• Sonuç bulunamadı

3. TEKSTİL VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ

3.7. Tekstil ve Konfeksiyon Sektöründe Lojistik Faaliyetleri

Gelişen küresel rekabet koşulları işletmeleri yalnız dünya pazarında güçlü bir işletme olarak var olmalarını değil, ayrıca uluslararası ölçekte iyi bir konum geliştirmeye zorlamaktadır. Günümüzde bu rekabet KOBİ’lerde dahil olmak üzere işletmelerin ilgilerini yönlendirmektedir. Rekabet artık sadece işletmelerin fabrikalarında ürettikleri arasında değil, ayrıca fabrika çıktılarına ilave olarak paketleme, hizmetler, müşteri tavsiyeleri, teslim düzenlemeleri, depo faaliyetleri ve diğer değer katan hizmetler arasındadır. Bu bağlamda ürün özellikleri müşteriyi elde tutmada yeterli olmamakta, rekabet üstünlüğü sağlayacak, müşteriye kalite ve değer kazandırmada kilit süreçlerden biri olan lojistik yönetimi uygulanmaktadır (Seki, 2008: iv).

Küreselleşen ekonomi ve rekabet koşulları içerisinde depolama, taşıma, dağıtım, paketleme, ambalajlama ve gümrükleme gibi birçok lojistik hizmet, hem bedel olarak yüksektir hem de ayrı bir uzmanlık gerektirmektedir. Üretim sektörü özellikleri olan bir sektördür ve kendine özgü dinamikleri bulunmaktadır. Ürünlerin çeşitliliği ve nitelikleri bakımından söz konusu lojistiğin de kendine özgü uygulamaları vardır. Küresel rekabet sadece üreticiler veya satıcılar arasında değil daha geniş bir eksende onların tedarikçileri, dağıtımcıları ve lojistik hizmet sağlayıcıları arasında cereyan etmektedir.

Gelecekte işletmelerin rekabetleri kullandıkları tedarik zincirleri arasında olacağı düşünüldüğünde, lojistiğin rekabet silahı olarak çok zaman geçirmeden anlaşılması, geliştirilmesi, yerinde ve doğru olarak, doğru hizmet verenlerle gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu rekabet yurt içinde değil ülkeler, kıtalar arası yaşanacağından küresel düşünülmesi gerekmektedir (Salcan, 2011). Son yıllarda lojistik yönetimi kavramının daha çok dışa yönelik stratejik bir fonksiyona dönüştüğü görülmektedir. Buna göre stratejik lojistik, işletmeler arası ilişkileri lojistik tekniklerle düzenleyerek, rekabet avantajı elde etmek olarak kabul edilmelidir. Etkin bir lojistik yönetiminin işletmeler için maliyet düşürücü, üretim arttırıcı, kalite yükseltici, müşteri memnuniyeti arttırıcı, dolayısıyla da payını büyütme ve rekabet gücünü arttırma etkisi sağlayacağı açıktır (Şekil 30) (Babacan, 2003: 10).

Şekil 30. Üretim, Lojistik ve Pazarlamanın Ortak Faaliyetleri (Ballou, 1999: 67)

Lojistik alanındaki hızlı gelişme işletmeleri, bütün sanayi dallarında enerjilerini en iyi bildikleri işi yapmaya zorlamaktadır. Tekstil-konfeksiyon işletmeleri de pazarda yaşanan kıyasıya rekabetten dolayı daha fazla dış kaynaktan yararlanma yoluna gitmektedirler. Bunlardan bir tanesi de lojistik hizmet sağlayıcı işletmelerle uzun dönemli işbirliği yapmaktır. Ülkemizde uluslararası çapta yüzlerce lojistik işletmesi faaliyet göstermektedir. Lojistik hizmet sağlayıcı işletme belirlenirken, seçim sürecinde doğru ve sağlıklı adımların atılması gerekmektedir. Lojistik işletmelerinden hizmet içerikleri ve fiyat teklifleri alındığında, dikkatli bir şekilde hareket edilmelidir. Sözleşmenin kapsamı, sorumlulukların çerçevesi, karşılıklı yükümlülükler ve taahhütler açık bir şekilde dile getirilmelidir. İstekler ve talepler hizmet sözleşmesi yapılmadan gündeme getirilmeli, maliyet-zaman planlaması buna göre yapılmalıdır. Öncelikle karar verilmesi gereken alanların başında, en düşük fiyatla sağlanan hizmetin mi yoksa profesyonel bir hizmetin mi istendiği gelmektedir. Sadece fiyat endeksli hareket edilmesi, rekabette kısa süreli avantaj sağlar gibi görünmekte, uzun dönemde ise pürüzler ortaya çıkabilmektedir (Erdal, 2004).

Çoğunlukla KOBİ’lerden oluşan konfeksiyon sektörünün tamamına yakın bölümünde lojistik hizmetlerinde dış kaynak kullanılmaktadır. Bununla beraber çok fazla olmamakla beraber lojistik süreçlerini kendi yöneten ve antreposu bulunan işletmelerde bulunmaktadır. Ancak genel eğilim lojistik hizmeti alınması yönündedir.

