ, kıyas, istishâb, farklı deliller, teâruz ve müstanbitin durumlarını ele almıştır.

106

Süyûtî, el-Eşbâh ve’n-nazâ’ir fi’n-nahv, I, 3. 107 Süyûtî, el-Eşbâh ve’n-nazâ’ir fi’n-nahv, I, 6.

108 Süyûtî, Hem‘u’l-hevâmi‘ şerhu Cem‘i’l-cevâmi‘, s. 18. 109 Şâvî, İrtikâü’s-siyâde, s. 31.