• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: SERVET-Đ FÜNÛN VE ĐKĐNCĐ YENĐ ŞĐĐRĐNĐ KARŞILAŞTIRMA

3.1. Teşekkül Dönemleri

Türk şiirinde iki radikal atılım olan Servet-i Fünûn ve Đkinci Yeni hareketlerinin ortaya çıkmasında ‘toplumsal ortam’ın etkisi açısından bir benzerlik söz konusu olabilir mi? Asım Bezirci’ye göre: “Birinci Yeniye de Đkinci Yeni gibi baskı ve bunalım şiiri denilmiştir (Aynı deyim, dikta altında oluşan Abdülhamit döneminin Servet-i Fünûn,

Đttihat ve Terakki döneminin Fecri Ati şiiri için de kullanılabilir) (Bezirci, 1996: 52). Turgut Uyar da şiirde meydana gelen toplumsal etkiden şöyle bahseder: “Memleketlerin başına gelen büyük felaketlerin stresinin önce şiire yansır. Bu felaketlere örnek, savaşı ve ekonomik krizlerdir” (Uyar, 1985: 150).

Servet-i Fünûn için ise Hasan Akay, neslinin yaşadığı sanat ortamı için şöyle tespitte bulunur: “Bu dönemde halka pek yakın durmayan, sosyal hayatla pek ilgili bulunmayan resimli, eğlenceli dergilerin sayısında görülen artış ise ilgilerin merkezini, kitap ve dergiden gelen tesirleri göstermesi vs. bakımından oldukça ilgi çekici ve anlamlıdır” (Akay, 1998b:152). Hasan Akay’ın bu tespitinden yola çıkarak 1950’li yılların sanat ortamı için özellikle de Ankara için şunlar söylenebilir: “1950’li yıllarda Ankara’da sinemalar çoğalmıştır. Müzikal filmler, izlenmeye başlamıştır, Fransız, Arap, Mısır, Hint uluslarına ait filmler gösterilmektedir. Tiyatro özellikle de opera büyük rağbet görmüştür. Bunlar genellikle Ankara’da büyük sinemada gösteriliyordu Porno film gösterimi de izbe yerlerde yavaştan yavaştan başlamıştır” (Đnal Karagözoğlu, 2005). Bunlara ek olarak şunlar söylenebilir: 1944 siyasî hareketlenmeleriyle dergicilik de büyük bir hız kazanmıştır. Ayrıca Pekos Bill gibi çizgiroman dergileri de son sürat okuyucu bulmaktadır. Bu tespitler her iki şiirin teşekkül ettiği sanat ortamının benzerliğini açıkça gözler önüne sermekte, Servet-i Fünûn ve Đkinci Yeni şiirini birbirne benzer bir noktada buluşturmaktadır.

Ece Ayhan ise Đkinci Yeni’nin doğuşu hakkında edebî hayatın içinden birisi yani Sait Faik Abasıyanık’ın etkisini de gördüğünü söyler (Özbahçe, 2006:76). Servet-i Fünûn edebiyatının teşekkülünden önce Halit Ziya’nın eserlerinden bazılarını yayınlamış olması önemlidir. Fatma Aliye’nin Hayal ve Hakikat adlı kitabı da Servet-i Fünûn’la

ilginç bir benzerlik taşır. Servet-i Fünûn’un Hayal ve Hakikat çatışması da kabul edildiği gerçeği unutulmazsa. Servet-i Fünûn dergisi öncesi Türk roman hayatının kronolojisi şöyle yapılabilir:

1872 Şemsettin Sami: Taaşşuk-I Talat Ve Fitnat 1873 Ahmet Mithat: Yeniçeriler

1874 Ahmet Mithat: Dünyaya Đkinci Geliş 1875 Ahmet Mithat: Hasan Mellah

1875 Ahmet Mithat: Hüseyin Fellah 1875 Ahmet Mithat: Karı Koca Masalı 1875 Ahmet Mithat: Yeryüzünde Bir Melek 1876 Ahmet Mithat: Felatun Beyle Rakım Efendi 1876 Ahmet Mithat: Pariste Bir Türk

