• Sonuç bulunamadı

Tasarrufların Yatırım İçin Kullanılması ve Faiz Yasağı

2. MAKROEKONOMİ BÜYÜME BAĞLAMINDA ZEKÂT

2.1. Tasarrufların Yatırım İçin Kullanılması ve Faiz Yasağı

İnsanlar, hayatın belirsizlikleri karşısında sahip olduklarını artırıp geleceğe yönelik daha sağlam adım atmak için servetlerini farklı şekillerde biriktirerek tasarruf etmektedirler.

Birikim ve tasarrufa yönelten sebeplerin kültürel bir boyutu olmakla beraber daha ziyade, gelecekte yaşanabilecek olumsuz hadiselere karşı ihtiyatlı olma, mevcut ekonomik duruma olan güvensizlik, ekonomik krizlerin yaşanma riski, yatırım araçlarının yeterli olmayışı, faizli kredi kullanmadan veya faiz yükü altına girmeden yatırım yapabilmek gibi nedenlerin etkili olduğu375 belirtilmektedir.

Sağlıklı bir ekonomik hayatın sürdürülebilmesi, çok yönlü olan ihtiyaçların devamlı bir şekilde karşılanmasına bağlı olduğu bilinmektedir. Bu ihtiyaçların karşılanması ise sağlayan faktörlerin alım gücüne sahip bir mal olan para olduğu genel kabul görmektedir.

Paranın da reel değerinden ziyade nominal değerinin yüksek olması ve finansal davranışlar için kaynak olarak kullanılıp piyasada dolaşımının sağlanması gerekmektedir.

Canlı bir organizmanın yaşamını sürdürmesi için kana ihtiyaç duyduğu gibi ekonomiler de yaşamlarını idame ettirmek için piyasada dolaşımda olan paraya ihtiyaç duymaktadırlar. Dolaşımda olan paranın bir kısmının piyasadan çekilip yastık altı edilmesiyle ekonomik ve finansal davranışların sekteye uğradığı ve ekonomik krizler

374https://www.aa.com.tr/tr/dunya/zekat-yardimlariyla-surdurulebilir-kalkinma-/125106 (Erişim 9 Ağustos 2022); https://www.mynet.com/zekât-yardimlariyla-surdurulebilir-kalkinma-110104384034 (Erişim 9 Ağustos 2022).

375Osman Uluyol, “Bir Finansman Kaynağı Olarak “Yastıkaltı Tasarruflar”ın Ekonomik Sisteme Kazandırılması ve Tüketicilerin/Bireylerin Yastıkaltı Eğilimlerinin …”, Yönetim Bilimleri Dergisi 9/1(2011), 262-264.

başta olmak üzere birçok ekonomik problemin yaşanmasına sebebiyet verdiği ifade edilmektedir.376 Piyasanın hareketlenmesi için gerekli olan mal ve serveti piyasadan çekerek ekonomik faaliyetlerin durgunlaşmasına sebep olan birikim eğilimi; çok yönlü olarak ekonomiye uzun ve kısa vadede zarar verme potansiyeline sahip olduğunu ifade etmek mümkündür. Arz ve talep dengesinin bozulup üretim ve tüketim fonksiyonlarının işlevsiz kalmasıyla sonuçlanan bu süreç; hiçbir ülke ekonomisi açısından arzu edilen bir durum olmamakla beraber bunun önünü alabilmek için farklı tedbirler alınarak olası ekonomik tabanlı tehlikeler bertaraf edilmek istenmektedir. Konvansiyonel ekonomi, paranın piyasada dolaşımını sağlama noktasında farklı alternatifler sunarak kayıp gözüken birikimi tekrardan tedavüle sokma ihtiyacı hissetmektedir. Bu noktada en çok başvurulan yöntem âtıl birikimin vadeli hesaplar kanalıyla banka işlemlerinde kullanılmak üzere toplanması ve faizli işlem uygulanarak değerlendirilmesidir. Hâkim iktisat anlayışında paranın kiralanması olarak değerlendirilen faize dayalı finansman anlayışının, iki yüzyıllık süreç dikkate alındığında ekonomik sıkıntıları çözmekten ziyade problemlere zemin hazırladığı görülmektedir.377 Faizde nemalandırılan büyük miktardaki tasarruflar; özellikle riskli veya kâr marjı düşük birçok sektörün finansmanında kullanılmamaktadır. Gıda veya alt yapı gibi hayati önem taşıyan sektörlerde faizli kredilerin tercih edilmemesi, iktisadi canlılığın yavaşlamasına (resesyon) ve ekonomilerin küçülmesine yol açmaktadır. Faizli kredilerin reel ekonomide sebep olduğu sıkıntılardan biri de mal ve hizmetlerdeki fiyat artışına (enflasyon) neden olmaktadır.

Bankaların, faiz karşılığında topladığı birikim ve serveti faizli yöntemlerle üreticiye vermesi ve üreticinin de faiz borcu karşılığında daha yüksek bir maliyet çıkararak ürettiği mal ve hizmeti daha yüksek bir fiyatla piyasaya sürmesi neticesinde piyasalarda doğal olmayan bir fiyat artışının gerçekleşeceği378 tespiti bu noktada isabetli gözükmektedir.

