• Sonuç bulunamadı

ŞAİRİN SANATINI ÖVERKEN ŞİİR İLE ŞEKER ve BAL ARASINDA İLGİ

16. YÜZYILIN BELLİ BAŞLI ŞAİRLERİNİN DİVANLARINDA ÖVÜNME

1.4. ŞAİRİN SANATINI ÖVERKEN ŞİİR İLE ŞEKER ve BAL ARASINDA İLGİ

Şeker ve bal tatlıdır. Şairler tarafından sözlerinin güzelliğini ve hoşluğunu ifade etmek için şiirle şeker ve bal benzetmeleri kurulmuştur. Şiirden lezzet almak şiirin akıllarda kalıcığıyla doğrudan ilgilidir. Şairlerin sanatlarını överken şiir ile şeker bal gibi benzetmeler kurması da bu anlamda dikkate değerdir.

Bâkî ve Muhibbî’nin aşağıdaki şiirlerine baktığımızda şairler, şiirlerinin lezzeti hususunda benzer unsurlarla şiirlerini övmüşlerdir. Şairlerin şiiri, adeta birer “şi’r-i

şeker-bâr” gibidir. Bâkî ve Muhibbî, şiir ile şeker arasındaki ilgiyi sevgilinin dudağına

benzetmelerde bulunarak kurmuşlardır. Sevgilinin dudağı, kırmızı, tatlı ve parlaktır. Âşıklar, sevgilinin dudağını her zaman isterler. Ancak ona ulaşmak kolay değildir. Şairler hem sevgilinin dudağını övmüşler hem de kendi sanatlarını övmüşlerdir.

“Sözüm vasf-ı leb-i lâ’lünle hem rengîn ü hem şîrîn

‘Adûlar nükteyi fehm eylemezler sâdedür dirler” Bâkî, G. 185/3 s. 214

“Sözüm, sevgilinin kırmızı dudağı gibi hem parlak hem tatlıdır. Düşmanlar ince manalı şiirden anlamaz sadedir derler.”

“Tuhfe iletür şi’r-i şirinin yine cananeye

Rind olan mahbubına kagız ile şeker sunar” Muhibbî, G. 430/5 s. 162

“Şirin, tatlı sözlü gazellerin sevgiliye yine hediye iletir. Derviş olan, sevgilisine kâğıtlarla şeker sunar.”

“Muhibbî zikri der şeker-lebün çün

Olur her bir sözi kand-i mükerrer” Muhibbî, G. 955/8 s. 310

“Muhibbî senin şeker dudağını diline dolar. Çünkü her bir sözü tatlı birer şeker olur.”

“Nice nâzükdür ol şi’r-i şeker-bâr

Leb-i dil-ber gibi şîrîn ü rengîn” Bâkî, K. 4/13 s. 15

“O şeker saçan şiirin ne kadar naziktir ki sevgilinin dudağı gibi tatlı ve parlaktır.”

“Kapuşurşar her tarafdan sansın kand-i nebât

64

“Şeker dudağın için sözü şeker eyleyince her taraftan nebat şekeri gibi kapışırlar.” Şiir yazmakla sözün güzel olması arasında bir ilgi vardır. Sadece şiir yazmak yetmez şiire lezzet katacak unsurlara da şiirde yer vermek gerekmektedir. Bu bağlamda şiire lezzet katacak olan sevgilinin dudaklarıdır. Tıpkı hoşafın şekersiz olmayacağı gibi şiirin de sevgilinin dudaklarını anlatmadan yazılması sade ve manasız olacaktır. Bâkî ve Muhibbî, şiirlerinin sevgilinin dudaklarını anlattığı için tatlı ve parlak olduğuna vurgu yapmışlardır. Bu sebeple şairin sanatıyla meşhur olması kaçınılmazdır. Şiirin şeker gibi ve bal gibi tatlı olması demek şiirden anlayanın zihninde güzel bir lezzet bırakması demektir.

“Gazelleründe lebi vasfın eyle ey Bâkî

Şekerle olsa bilürsin olur hoş-âb leziz” Bâkî, G. 45/5 s. 128

“Ey Bâkî, gazellerinde sevgilinin dudağını anlatsan bilirsin ki hoşaf şekerle lezzetli olur.”

