• Sonuç bulunamadı

2. MAKROEKONOMİ BÜYÜME BAĞLAMINDA ZEKÂT

2.7. Milli Gelirde Artış Sağlaması

Ataleti zekât yoluyla engellenen servet ve birikimin mal ve hizmet arzı ile üretime dönüştürülüp ekonomiye kazandırılması neticesinde ekonomik kalkınma için kriter kabul edilen milli gelirde de artış olması beklenmektedir. Üretim faktörleri içerisinde daha çok değerlendirilen gelir ve dağılımı; üretime katılan her bir üretim faktörünün üretime katılmalarının karşılığı olarak gelirden pay almalarını konu edinir. Üretim faktörlerinden biri olan emek faktörünün geliri; ücret, sermayenin geliri; faiz, doğal kaynakların gelirini;

rant, müteşebbisin gelirini ise kar oluşturmaktadır. Sayısız üretim faktörünün piyasaya girip etkileşimde bulunmaları neticesinde her bir üretim faktörünün arz ve talebi kendi iç mekanizmasında gerçekleştirip faktör gelirlerinin serbest rekabet ortamında belirlenerek gelirden pay almaları sağlanır. Bu payın artması içinde daha fazla faktör, arz ve talebi

419Sırım, “Arz Yönlü Bir Ekonomi Sistemi”, 114.

419et-Tevbe, 9/60; Ekrem Erdem, “Müslüman Bireyin İktisadi Davranış Hususiyetleri ve İslâm Piyasa Geleneği”, İslâm İktisadi ve Piyasa, ed. Yusuf Enes Sezgin-Firdevs Bulut (İstanbul: Agiad Yayınları, 2015), 18-19.

gerçekleştirerek hem elde edilen toplam gelirin hem de her bir faktörün payına düşen gelirin artışı sağlanır.420 Klasik iktisat teorisinin idealize ettiği bu tabloda adil bir gelir dağılımının gerçekleşmesinin söz konusu olamayacağını ve bununda üretime ve gelir dağılımına devlet müdahalesini ret eden aynı zaman da bireysel faydayı maksimize eden yapının etken olacağını ifade eden düşünürlere göre bu tablo; istenenin tam tersine sanayi devrimi sonrasında bölüşümün adil olmayarak özellikle sermaye sahiplerine büyük oranlarda gelir transferi sağlamaktadır. İslâm ekonomi sisteminin gelirin yeniden bölüşümü için sosyalizm ve kapitalizme alternatif olarak sunduğu yapı; zekât müessesesinin kurumsallaşarak etkin hale getirildiği ve gelirin yeniden adil bir şekilde dağılımının sağlandığı yapıdır. Zekât kurumunun servet sahibini girişimci ve yatırımcı olarak değerlendirip üretimin gerçekleştirilmesine katkı sağlayacağını üretimin artmasıyla da tüketimin talebi oluşturacağını ve bununda ekonomik faaliyetlerin durgunluktan çıkarılıp istenen düzeyde bir hareketlilikle devam etmesine olanak tanıyacağını ifade etmek mümkündür. Ekonomide istenen hareketliliğin gerçekleşmesi durumunda bu gelişmelere paralel olarak ekonomik kalkınma hızında da artış yaşanacağı da olası bir durumdur.

Milli gelirin, bir ülkede yaşayan kişilerin ortalama gelir düzeylerini ve satın alma gücünün seviyesini ifade ettiği bilinmekle beraber bir yıl içerisinde aynı zenginlikte kalma koşuluyla bir ülkede üretilen mal ve hizmetlerin piyasa fiyatı ile toplam değeri olarak değerlendirildiği görülmekte ve de milli gelirin belirli bir dönemde üretilen nihai mal ve hizmetlerin net parasal değerine eşit olduğu421 dile getirilmektedir. Milli gelirin hesaplanması için üretim, gelir ve harcama olmak üzere üç farklı yöntem uygulanmakta ve bunların her birinin bir ekonomide oluşturulan kıymetlerin söz konusu ekonomideki üretici ve tüketicilerin ilişkisine dayandığı varsayılmaktadır. Üretim yönteminde; bir ekonomide bir dönem içinde üretilen nihai milli üretiminin cari fiyatlar üzerinden piyasa değeri toplamını ifade ettiği bildirilmekte ve buna göre sanayi, tarım, inşaat, hizmet sektörlerindeki her bir üretimin toplamının sonucu GSMH’yı verdiği dile

420 Yılmaz-Sırım, “Zekât Sosyal Adalet İlişkisi: Gelir Dağılımındaki Eşitsizliklere İlişkin Teorik Yaklaşımlara Mukayeseli bir İnceleme”, 77.