Üretim ve tüketim fonksiyonlarını olumsuz etkileyen bu fiyat artışı piyasanın geneline hâkim olduğunda ekonomik durgunluğa neden olurken bazı kesimlerin finansman ihtiyacını faizli kredilerle karşılaması halinde rekabet etme imkânlarını zorlaştıracaktır.

376 Uluyol, “Bir Finansman Kaynağı Olarak “Yastıkaltı Tasarruflar”ın Ekonomik Sisteme Kazandırılması”, 262-264.

377 Süleyman Akdemir, “Faizin Yarattığı Toplumsal Sorunlara Alternatif Arayışlar: Para Peşin Mal Vadeli Selem Sözleşmelerine Yenilikçi Bir Yaklaşım”, Bitlis Eren Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 7/1(26 Haziran 2018), 86-90.

378 Ahmed, İslam İktisadı Mukayeseli Bir Tedkik, 43; Kaan, İktisadın Fıkıhtaki Yeri ve Yapısı, 140.

Yatırım ve teşvik kredilerinin bu sorunu çözmesi beklenirken sorunun bir parçası olmaya devam ettiği görülmekte ve bununla beraber daha somut adımlar atma ihtiyacı hâsıl olmaktadır. Faizin yine büyük oranda ellerinde para birikimi olan servet sahiplerinin ellerindekini faize yatırmasıyla tekelleşmenin söz konusu olacağı ve bu tekelleşme neticesinde de ekonominin doğrudan zarar göreceği analizi379 yapılmaktadır. Her faizin bir borca her borcunda yüksek bir maliyete dönüşmesi söz konusu olacağından bu durumun halkın geneline yoksulluk olarak, servet sahiplerine ise refah artışı olarak yansıyacağı düşünülmektedir.380

İslâm iktisadı; ekonomiyi faizden arındırılarak yeniden şekillendirmeyi hedeflemektedir.

Bu amaçla faize alternatif olarak mudarabe381, borç verme382, venture capital bankacılığı383 ve zekât kurumunu koyarak ekonomik problemleri en aza indirgemeyi amaçlamaktadır. Karşılıksız verilen borcun faizsiz işlem görmesi neticesinde üretim faaliyetlerinin daha az maliyetle gerçekleşeceği öngörülmekte ve bunun da mal ve hizmetlere makul fiyatlarla yansıyıp piyasaya daha düşük fiyatlarda mal ve hizmet sürülerek fiyat istikrarının sağlanmasını amaçlamaktadır. Birçok ayet ve hadiste borç vermek (karz-ı hasen) teşvik edilmekle beraber borç altında kalan mükellef açısından ekonomik sıkıntı tam anlamıyla bertaraf edilmeyip mükellefiyet bitirilmediği için sıkıntılı süreç bir süre daha devam edecektir. Ancak zekât borç alıp ödeyemeyen yatırımcı/üreticinin bu darboğazdan kurtulmasında önemli bir rol üstlenebilme potansiyeline sahiptir. Zira zekâtta geri ödeme söz konusu olmadığı için zekât alan kişinin bu noktada daha rahat ekonomik ve finansal davranışlarda bulunacağı açıktır. Zekât

379 Akdemir, “Faizin Yarattığı Toplumsal Sorunlara Alternatif Arayışlar: Para Peşin Mal Vadeli Selem Sözleşmelerine Yenilikçi Bir Yaklaşım”, 97; Kaan, İktisadın Fıkıhtaki Yeri ve Yapısı, 139-140.

380 Ali Acar, “Faiz ve Toplum İlişkisi”, İslâm Hukuku Araştırmaları Dergisi 16(2010), 188,191,192;

Akdemir, “Faizin Yarattığı Toplumsal Sorunlara Alternatif Arayışlar: Para Peşin Mal Vadeli Selem Sözleşmelerine Yenilikçi Bir Yaklaşım”, 96; Kaan, İktisadın Fıkıhtaki Yeri ve Yapısı, 139-140.

381 Salih Kumaş, “Bir Finansman Modeli Olarak Mudârabe’nin Faizsiz Bankacılıkta Etkin Şekilde Kullanılması Sürecinde Sivil Toplum Örgütlerinin Aktif Rol Üstlenmesi”, Uluslararası İslam Ekonomisi ve Finansı Araştırmaları Dergisi 2/1(2016), 67-87; Fahri Demir, İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı (Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2012), 263; Salih Kumaş, “Bir Finansman Yöntemi Olarak İş Ortaklığı Uygulaması ‘Mudârabe-Commenda Karşılaştırması’ ”, Uludağ Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi 15/(2006), 374-375.

382 Akdemir, “Faizin Yarattığı Toplumsal Sorunlara Alternatif Arayışlar: Para Peşin Mal Vadeli Selem Sözleşmelerine Yenilikçi Bir Yaklaşım”, 83.

