• Sonuç bulunamadı

3.4. Fütüvvetnâme-i Tarsûsî Adlı Eserin Dini-Tasavvufi Tahlili

3.4.2. Tasavvufi Konu ve Kavramlar

Ahî Da‘î’ye göre Tasavvuf yolculuğu şeriat, tarikat, marifet ve hakikat makamları ile yaşanan bir süreçtir. Fütüvvette şed kuşatma esnasında talip için merasim

85 Radavi, a.g.e., vr. 39b.

86 Hacı Bektaş-ı Veli, Makalat, Haz., Ali Yılmaz, Mehmet Akkuş, Ali Öztürk, Ankara 2007, s.78.

yapılır. Talip tarikata kabul edilecektir. Şeyh tarafından mihraba konulan seccadenin dört köşesi bu dört erkânı ifade eder.

Dört mertebe şu şekilde ifade edilir: Hizmet etme dönemi, mürid olma dönemi, derviş veya murad olma dönemi ve şeyhlik dönemidir. Şeyh, talebesine öğüt verir:

“Hizmetle dur, izzetle otur ve hikmetle söyle.”

Ahî Da‘î, adeta Radavi’nin şu ifadelerini manzum olarak dile getirmektedir:

“Bu yola girmenin yani yola revan olmanın en belirgin yanı, müridin elinde şeyhin emanetinin olmasıdır. Bu emanetin verilmesinin de usul ve erkânı vardır.

Müride, aldığı eğitimin bir gereği olarak şeriat, tarikat, marifet ve hakikatın ne olduğu sorulur. Bu soruların cevabı şu şekilde verilmelidir: “Şeriat bir kimseye eza ve cefa etmemektir. Tarikat tevhidi ikrardır ve ikrar imandandır. İkrarı olmayanın imanı yoktur.

Marifet sürekli taharet, temizlik, abdest üzere olmaktır ve beş vakit namazı kılmaktır.

Hakikat odur ki mütevazı olmak ve yetmiş iki millete bir göz ile bakmaktır.”87

İlim, hilim, sabır, rıza, ihlâs ve güzel ahlak fütüvvet eğitiminin gereği şed kuşanandan istenen rükünlerdir. Şed, sırası ile Cebrail tarafından evvela Âdem’e sonra da Nuh, İbrahim ve nihayet Muhammed Mustafa’ya kuşatılmıştır. Binaenaley fütüvvetin dört büyük piri bu dört enbiyadır.

Hz. Muhammed’e şed, miraç gecesi Cebrail tarafından kuşatılmıştır. Efendimiz de Hz. Ali’nin beline kuşatmıştır. Hz. Peygamber bu esnada dua etmiş, bundan sonra kemeri Hz. Ali’nin beline bağlamıştır. Ardından da tekbir getirmiştir.

Duadan sonra Hz. Ali’yi yerde serili bulunan seccadeye elinden tutarak oturtmuştur. Bundan sonra da “Ey iman edenler bu gün kardeş olacak gündür.” demiştir.

Hz. Resulullah Ali’nin elinden tutup şunları söylemiştir: “Ya Ali, sen benim dünya ahiret kardeşimsin.”88

Hz. Peygamberden kalan bu usul fütüvvet yolunda bu kemer bağlama merasimi örnek alınarak şed bağlama törenleri gerçekleştirilmiştir. Bu husus diğer fütüvvetnamelerde de mevcuttur.

Ahî Da‘î Radavi’ninbir kimsenin tarikata girişinde yapılması gereken merasimi anlatan ifadeleri kendi üslubu üzere tekrar eder. Buna göre giriş merasimi Hz. Âdem ve yaptığı hac ile ilişkilendirilir. Müridin başı tıraş edilir ve yeniden tevbe ve istiğfar eder.

Bu arada bey’at veya ahd ile ilgili ayet /Fetih/10) okunur. Tacı ve hırkası giydirilir.

Elinden tutularak şeddi yani kemeri veya kuşağı beline bağlanır. Bunun anlamı

87 Radavi, a.g.e., vr. 28a.

88 Radavi, a.g.e., vr. 15a-15b.; Aydınlı, Osman, Fütüvvetname-i Tarikat, a.g.e., s. 33.

fata/yiğitlik yolunda gayret kuşağını kuşanmaktır. Kendisine bir tuğ ve âlem verilir.

Daha sonra da seccadenin üstüne oturturlar ve pişirilen helvayı bir birlerine ikram ederler. Helvadan geri kalanı diğer tarikat ehline gönderirler. Bu helvaya “cefne helvası” derler ve tarikatın erkânındandır. Zira bu yol, bu erkân Âdem’den bu yana devam etmektedir. Âdem ilahi emir gereği fütüvveti oğlu Hz. Şit’e teslim etmiş ve ona kardeşlerini buna göre terbiye etmelerini söylemiştir. Fütüvvet ondan da diğer peygamberler aracılığıyla bugüne kadar ulaşmıştır.89

Şed bağlama uzun bir bölümdür. Helva pişirme, makasnâme, uhuvvetnâme, sofra hazırlama, ikram ve icazet merasimleri fütüvvet erkânı olarak zikredilir.