“Bâkî sözini vasf-ı lebün şehd-i nâb ider

Şîrîn kelâmı anun içün böyle şânludur” Bâkî, G. 102/6 s. 164

“Bâkî, sevgilinin dudağını anlatarak sözünü halis bal gibi tatlı yapar. Onun içindir ki tatlı sözü böylesine şanlıdır, meşhurdur.”

Şairlik yeteneği Allah vergisidir. Bâkî de rakiplerine seslenerek şiirde güzel söyleyişe sahip olmanın hüner işi olduğuna vurgu yapmıştır. Şeker bile aşığın ağzını bal gibi tatlı yapmaz çünkü asıl önemli olan özüdür.

“İnkisâr-ı bâl ile zehr-i gam itse telhkâm

Şehd şîrîn itmez agzın ‘âşıkun sükker bile” Bâkî, K. 10/8 s. 28

“Kederin zehri ile balın kırılması damağı acı yapmaz (insanı dertli etmez), şeker bile aşığın ağzını bal gibi tatlı etmez.”

Bâkî, sözlerinin şükür şekeri olduğunu söylemiştir. Şairin gönlünde ne varsa dili de onu söyler. Bâkî, tatlı dilli bir şair olmakla övünmüştür.

“Dilümde şekker-i şükr-i fevâzıl-ı keremün

65

“Dilimde kerem sahibi şükür şekeri, gönüldeki neyse huzuruna onu sunmaya geldim.”

Hayâlî, sevgilinin dudağını övme hususunda şekerden daha üstün olduğunu söylemiştir. Şair, şekerden daha tatlı söz söylemekle övünürken sevgiliye seslenerek kendisini küçük görmemesi gerektiğini hatırlatmak istemiştir.

“Men’etme şekkerini Hayâlî’den ey sanem

Kem gördüğün herif bu gün sükkerî geçer” Hayâlî, G. 50/5 s. 106

“Ey sevgili, Hayâlî’den tatlı sözünü esirgeme. Küçük gördüğün bu kişi bugün, o esirgediğin, tatlıyı bile (şekerden daha tatlı söz söylemede) geçer.”

Bâkî, Hayâlî ve Fuzûlî den aldığımız aşağıdaki örneklerde şairler şiirinin şekerle olan ilgisini şaraba benzeterek kurmuşlardır. Şarap içildikten sonra dibinde son bir yudum bırakılır ve o şarabın tortusu toprağa dökülür. Kadehin dibinde kalan tortu değerlidir. Bâkî de şarap tortusunun lezzeti gibi şiirlerinden birkaç sözün insanların akıllarında kaldığına vurgu yapmıştır. Hayâlî, şiirini şarap kadehinin zevkine benzetmiştir. Fuzûlî, kendisini şaraba benzeterek övünmüştür. Şarabın saf ve insana neşe veren özelliğine vurgu yaparak kendi şiirinin de gönlü ferahlattığına vurgu yapmıştır.

“Câm-ı nazmı sunıcak bezm-i ezelde sâkî

Cür’a-veş kalmış idi anda kelâmı bâkî” Bâkî, Mat./28 s. 453

“Saki, ezel meclisinde şiir kadehini sunduğunda, o kadehin dibinde şarap tortusu gibi Bâkî’nin şiirlerinden birkaç söz kalmış olacak.”

“Nazm-ı Hayâlî bâde-i câm-ı mezâkdır

Ancak bu câmı merdüm ü sahib suhan çeker” Hayâlî, G. 115/5 s. 128

“Hayâlî’nin şiiri, şarap kadehinin zevkidir. Ancak bu kadehi söz sahibi kişi çeker.”

“Bes ki câm-i mey kimi hoş-meşreb ü sâfî-dilim

Hürmetim vâcib tutar her kim bilir keyfiyetim” Fuzûlî, G. 202/4

“Benim ne olduğumu bilenler beni takdir ederler. Zira ben şarap kadehi gibi saf bir mizaca sahibim. Şarap gibi içilince gönüllere neşe ve hoşluk veririm.”

