• Sonuç bulunamadı

1.2. BANKALAR VE ASİMETRİK BİLGİ

2.1.5. Tayınlamanın Faiz Oranlarına Etkisi

Bankaların ters seçim ve ahlaki tehlikenin etkilerinden kaçınmak amacıyla kredi tayınlamasına gitmeleri durumunda, kredi piyasasındaki değişikliklerin faiz oranlarına tam olarak yansıyıp yansımayacağı önemli bir tartışma konusunu oluşturmaktadır. Kredi tayınlaması dengesini açıklayan modellerde, faiz oranlarının kredi piyasası koşullarına göre değişmeyeceği ve tayınlamanın sayı tayınlaması biçiminde ortaya çıkacağı ifade edilmektedir183. Bu modellerde, geleneksel iktisat analizinde öngörüldüğü gibi faiz oranı ile kredi miktarı arasındaki ters orantılı ilişkiden ziyade, kredi arzındaki değişikliklere uyum sağlamayan faiz oranları sözkonusudur. Kredi faiz oranlarının esnek olmama nedenleri genellikle üç faktöre bağlı olarak açıklanmaktadır184: Müşteri ilişkileri, monopol gücü ve geri ödenmeme riski.

Gray ve Wu tayınlamanın türüne göre yani tayınlamanın sayı üzerinden veya miktar üzerinden yapılması halinde kredi faiz oranının farklı olabileceğini ileri

182

Fremier ve Gordon, a.g.m., pp. 397-416.

183

Bkz., Stiglitz and Weiss, a.g.m., pp. 393-410; Jafee and Russell, a.g.m., pp. 651-666; Fremier and Gordon, a.g.m., pp. 397-416.

184

Joel Fried and Peter Howitt. “Credit Rationing and Implicit Contract Theory”, Journal of Money, Credit and Banking, Volume 12, No:3 (August 1980), p. 485.

sürmektedirler185. Tayınlamanın türüne göre sonuçlar da farklı olabilecektir. Tayınlamanın kredi sayısı üzerinden gerçekleşmesi durumunda asimetrik bilgi literatüründe öngörülen sonuçlar ortaya çıkacaktır. Diğer bir ifadeyle, kredinin elde edilebilirliğindeki değişiklikler faiz oranı üzerinde bir değişiklik yaratmayacaktır. Kredi tayınlamasının kredi hacmi üzerinden gerçekleşmesi durumunda ise kredi faiz oranı ve mevduat faiz oranı değişecektir.

Banka kredilerinin mevduatlar yoluyla fonlandığı ve mevduatların faize duyarsız olduğu varsayıldığında, kredi arzının büyüklüğüne göre üç farklı denge ortaya çıkacaktır186. Birincisi, kredi arzının arttığı ve tayınlamanın gerçekleşmediği, dolayısıyla kredi arzı ile faiz oranı arasında negatif yönlü ilişkinin varolduğu denge durumudur. Standart piyasa özelliklerinin sözkonusu olduğu bu durumda, artan kredi arzına bağlı olarak kredi faiz oranı da düşecektir. İkincisi, kredi daralmasının olduğu ve bu şartlar altında tayınlamanın arttığı ve artan tayınlama ile birlikte kredi hacminin daha da daraldığı denge durumudur. Bu denge koşullarında kredi faizi ve mevduat faizi düşmektedir. Şayet, kredi arzı faize göre daha esnek ise, bankanın kredi getirisinin azalması nedeniyle kredi arzında tekrar bir azalma ortaya çıkabilecektir. Üçüncüsü ise, kredi miktarının ikinci denge düzeyinde oluşacak kredi miktarından daha fazla olduğu, ancak birinci dengede oluşacak kredi miktarından daha az olduğu denge durumudur. Bu durumda banka tayınlama yapmaz, sadece kredi faiz oranlarını artırır. Bu denge düzeyinde, daralan krediler mevduat faiz oranlarında düşüşe, kredi faiz oranında ise artışa yol açar. O halde tayınlamanın olmadığı durumlarda kredi faiz oranı ve kredi arzı arasında negatif bir ilişki ortaya çıkarken, tayınlamanın olduğu durumlarda bu ilişki pozitif olabilecektir.

