• Sonuç bulunamadı

16. YÜZYILIN BELLİ BAŞLI ŞAİRLERİNİN DİVANLARINDA ÖVÜNME

1.1. ŞAİRİN ŞİİR ile USTA ŞAİRLER DİNİ TASAVVUFİ KİŞİLER ve TARİHİ

1.1.2. Dini Tasavvufi Kişiler

Hz. İsa nefesi ile hastaları iyileştirip ölüleri diriltmesi, tecerrüd ile göğe yükselmesi, fakat üzerinde iğne (süzen) bulunduğu için güneş göğü olan dördüncü felekte (çarh-ı çarüm)’te kalması, Allah’ın ruhunu Cebrail’in Meryem’e üflemesi neticesinde İsa’nın doğması gibi hususlarla söz konusu edilir. 35 “Şair, şiirini okuyana, hastalara, ruhu

ölmüşlere hayat vermesi, çare olması gibi özellikleriyle (dem-i İsa, nutk-ı Mesiha)’ya benzetilir.”36

Bâkî ve Hayâlî aşağıdaki beyitlerde şiirleriyle Hz. İsa arasında İsa’nın nefesi bakımından bir ilişki kurmuşlardır. İsa’nın nefesiyle ölülere can vermesi ve hastaları iyileştirmesi mucizelerine şairler telmihte bulunarak kendi şiirlerini övmüşlerdir. Bâkî diğer şairlerle kendisini kıyaslarken onlardan farklı ve üstün olduğunu ifade etmek istemiştir. Aynı zamanda şair, İsa’nın mucizesine göndermede bulunarak şiirindeki canlılığa ve hayallerinin renkliliğine vurgu yapmıştır. Hayâlî ise sözlerinin can bağışlayıcı olduğunu ve bu özellikleriyle zirveye çıktığını söylemiştir.

“Serverâ şi’r degül nutk-ı Mesîhâdur bu

Tutalum gayrılar eş’ârı ola sihr-i mübîn” Bâki, K. 26/28 s. 72

“Varsayalım ki başkalarının şiiri apaçık sihirdir onların şiiri öyleyse benim şiirim şiir değildir İsa nefesidir.”

“Bâkiyâ dîn-i Muhammed hak içün ‘âlemde

Dem-i cân-bahş ile nazm içre bu gün ‘İsâyem” Bâki, G. 315/5 s. 295

“Ey Bâkî, hak için dünyada Muhammed’in dini neyse bugün şiir içinde de can bağışlayan nefes ile İsa ise benim.”

“Dem-i ‘İsâ gibi oldı suhanum rūh-efzâ

Kadr ile başum eger göge irerse yiri var” Hayâlî, K. 2/21 s.

35 Cemal Kurnaz, Hayâlî Bey Divanının Tahlili, Kurgan Edebiyat Yayınları 45, Ankara 2012, s. 58. 36 Adnan Uzun, Divan Şiiri’nde İslam Dini Dışındaki Diğer Dinlerle İlgili Mefhumlar, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, Edirne 1999, s. 118.

38

“Sözüm İsa’nın nefesi gibi ruh bağışlayıcı oldu. (Artık) başım onurla göğe erişse yeridir.”

Sonuç olarak şairler “nutk-ı Mesiha, ruh-efza, Dem-i İsa ve Dem-i can bahş” ifadeleriyle şiirlerinde İsa ve mucizelerine göndermelerde bulunmuşlardır. Şiirin de bir ruhu vardır. Şair sözcüklere, renkli hayallerle ve manalarla ruh verir. Sanatçı sözlerinin sıradan olmayışı ve şairlik yeteneğindeki olağanüstülükle övünmüştür. Kendisini İsa’ya benzeten şair, hayal dünyasının renkliliği ile şiire canlılık ve nefes vermiştir.

1.1.2.2. Hz. Ali

Hz. Ali edebiyatımızda birçok kez şairler tarafından şiirlere Zülfekar isimli kılıcı ve Peygamber efendimizin kendisine armağan ettiği Düldül ismindeki katırı ile konu olmuştur.

“Şiirlerde Hz. Ali yiğitliğiyle ve kılıcı ile atıyla birlikte ele alınır. Hz. Ali’nin atı düldül savaş meydanında düşmanları yenmesiyle ve cesurluğuyla bilinir. Zülfikar ise keskinliği ile anılmaktadır.”37

Bâkî aşağıdaki gazellerinde kalemini Hz. Ali’nin kılıcına şairlik tabiatını da Hz. Ali’nin atı Düldül’e teşbih ederek kendini şiir sahasının Haydar-i Kerrâr’ı olarak methetmiştir. Şair dilinin işlekliğini ve keskinliğini Hz. Ali’nin kılıcıyla denk görmüştür. Bâkî hem Hz. Ali’yi yiğitliği ile övmüş hem de sanatı ile ilişkilendirerek şiir meydanında rakipsiz olmakla övünmüştür. Şair maharetiyle ve şiir yazmadaki hızıyla kendisini Düldül’e benzeterek diğer şairlerden üstün olduğunu vurgulamıştır. Bâkî yeni mazmunlar kullanma hususunda ve kıvrak zekâsıyla adeta şiir meydanının en güçlü şairi olduğunu söylemiştir.