Tarikat veya fütüvvette “kul hakkı ve helalleşmek” çok mühim bir rükündür. Bu güzel uygulama Hz. Muhammed’den bu yolun erkânı olmuştur. Rivayete göre o“Bende hakkı olan kim var ise gelsin alsın veya helal etsin” buyurmuş,bunun üzerine sahabeden Sevda İbni Ğurbe: Ya Resulallah Gazada saf düzerken bir demrensüz okıla benim karnıma dürürdün (dürttün), deyince Resul Hazret, mübarek karnını açdı ve dedi (ayıtdı): Gel sen de okıla benim karnıma dürt, hakkını al, didi. Sevda geldi Resul Hazretinün mübarek karnına, tenine yüzin sürdi ayıtdı: Ya Resulallah, muradım bu idi, irişdim. Resul Hazret ayıtdı: “İmdi helal eyle, ta ahrete kalmasün; zira benim anda teşvişim çokdur, ümmetime şefaat itsem gerek” didi. Sevda helal eyledi.” Ukkaşe de bu şekilde bir gerekçe ile Resul Hazret’in yağrınında nübüvvet mührünü öptü ve muradıma irdim didi. Hz. Peygamber de Ukkaşe’ye dua kıldı ve “Sensiz cennete girmeyeyim”

dedi.”90

Bu hususta bir misal vermek babında Gaybi’den şu bilgi sunulabilir: “Erkan ehline gerek ki kimsenün hakkın üzerinde komaya Nitekim Şeyh Ebu Bekr Varrâk rahmetullahi aleyhi aydur (der ki): Fütüvvet kemali, anda bulunur ki(m) kıyamet güninde kimsenün hakkı anda olmaya.”91

3.4.2.1. Tasavvufi Şahsiyetler

Ahî Da‘î’ye göre bu yolun, bu erkânın dört büyük piri vardır:Hz. Âdem safiyyullah,Hz. Nuh neciyyullah, Hz. İbrahim halilullah, Hz. Muhammed habibullah’tır.Ayrıca Hz. Şit, Hz. Musa, Hz. Yusuf, Hz. İsmail gibi diğer peygamberler de fütüvvet ehlidir ve en güzel temsilcileridirler.

89 Radavi, a.g.e., vr. 9a-9b.

90 Gaybi, Muhtasar Fütüvvetname, vr. 35a (Sual-Cevap Faslı); Şeker, a.g.e., s.280.

91 Gaybi, a.g.e.,vr. 35b; Şeker, a.g.e., s.280.

Hz. Ali ve Ehl-i Beyt tasavvufi şahsiyetlerin en önde gelen isimleridir. Selman-ı Farisi de fütüvvet önderlerindendir. İmam Ali’den sonra kemerbeste adı verilen Hz.

Ali’nin kemer bağladığı on yedi sahabeden bazılarının da isimleri zikredilir. Keza Selman kime kuşattı ise onlardan da isimleri anılanlar vardır. Hz. Hüseyin oğlu Zeynelabidin ile birlikte “on iki imam” da fütüvvetdardırlar. Ahî Da‘î hepsini ayrı ayrı zikretmese de, kemerbestelerin isimlerinin tamamı çoğu fütüvvetnâmede belirtilmiştir.

3.4.2.2. Tasavvufi Tipler

Ahî Da‘î’ye göre Fütüvvette ehl-i tarik şu makam isimleri ile tanımlanırlar:

Nazil-ahbab: Fütüvvete veya tarikata sadece yakınlık duyar, gelip gider.

Nim-tarik: Acemi sufi. Meşrepte çıraktır.

Müfredi: Miyan beste veya sahib-i tarik denir. Meşrepte kalfadır.

Bu üç bölüğe ashab-ı tarik derler. Bu kısımdan sonra:

Beşariş: Dest-i nakib veya sadece dest derler. Ham sufileri eğitirler. Bunlara mihterü’l-kavm veya seyyidü’l-kavm da denir.

Nakib: Şeyhin vekilidir. Kerem ile mahfil ehlini daim cem ederler.Bunlara da mihterü’l- kavm veya Veda Haccına nispet edilerekahiy-yi vasiyy yani “vasiyet kardeşi”

denir, ömrü kırka varınca.

Şeyh: Hilafet tahtına oturan, irşad ve himmet eyleyen zat-ı alidir.

Halife: Şeyhin, şeyhlik icazeti verdiği, henüz irşada başlamayan zattır.