421 Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ), “Akademik Veri Yönetim Sistemi” (Erişim 26 Haziran 2022);

Fatih Mehmet Öcal, “1980 Sonrası Uygulanan Gelir Dağılımı Politikaları ile Gelir Dağılımının Değişimi ve Türkiye Ekonomisine Olan Etkileri”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (2008), 266.

getirilmektedir.422 Milli gelirin hesaplanması için kullanılan diğer bir yöntem de gelir yöntemi olup söz konusu gelirde; bir ekonomide belirli bir dönemde üretime katılan üretim faktörlerinin elde ettikleri gelirler dikkate alınmakta ve üretime katılanların elde ettikleri kar, rant, faiz ve ücretin toplamı GSYH’yi vermektedir. Harcama yönteminde ise milli ekonomide belirli bir sürede tüketim ve üretime yapılan harcamalarla beraber tamamlanmış mal ve hizmetler dikkate alınmakta yatırım, tüketim, kamu harcamalarını toplamı neticesinde GSYH elde edildiği423 belirtilmektedir. Milli gelirin; bir ülkede yaşayan kişilerin ortalama gelir düzeyleri ve satın alma gücü seviyesi olarak değerlendirilmesi durumunda zekât müessesesinin ilk etapta gelirden yeterli payı alamayanlara gelir transferinde bulunarak alım güçlerini iyileştirmesinin söz konusu olacağını, iyileşme yaşanan alım gücüne paralel olarak ülke genelinde milli gelirde bir artışın yaşanacağını ifade etmek mümkün gözükmektedir.

Ekonomik kalkınma ve gelir eşitsizliği arasındaki ilişkiyi tanımlayan en önemli ekonomistlerin başında gelen İngiliz Simon Kuznetsin; tanımladığı ters-U ilişkisi ile ekonomik gelişmenin başlangıç döneminde ekonomik büyüme ile gelir eşitsizliğinin arttığını, ekonomik gelişmenin artması ve tüm kesimlere yayılması ile bu eşitsizliğin azaldığı belirtilmektedir.424 Sanayileşme ile birlikte üretim, yatırım, istihdam gibi saiklerin etkisiyle bir kısım insanların ekonomik gelişme döneminin ilk başlarında aşırı zenginleşmesine ve Gini katsayısının büyümesine karşın İslam ekonomi sisteminde gelir dağılımının zekât etkisiyle daha dengeli bir dağılım göstereceği kabul edilmektedir.425 Bu noktada aşağıda oluşturulan tabloda zenginlerin gelirlerinden %2,5’luk kısmın ihtiyaç sahiplerine dağıtılması neticesinde ekonomik kalkınmayla oluşan zenginlikten gelir seviyesi düşük olanların da istifade edeceği ortaya konmaktadır.

422 OMÜ, “Akademik Veri Yönetim Sistemi”, Ahmet Çelenkoğlu, “Üçer Aylık Milli Gelir Hesapları”

(Ankara: İktisadi Planlama Genel Müdürlüğü Yıllık Programalar ve Finansman Dairesi, Uzmanlık Tezi, 1993), 6-7.

423OMÜ, “Akademik Veri Yönetim Sistemi”, Çelenkoğlu, “Üçer Aylık Milli Gelir Hesapları”, 8.

424 Kazak, İslami Finansın Ekonomik Kalkınma ve Sosyal Barış Açısından Değerlendirilmesi: Türkiye İçin Bir Model Önerisi, 248.

425 Kazak, İslami Finansın Ekonomik Kalkınma ve Sosyal Barış Açısından Değerlendirilmesi: Türkiye İçin Bir Model Önerisi, 249.

Şekil 1. Zekât uygulanan toplumda Kuznets eğrisi (Kaynak: Kazak vd., 2020: 63)

GSYH hesaplamasında uygulanan üretim yönteminde milli gelirin toplamını sanayi, tarım ve hizmet gibi sektörlerin ürettikleri mal ve hizmetler oluşturmaktadır. Zekât kurumunun bu yöntemde milli gelire doğrudan etki ettiği husus; âtıl bırakılan servetin ve birikimin yatırıma dönüşümünü sağlayarak üretimi gerçekleştirmesidir. Yine gelir yönteminde üretim faktörlerinin her birinin üretim karşılığında elde ettiği gelir olan rant, ücret, kâr toplamının milli geliri oluşturduğu varsayımından hareketle, zekât müessesesinin yatırım ve istihdam kanalıyla üretime dönüştürdüğü birikimin üretim faktörlerini harekete geçirmesi beklendiğinden emek, sermaye, doğal kaynaklar ve girişimci üzerinde üretim fonksiyonlarının tam işlevsel kılınması için doğrudan etkide bulunmakta olduğu görülmektedir. Millî gelir hesaplanmasında diğer bir yöntem olan harcama yönteminde ise milli gelir; milli ekonomide yatırım ve üretim harcamalarının toplamıyla beraber tamamlanmış mal ve hizmetler dikkate alınarak hesaplanmaktadır.

Zekâtın bu noktada hem yatırımı teşvik edip serveti ataletten kurtarması hem de yatırım neticesinde üretime aktarılan harcamalar için kaynak oluşturması göz önünde bulundurulduğunda mili gelir hesaplanmasında büyük bir etkiye sahip olacağı düşüncesi ağırlık kazanmaktadır. Tüm bu yöntemler dahilinde belirli bir dönemdeki bir ekonomide ekonomik kıymet ifade eden her şeyin üretici ve tüketici etkileşimine dayandığını ve söz konusu etkileşimin milli gelir üzerinde etkin olduğu varsayıldığında zekâtın optimal kararlar içererek üreticiyi ve tüketiciyi doğrudan etkilediğini ifade etmek mümkündür.

Zekât müessesesi, gerek gelir dağılımını yeniden sağlayarak milli gelir artışını gerçekleştirmesi ve gerekse üretim faktörlerini etkin kılarak toplam üretiminden herkesin pay almasına olanak tanıması ile ekonomik büyümeye katkı sunmaktadır.