“Hayder-i Kerrârıyam meydân-ı nazmun Bâkıyâ

Nevk-i hâme Zü1fekâr u tab’ Düldüldür bana” Bâkî, G. 12/5 s. 109

“Ey Bâkî, bana sivri uçlu kalemim Zü1fekâr ve yaradılışım Düldüldür şiir meydanının Hayder-i Kerrârı benim.”

“Destünde Zülfekâr-ı ‘Alî nevk-i hâmedür

Bâkî semend-i tab’un olur Düldül eylesen” Bâkî, G. 255/5 s. 258

“Hz. Ali’nin kılıcı elinde sivri uçlu bir kalemdir. Bâkî, tabiatının güzel atını Düldül yapsan olur.”

37 Mustafa Uzun, DİA, “Düldül”, https://islamansiklopedisi.org.tr/duldul#2-edebiyat, Erişim tarihi: 26.01.2019.

39 “Tab’-ı Bâkî ol şeh-i Hayder-şeca’ât şevkine

‘Arsa-i kevn ü mekânı geşt ider Düldül gibi” Bâkî, G. 532/5 s. 431

“O Hz. Ali’nin yiğitliğinin arzusuna Bâkî’nin yaradılışı kâinat arsası ve mekânında Düldül gibi dolaşır.”

Sonuç olarak bakıldığında incelediğimiz divanlarda Bâkî’nin şiirlerinde Hz. Ali ile ilgili unsurlara rastlandığı görülmüştür. Şair kendisini bazen Ali’nin kılıcına benzeterek şiir yazma yeteneğine vurgu yapmış bazen ise Düldül’e benzeterek şiir arsasında şöhret sahibi olduğunu vurgulamıştır.

1.1.2.3. Hz. Yusuf

Divan edebiyatında Yusuf peygamber güzelliğin sembolü olarak karşımıza çıkmaktadır. Yusuf, güzelliğinin yanı sıra kardeşleriyle aralarında geçen olay sebebiyle de ele alınmaktadır. Yusuf’un kardeşlerinin ona haset etmeleri ve onu bir kuyuyu atmaları ve bu olay üzerine babası Yakup’un kederinden gözlerinin kör oluşu şiire birçok kez konu olmuştur. Ayrıca pazarda köle olarak satılan Yusuf’a Züleyha’nın âşık olması ve bunun üzerine Yusuf’un iffetini koruması da şiirde işlenen önemli motifler arasındadır. Bu özelliklerle beraber yine Yusuf’un güzelliği karşısında Mısırlı kadınların parmaklarını kesmeleri ve Yakub’un Yusuf’un kokusunu uzaklardan alması da en çok kullanılan özelliklerdendir.38

Hayâlî aşağıdaki gazelinde kendisini Hz. Yusuf’a benzetmiştir. Şair, Yusuf’un güzelliğine ve pazarda köle olarak satılmasına telmihte bulunarak şiirinin kıymetine ve estetiğine vurgu yapmıştır. Yusuf’un güzelliği gibi şair de şiirinin eşsiz olduğunu güzel söyleyişte kendisini üstün tuttuğunu ifade etmiştir. Aynı zamanda buradaki ilgi her ne kadar kölelik ve satış üzerinden görünüyorsa da asıl açıklama niçin satar sorusunda saklıdır. Çünkü gün gelecek Hayâlî, söz ülkesinin padişahı önde geleni olacaktır. Şair asıl olarak Yusuf’un satılmasıyla kurduğu bu ilgi üzerinden şiir ülkesinin sultanı olmakla övünmüştür.

“Yûsuf-ı Mısr-ı belagatdir Hayâlî dostum

Anun içün kendiyi kıymetle bî-pervâ satar” Hayâlî, G. 69/7 s. 113

“Ey dostum, Hayâlî güzel söz söylemede Mısır’ın Yusuf’udur. Onun içindir ki kendisini kıymetle korkusuzca satar.”

38 Kurnaz, age, s. 56.

40 1.1.2.4. Hz. Davud

Hz. Davud, Beni israiloğullarına Allah tarafından gönderilen bir peygamberdir. Kendisine dört büyük kitaptan biri olan Zebur indirilmiştir. Hz. Davud’un başlıca mucizesi elinde demiri bal mumu gibi eritmesi ve sesinin gür olmasıdır.39

Bâkî aşağıdaki beyitle kendisi ile Hz. Davud arasında bir benzerlik kurmuştur. Şair Davud’un gür sesine telmihte bulunarak tıpkı onun gibi meşhur olarak anılmakla övünmüştür. Hz. Davud sesinin güzelliğiyle dünyaya nam salmış biridir. Bâkî de şairlikteki ustalığı ve sözlerinin yani şiirlerinin güzelliğiyle bu âlemde Hz. Davud gibi nam yapmakla övünmüştür. Şair aynı zamanda Bâkî kelimesinin lügat manasına da vurgu yaparak tevriyeli bir kullanım yapmıştır. Hem mahlasını kullanarak kendisini ima etmiş hem de sözlük anlamından hareketle şiir ve söz söyleme kabiliyetindeki ustalığına ve adının kalıcılığına vurgu yapmakla övünmüştür.

“Âvâzeyi bu âleme Dâvud gibi sal

Bâki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş” Bâkî, G. 218/3, s. 234

“Âvâzeyi Hz. Davud gibi salmalı bu dünyaya, zira bu kubbede ebedi olarak sadece hoş bir sada kalır.”

1.1.3. Tarihi ve Efsanevi Kişilikler