1877 Ahmet Mithat: Çengi 1877 Ahmet Mithat: Kafkas

1878 Ahmet Mithat: Süleyman Musli 1878 Namık Kemal: Đntibah

1880 Namık Kemal: Cezmi

1881 Ahmet Mithat: Belliyat-I Müdhike 1881 Ahmet Mithat: Henüz On Yedi Yaşında 1881 Ahmet Mithat: Karnaval

1882 Ahmet Mithat: Acaib-Đ Alem 1882 Ahmet Mithat: Dürdane Hanım 1882 Ahmet Mithat: Vah

1884 Ahmet Mithat: Cellat

1884 Ahmet Mithat: Esrar-I Cinayet 1884 Ahmet Mithat: Volter Yirmi Yaşında 1885 Ahmet Mithat: Hayret

1888 Ahmet Mithat: Arnavutlar Solyotlar 1888 Ahmet Mithat: Demir Bey

1888 Ahmet Mithat: Fenni Bir Roman 1888 Ahmet Mithat: Haydut Montari

1888 Uşaklıgil, Halit Ziya: Bir Đzdivacın Tarih-Đ Muaşakası 1888 Uşaklıgil, Halit Ziya: Bir Muhtıranın Son Yaprakları 1889 Ahmet Mithat: Gürcü Kızı

1889 Ahmet Mithat: Nedamet Mi Heyhat 1889 Gürpınar, Hüseyin Rahmi: Şık 1889 Samipaşazade Sezai: Sergüzeşt 1890 Ahmet Mithat: Gürcü Kızı 1890 Ahmet Mithat: Müşahedat

1890 Ahmet Mithat: Rikalde 1890 Ahmet Rasim: Güzel Eleni

1890 Mehmet Celal: Bir Kadının Hayatı 1890 Mehmet Celal: Vicdan Azapları

1891 Ahmet Mithat: Hayal Ve Hakikat (Fatma Aliye Đle Birlikte) 1891 Ahmet Rasim: Đlk Sevgi

1891 Fatma Aliye: Hayal Ve Hakikat

1891 Mehmet Murat: Turfanda Mı Yoksa Turfa Mı 1891 Yalçın, Hüseyin Cahit: Nadide

1892 Ahmet Mithat: Ahmet Metin Ve Şirzat 1892 Ahmet Rasim: Meşak-I Hayat

1892 Fatma Aliye: Muhadarat 1892 Mehmet Celal: Küçük Gelin

1893 Ahmet Rasim: Bir Sefilenin Evrak-I Metrukesi 1894 Ahmet Rasim: Afife

1894 Uşaklıgil,Halit Ziya: Bu Muydu? 1894 Uşaklıgil,Halit Ziya: Heyhat

1894 Uşaklıgil,Halit Ziya: Ferdi Ve Şürekası 1895 Ahmet Mithat: Taaffüf

1895 Vecihi: Mehcure 1895 Vecihi: Mihr-Đ Dil

Hasan Akay da Đkinci Yeni şiir ve toplumsal etkiden şöyle söz etmiştir:

“Şairin niyet ve maksadı, psikolojik durumu ve poetik duruşu göz önüne alınırsa, bunu rahatlıkla söyleyebiliriz. (...)devrin egemen şiir görüşü, baskın anlayışı,'anlamsız şiir' de denilen 'Đkinci Yeni şiir' tarafından bozulmuştur (Elbet sosyal, düşünsel, kültürel ve özellikle -harareti arttırılan- siyasal bahanelerin de hakkı saklıdır.) Bu bağlamdaki bahane, şahanedir. Fakat. Đkinci Yenicilerin bu tavrı, Servet-i Fünûncuların Abdülhamid II yönetimine ilişkin danışıklı bahanesini andırmaktadır. Nitekim her iki taraftan da, daha sonra bu durumu itiraf edenler çıkacaktır. Bahane gerçekte tekil değil, çoğuldur” (Akay, 2006: 112–113).

Hasan Akay, Servet-i Fünûn şâirlerinin de baskı bahanesinden yararlandığını belirterek

Đkinci Yeni ile Servet-i Fünûn şiiri arasındaki ilginç benzerliğe değinmiştir.