383 Salih Kumaş, “Faizsiz Bir Finans Yöntemi Olarak Venture Capital Sistemi ve İslam Bankacılığı İle Mukayesesi”, Uludağ Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi 16/1(2007), 292-293.

verilen yerler arasında borçlu olanların yer alması tüketim yönünü güçlendirdiği gibi bu açıdan üretim ve arz fonksiyonlarını desteklemiş olmaktadır.

Malların nisap miktarına ulaşmış malların üzerinden bir yıl geçmesiyle (havalânü’l-havl) devreye giren zekât müessesesi; birikmiş mal ve servetten ihtiyaç sahibi olanlara gelir transfer etmekte ve bu kesimin piyasada arz edilen mal ve hizmetlere talepte bulunup tüketmesiyle ekonominin canlanmasına katkı sağlamaktadır. Âtıl duran birikimlerin ekonomiye kazandırılmasında caydırıcı rolü bulunan zekât; toplumdaki ihtiyaç sahiplerine gelir transferi sağlaması yönüyle de piyasada mal ve hizmet sirkülasyonunu sağlamaktadır. Zekât; nisap miktarına ulaşan ve âtıl tutulan malı hedef aldığından ekonomiden bir şekilde dolaşımdan çıkarılan malı veya likiditeyi tekrar tedavüle sokmakta ve biriken servetin her yıl refahtan yeterince pay alamayan kişilere verilmesini emrederek ekonomide büyük bir canlanmayı gerçekleştirmektedir. Zekât müessesesinin üstlenmiş olduğu fonksiyonlardan biri de yaşam fonksiyonlarının devamlılığı için gerekli olan finansal ve ekonomik davranışların dengeye oturtup devamlılığını sağlamaktır. Bazı gerekçelerle yastık altı edilen ve piyasadan çekilen malların bir bedeli ve zorunlu dönüşümü olan zekât; sadece belirli kısmının verilmesini değil tamamıyla âtıl duran malın üretim ve arz yoluyla hareketlenmesini talep etmekte ve biriken serveti ataletten kurtarmak için mali bir müeyyide uygulamaktadır. Zekât müessesesi; malı toplumun hizmetine ve faydasına sunma hedefine sahip olmakla beraber aynı zamanda ekonomik durgunlukların önüne geçmek, işsizlik ve yoksulluk problemlerini çözmek, milli geliri artırmak, istihdam olanağı sağlamak gibi çok daha ileri düzeydeki ekonomik tabanlı problemlerin en aza indirgenip aşılmasını da amaç edinmektedir. Zekâtın yatırımlar üzerinde olumlu katkısı olduğu, yatırım yapılabilir kaynakları atıl tutmaktansa servetlerin yatırıma yönlendirilmesi hususunda etkili olduğu ve ekonomik kalkınmaya dolaylı olarak katkı sağladığı; yapılan çalışmalarla ortaya konmaktadır. Bu noktada Malezya’da zekât ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi test etmek için Çoklu Regrasyon Analizi, Pearson Korelasyonu kullanılarak zekât ve ekonomik büyüme arasında olumlu bir ilişki olduğu bulgusuna384 ulaşılmıştır.

384 Abdelkader Laallam vd., “The Impact of Zakah on Malaysian Economic Development”, 23.

Her yıl zekâta tabii tutularak erime gösteren servet ve birikimin bu erimeden kurtarılması için ataletten kurtarılıp tedavüle sokulması gerekmektedir. Nisap oranına ulaşan malların belirli kısmının her yıl zekâtla topluma aktarılması neticesinde servette görülen azalma;

sürekli tekrarlanan eksilmeyle beraber uzun vadede tümden varlık kaybına sebep olabilmektedir. Tamamıyla yok olma ihtimaline karşılık mülk sahiplerinin bu durumu önleyici yollar arayışı içinde olacağı açıktır. Bu noktada Hz. Peygamber’in yetim mallarının değerlendirilmesi ile ilgili olarak sorumluluk alan veli veya vasîye zekâtın malı yiyip bitirmemesi için malın değerlendirilmesine dair öneride bulunduğu rivayet edilmektedir. Amr b. Şuayb (r.a)’dan nakledilen rivayete göre Hz. Peygamber; “Kim mal sahibi bir yetime veli olursa, bu malla ticaret yapsın, malın zekâtın yiyip bitirmesine terk etmesin.”385 Yetim malının zekât karşısında erimekten kurtarılması gerektiğine dair yönlendirme yapan Hz. Peygamber, bu malın bir şekilde ataletten kurtarılıp toplumun ve yetimin faydasına olacak şekilde değerlendirilmesini tavsiye etmektedir. Çözüm olarak ticaret yapılması gerektiğine dair öneride bulunan Hz. Peygamber, bu yolla hem âtıl duran malların ekonomiye kazandırılmasını hem de malların zekât karşısında erimeden varlık değerini koruyarak devam ettirmesini amaçlamaktadır.

2.2. Ataleti Zekât ile Engellenen Servet ve Birikimin Ekonomiye Kazandırılması