Konfeksiyon sektörü ihracat taşımalarında daha çok kara-deniz ve hava yollarını kullanmaktadır. Kısa zamanlı siparişlerde havayolu, uzak pazarlar için denizyolu, yakın ve komşu ülke pazarları için ise daha çok karayolu taşımacılığı tercih edilmektedir. Konfeksiyon sektöründe Türkiye dünyanın hemen hemen bütün ülkelerine ihracat yapmaktadır. Türk konfeksiyon sektörünün rekabet üstünlüğünü koruması ve arttırabilmesi için lojistik sektörü

çok önemli bir rol oynamaktadır. Ayrıca, yeni hedeflenen pazarlara girişte lojistik altyapının var olması da sektörün pazar geliştirme faaliyetlerinde büyük önem taşımaktadır (Tanrıverdi, 2012: 2). Bu özelliklerin yanı sıra tekstil ve konfeksiyon sektöründe lojistik sistemden kaynaklı bazı problemlerde vardır. Bunlar (Seki, 2008: 177):

 Depo yerleşim problemi  Envanter yönetimi problemi

 Kaynakların aktif kullanılamaması problemi  Depo kapasite problemi

 Kurum içi ve kurumlar arası entegrasyon problemi  Müşteri taleplerindeki homojen olmayan dağılım  Dağıtım ağının optimize edilememesi

 Lojistik faaliyetlerde kullanılan iş gücünün eğitim ihtiyacı  Performans ölçümlerinde standartların oluşturulmaması  Ulaştırma sisteminden kaynaklı problemler

 Yasal düzenleme eksiklikleri

 Bilgi-işleme teknolojileri eksikliğinden kaynaklanan problemler şeklinde sayılabilir. Özellikle ABD ve Avrupa’da tekstille lojistik çok sıkı bir işbirliği içerisindedir. Birçok büyük işletme, dünyanın değişik yerlerinde üretim yaparak, ürünlerin anında bütün mağazalarına zaman kayıpsız olarak ulaştırmaktadır. Bu da işletmelerin lojistik ayaklarının ne kadar güçlü olduğunun bir göstergesidir. Dolayısıyla bu da başarısına ve maliyetlerine olumlu yansımaktadır. Yurtdışında olduğu gibi Türkiye’de de tekstil ve lojistik işletmelerinin ortak çalışmaları ve planlı hareketi ile en önemli beklenti olan hızlı teslimat sağlanmış olacaktır. Bu süreçte yurtdışındaki işletmeleri kalitemize inandırarak ürünü artık depolara değil de, direkt mağazalara teslim etmemiz sağlanmış olacaktır. Yurt içindeki tekstil işletmelerinin lojistikçilerden beklentileri ise; ütü, kalite kontrol, tamir, barkod ambalaj, paketleme ve ürünlerin onayına kadar olan tüm sürecin lojistikçiler tarafından gerçekleştirilmesidir. Tekstil konfeksiyon işletmelerinin yapacağı tek şey üretime odaklanmak olmalıdır. Üretim sonrası hizmetlerin tek bir yerden ve bir elden yapılmasının teslim sürecinde bir hafta daha kazandıracaktır. Bu da tekstil ve konfeksiyonda çok ciddi bir kazançtır (Beritan, 2006: 97).

Sektördeki dağıtım kanallarının yapısı da mevcut rekabeti etkilemektedir. Ulusal sektördeki tekstil işletmelerinin çok az bir kısmı kendi yurt içi dağıtım kanallarını kurmuş bulunmaktadırlar. Bu durum araştırma sonuçlarını da destekler niteliktedir. (İşletmelerin %48,5’i ürünlerini dış kaynak kullanarak dağıtmaktadır.) Kendi dağıtım kanallarını kuran işletmeler, bu sayede en yüksek yurt içi satışları ve en yüksek yurtiçi satış karlılıklarını

ellerinde tutmaktadırlar. Yurt dışı pazarlama-satış ağına sahip bir iki ulusal işletmeden söz etmek mümkündür. Ancak uluslararası pazarda şuan Uzakdoğulu işletmeler bunun önemini kavramış durumdadırlar. Türkiye elindeki en güçlü rekabet silahını görmezlikten gelmektedir. Şu an Avrupa'da yerleşik birçok Çin merkezli pazarlama-satış işletmeleri bulunmaktadır. Bu noktada işletmeler kendilerinin ve/veya başka işletmelerle ortak dağıtım kanallarını kurmak durumundadır.

Dünya tekstil ve konfeksiyon sektöründeki önemli aktörlerden biri olan Türkiye, konfeksiyon sektöründe güçlü rakipler ile mücadele etmektedir. Emek yoğun bir sektör olan tekstil ve konfeksiyon sektöründe, başta işçilik ücretleri olmak üzere üretim maliyetlerindeki yükseklikler, Türkiye’yi Çin, Güney Kore ve Hindistan’a karşı dezavantajlı duruma getirmektedir. Diğer birçok sektörde olduğu gibi konfeksiyon ve lojistik sektörlerinin, küreselleşme ile tetiklenen maliyetlerin azaltılması konusunda daha etkili çözümler üretebilmesi için stratejik olarak birlikte hareket etmeleri ve sahip olunan know -how ile sinerji yaratmaları gerekmektedir.

4. REKABET VE TEKSTİL VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ REKABET ANALİZİ