• Sonuç bulunamadı

1.2. BANKALAR VE ASİMETRİK BİLGİ

2.1.1. Elde Edilebilirlik Doktrini

Kredi tayınlaması olgusu ilk kez 1950’li yılların başlarında, asimetrik bilgi yaklaşımından bağımsız bir inceleme alanı olarak “elde edilebilirlik doktrini” çerçevesinde ele alınmıştır140. Bu doktrin klasik iktisat görüşünden farklı olarak kredi piyasalarında miktar tayınlamasının olabileceğini ortaya koymuştur. Klasik iktisat teorisinde faiz oranları, tasarruf arz ve talebi tarafından belirlenmektedir. Eğer kredi talep fazlalığı varsa fiyat mekanizmasının otomatik işleyişi ile kredi faiz oranları yükselecek ve piyasa dengesi arz ve talep miktarlarının eşitlenmesi ile kurulacaktır. Klasik iktisat teorisinde, arz ve talep miktarlarının eşitsizliği ile sonuçlanacak bir tayınlama dengesi ortaya çıkmaz. Oysa elde edilebilirlik doktrini, faizi borçlanmanın bir maliyeti veya tasarrufun bir fonksiyonu olarak değil, kredinin elde edilebilirliğindeki değişiklikleri yansıtan bir unsur olarak ele almaktadır. Bu ilişki kredi arzına ait beklentiler ve belirsizlik etkileri ile kurulmaktadır141. Yatırım kararlarının verilmesinde ve yatırım talebinin belirlenmesinde faiz esnekliğinin düşük olmasının nedeni olarak, II. Dünya Savaşı sonrasında kamu borçlarını finanse etmek amacıyla çıkartılan kamu kağıtlarının piyasadaki ağırlığı ve riskten kaçınan finansal kuruluşların portföylerinde kamu kağıtlarına önemli ölçüde yer vermeleri gösterilmiştir142. Kamu kağıtlarının daha az riskli oluşu ve artan belirsizlik karşısında bankalar portföylerinde, kamu kağıtlarına daha fazla yer vermişlerdir.

Elde edilebilirlik doktrini, kredi tayınlamasının ortaya çıkışını şu şekilde açıklamaktadır; merkez bankasının açık piyasa işlemleri yoluyla menkul kıymet alım satımı, faiz oranlarını etkileyerek banka kredilerinin elde edilebilirliğinde bir değişime yol açar. Örneğin, merkez bankasının menkul kıymet satışı yapması, menkul kıymetin piyasa fiyatını düşürürken, faiz oranını artıracaktır. Faiz oranındaki

140

“Elde Edilebilirlik Doktrini” ni ele alan başlıca çalışmalar şunlardır: Robert Roosa, “Interest Rates and the Central Bank”, in Money, Trade, and Economic Growth, Essays in Honer of John H. Williams, New York: Macmillan, 1951, pp. 270-295; Ira O. Scott, “The Availability Doctrine: Development and Implications”, The Canadian Journal of Economics and Political Science, Volume 23, No: 4 (November 1957), pp. 532-539; Donald R. Hodgman, “In Defense of the Availability Doctrine: A Comment”, The Review of Economics and Statistics, Volume 41, No: 1 (February 1959), pp. 70-73.

141

Scott, a.g.m., p. 533.

142

Ernst Baltensperger and Timothy M. Devinney, “Credit Rationing Theory: A Survey and Synthesis”, Journal of Institutional and Theoretical Economics, Volume 141, No: 4 (December 1985), pp. 475-502.

yükselme ise banka kredilerinin elde edilebilirliğinde bir azalmaya yol açacaktır143. Bu açıklamalardan elde edilebilirlik doktrininin esasının ters yönde işleyen bir nedenselliğe dayandığı fark edilecektir. Diğer bir ifadeyle merkez bankasının uyguladığı para politikasının etkisi kredi miktarından kredi faiz oranlarına doğru değil, kredi faiz oranlarından kredi miktarına doğru ortaya çıkmaktadır. Diyelim ki merkez bankası para arzını daraltmak amacıyla yasal zorunluluk oranını artırmış olsun. Para politikası etkisinin kredi miktarından kredi faizine doğru olması halinde, bankacılık sisteminde rezervler daralacak ve buna bağlı olarak arz edilen kredi miktarı azalacaktır. Eğer bankalar azalan kredi arzının dağıtımını fiyatlar yoluyla yaparlarsa kredi faiz oranları yükselecektir. Oysa, para politikası etkisinin kredi faizinden kredi miktarına doğru olması durumunda, artan faiz oranlarına bağlı olarak banka kredilerinin elde edilebilirliğinde bir azalma olacaktır. Kısaca, “elde edilebilirlik doktrin’inde kredi fiyatından ziyade bankaların vermek istedikleri kredi miktarı önem kazanmaktadır. Bu nedenle, bu doktrin kredi verme sürecinde kredi veren kurumların rolüne vurgu yapması açısından önemlidir.