Mürid: Şeyhin tasavvuf yolculuğunda talebesidir.

Ayrıca yol arkadaşı, tarikat kardaşı, ehl-i mahfil, naşi, hamse-i has, miyan beste, hanedan, ehl-i hıref, ehl-i kesb, ehl-i aba, ehl-i dest, ehıbba ve ahbab gibi bu yolun erkânında vasıflandırılan çeşitli tasavvufi tiplerden söz edilir.

3.4.2.3. Tasavvufi Kavramlar

Ahî Da‘î’nin eserinde yer alan tasavvufi kavramlar tespit edebildiğimiz kadarıyla alfabetik olarak şöyle sıralanabilir:

Aba: Fütüvvet ehlinin giydiği yün kumaştan mamül hırka.

Ahdü vefa: Bey’at-ı şerifte sözüne sadık kalmaktır.

Ayne’l-yakin: Hakikat ehlinin yakin imanı. Enbiya ve ehlullah itikadı.

Bey’at: Hz. Resulullah’ın muhtelif mekânlarda ve Akabe’de olduğu gibi mübarek ellerini tutarak Allah ve Resûlüne bağlılık sözü vermektir.

Dest tutmak: Fütüvvet ulularının mübarek elini tutmak ve onlara tabi olmaktır.

Dest-i Muhammed: Fetih suresinde mezkûr bey’at-ı şerifte yed-i saadeti tutarak müşerref, mümeyyez, münevver ve mesud olmaktır.

Ebced-i tarikat: Tarikat ve fütüvvet yolunun temeli ve esası demektir.

Ehl-i Beyt: Hz. Peygamber, Hz. Fatıma, Hz. Ali, Hz. Hasen, Hz. Hüseyin ve Selman-ı Farisi’dir.

Ehl-i hırfe: Sanat mensubu ahi ve fetalar; meslek grupları. Geçimleri, el emeği.92 Ehl-i kesb: Geçimini helalinden el emeği ve sanat ile temin edenler.

Ehl-i mahfil: Fütüvvet ehlinin sohbet meclisine devam edenler.

Ehl-i nefes: Ehl-i erkân da denilen ve irşad eden fütüvvet uluları.

Ehl-i şedd: Fütüvvet kuşağı kuşanan sufi. Daha sonra meslek kuşakları da kuşanmışlardır.

Fakr: Allah’ın sonsuz hazineleri karşısında kulun, kendinin de Onun mülkünden olduğunu bilip, benlikten yok olmasıdır.

Gülbang çekmek: Ehl-i beyt’in isimlerinin de içinde bulunduğu ve belli zamanlarda okunan dua.

Hakikat: Tasavvuftaki şeriat, tarikat, hakikat üçlüsünden sonra gelen bu kavram, ilahi gerçeklik bilgisinin en üst mertebesi ve bilgiyi hal olarak yaşamaktır.

Hakka’l-yakın: Bir konu hakkındaki en üstün mertebede bilgidir. Hanedan: Ehl-i Beyt ve Hz Ali için kullanılır.

İlme’l-yakin: Bir konu hakkındaki bilgi mertebelerinin ilk basamağıdır.

Mürşid/Şeyh: Tarikatta sülük yolculuğunda rehber tasavvuf bilgesi velidir.

Mürid: Tasavvuf ilminde tarikat şeyhi mürşide itaatkâr talebe veya derviştir.

Halife: Bir şeyhin müridleri arasından mürşid olmaya ve mürid yetiştirmeye manevi liyakat ve kifayeti olanlardan seçtiği kâmil yol eridir.

Seyr-ü sülûk: Tasavvufta virtlerle, zikirlerle ve adabı veçhile manevi makamlarda yükseliş yolculuğudur. Mürşid gözetiminde yapılır.

Şeriat Ehli: Dini hayatın ilk basamağında zahir hükümleri ile yetinenlenler.93 Tarikat Ehli: Mürşid gözetiminde seyr-i sülük ile nefis terbiyesi görenler.[çev]

Murg: Farsça, kuş demektir. Ruh, bedende kuş gibidir. Tasavvufi sülük ile veya tabii ölümle ruh, bedeni kayıtlardan, kurtulur yüce âlemlere uçar gider.94

92 Şeker, Mehmet,Türk İslam Medeniyetinde Ahilik ve Fütüvv.lerin Yeri, Ötüken Yy. İst.2011, s.364

93 Şeker, Mehmet, Türk İslam Medeniyetinde Ahilik ve Fütüvv.lerin Yeri. Ötüken Yy. İst. 2011, s.364

94 Cebecioğlu, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, s. 446

Fakr: Allah’ın sonsuz hazineleri ve kudretine karşın acziyetini bilip, yokluğunu görüp Ona yönelmektir. Allah’ın rahmetine ve ğınasına sığınmaktır.95