Mehmet Rauf Servet-i Fünûn edebiyatı üzerindeki saltanat baskısını aynen şöyle anlatmıştır:

“ (Siyah Đnciler), içinde harâp olduğumuz o mütefessih salatanat hayatına karşı birikmiş bütün kinlerimi buhranlı bir günümde –sansürden bir satırının bile geçmesi mümkün olmadığını bilerek- akûr ve müntakim yazmıştım//Bunu Fikret’e götürdüğüm vakit acı bir tebessümle verdim. Tebessümün bu acılığına bakarak manâlı aldı ve okudu. Ben karşısında oturmuş teessürâtını çehresinde

takip ediyordum. Makale sonuna yaklaştıkça onun da yüzünde bir acılık toplandığını görüyordum. Son satırlara geldiği zaman beğendiği yazılara karşı yüzünde parlayan harâretli bir takdirle başını kaldırarak “çok güzel!” dedi. ‘Fakat bunu sansüre vermeğe bile korkmalı. Maazallah bir ufak jurnalle topumuzu havaya uçururlar. Ne Mehmet Rauf kalır, ne Tevfik Fikret, hatta ne de Servet-i Fünûn’ ” (Rauf, 1997:57).

Kenan Akyüz de, Servet-i Fünûn şiirinde dönemin baskısının etkin olduğunu belirtmiştir:

“Servet-i Fünûn Edebiyatı'nın kurulup geliştiği dönem, II. Abdülhamid istibdadının en yoğun dönemidir. Çağdaşlaşmanın hararetli taraftarları ve Tanzimat devri yazarlarının hürriyetçi düşünceleri ile beslenmiş olan bu gençler, elbette, devrin bu ağır havasında bunalıyorlardı. Her türlü yayın büyük bir kontrol, basın sıkı bir sansür altında idi. Kendilerinin yapabilecekleri hiçbir şey yoktu. Đstibdat iyice yerleşmiş, her köşe bucak tutulmuştu. O zamanlar "jurnalcilik" diye anılan ihbar mekanizması, Demokles'in kılıcı gibi, hürriyetçi bütün aydınların tepelerinde bekliyor ve çıkar karşılığı yapıldığından, çok yaygınlaşmış ve birçok ahlâksızlar için de bir geçim vasıtası haline gelmiş bulunuyordu” (Akyüz, 1995: 89).

Mehmet Kaplan’a göre Servet-i Fünûn’u etkileyen baskı edebiyatta yeni konular aranmasına yol açmıştır:

“Sosyal meselelerin serbest şekilde konuşulamayışı, bu hususta kendini göstermek isteyen iradelerin susturuluşu, herkeste bir neme lâzımcılık hissi doğurmuştu. Herkes kendi derdine, kendi keyfine düşmüş, sosyal sorumluluk duygusu tamamen yok olmuştu. Meslekleri söz söylemek olanlar (edebiyatçılar), başka konular aramaya başlamışlardı” (Kaplan, 2005: 34).

Asım Bezirci ise Đkinci Yeni şiirindeki baskıcı tutumu açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Kendisi durumu -miş’li geçmiş zamanla anlatmış ve bunun sorgulamasını yapmıştır. Sorgulaması neticesinde vardığı kanaat şudur: “Đkinci Yeni'nin bir çeşit kaçış şiiri, bozgun çiçeği, sapma edebiyatı, uyuşmazlık gülü sayılması yersiz görülmemelidir” (Bezirci, 1996: 55–56). Bu düşüncesi baskıcı tutumun Đkinci Yeni’de etkili olduğunu gösterir.

Cevat Akkanat da Đkinci Yeni şiirine baskının olup olmadığı konusundaki bahsi kısmen de olsa kabul eder:

“Đkinci Yeni'nin 1950'lerde Demokrat Parti (DP)'nin baskısı sonucu oluşan bir şiir hareketi olduğu söylenegelir. Bu, ilerideki sayfalarda göreceğimiz üzere, tam anlamıyla doğru olmasa da, Đkinci Yeni şiirinin, 'devrin ruhu'nun etkisi altında kalmadığı da söylenemez” (Akkanat, 2002: 55).