Uygulamada ise kredilere uygulanan faiz oranı tekdüze değildir. Faiz oranları, kredi riskine, kredinin vadesine, kredinin tutarına, gösterilen güvenceye, banka müşteri ilişkisine, kredi kaynağının maliyetine, bankaların geleceğe ilişkin beklentilerine göre değişmektedir. Bankaların geleceğe ilişkin beklentileri kötümser ise, ödünç verilebilir fonları artsa bile bankalar faiz oranını düşürerek kredi hacmini

185

Bkz., J. Anna Gray and Ying Wu, “On the Equilibrium Credit Rationing and Interest Rates”, Journal of Macroeconomics, Volume 17, No: 3 (Summer 1995), pp. 414-415.

186

genişletmekten kaçınabilirler187. Uygulamada bankalar arz edecekleri kredileri için bir baş fiyat (prime rate) ya da maksimum faiz oranı belirlerler188. Baş fiyat uygulamasında, bankalar kredi taleplerini değerlendirirken işletmenin durumuna göre bu oran üzerine risk primi ekleyerek kredi faizini belirlerler. Maksimum faiz oranı uygulamasında ise bankalar kredi talebinde bulunanların nitelikleri ve risk durumlarına göre bu orandan indirim yaparak kredi faiz oranını saptarlar. Banka kredi vermek istediği iyi müşteri sözkonusu olduğunda ve kredi anlaşması yapmaya karar verdiğinde faiz oranını anlamlı düzeye indirecektir. Zaten yüksek faiz oranını ödemeye razı olan bir kredi borçlusu banka için muteber değildir.

2.1.6. Tayınlamanın Reel Sektör Etkileri

Bankaların asimetrik bilgi problemleri nedeniyle kredi tayınlaması yapmaları bir finansal başarısızlık örneğidir ve önemli makroekonomik sorunlara yol açmaktadır189. İşletmelerin banka kredisi temin edememeleri finansman imkanlarını daraltacak ve bir finansman açığı sorununa yol açacaktır. Alternatif fon kaynaklarına sahip olmayan ve banka kredisine bağımlı olan işletmeler yatırım projelerini ya erteleyecekler ya da projeyi gerçekleştirmekten vazgeçeceklerdir. Kredi tayınlaması, finansal kaynağın alternatif maliyetini artıracaktır. Tayınlanan bir işletmenin, yatırım fırsatları karşısında ihtiyaç duyduğu fonu işletme dışı kaynaklardan sağlaması zorlaşır. Tayınlama uygulamasının çok kapsamlı olmadığı bir ortamda, işletmenin kredi talebi tam olarak dışlanmasa da piyasaların temizlenmesi için gereken süre uzar ve işletme dışı borçlanmaya ilişkin işlem maliyetleri artar190. Bu durum işletmelerin alternatif kredi kaynaklarına yönelmesine ve banka kredisi ile diğer kredi kaynakları arasında ikameye neden olmaktadır.

Alternatif kredi kaynaklarından biri ticari kredilerdir. Ticari krediler işletmelerin ticaret yaptıkları kişi veya işletmelerden borçlanmalarını ifade eder.

187

Akgüç, Ticaret Bankalarının Yönetimi, s. 485-486.

188

Her iki faiz oranının hesaplanmasında, bankaların fon maliyeti, kar marjı, genel giderler, bankalararası para piyasası faiz oranları, alternatif yatırım araçlarından sağlanabilecek getiri oranları, ekonomik ve siyasi beklentiler gibi faktörler etkili olmaktadır. Bkz., Atiyas, Ersel ve Öztürk, a.g.m., s. 17-19.

189

Bruce Greenwald, Joseph Stiglitz and Andrew Weiss, “Macroeconomic Models with Equity and Credit Rationing”, NBER Working Paper, No: 3533, December 1990, p. 2.