66

Hayâlî, rakiplerine alçak diye seslenerek kendisine yapılan eleştirilere aldırış etmediğini söylemiştir. Şair, kendisini bir bal arısına benzetmekle övmüştür. Belagat meyvesini ortaya koyduğu ve hüner sahibi olduğu için eleştirilerin odağı olduğunu vurgulamıştır. Dolayısıyla diğer şairlerin, Hayâlî gibi hüner sahibi bir şairi kıskanmaları şaşılacak bir durum değildir.

“Cefa taşın ne tan atsa Hayâlî sana alçaklar

Belagat meyvesin peyda eden nahl-i hünersin sen” Hayâlî, G. 412/6 s. 232

“Hayâlî, alçaklar sana eziyet taşını atsa bunda şaşılacak ne var? Çünkü sen belagat meyvesini ortaya çıkaran hüner sahibi bir bal arısı gibisin.”

“Hayâlî nazmı her kande okunsa istima etsen

Olursun feyze kâbil bu mahabbet dâsitânından” Hayâlî, G. 419/5 s. 235

“Hayâlî’nin şiiri her şekere okunsa ve işitsen. Bu aşk destanından ilim irfana kabil olursun.”

“Şir ü şekker gibi alıştı Hayâlînin bugün

İlifat-ı Şah ile bu vaz-ı dervişanasi” Hayâlî, G. 615/7 s. 303

“Hayâlî’nin bu dervişane vazı bugün süt ve şeker gibi padişahın iltifatına alıştı.” Muhibbî sanatını överken biraz daha ileri gitmiştir. Zira şiiri ile şeker bal benzetmesi yaparak şiirini şekerden ve baldan daha üstün görmüştür. Şair, sözlerinin kalıcılığına vurgu yapmakla övünmüştür.

“Bu Muhibbî sȃf-dil didi yine şȋrȋn gazel

Lezzetin kand ü ‘aselden gördi yeg ehl-i safa” Muhibbî, G. 72/7 s. 62

“Bu saf gönüllü Muhibbî, yine güzel bir gazel söyledi; mutluluk ehli onun lezzetini şeker ve baldan daha üstün buldu.”

“Tumar-ı şi’rümi nola elden komayalar

Her kande kim biterse olur ney şeker leziz” Muhibbî, G. 364/4 s. 143

67

Görüldüğü üzere 16. Yüzyıl şairleri tarafından şiir, insana verdiği lezzet sebebiyle şekere ve bala benzetilmiştir. Dolayısıyla şiirin okuyucuya bıraktığı tat ile akıllarda kalıcı olması vurgulanmıştır. Şairin gönlünde ne varsa dili de onu söyler onu yazar. Bu anlamda tatlı dilli şair olmak sanatçının yaradılışındaki güzellikle hoşlukla beraber gelmektedir. Şairler sözlerini şekere ve hatta bala benzetirlerken kendilerini de bal arısına benzetmekle övmüşlerdir. Ayrıca şairler için sözün tatlılığı sevgiliyle bağlantılıdır. Sevgilinin dudaklarının güzelliği ve tatlılığı şairin de hoş sözler söylemesine vesile olmuştur.

“Dönemin birçok şairi, şiirlerinin sevgili sayesinde, şirin ve tatlı olduğunu söyleyerek, başka şairler ve okuyucular tarafından yapılabilecek itirazları göğüslemeyi düşünmüşlerdir. Sevgilinin dudağındaki tatlılığı kimsenin inkâr edemeyeceğini bilen şairler, biraz da kurnazca davranıp ilham kaynağı olarak sevgiliyi göstermektedirler.”52 Bu bölümde

şairlerin sanatlarını överken “şi’r-i şeker-bâr, şi’r-i şirinin, güftâr şi’r, şîrîn kelâmı,

şekker-i şükr-şekker-i fevâzıl-ı keremün, nahl-şekker-i hüner, şşekker-ir ü şekker, şȋrȋn gazel” gşekker-ibşekker-i benzetmelerle kurulan

tamlamalara yer verdikleri görülmüştür.

1.5. ŞAİRİN SANATINI ÖVERKEN ÇEŞİTLİ BİTKİLER KOKULAR VE