Kredi tayınlamasını modern anlamda analiz eden iktisatçı Hodgman olmuştur. Hodgman, kredi tayınlamasını kredi veren kesimin riske karşı bir davranışı olarak ele almıştır144. Çalışmalarında kredi tayınlamasını, fiyatların esnek olmamasına yani fiyat rijitliğine dayandırmadan, kredi veren kurumların kâr maksimizasyonu davranışına bağlı olarak açıklamaktadır145. Kredi tayınlaması monopolistik piyasa yapısına bağlı olarak değil, bankaların riske karşı geliştirdikleri bir yöntem olarak ortaya çıkmaktadır146. Hodgman kredi tayınlamasının fiyat mekanizması ile değil fiyatın dışındaki faktörlerle gerçekleştiğini göstermiş, kredi talebinin artması karşısında faiz oranı ne kadar artırılırsa artırılsın, kredi kurumlarının kredi arzını daraltacaklarını ifade etmiştir. Çünkü faiz oranındaki artışlar, kredinin geri ödenmeme riskini artıracak ve buna bağlı olarak kredi kurumlarının kârları azalacaktır.

143

Scott, a.g.m., p. 533.

144

Marshall Freimer and Myron J. Gordon, “Why Bankers Ration Credit”, The Quarterly Journals of Economics, Volume 79, No: 3 (August 1965), pp. 397.

145

Donald R. Hodgman, “Credit Risk and Credit Rationing”, Quarterly Journal of Economics, Volume 74, (May 1960), pp. 258-278 ve “Credit Risk and Credit Rationing: Reply”, Quarterly Journal of Economics, Volume 76, (August 1962), pp. 488-496.

146

Gordon ve Fremier de kredi tayınlamasını bankanın riskten kaçınma davranışı olarak ele almışlardır147: Uygulamada bir bankanın belirli bir faiz oranında sınırlı düzeyde kredi vermesi inandırıcı gelmeyebilir. Oysa, gerçekte bankalar riske karşı kayıtsız değildirler. Krediler bir bankanın portföyünde önemli bir yer tuttuğunda, banka riskleri üzerinde çeşitlendirme yapmayı durdurur. Her bir kredi için ayrı bir risk sözkonusudur. Faiz oranı artsa da, riskten kaçınan bir banka optimal kredi miktarını düşürecektir.

Hodgman’ın, rasyonel davranışlarla uyumlu olarak yaptığı açıklamaların Gordon ve Fremier tarafından da benimsendiği görülmektedir. Jaffee ve Modigliani ise monopol durumunda kredi tayınlamasının olmayacağı, ancak monopol durumundaki kredi kurumunun tüm müşterilere aynı faiz oranını uygulaması durumunda kredi tayınlamasının gerçekleşeceğini ifade etmişlerdir. Jaffee ve Modigliani, kredi tayınlamasını test etmek amacıyla kurdukları modelde elde edilebilirlik doktrini ile uzlaşır sonuçlar elde etmişlerdir148. Buna göre, merkez bankası banka müşterilerinin elde edebileceği fonları önemli bir şekilde azaltmaktadır.

Asimetrik bilgi temeline dayanmayan erken dönem çalışmalarında dikkati çeken önemli bir unsur, kredi tayınlamasının teorik altyapısı oluşturulurken talep cephesini ihmal etmiş olmalarıdır. Bu modellerin en önemli eksikliği, kredi veren ve alan taraf arasındaki karmaşık ilişkileri yeterli düzeyde analiz etmemeleridir. Daha sonraki yıllarda kredi tayınlaması olgusu bilgi sorunları çerçevesinde ele alınarak, bu konudaki boşluk doldurulmuştur.

147

Freimer ve Gordon, a.g.m., p. 397.

148

Bkz., Dwight M. Jaffee and Franco Modigliani, “A Theory and Test of Credit Rationing”, American Economic Review, Volume 59, No: 5 (December 1969), pp. 850-870.

2.1.2. Asimetrik Bilgi Teorileri