190

James R. Tybout, “Credit Rationing and Investment Behavior In A Developing Country”, The Review of Economics and Statistics, Volume 65, No: 4 (November 1983), p. 599.

Tayınlamanın hem banka kredileri hem de ticari krediler cephesinden gerçekleşmesi durumda ise, işletme içi ve işletme dışı fonlar arasındaki ikame olanağı azalacağı için, işletmenin yatırım kararları önemli düzeyde kendi gelirindeki dalgalanmalara bağımlı hale gelmektedir191. Friedman ve Kuttner’in belirttikleri gibi banka kredisi alamayan işletmeler bono-tahvil piyasasına yönelecektir. İşletmelerin bu davranışı - olumsuz ekonomik koşulların bir nevi sinyali olarak- bono ile tahvil getiri farkının hızla büyümesi ile sonuçlanacaktır192.

Bankaların kredi arzını daraltmalarının ekonomi açısından önemini, dengenin sağlanamadığı ekonometrik modeller ile ortaya koymaya çalışan ampirik çalışmalar193, kredi piyasalarında banka kredileri açısından büyük bir dengesizlik durumunun olduğunu göstermişlerdir. Kredi arzının azalması karşısında işletmeler özellikle banka kredilerini ikame edecek alternatif finansman kaynaklarına sahip değillerse makroekonomik açıdan ciddi etkiler ortaya çıkacak ve milli gelir düşecektir194. Bu bağlamda, banka kredileri ile ekonomik faaliyet arasında pozitif yönlü bir ilişkinin olduğunu söylemek mümkündür. Nitekim Blundell, Browne ve Manasse banka kredilerindeki dalgalanmalar ile üretim artışı arasında istatistiksel bir ilişkinin olduğunu ve banka kredilerinin nominal gelirin tahmin edilmesine yardımcı olduğunu ifade etmişlerdir195. Güven, banka kredileri ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin yönünü istatistiksel olarak belirlemeye yönelik yaptığı çalışmasında, kredilerden büyümeye doğru bir nedenselliğin olduğunu kanıtlamıştır196. Aslan ve Küçükaksoy, özel sektör kredi hacmi ve reel ekonomik büyüme verilerini kullanarak yaptıkları ampirik çalışmada finansal gelişmenin

191

Tybout, “Credit Rationing and Investment Behavior In A Developing Country”, p. 599.

192

Benjamin Friedman and Kenneth Kuttner, “Money, Income, Price and Interest Rates”, American Economic Review, Volume 82, No: 3 (June 1992), p. 484.

193

Bkz., CW Jr Sealey, “Credit Rationing in the Commercial Loan Market: Estimates of a Structural Model Under Conditions of Disequilibrium”, The Journal of Finance, Volume 34, No: 3 (June 1979), pp. 689-702; Peter Kugler, “Credit Rationing and the Adjustment of the Loan Rate: An Empirical Invetigation”, Journal of Macroeconomics, Volume 9, No: 4 (Fall 1987), pp. 505-525; Perez, a.g.e., pp. 721-739.

194

Bkz. Gertler and Gilchrist, a.g.m., pp. 43-64; Bernanke and Gertler, a.g.m., pp. 27-48; Bernanke and Blinder, “Credit, Money and Aggregate Demand”, pp. 435-439.

195

Adrian Blundell, Frank Browne and Paolo Manasse, “Monetary Policy in the Wake of Financial Liberalisation”, OECD Working Paper, No.77, April 1991.

196

Bkz., Samih Güven, “Türkiye’de Banka Kredileri ve Büyüme İlişkisi”, İktisat, İşletme ve Finans Dergisi, Sayı 197, Ağustos 2002, ss. 88-100.

ekonomik büyümenin nedeni olduğu bulgusuna ulaşmışlardır197. Bu çalışmalardan hareketle, bankaların kredi politikalarının ve kredi verme davranışlarındaki değişikliklerin ekonomik faaliyetleri etkilediği söylenebilir.