Bütün bu alıntılar gösteriyor ki Türkiye’nin büyük bir değişim geçirdiği ve siyasî baskıların arttığı yıllarda edebiyatta da radikal devrimler yaşanmıştır. Bunun en güzel

örneği, dünya tahtından asırlar sonra inmeye hazırlanan Osmanlı’nın seyircisi olan Servet-i Fünûn şairleri ve onun devamında yepyeni bir devletin gelişmesinin seyircisi olan Đkinci Yeni şairleridir. Değişimin tam ortasında olmaları onları etkilemiş ve atomun çekirdeğine sokulan çomağın yarattığı patlama gibi onlar da, müdahaleleriyle

şiir geleneğinde patlama yaratmışlar, çekirdeğe yakın olanlar, koparılması zor birer elektron gibi sağ kalmış çekirdekten uzakta ondan çekinenler, sadece yörüngesinde dönerek ona şükranlarını göstermeye çalışanlar, kaybolup gitmişlerdir. Cemal Süreya’nın da ima ettiği gibi, şanslı olanlar daha sonraları bu yeni çekirdeğe dahil olabilmişlerdir (Süreya, 2002: 425). Bu köklü değişikliklerin sebebi yukarıda belirtilen etkendir. Günümüzde devlet hayatında a’dan z’ye meydana gelen krizlerin toplum hayatını nasıl bir anda büyük bir değişime sokabileceği açıkça görülmektedir. Siyasî durumdan borsa bile etkilenirken sanatçının etkilenmemesi mümkün müdür?

Alâaddin Karaca’ya göre Đkinci Yeni şâirlerinin hemen öncesinde sanatçılar sert baskılar yaşamışlardır:

“Đkinci Yeni şairleri sansüre uğramasalar bile onlardan öncekiler de bu sıklıkla görülmüştür. Mehmet Doğan’a göre, "... Bütün sanatların karşısına en sert baskı araçları, en amansız usullerle dikilir. Sanat dergileri kapatılır, sanatçılar izlenir, işsiz-güçsüz bırakılır, tutuklamalar, korkutmalarla susmağa zorlanan Anday, Eloğlu, Damar, Kurdakul, Ilgaz vb. şiirlerinden dolayı kovuşturmaya uğrarlar, kitapları toplanır, kimisi işkence görür, hapislere atılır" (Karaca, 2005:133). Bu durum Đkinci Yeni’yi olumsuz etkilemiştir.

Đkinci Yeni şirininin öncesinde meydana gelen bu baskı Servet-i Fünûn şiirinin doğuşundan önce de meydana gelmiştir. Bu duruma Ahmet Hamdi Tanpınar’ın şu sözleri kanıt gösterilebilir: “Namık Kemal vd. Tanzimat edebiyatı teşekkülü içinde yerlerini alırken sürgüne gönderilmeleri hususunda meydana gelir” (Tanpınar: 2001).

Đlhan Berk, Đkinci Yeni şiiri öncesindeki baskıyı şöyle anlatır: "Biz korkak bir kuşaktık. Korkak demeyeyim de, biz korkuyorduk. Bütün öğretmenliğim boyunca korkarak yaşadım. Çünkü ben Đstanbul kitabımı yayımladığım andan itibaren damgayı yemiştim. Bu bütün öğretmenliğim boyunca dolaştığım yerlerde sürdü. Bir kenarda yaşadım. Yaşamımı da öyle seçtim" (Karaca, 2005:155).

Alâaddin Karaca da, Hasan Akay’ın görüşünü paylaşmakta ve Đkinci Yeni oluşumuna dair sebepleri şöyle sıralamaktadır:

“Sonuçta Đkinci Yeni'nin doğmasında değişik etmenlerden söz edildiği görülmektedir. Đleri sürülen etkenlerin başlıcaları, DP döneminin toplumsal/siyasal baskısı ve bu dönemdeki büyük toplumsal değişme, ikincisi Garip şiirine ve Toplumcu Gerçekçi şiire, daha doğrusu söze dayalı şiire tepki, üçüncüsü de Batı sanatlarının (Gerçeküstücülük, atonal müzik, soyut resim ve Gerçeküstücü sinema) etkisi ve biyografik olgular olarak sayılabilir” (Karaca, 2005: 148).

Son olarak Tevfik Fikret’in Târîh-i Kâdim’de devrin baskısını dile getirdiği şu mısraları Servet-i Fünûn şiirindeki baskıya kanıt olarak gösterilebilir:

“Fikre artık yeter tahakkümünüz;/Yaşanır pek güzel tagallüpsüz…” (Akay, 1998c: 139).